• Sonuç bulunamadı

Sözlüklere Göre Dil ile Yapılan Birleşik Kelimeler ve Terkipler

Belgede Klasik Türk şiirinde gönül (sayfa 193-200)

Mensur Darbı Meseller

13. Kalp ve fuâd Göğüs boşluğunda yer alan ve etten bir cisim olan kalp, kan dolaşımının kaynağı, vücudun aslî unsurlarından biridir (Nâzımu’l-Etıbbâ) Bedenin

2.1. Sözlüklere Göre Dil ile Yapılan Birleşik Kelimeler ve Terkipler

āteş-i dil: Gönlün ateşi. [LUG/C.14-A/99]

ārām-ı dil: 1. Gönlün teselli ümidi. [LUG/C.14-A/99] 2. Gönül rahatlığı. MBTS/C.1/159 (1) \\ OTAL/35, LN/32 (1), MOL/13, OTABL/60, RKO/20] 3. Gönül dinlendiren (sevgili). [{OsT.} ÖTS/C.1/277 \\ MBTS/C.1/159 (2), OTAL/35, KT/62, LN/32 (2), LC/17, MOL/13, OTABL/60]

āşiyān-ı murġ-i dil: Gönül kuşunun yuvası. [{OsT.} ÖTS/C.1/334, OTAL/47] āẕār-ı dil: Gönül kırıklığı. [OTAL/57, OTABL/83]

bār-ı dil: Gönül yükü; gam; keder. [{OsT.} ÖTS/C.1/464, OTAL/70+elem, kaygı, OTABL/94+hüzün, GGFZ/C.1/236]

bend-i dil: Gönül bağı; sevgi; alaka; ilgi; sevgi. [{OsT.} ÖTS/C.1/544, OTAL/83]

cūş-i dil: Gönül coşkunluğu. [{OsT.} ÖTS/C.1/838]

cūş-i dil-i enhār: Irmakların gönlünün coşması, coşkunluğu. [OTAL/146] cūşīş-i dil: Gönül coşkunluğu. [{OsT.} ÖTS/C.1/838, OTAL/146]

dāġ-ı dil: Gönül yarası; aşk acısı. [{OsT.} ÖTS/C.1/1072 \\ OTAL/160, YTL/129, LN/103+unutulmayacak teessür, OTABL/175, RKO/443+unutulmayacak teessür.] Gönül derdi. [LUG/C.14-A/103]

dāne-i dil: Miyân-ı dil, gönlün ortası, gönlün siyahlığı, süveyda. [LUG/C.14-A/89]

derd-i dil: Gönül üzüntüsü, kalp ağrısı. [{OsT.} ÖTS/C.2/1169 \\ LUG/C.14- A/104+gönül gamı, OTAL/175, OTABL/192+gönül tasası, gönül gamı, RKO/448]

derūn-ı dilden: Gönülden, içten. [ÖTS/C.2/1177 \\ OTAL/177] dervīş-i dil-rīş: Gönlü yaralı derviş. [OTAL/177]

dest-i dil: Gönül eli. [OTAL/178, {OsT.} ÖTS/C.2/1179]

devr-i dil-ārā: Gönlü hoş eden devir, en hoş zaman. [OTAL/182]

dil-i āgāh: Basiretli, anılan gönüllü, varışlı, zarif. [LO/542 \\ RTK/4+kalbi vâkıf.]

dil-i ārāste: [Ârâste-dil.] Kati olarak karar verilmiş. [LUG/C.14-A/91]

dil-i āsmān: Yani vasatu’s-semâ, kevkepten ve arzdan dahi kinaye olunur. [BK/180] Astroloji- ekliptiğin meridyenle kesiştiği nokta (orta cennet); yıldız; dünya. [ACPED/530] Gökyüzünün ortası. Gökyüzünün derinlikleri. [LUG/C.14-A/112] Kişinin derûnu ve bâtını. [LUG/C.14-A/92]

dil-i āşüfte: 1. Perişan, āşık olan gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221] Dağınık, baştan çıkmış gönül. “Dil-i âşüftemiz şimdi yine bir nevcivan ister/Ruhu gül, zülfü sünbül serv-kad gonca dehan”-E. R. Üngör (Güfteler Antolojisi). [örnek: ÖrTS/C.1/662] 2. Gönülden vurgun, meftûn olan. [{birl. sf.} TL/C.2/753]

dil-i āvāre: Avare gönül, kararsız gönül. [{is.} OTSP/347 \\ EOTS/201] Ne yapacağını bilemez hâlde olan gönül; serseri gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221 \\ OTAL/185, OTABL/200]

dil-i āzād: Dilşâd, gamdan kurtulmuş. [LUG/C.14-A/92]

dil-i bī-çāre: Çaresiz gönül. “Dil-i bîçâre seninçün yanıyor/Vuslat eyyâmını dâim anıyor”- E. R. Üngör (Güfteler Antolojisi). [örnek: ÖrTS/C.1/662]

dil-i bīdār: Uyanık gönül. [OTAL/100]

dil-i bī-karār: Huzuru olmayan, kararsız gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221 \\ ÖrTS/C.1/662+zavallı gönül, {is.} OTSP/347, OTAL/185, EOTS/201+âşık gönül, {tavsifî.} TL/C.2/754+âramı olmayan.]

dil-i bī-mār: Hasta gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, {is.} OTSP/347, OTAL/185, EOTS/201]

dil-i bītāb: Mecâlsiz, hasta gönül. “Değmez Kemâl uyanmağa ikmâl-i ömr için/Varsın bu uykudan dil-i bîtâb uyanmasın”-Y.K. Beyatlı (Eski Şiirin Rüzgârıyle). [örnek: ÖrTS/C.1/662]

dil-i dānā: Bilir gönül. [OTAL/164 \\ LN/105, {tavsifi. (Ø)} TL/C.2/756]

dil-i deryā: Denizin ortası, derinlikleri. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221 \\ OTAL/185, OTABL/200]

dil-i deryāyī: Perişan ve karışık gönülden kinayedir. [LUG/C.14-A/96]

dil-i divāne: Deli gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, ÖrTS/C.1/662, {is.} OTSP/347+âşık ve tutkun kimse, OTAL/185, EOTS/201, OTABL/200+divane gönül, {tavsifî. (Ø)} TL/C.2/756]

dil-i dü-nīm: [İki yarım gönül.] 1. Kanlı gönüllü ve gamlı. [LUG/C.14-A/96 (1)] 2. Bekleyiş anında çok kaygılı olan. [LUG/C.14-A/96 (2)]

dil-i efgār: Kalb-i mecruh. [MOL/76]

dil-i enhār: Irmakların derinlikleri. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221]

dil-i ḫāk: Toprağın altı; mezar. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, OTAL/185 \\ FC/C.1/839+mağara, LUG/C.14-A/112] İzafetle. Enbiyâ-yı izâm ve evliyâ-yı kirâm hazaratına işarettir. Merkez-i arzdan kinayedir ki hâk-i vasat-ı kürre-i arz olan noktadır. Kabirden dahi kinaye ederler. [BK/180] Dünyanın kalbi; mezar, öküz; balık; kahin; Tanrı’nın kutsal adamları. [ACPED/531]

dil-i inhār: Irmakların gönlü. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, OTAL/185]

dil-i kāfir: Siyah gönül, katı gönül, kara gönül. [LUG/C.14-A/97]

dil-i maḥrūr: Ateşli gönül. [OTAL/570]

dil-i maḥzūn: Hüzünlü gönül. [EOTS/201]

dil-i mecrūḥ: Yaralı gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, ÖrTS/C.1/662, {is.} OTSP/347, OTAL/185]

dil-i müellem: Elemli gönül. [OTAL/710]

dil-i nālān: İnleyen, dertli gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221 \\ OTAL/185, {tavsifî.} TL/C.2/760]

dil-i nā-mihribān: Merhametsiz gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221] Merhametsiz yürek. [OTAL/185]

dil-i nāşād: Kederli gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, ÖrTS/C.1/662, EOTS/201+mutsuz gönül. \\ OTAL/185+gamlı gönül.] Mahzun. [{tavsifî.} TL/C.2/758]

dil-i nāzik: Merhametli. [FC/C.1/839]

dil-i pāk: Temiz gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, {is.} OTSP/347, OTAL/185, EOTS/201 \\ LUG/C.14-A/136+saf kalbi olan, kirlilikten uzak, parlak gönül sahibi, aydınlık gönülve kinden, hileden, yanlışlıktan uzak kişi, LN/561, RKO/227]

dil-i pāre pāre: Paramparça olmuş gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221 \\ OTAL/185]

dil-i perākende: [Perâkende dil.] Perişan hâl. [LUG/C.14-A/138]

dil-i perīşān: Gönlü perişan olan, perâkende ahvâl. [LUG/C.14-A/138]

dil-i pür-āteş: Ateşli, heyecanlı gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221 \\ {is.} OTSP/347, OTAL/185, OTABL/200]

dil-i rencūr: İncinmiş, hasta gönül. [OTAL/886]

dil-i ṣad çāk: Parçalanmış gönül. Şiddet-i âlamdan kinaye. [{tavsifî.} TL/C.2/759]

dil-i ṣad-pāre: Parça parça olmuş gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221] Yüz parça, paramparça olmuş gönül. [{is.} OTSP/347, OTAL/185]

dil-i sengīn: Taş yürekli gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221 \\ OTAL/185, LN/613] Taştan yürek. mec. kasvet-i kalb. [{tavsifî.} TL/C.2/758] Katı, zâlim kalpli. [FC/C.1/839 (1)] Aldırmazlık, umursamazlık. [FC/C.1/839 (2)]

dil-i sergeşte: Tutkun, perişan karışık gönül. [LUG/C.14-A/97]

dil-i sevdā-nihād: Sevdalı gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, OTAL/185]

dil-i sevdā-nişān: Sevdalı gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, OTAL/185]

dil-i sūḫte: Yanmış yürek. [YTL/672]

dil-i sūzān: Yanan gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, EOTS/201+aşk ateşiyle yanan gönül, {tavsifî.} TL/C.2/757 \\ LN/625] Yanık, ateşli gönül. [{is.} OTSP/347, OTAL/185, OTABL/200]

dil-i şeydā: Deli gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, OTAL/185] Dîvâne gönül. [ÖrTS/C.1/662, {tavsifî.} TL/C.2/758+şeydâ ve meftun olan gönül.]

dil-i şūr: [Aslan gönüllü.] Aslanın cesareti. [LUG/C.14-A/110]

dil-i şūrīde: Çılgın gönül. [LUG/C.14-A/97 \\ LN/640+hâli perişan.]

dil-i tefte: Kızgın gönül. [OTAL/1059]

dil-i vīrān: Yıkık yürek. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221] Yıkık, harap gönül. [{is.} OTSP/347, OTAL/185, OTABL/200]

dil-i yek-pāre: Tek parça gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221]

dil-i zār: Zavallı gönül; kederli gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, {+dil-i nizâr}+OTAL/185 \\ {is.} OTSP/347+ağlayıp inleyen gönül, OTAL/185, EOTS/201+perişan gönül, inleyen gönül, OTABL/200] Zâr ve müteellim olan gönül. [{tavsifî. (+dilzâr)}+TL/C.2/757]

dil-i zinde: Uyanık gönül. [{OsT.} ÖTS/C.2/1221, OTAL/185+uyanık gönül, {tavsifî.} TL/C.2/757+diri.]

dilşād-ı vaṣl: Kavuşma sevincini yaşayan. [EOTS/202]

dūd-ı dil: Yürekten çıkan ah. [{OsT.} ÖTS/C.2/1299, OTAL/190 \\ BK/186, GGFZ/C.2/960 (ek:IV)+çok keder.]

dūd-ı dil-i pür-āteş: 1. Ateşli gönlün dumanı. [OTAL/191 (1)] 2. Gam, keder, tasa. [OTAL/191 (2)]

ehl-i dil [gönül ehli]: 1. Gönül eri. [ÖTS/C.2/1387 (1), {Ø} ŞHDAD/C.II/155/32+bir şair, iki örnek, TDK/608] 2. Maneviyata önem veren kimse. [ÖTS/C.2/1387 (2), {+ehl-i kalb}+OTABL/223+kalben cenab-ı Hakk’a çok yakınlık hissedip çok hikmetlerden anlayan zat.] 3. Gönül adamı, gönlünde birlik ve huzur zevkini bulan, gerçeği idrâk etmekten gelen gönül zenginliği ve müsamahaya sahip (kimse), irfan sahibi, ârif. [MBTS/C.1/829, YTL/169 \\ OTAL/209+kalender, TELEX/910, LUG/C.14-A/100, KT/292, LN/125, LC/98, {+ehl-i kalb}+OTABL/223, MOL/77, RKO/73] 4. Akıllı adam; büyük adam (lar), yüce veya cömert adam(lar). Cesur adam(lar). [FC/C.1/839]

enīs-i dil: Gönül dostu. [{OsT.} ÖTS/C.2/1452, OTAL/225, OTABL/238]

erbāb-ı dil: Birbirini seven kişiler. [{OsT.} ÖTS/C.2/1459] Gönül adamları. [OTAL/226]

fülk-i dil: Gönül gemisi. [{OsT.} ÖTS/C.2/1619, OTAL/271] ġamze-i dil-dūz: Gönül delen gamze. [OTAL/277]

güşād-ı dil: Gönül açılması. [{OsT.} ÖTS/C.2/1612, OTAL/300, OTABL/309+gönlün refaha kavuşması.]

güşād-ı ġonce-i dil: Gönül koncasının açılması, mesut olma. [OTAL/300]

ḥabbe-i dil (ḥabbetü’l-kalb): Kalbin içinde yer alan siyah bir kan pıhtısı. Kalbin siyah noktası.(nokta-i dil.) [LUG/C.14-A/88]

ḫāne-i dil: 1. Gönül evi. [{OsT.} ÖTS/C.2/1864 (1), OTAL/324, GGFZ/C.2/756] 2. Kâbe. [{OsT.} ÖTS/C.2/1864 (2), LUG/C.14-A/103, {mec.} OTAL/324, GGFZ/C.2/756]

ḥārem-i dil: Maşuk. [LUG/C.14-A/103]

ḫūn-i dil: Keder, kaygı. [{mec. (OsT.)} ÖTS/C.2/2006, OTAL/382+tasa, BK/370 \\ GGFZ/C.2/829]

ḫūnīn-i dil: Gönlü kanlı; çok üzgün. [{OsT.} ÖTS/C.2/2007] ḳāmet-i dil-cū: Gönül çeken, hoşa giden boy. [OTAL/485]

kebūter-i dil: Gönül kuşu. [{OsT.} ÖTS/C.3/2513] Gönül güvercini, güvercine benzeyen gönül. [OTAL/500]

kelāl-i dil: Gönül yorgunluğu. [OTAL/503, OTABL/516]

Belgede Klasik Türk şiirinde gönül (sayfa 193-200)