• Sonuç bulunamadı

Köŋül bilig ‘şuur’:

Belgede Klasik Türk şiirinde gönül (sayfa 47-53)

Değişimi ve Gelişim

2. Köŋül bilig ‘şuur’:

taḳı yime köŋli biligi yime turḳaru adruḳ adruḳ alḳınçsız törü saḳınır adırar (TT VI 183-18 ve not 388) ‘yine şuuru da her türlü bitmez tükenmez tasavvurlar düşünür ve ayırır’ ” (Arat, 1987:75) biçimindeki kullanımlar dikkat çekmektedir.

Hacer Tokyürek Eski Uygur Türkçesinde ‘Köŋül’ Sözü başlıklı çalışmasında şunları söyler:

“Eski Uygurcada köŋül kaçıg ‘gönül organı’, köŋül biligi ‘gönül bilgisi, bilinç’ gibi terimsel ifadeler, gönlün, altı duyu organından biri8 olduğunu

ifade etmekle birlikte ‘düşünce, zihin, zihinsel aktiviteler’ gibi anlamlarını da işaret eder. Yine Budizmde on sevap ya da günahın üçü, gönül ile yapılır. Bunun için Eski Uygur Türkçesinde köŋül kılınçı ‘gönül hareketleri, eylemleri’ ifadesi kullanılır. Ayrıca köŋül kılınçı canlılarda bulunan iyi, kötü ve tarafsızlık tabiatlarını belirtir. Dolayısıyla bu dönemde hem sevap ve günahların, erdem ve kötülüklerin hem de inanç ve inançsızlıkların ortaya konulmasında köŋül sözünden faydalanılmıştır.” (Tokyürek, 2013:267).

Gönül kelimesinin Eski Uygur Türkçesindeki anlamları hakkında görüş bildirenlerden biri de Hamilton’dır.

“Uygurca eserlerden biri olan ‘Kalyanamkara Papamkara’ başka bir adlandırmayla ‘İyi Prens ve Kötü Prens’ hikâyesi üzerinde çalışan Hamilton köŋül kelimesini ‘gönül, kalp, duygular, bilinç, dilek’ biçiminde anlamlandırmış ve köŋülçe, köŋül ber-, köŋlüg ber-, köŋülin ber-, köŋülçe al-, köŋlinge kir-, köŋli bol- gibi köŋül ile kurulan deyimleşmiş birleşik fiillerin dökümünü yapmıştır.” (Aydın, 1999:106-107’den nkl. Hamilton, 1971:127).

Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü’ne göre de Uygurca metinlerde geçen köngül kelimesi; ‘gönül, kalp, fikir, tefekkür, istek, arzu, ülkü’; köngülkär- kelimesi ‘düşünmek, mülâhaza etmek, tefekkür etmek’; köngüllüg kelimesi ‘ferasetli, akıllı, müdrik, gönle yakın, sevilen’; köngülsüz kelimesi ise ‘akılsız, manasız, idrâksiz’ anlamlarında kullanılmaktadır (Caferoğlu, 1993:77).

Clauson (1972:731), Eski Uygurca metinlerden de örnekler vererek, köŋül kelimesinin köken olarak değişik anlamları olan soyut bir kavram olduğunu ve

8 “İnsanın dünyadaki varlığı tanımasına iştirâki olan sekiz nevi şuurdan altıncısı köŋül bilig ‘gönül bilinci’=Sanskritçe. Citta-vijŋana.” Daha geniş bilgi için bk. (Arat, 1987:76).

kavrayış, anlayış, idrak, düşünce gibi anlamları bulunduğunu belirtir. Ona göre yürek kelimesi de daha sonra bu anlamları kazanmıştır.

Orta Türkçenin Karahanlı Türkçesi Dönemi’ne bakıldığında ise Türk dilinin ve edebiyatının en önemli eserlerinin başında gelen Divânü Lügâti’t-Türk’ün Dankoff (1985:Part III, 109-110) tarafından yapılan çalışmasına göre köŋül kelimesi, Arapça kalb, fu‘âd, fıṭne kelimeleriyle karşılanmıştır. Önler (2007:1298-1299), bu karşılıklardan kalbin, Türkçedeki gönül kavramını da içerdiğini; fu‘âd kelimesinin ise daha çok somut kavram olan yüreği, hatta yüreğin bölümlerini karşıladığını belirtir. Önler’e göre köŋül kelimesine verilen fıṭne karşılığı ise düşünme, kavrama anlamını içermektedir. Arapça fıṭne kelimesinin bu anlamları, bu dönemde köŋül kelimesinin ‘düşünme, doğuştan gelen anlama ve kavrama yeteneği, zekâ’ anlamlarını da içerdiğini gösterir. Nitekim Divânü Lügâti’t-Türk’te geçen köŋüllüg (faṭin) kelimesi, ‘kavrayışlı, akıllı’; oḍuġ köŋüllüg (mutayakkızü’l-kalb, faṭin) ‘uyanık, zeki’ kullanımları kelimenin ‘düşünme, sağduyu, doğru değerlendirme’ anlamlarını daha açık bir şekilde göstermektedir.

Divânü Lügâti’t-Türk’te gönül kelimesinin belirtilen anlamlarının dışında bulga- ve bulgan- fiilleriyle birlikte bugün bazı ağızlarda da görüldüğü üzere ‘mide, iç’ anlamlarında da kullanıldığı görülmektedir. Aynı zamanda bu durum dildeki devamlılığa işaret etmektedir. Kaşgarlı Mahmud (2006: Cilt: II, 238), köŋül bulgan- sözünü şu şekilde açıklamaktadır: “köŋül bulgandı=gönül bulandı: Bir kimsenin - içerisinde pis şeyler bulunan bir nesne yemekten- gönlü bulanırsa veya kusarsa yine böyle denir.”

Divânü Lügâti’t-Türk’te gönül kelimesinin yer aldığı deyimler ve kelimenin o dönemdeki kullanım alanı hakkındaki ayrıntılı bilgi, çalışmamızın Sözlüklerde Gönül başlığı altında sunulmuştur.

Karahanlı Türkçesi Dönemi’nin bir diğer önemli eseri olan Kutadgu Bilig’de köŋül kelimesi; “gönül, yürek, anlayış anlamlarıyla karşılanmıştır” (Arat, 1979:276).

Önler (2007:1300)’e göre Kaşgarlı Mahmud’un köŋül kelimesine verdiği fıṭne (düşünme, kavrama) anlamı, Kutadgu Bilig’de daha belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Bu eserin pek çok yerinde ög, köŋül kavramları, insanda mutlaka bulunması gereken ve iyi bir insan olmanın ön koşulu olan iki temel nitelik olarak kabul edilmiştir. Kutadgu Bilig’den alınan ög ile köŋülün birlikte kullanıldığı şu beyitler, insan karakterinin duygu/sezi (köŋül) ve akıl (ög) dan oluşan bireşimini ve bu iki niteliğin tüm erdemler için vazgeçilmez olduğu anlayışını çok iyi bir şekilde ortaya koymaktadır:

“İdi artuḳ ödrüm talu er kerek

Ögi köŋli yetse urunsa yürek (KB 2184)

(Aklıyla ve gönlüyle kendini vererek, yaptığı işten gurur duyan, oldukça seçkin bir kişi olmalı).

Köŋül bolmasa er körümez işig Ögi bolmasa er itümez işig (KB 2471)

(Gönül olmasa insan işi, sorunu göremez, aklı olmasa insan bir işi yapamaz). Törütürde bėrse bayat ög köŋül

Tükel māye boldı biligke oġul (KB 1818)

(Tanrı yarattığı zaman akıl ve gönül verirse, ey oğul bilginin bütün mayası budur.)” (Önler, 2007:1300-1302).

Kutadgu Bilig’de akıl ve gönül kavramlarının bir arada kullanıldığı ve birbirlerini tamamlayan kavramlar olduğu yönünde daha pek çok örnek bulunmaktadır. Ayrıca Kutadgu Bilig’de köŋül kelimesiyle kurulan yaklaşık 65 deyim belirlenmiştir.9

Türk dilinin ve edebiyatının önemli eserlerinden Atebetü’l-Hakayık’ta da köŋül kelimesinin yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Köŋül kelimesi Atebetü’l-Hakayık’ta köŋül ba- = gönül bağla- (183, 220), köŋül tut- (371),

köŋüldin çıḳar- (185), köŋüller al- (365) vb. şekilde kullanılmıştır.10

Orta Türkçenin Harezm Türkçesi Dönemi’ndeki önemli eserlerden Kısasü’l- Enbiyā ve Nehcü’l-Ferādis’te de köŋül kelimesinin kullanımı daha önceki dönem eserlerinden pek farklılık göstermemektedir (Önler, 2007:1304).

Önler, yapmış olduğu çalışmada şöyle bir değerlendirme yapmıştır:

“Arapça kalb, Farsça dil, İngilizce heart, Almanca herz kelimeleri hem dolaşım organı olan yüreği hem de duygulara ilişkin kavramları karşılarlar. Türkçede ise, en eski metinlerden günümüze değin, dolaşım sisteminin merkezi olan organ için yürek; duygulara ilişkin kavramlar içinse köŋül olmak üzere iki kelime kullanılagelmiştir. Ancak tarihsel süreçten bu güne, köŋül kelimesinin anlamında büyük bir hareketlilik dikkati çekmektedir. Bu hareketliliğin başlıca nedeni, kültürel etkileşim sonucu, Arapça kalb kelimesinin Türkçede yaygınlaşmasıyla, bu kelimenin Arapçada taşıdığı anlamların Türkçe kullanıma yansıması olmalıdır. Bu yansıma, günümüzde yürek, kalp, gönül kelimelerinin çok yakın anlamlarda hatta kimi zaman eş anlamlı olarak kullanılması sonucunu doğurmuştur. Dil kelimesi ise daha çok edebî metinlerde kullanılmıştır.” (Önler, 2007:1297).

Bunun yanı sıra Önler, konuyla ilgili şu bilgileri aktarır:

“Kalb kelimesinin yukarıda bahsi geçen eserlerde henüz kullanılmadığı söylenebilir. Buna göre günümüz Türkçesinde kalp ve gönül kelimelerinin taşıdıkları soyut anlamların tümü Eski ve Orta Türkçe dönemlerinde yalnızca könül kelimesiyle anlatım bulmuştur.” (Önler, 2007:1304).

Öte yandan Önler (2007:1306)’e göre yürek kelimesi, yüreklenmek, yüreklig, yüreksiz vb. örneklerde görüldüğü üzere Türk dilinin eski dönemlerinde soyut anlamda genellikle cesaretle ilgili kavramlar için kullanılmıştır. Günümüzde iç ve can kelimeleriyle kurulan bazı anlatımlar da eski dönemlerde yine gönül kelimesinin anlam alanı içinde bulunmaktadır: içinden geçir-, içi açıl-, içi daral-, canı çek-, can kulağı, can at- gibi.

Sonuç olarak gönül kelimesinin Oğuzca (Eski Anadolu Türkçesi, Klasik Osmanlı Türkçesi) temelli yazı dili etrafında teşekkül etmiş olan klasik Türk edebiyatı dönemine kadarki tarihî seyrine bakıldığında bu kelimenin Eski Türkçe Dönemi’nde çok anlamlılık gösterdiği, özellikle Eski Uygur Dönemi metinlerinde akıl, şuur, anlayış, fikir anlamlarının yaygın olduğu görülmektedir. Bilhassa Önler’in yapmış olduğu çalışmadan da anlaşılacağı üzere zamanla gönül kelimesinin anlam daralmasına uğradığı, bu kelimenin anlattığı birçok kavramın zaman içerisinde kalp, yürek, iç, can gibi kelimelerle ifade edilir duruma geldiği söylenebilir. Bu anlam daralmasının da temelde başka dillerin etkisiyle meydana geldiği düşünülebilir (Önler, 2007:1307).

Gönül, yukarıdan beri bahsettiğimiz üzere çeşitli anlamlarıyla Türk edebiyatı tarihi boyunca oldukça önemli bir yere sahip olmuştur. Türk edebiyatının sayısız eserler verildiği, edebî dil zevkinin daha da yükseldiği, oldukça uzun bir dönemini kapsayan klasik Türk edebiyatı döneminde de gönül, kuşkusuz sıklıkla işlenen bir kavram olmuştur. Çalışmamız gereği XIII. yüzyıldan XIX. yüzyılın yarısına kadar yazılan ve gönül kavramı açısından inceleme fırsatı bulduğumuz 118 divan/divançe, 30 mesnevi ve 1 nazire kitabı olmak üzere toplam 149 eserin taranması sonucu elde edilen veriler de bu görüşümüzü desteklemektedir.

Belgede Klasik Türk şiirinde gönül (sayfa 47-53)