• Sonuç bulunamadı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, KYOTO PROTOKOLÜ VE

III. BÖLÜM: TÜRKİYE’DE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI 167

2. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, KYOTO PROTOKOLÜ VE

Türkiye’nin çevre politikasının ana hedefi, sürdürülebilir kalkınmayla birlikte çevrenin korunması ve geliştirilmesi olarak belirlenmiştir. Bu politikanın temel ilkesi, doğal kaynakların yönetimi, insan sağlığı ve doğal dengenin korunması koşuluyla sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanması ve gelecek kuşaklara yaşanabilir doğal, fiziksel ve toplumsal bir çevrenin bırakılmasıdır. Türkiye’de bugüne değin sera gazı emisyonunu doğrudan azaltmaya ve/ya da denetim altına almaya yönelik herhangi bir yasal düzenlemeye gidilmemiştir. Buna karşılık, genel olarak doğal çevrenin korunması ve enerji tasarrufu gibi, sera gazı emisyonlarını dolaylı olarak azaltmaya yönelik çok sayıda yasal düzenleme ve önlem (yasa, yönetmelik, duyuru vb.) bulunmaktadır.407

Benimsemeye başladığı enerji ve çevre politikaları ile Türkiye, bu yolda önemli bir yapı taşı olan İDÇS’ye, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk ilkesi çerçevesinde kendi koşullarına uygun olmak kaydıyla taraf olmak için uzun zaman çaba göstermiştir.

407 “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir….”, www.rec.org.tr/files/iklim/iklim-belgeler, a.g.k., s. 1.

İlk başta, Türkiye bir OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkesi olarak sözleşmenin EK-I ve EK-II listelerinde408 yer almış olması409 ve yükümlülüklerin kendi gelişmişlik düzeyi ile bağdaşmaması nedenleri410 ile sözleşmeyi imzalamamış ve uzun bir süre sözleşme eklerinden çıkmak için uluslararası platformlarda politik girişimlerde bulunmuştur. Ancak, diğer ülkeler tarafından bu talep kabul görmemiştir. “Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk”

ilkesinin bir gereği olarak daha sonra, Türkiye yeni bir yaklaşımla, EK-II listesinden çıkarılması buna karşılık özel koşullar tanınması şartıyla EK-I listesinde kalması önerisinde bulunmuştur.411

Kasım 2000’de yapılan 6. Taraflar Konferansı’nda (Lahey Konferansı) Türkiye’nin sanayileşmenin ilk aşamasında olduğu hatırlatılarak ve İDÇS’de belirtilen “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk ilkesi” doğrultusunda isminin Ek II’den silinerek Ek I’de kalması yönünde resmi bir değişiklik önergesi verilmiştir.

Lahey Konferansı’nda alınan karar gereğince, Türkiye’nin Ek II’den çıkarılarak İDÇS’ye özgün koşulları dikkate alınmak suretiyle, Ek I ülkesi olarak taraf olma isteği, 29 Ekim-6 Kasım 2001 tarihleri arasında Fas’ın Marakeş kentinde yapılan 7.

408 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin iki eki bulunmaktadır. Ek I’de, pazar ekonomisine geçmiş Doğu Avrupa ve Eski Sovyet ülkeleri (ekonomisi geçiş sürecindeki ülkeler) ile OECD üyesi ülkeler bulunmakta, Ek II’de ise sadece OECD üyesi ülkeler bulunmaktadır.

409 Mayıs 1993’te İDÇS Hükümetlerarası Görüşme Komitesi’nin New York toplantısındaki görüşmeler sonucunda.

410 Türkiye, İDÇS’nin eklerinde gelişmiş ülkeler arasında değerlendirildiği ve bu koşullar altında özellikle enerji ilişkili karbondioksit (CO2) ve öteki sera gazı emisyonlarını 2000 yılına kadar 1990 düzeyine indirmek ve gelişme yolundaki ülkelere mali ve teknolojik yardımda bulunmak gibi yükümlülükleri yerine getiremeyeceği için İDÇS’yi imzalamamıştır. Ayrıntılı bilgi için www.rec.org.tr/files/iklim/iklim-belgeler/17-Johannesburg%20TR%20Iklim%20-%20Turkce.doc, 25.11.2006, s. 2.

411 Dünya Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, -Serbest

Taraflar Konferansı’nda oybirliğiyle kabul edilmiş,412 böylece sözleşmeye taraf olunması süreci başlatılmıştır.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne katılmamızın uygun bulunduğuna dair 4990 sayılı Kanun, TBMM Genel Kurulunda 21 Ekim 2003 tarihinde kabul edilmiş olup, anılan Sözleşmeye taraf olmamıza ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı ise 18 Aralık 2003 tarih ve 25320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.413 Ülkemiz, 24 Mayıs 2004 tarihi itibariyle Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMİDÇS) 189. taraf olarak katılmıştır. Bu çerçevede ihtiyaç duyulan çalışmaların yapılabilmesi amacıyla alt çalışma grupları oluşturulmuştur.414 Sözleşmeye taraf olunmasını takiben yürürlüğe giren en önemli yükümlülüklerimiz arasında düzenli aralıklarla ulusal bildirimlerin ve sera gazı envanterlerinin (dökümlerinin) sunulması yer almaktadır.415

Buna göre, gelişmişlik düzeyi ve sözleşmenin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk” ilkesi doğrultusunda İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf olan416 Türkiye’nin, Sözleşme hükümleri gereğince, İDÇS Sekreteryasına “Ulusal Bildirim” ve “Emisyon Envanteri” sunması gerekmektedir. Bu amaçla Başbakanlık Genelgesi ile Çevre ve Orman Bakanının başkanlığında çalışmalarını yürütecek

412 “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir…”, www.rec.org.tr/files/iklim/iklim-belgeler, a.g.k., s. 2.

413 DPT, Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı Enerji Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.k., s.

109 414 Sera Gazları Emisyon Envanteri 2006 Taslak Raporu, Nisan 2006.

415 Dünya Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, -Serbest Piyasa Düzeni ve Yeniden Yapılanma…, a.g.k., s. 3-3.

416 Türkiye’nin özel koşulları dikkate alınarak EK I’de kalması, hem temiz enerji kaynaklarıyla ilgili olarak yabancı sermayenin Türkiye’de yatırım yapması hem de kalkınmayı önleyebilecek müzakerelerde müdahale edebilme imkanlarını doğurmuştur. Ayrıca Doğu Bloku ülkeleri ile gelişmekte olan diğer ülkelere teknolojik ve mali yardımda bulunma yükümlülüğü de ortadan kalkmıştır.

İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu oluşturulmuş ve çalışmalara başlanmıştır.417 Bu kurulun çalışma usul ve esasları çerçevesinde teşkil edilen Teknik Çalışma Komisyonu toplantısında, İDÇS kapsamında Ülkemizin izlediği tutum ve Kyoto Protokolüne ilişkin gelişmeler ele alınmış ve sekiz ayrı konuda çalışma grupları oluşturulmuştur.418 İlgili kurum ve kuruluşlar ile çeşitli üniversitelerin katılımı ile devam eden çalışmalarda iklim değişikliğine, genel olarak enerji üretimi, sanayi, fosil yakıtlar ve ormansızlaşmanın neden olduğu ve iklim değişikliği senaryolarının temelini enerjinin oluşturduğu belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarda öncelikli alanlar, 2005 yılında Montreal’de yapılan İklim Değişikliği Taraflar Toplantısında öncelikli çalışılması gereken konular olarak sayılan enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, karbondioksit depolama, yeni teknolojiler ve ormanlaştırmadır.419

Ulusal Bildirim Raporunda da yer alacak olan Türkiye’nin sera gazı emisyon miktarları, Türkiye İstatistik Kurumunca 1990-2004 dönemi için hesaplanmıştır. Bu hesaplamalara göre, gelişmekte olan ülkemizin enerjiye sürekli ve artan şekilde ihtiyaç duyması nedeniyle sera gazı emisyon miktarları da yıldan yıla artış göstermektedir.420 Bu artışın en önemli kaynaklarından olan fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, bu bağlamda sadece insanların temiz bir çevrede yaşayabilme olanağını bulabilmesi için değil, aynı zamanda taraf olduğumuz Sözleşmeye göre tabi olduğumuz yükümlülükler gereğidir. Ulusal Bildirimin yapılması ile hem sözleşmeden doğan yükümlülüğümüz yerine getirilmiş

417 Mustafa Şahin, “İklim Değişikliği Ulusal Bildirim Çalışmalarında Sona Yaklaşıldı”, Enerji Dünyası, Kojenerasyon, Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Dergisi, Sayı 43, Temmuz-Ağustos 2006, s. 56.

418 DPT, Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı Enerji Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.k.., s.

112.

419 Mustafa Şahin, “İklim Değişikliği Ulusal Bildirim Çalışmalarında Sona Yaklaşıldı”, a.g.k., s. 56.

hem de yıllar itibariyle sera gazı emisyon miktarlarımız belirlenmiş olacaktır.

Böylece iklim değişikliğinin nedenlerini, bu değişikliğin ülkemize etkilerini daha somut bir biçimde görerek gerekli önlemleri gerçekçi ve içi dolu enerji politikaları oluşturmak suretiyle alabilme imkanımız olabilecektir. AB’ye üyelik sürecinde ve Kyoto Protokolü’nün ülkemiz açısından öneminin sağlıklı bir biçimde değerlendirilmesinde adeta bir yol haritası işlevi görecek olan Ulusal Bildirimler, çevrenin korunması odaklı sürdürülebilir kalkınma anlayışına uygun enerji politikaları oluşturulmasına yardımcı olacaktır. 2007 başı itibariyle Türkiye iklim değişikliği ile ilgili ilk Ulusal Bildirimini yapmış ve Sözleşme kapsamındaki yükümlülüğünü yerine getirmiştir.

Türkiye’nin de Bakan düzeyinde katıldığı Japonya’nın Kyoto kentinde yapılan “Küresel Isınma” içerikli toplantıda alınan kararlar uyarınca diğer ülkelerin de kabul ettiği enerji politikalarına ülke çapında uyulmak zorundadır. Buna göre, Türkiye enerji tüketim talebini karşılamada yenilenebilir enerji kullanımını özendirmeli, yeni kurulacak sanayi tesisleri için teşvik sistemini geliştirmeli, kurulu tesislerin sera gazı emisyon oranlarını denetlemeli ve sektörleri yönlendirici yaptırımları uygulamalıdır.421 AB’ye uyum sürecinde Türkiye, 2012’ye kadar Avrupa ülkelerinin büyük önem verdiği, Rusya’nın taraf olması ile 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’nü imzalamalı422 ve protokolün öngördüğü hedeflere ulaşmak için çalışmaları başlatmalıdır. Bu çalışmalarda kuşkusuz yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına büyük ölçüde yer verilmesi gerekli olacaktır.

421 İlhami Çolak, Ramazan Bayındır, İbrahim Sefa, Şevki Demirbaş, Halil Ergen, “Alternatif Enerji Kaynaklarının Kullanımı”, a.g.k., s. 54.

422 Türkiye, AB’ye üye ve aday ülkeler içinde Kyoto Protokolü’ne taraf olmayan tek ülkedir. KP’ye taraf olma AB’ye üyelik sürecinde öncelikli koşul olarak öne sürülmektedir.

Türkiye’nin adaylığının Helsinki Zirvesi’nde kabul edilmesinden sonra, bütün adaylar için olduğu gibi, Türkiye’nin de AB müktesebatına uyum sağlaması gerekmektedir. Bu çerçevede hazırlanarak, 19 Mart 2001 tarihli Bakanlar Kurulunda kabul edilen “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”nda nihai hedef, ilgili AB mevzuatının üstlenilerek uygulanmasıdır. Bu amaçla Türkiye, yeni teknoloji bazlı modeller aracılığıyla en düşük maliyetli sera gazı emisyonlarını kontrol stratejisini saptamalıdır.423 Ülkemizde de uluslararası platformlardaki bu sürece paralel olarak çevre konularına önem verilerek, kurumsal yapılaşma alanında adımlar atılmış ve hukuki düzenlemeler getirilmiştir. 1983 yılında yürürlüğe giren Çevre Kanunu’nun ardından çıkarılan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği, Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, Gürültü Kontrol Yönetmeliği, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği bu önemli hukuki düzenlemelerden bazıları olmuştur.424

Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaları içerir.425 24 Temmuz 2003 tarih ve 25178 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ulusal Programın enerji konusunun yer aldığı 14.

bölümünde, enerji alanındaki öncelikler listesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması için bir program hazırlanması

423 Sema Alpan Atamer, “Küreselleşmenin Bir Aracı: Kyoto Protokolü”, a.g.k., s. 376.

424 Dünya Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, -Serbest Piyasa Düzeni ve Yeniden Yapılanma…, a.g.k., s. 3-2.

425 Ayfer Uğur, “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına

kısa vadeli öncelikler arasında yer almaktadır. Ulusal Programda enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması ve arz güvenliğinin sağlanması amacıyla, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasının, Türkiye ulusal enerji politikasının son derece önemli bir parçası olduğu vurgulanarak, bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının desteklendiği belirtilmektedir.426

“Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun” 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin bazı teşvikleri içeren ve özel sektörün de yatırım yapmasına olanak tanıyan bu kanunla birlikte, çevre dostu olan ve özellikle sera gazlarının azaltılmasına katkıda bulunan bu tür kaynakların kullanımının yaygınlaşması beklenmektedir.427 Bu kanunun çıkması ile Türkiye enerji kaynaklı çevre problemlerinin çözümlenmesi yolunda önemli bir adım atmıştır. Sürdürülebilir hedeflere ulaşma yolunda pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de kaynak çeşitliliğinin, enerji verimliliğinin artırılması, enerji üretiminde alternatif kaynakların kullanılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.

3. TÜRKİYE’NİN ENERJİ DURUMU VE YENİLENEBİLİR ENERJİ