• Sonuç bulunamadı

a Atasözler

Belgede Klasik Türk şiirinde gönül (sayfa 111-189)

Acı söz baş belâsı, tatlı söz gönül yarasıdır: Acı söz insana mutlaka üzüntü ve sıkıntı verir. Tatlı söz ise tıpkı insanı derin bir üzüntü, acı içinde bırakan gönül yarası gibi unutulmaz , hep gönülde kalarak hatırlanır. [TTA/88/96]

Açın gönlü büyük olur: Acıkmış insan karnını doyurmak için az şeyle yetinmez, hemen her şeyin bulunduğu bir sofrada karnını doyurmak ister. [TTA/95/255]

Açla çıplağın gönlü şen olur: [{Ø} TTA/95/265]

Adı Kamer, gönül umar: İnsan bazen karşısındakiler hiç akıl etmediği hâlde, birlikte olduğu insanlardan bazı beklentiler içinde bulunabilir. [TTA/104/431]

Akıl pâdişâhtır, gönül sultân: [{Ø} A/11/194]

Akıl (bir) vezirdir, gönül (bir) padişah: İnsanda gönlün makamı, aklın makamından üstün olduğundan, akıl gönlün emrindedir. [TTA/121/833, TTA/122/858, {Ø} AS/97]

Alçak gönül, yüce devlettir: İnsanları değerli kılıp sevdiren, kendi değerini olduğundan az göstermek, insanlara makam ve mevkilerine bakmadan değer vermektir. [TTA/135/1111]

Allah herkesin gönlüne göre verir: İnsanların elde ettiği olanaklar, onların düşünceleriyle yakından ilgilidir. İyilik düşünen bir insan iyilik, kötülük düşünen bir insan da kötülükle karşılaşır. [TTA/142/1258, {Ø} ŞHDAD/C.I/11/38+iki şair, iki örnek, {Ø} DEO/52/199, {Ø} A/15/303]

Altına at düşenin gönlüne murat düşer: İnsanoğlunun arzuları bitmez. İnsan elde ettiği her şeyden sonra, yeni yeni şeyler elde etmeyi ister. [TTA/151/1434]

Aslan postunda, gönül dostunda: Canlı cansız her şeyin bir yakışığı vardır. İnsan onları bu durumda görmek ister. [ADS/C.I/154/347, {Ø} ŞHDAD/C.I/19/34, {Ø} AS/104 \\ TTA/173/1906+güzele ve çirkine insan karar verdiği için, her şeyin güzel olanını, yakışanını da yine insan ister.]

Aşığın gönlü dağlar yıkar: Bir şeye gönülden bağlı olan insan, o şey için en zor engelleri aşmayı bile göze alır. [TTA/179/2036]

Aşk irâde, gönül sultan: [{Ø} A/23/501]

Aşk irâdet [tir], gönül sultan: [{Ø} ŞHDAD/C.I/25/4, {Ø} DET/216, {Ø} DEO/61/364, {Ø} AS/105]

At belden, yiğit gönülden: Hayvanın iyisi soyu iyi olan, yiğidin iyisi gönlü iyilikle dolu olandır. [TTA/183/2116]

At yorulur, gönül yorulmaz: [{Ø} ŞHDAD/C.I/25/48+bir şair, bir örnek.]

Atalar verdiği gönüllük, Allah verdiği doyumluk: Atalarının verdiği ancak insanın gönlünü hoş etmeye, onu namerde muhtaç etmemeye yarar. İnsanın ancak Allah’ın verdiği aklı ve yetenekleri kullanarak zengin olabilir. [TTA/189/2258]

Atma taş ile gönül kırılmaz: İnsana sevinçli gününde çok değersiz bir hediye de verilse, insan kendisine o hediyeyi veren kimseye kırılmamalı. [TTA/196/2398] Ay arsızın, gün arsızın; gönlü hoştur tumansızın: Utanması, sıkılması olmayan bir insan her zaman mutludur. Malı, serveti olmayan bir insan da çeşitli üzüntülere ve sıkıntılara katlanmaz. [TTA/201/2511]

Ayağını sıcak tut başını serin, gönlünü ferah tut düşünme derin: İnsan bir hastalığa yakalanmamak için öncelikle ayaklarını sıcak, başını serin tutmalı. Ardından da olur olmaz şeylere üzülmemeli, gönlünü ferah tutmalıdır. [TTA/203/2551, {Ø} ŞHDAD/C.I/29/26]

Baldıran baş yarmaz, gönül kırar: Bir insana davranılması gerektiği gibi değil de kötü davranmak, insanı büyük zararlara sokmasa da onu kırar, üzer. [TTA/223/3014] Balık isteyen gönlünü suya koyar: İnsan elde etmek istediği bir şey için hiç beklemeden gerekli zorlukları göze almalı. [TTA/224/3043]

Basamaktan atlayamayan ihtiyarın, dağları aşmak isteyen gönlü olur: İnsanların fiziki durumlarıyla gönüllerinden geçenler birbirinden çok farklıdır. [TTA/226/3087] Benim (derdim) gönlüm Döndü ile Döne’de; onunkisi (senin gönlün) inek ile danada: [{Ø} TTA/238/3356]

Benim gönlüm öküz ile danada, onun gönlü rastık ile kınada: Ben gerekli ve yaşamsal şeyler sağlamaya çalışıyorum; o süs ve eğlence peşinde. [ADS/C.II/634/3810] İnsanların gönlünde yatan şeyler farklı olduğundan, bunları elde etmek için gösterdikleri çaba da farklıdır. [TTA/238/3357]

Bin gönlü yıkmak kolay, fakat birini yapmak zordur: Binlerce kalp aynı anda ve kolayca kırılabilir; ama kırılmış bir kalbin kırgınlığını gidermek oldukça zordur. [TTA/248/3555]

Bir gönülde iki sevda yaşamaz: İnsan yapacağı bir iş için kesin kararlı olmalı ki başarıya ulaşabilsin. Birden fazla işi düşünen insan, ikilemde kalacağından, doğru karar veremez. [TTA/256/3746, {Ø} ŞHDAD/C.I/43/36+iki şair, iki örnek.]

Boğazı büyük olan dost, gönüllenmez: Yeme içmeye düşkün olan kimselerin gönlünü hoş etmek çok zordur. [TTA/268/4032]

Bozdağ’ın katırı; ne bilsin (ne bilir) gönlü, hatırı: Kaba ve saygısız kimselerin tutum ve davranışlarını ifade etmek için kullanılan bir atasözüdür. [TTA/274/4172]

Böyle yerde hatıra gönüle bakılmaz: [{Ø} A/51/1090]

Burada hatıra gönüle bakılmaz: [{Ø} A/52/1123]

Cehennemi görmeyen cennete gönül vermez: Kötüyü görmeyen iyinin kıymetini, ne olduğunu bilemez. [TTA/288/4484]

Cimri öldü, gönlü ölmedi: Cimrilik gibi kötü bir huyu olan insanların da normal insanlar gibi bir gönlü olduğu unutulmamalı. [TTA/291/4550]

Çobanın gönlü olunca tekeden yağ çıkarır: Kendisinden iş bitecek kişi, isterse olamayacak gibi görünen işlere çıkar yol bulur. [ADS/C.I/220/800, {Ø} ŞHDAD/C.I/58/69+bir şair, bir örnek, {Ø} DET/111, {Ø} DEO/90/1002, {Ø} AS/125]

Çobanın gönlü olunca (olursa) tekeden peynir (süt, yağ) çıkarır: [{Ø} TTA/306/4892]

Çobanın gönlü olursa, tekeden teleme çalar (yapar): Bir işin ehli, istediği takdirde olmayacak gibi görünen işleri bile rahatlıkla başarır. [TTA/306/4893]

Çok sevilenden, çok gönül kalır: İnsan çok sevdiği bir insanın en küçük bir hatasını bile kabullenmek istemediği için, çok sevilen bir insanın en küçük hatasına bile gönül kor. [TTA/312/5043]

Dâd elinden gönlümün, feryâd elinden gönlümün: İnsanın başına gelenler, ya o insanın gönlünün daima doğrunun yanında yer alarak adaletli davranmasından ya da gönlündeki duygu ve düşünceleri gizlemeden, açık açık ortaya koymasından kaynaklanmaktadır. [TTA/317/5166, {Ø} ŞHDAD/C.I/255/61.2a/Ek 1+bir şair, bir örnek.]

Dâvud umma gönlünü avut: [{Ø} DET/129]

Defterden her silinen gönülden de kazılmaz: İnsan, ilişkisini sürdürmek istemediği kimselere gönlünde yer verebilir. [TTA/328/5412]

Dede dede gönlün nerde: [{Ø} ŞHDAD/C.I/64/21]

Delikanlının gönlü tez olur: Genç insanlar deneyimsiz olduklarından, söylenenlere çabucak inanır ve gereğini yerine getirmeye çalışırlar. [TTA/334/5548, {Ø} AS/128] Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz: Her denizde az çok dalga bulunduğu gibi her gönülde de bir sevda vardır. [ADS/C.I/234/894] Her varlığın kendine özgü, ondan ayrılmayan bir takım özellikleri vardır. Nasıl ki dalgasız bir deniz düşünmek mümkün değildir, sevda çekmemiş bir gönül düşünmek de mümkün değildir. [{+…kız…}+TTA/338/5662]

Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer: Bir şeyden yoksun olan kişinin gönlünden hep o şeyden edinmek, hem de bol bol edinmek geçer. [ADS/C.I/246/98, {Ø} ŞHDAD/C.I/75/13, {Ø} AS/132] İnsanın neyi eksikse, ona sahip olmayı arzu eder. [TTA/364/6278]

Dostunun ekmeğini düşman gibi ye (gönlü hoş olsun): [{Ø} ŞHDAD/C.I/76/22+bir şair, bir örnek.]

Düğün pilavı ile dost ağırlanmaz: [{Ø} TTA/374/6481] Düğün yemeği ile misafir gönüllenmez: [{Ø} TTA/374/6486] Düşün deli gönül düşün; at mı alınır kışın?: [{Ø} AS/134]

Düşün deli gönül düşün, at mı alınır kışın, onun da parası peşin: [{Ø} TTA/383/6668]

Düşün deli gönül düşün, et mi alınır kışın?: 1. Tarımla uğraşanlar için kış sıkıntılı bir mevsimdir. Bu mevsimde çiftçiler kışı iyi geçirememenin sıkıntısını yaşar, üzüntüden zayıflarlar. 2. Tarımla uğraşanlar, hasat mevsimi olmadığı için, kışın maddi yönden sıkıntı çeker, ihtiyaçları olan çoğu şeyi alamazlar. [TTA/383/6669, {Ø} MEBTA/C.I/154/4119]

El gönlü dolaşık ibrişim: [{Ø} AS/136]

El gönlü dolaşık ibrişimdir açılmaz: Elin gönlünden geçenler çok karışık olduğu için bunların neler olduğunu kestirebilmek mümkün değildir. [TTA/399/7044, {Ø} MEBTA/C.I/160/4296, {Ø} AS/136]

El vergisi, gönül vergisi: [{Ø} ŞHDAD/C.I/88/32, {Ø} AS/136]

El(-in) vergisi, gönül(-ün) sevgisi: Bize bir şey verene, armağan edene karşı gönlümüzde sevgi uyanır. [ADS/C.I/265/1109, {Ø} ŞHDAD/C.I/90/10, {el… gönül…(Ø)} MEBTA/C.I/162/4337 \\ TTA/412/7344 ]

Elin vergisi, gönülün sevgisi: bk. “El vergisi…” [ADS/C.I/264/1095] Er gönlü ibrişim: [{Ø} MEBTA/C.I/169/4550]

Er gönülü ibrişim, dolaşırsa açılmaz: Kimseyi incitmeyin. İncitilmiş olan gönül kolay kolay bağışlamaz. krş. “Gönül bir sırça saraydır. Kırılırsa yapılmaz.” [ADS/C.I/268/1127]

Er karır, gönül karımaz: İnsan ne kadar güçlü ve kuvvetli olursa olsun, mutlaka yaşlanır; ama insanın taşıdığı gönül hiçbir zaman yaşlanmaz. [{+…kocar…+kocamaz}+TTA/420/7529, {Ø} MEBTA/C.I/169/4553, {Ø} DET/20, {Ø} AS/138]

Er kocar, gönül kocamaz: Kişi yaşlanır, vücudu güçten düşer. Ama gönlü taze

kalır; sevgisi taşkınlığını yitirmez. krş. “Gönül karımaz.”

[{+vücut…}+ADS/C.I/270/1138, {Ø} ŞHDAD/C.I/91/17, {Ø} MEBTA/C.I/169/4554] Eşeğin gönlüne kalsa, bir bağ bahdenizi götürmez: Tembel ve cahil kimseler kendi arzularına bırakıldığı takdirde, çok kolay işleri yapmaktan bile kaçınırlar. [TTA/433/7816]

Eşeğin gönlüne kalsa bir bağ maydanozu götürmez: Bir işin yapılması tembel kişinin gönlüne bırakılırsa o iş görülmez. Onun için işveren bu gibi kişileri sürekli denetimle çalıştırmalıdır. [ADS/C.I/273/1160, {+…kendi…demet…taşımaz (Ø)} TTA/433/7821]

Eşeğin semere gönlü olsa, palanın altına kendi yatar: İş yapmaya gönlü olan bir insan, kimsenin kendini uyarmasını beklemeden o işi yapar. [TTA/434/7828]

Eşekten doğma katır, ne gönül (hâl) bilir ne hatır: Kaba ve cahil kimselerin çocukları da kaba ve cahil olacaklarından, gönül hatır düşünmeden karşılarındaki insanları kırmaktan çekinmezler. [TTA/438/7918]

Evlâdı ben doğurdum ama gönlünü ben doğurmadım: İnsanın çocuğu kendisinin bir parçasıdır. Birçok özellikleri onunkine benzer. Yalnız gönlü ve huyu benzemeyebilir. Bir kimse evladına emredip birçok şeyler yaptırır; ancak gönlüne söz geçiremez. [{+Oğlumu…}+ADS/C.I/278/1200, {Ø} ŞHDAD/C.I/96/21]

Fal yalancı, gönül eğlenci: Fal baktırırken söylenenlere inanmamak gerekir ama falın gönül eğlendirdiği de unutulmamalı. [TTA/452/8221, {Ø} ŞHDAD/C.I/98/13, {Ø} MEBTA/C.I/181/4867]

Fala inanıp gönül kırılmaz: İnsan söylentilere inanarak insanların kalbini kırmaktan kaçınmalıdır. [TTA/452/8222]

Geçinmeye gönlü yok ki adını öğrensin: [{Ø} ŞHDAD/C.I/102/7, {Ø} MEBTA/C.I/189/5081, {Ø} DET/291, {Ø} AS/144]

Geçinmeye gönlün varsa, yoğurt yiyeni karıştırma: [TTA/465/8527]

Geçinmeye göynüm (gönlüm) yok ki, adını sorayım: İnsan ilgi duymadığı bir şey için herhangi bir çaba harcamaz. [TTA/465/8528]

Gidip gelmek gönüllerin sevgisi, yiyip içmek gönüllerin çivisi: İnsanların birbirlerine gidip gelmeleri, birbirlerine karşı olan sevgiyi arttırır. Dostlarla yiyip içmek ise insanları kalben birbirine bağlar, dostların birbirlerine olan bağlılığını arttırır. [TTA/474/8745]

Gök boncuk kimde ise gönlüm ondadır: [{Ø} MEBTA/C.I/193/5193]

Gökçe boncuk kimde ise benim gönlüm ondadır: Güzel olan fazla ilgi görür. [TTA/476/8793, {Ø} MEBTA/C.I/193/5201]

Gökten düşenin parçası bulunur, gönülden düşenin parçası bulunmaz: Kalbi kırılan bir insanın kalbinde tekrar en küçük bir yer edinmek mümkün değildir. [TTA/476/8797]

Gömleksizin gönlünden günde yüz top bez geçer: İnsanın neye gereksinimi varsa en çok ona sahip olmayı arzular. [TTA/477/8828]

Gömleksizin gönlünden kırk arşın bez geçer: Kişinin neye ihtiyacı varsa ona sahip olmak ister. [TTA/477/8829]

Gönle kötek olmaz, âşıkta (âşıka) edep: İnsan, gönlünün istediği bir şeye dayak atarak onu sindirme gücüne sahip olmadığı gibi, gerçek anlamda âşık olan bir kimse de aşkı uğruna yaptığı işlerden utanç duymaz. [TTA/478/8834]

Gönlü geçenin, ömrü geçer: İnsanı hayata bağlayan önemli ögelerden biri de gönlünün genç olmasıdır. Gönlüyle hayata bağlı olmayan bir kimse yaşadığı hayattan hiçbir şey anlamaz. [TTA/478/8835]

Gönlüm gülde, g..üm külde: İstekleri, içinde bulunduğu durumun çok üstünde olan kimselerin durumunu vurgulamak için kullanılan bir atasözüdür. [TTA/478/8836] Gönlün ağzı, dili yoktur: Gönlün ne zaman, ne isteyeceği belli olmaz. [TTA/478/8837]

Gönlün pasını gözyaşı siler: Ağlamak, yani gözyaşı insanın gönlünü ferahlatır. [TTA/478/8838]

Gönlün sığdığı yere köy sığar: İnsan gönlünün mutlu olmasını sağlayan bir mekân, bir köyün sığacağı kadar geniş ve ferah bir mekândır. [TTA/478/8839]

Gönlün yazı var kışı var: İnsan kimi zaman neşeli, iyimser, yaşama sevgisiyle dolu olur; kimi zaman bunalmış, kötümser, bezgin. [{at.} OTS/C.1/920,

ADS/C.I/290/1275, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/16, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193, {Ø} MEBTA/C.I/194/5219, {Ø} AS/146 \\ TSP/762] İnsanın her zaman aynı duygulara sahip olmadığını belirtmek için kullanılan bir atasözüdür. [TTA/478/8840]

Gönlünü yüce tutan erde, devlet olmaz: Kendini üstün gören, kibirli, başkalarınatepeden bakan kimselerden başkalarını mutlu edecek işler yapmaları beklenemez. [TTA/478/8841]

Gönlüyle gelen, tez gider: Bir yerde kendisine ihtiyaç duyulmadığı hâlde o yere gelen insan, o yerden çabuk ayrılmak zorunda kalır. [TTA/478/8842]

Gönül Allah’ın evidir: Allah’ın bulunduğu yer insan gönlü olduğu için, gönül kırmaktan kaçınmak gerekir. [TTA/478/8843, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/17]

Gönül almak (yapmak) Kâbe yapmaktır: [{Ø} ŞHDAD/C.I/105/18+bir şair, bir örnek.]

Gönül başa belâdır: [{Ø} MEBTA/C.I/194/5226]

Gönül belâ, yüz kara, eder (oldum) âleme maskara: Çılgınca seven, sevdalanan ve bunun sonucu gönlünden geçenleri yapan bir kimse, toplum içinde utanılacak durumlara düşer. [TTA/478/8844, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/19]

Gönül belâ yüz kara; oldu âleme maskara: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192, {Ø} AS/146]

Gönül bilen hicran bilir: Karşısındakinin duygu ve düşüncelerine değer veren bir kimse, acı çekmeyi de bilen bir kimsedir. [TTA/478/8845, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/20, {Ø} MEBTA/C.I/194/5227, {Ø} DET/298, {Ø} DEO/125/1730, {Ø} A/100/2269] Gönül bilen hicran da bilir: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192, {Ø} AS/146]

Gönül bir hümâdır, hep yüksekten uçar: Gönül hep elde edilmesi zor olan şeyleri ister. [TTA/478/8846, {…daima… (Ø)}+ŞHDAD/C.I/105/21, {…daima… Garp-is. (Ø)}+TL/C.4/193, {…daima…(Ø)}+DET/298, {…daima…(Ø)}+AS/146]

Gönül bir hümâdır, istediği yere konar: Gönlün istediği şeylere sınır konulamaz. [TTA/478/8847, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193, {Ø} MEBTA/C.I/194/5228, {Ø} DET/298, {Ø} AS/146]

Gönül bir saraya benzer; yapması zor, sökmesi kolay: Gönül kırmak çok kolay, kırılmış bir gönlün kırgınlığını gidermek ise oldukça zordur. [TTA/478/8848]

Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz: Bir kimsenin, hele dostlarımızın gönlünü kırmamaya dikkat etmeliyiz. Kırılan gönül kolay kolay onarılamaz. Bu yüzden, eski dostluk bir daha o içtenlikle yenilenemez. [{at.} OTS/C.1/921, ADS/C.I/290/1277, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/22+beş şair, yedi örnek, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192+bir şair, bir örnek, {Ø} MEBTA/C.I/194/5229, {Ø} DET/298, {Ø} DEO/125/1731, {Ø} AS/146, {Ø} A/2270+iki şair, üç örnek] Kırılmış bir gönlün kırgınlığını gidermek mümkün değildir. [TTA/478/8849]

Gönül cenneti ister ama günah koymaz: İnsan hep güzel şeyler ister ama çeşitli olumsuzluklar b u isteğin gerçekleştirilmesine engel olur. [TTA/478/8850]

Gönül çocuğa benzer, gördüğünü durmayıp ister: Gönlün isteklerini sınırlamak mümkün değildir. [TTA/478/8851, {Ø} MEBTA/C.I/194/5230]

Gönül çocuğa benzer her gördüğünü ister. [{Ø} ŞHDAD/C. I/105/23+bir şair, bir örnek.]

Gönül dediğin aka da b..a da düşer: Gönül güzeli de çirkini de isteyebilir. [TTA/478/8852]

Gönül dostunu bilir (bulur): Gönül, kendisine yakın olanı kolaylıkla anlayabilir, kendisine yakınlık duyanı rahatlıkla bulur. [TTA/478/8854, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/24, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192, {Ø} MEBTA/C.I/194/5231, {Ø} DET/298, {Ø} DEO/125/1732, {Ø} AS/146, {Ø} A/101/2272]

Gönül dostuna küser: İnsan ancak dost kabul ettiklerine darılır. [TTA/478/8853] Gönül düşeni bilir: [{Ø} ŞHDAD/C. I/258/105.24a/Ek 1.]

Gönül düştü bir boka, o da misk gibi koka: Kimi kişiler çok çirkin birine ya da çok kötü bir şeye gönül kaptırırlar. Onların gözünde bunlar çirkin değil, çok güzeldir; kötü değil çok iyidir. [ADS/C.I/290/1279 \\ TTA/478/8855]

Gönül düştü kediye, kedi düştü tutuya (duduya): [{Ø} ŞHDAD/C.I/105/25] Gönül eğlencesi kuru kestâne: İnsan gönlünü mutlu etmenin çok kolay yolları vardır. [TTA/478/8856, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/26, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192, {Ø} MEBTA/C.I/194/5232, {Ø} DEO/125/1733, {Ø} A/101/2273]

Gönül eri baş üzre yeri: İnsanın hâlinden anlayan kimselere ne kadar saygı gösterilse azdır. [TTA/478/8857, {Ø} ŞHDAD/C. I/105/27+bir şair, bir örnek.] Gönül evi düğün evinden kalabalıktır: İnsan gönlü o kadar geniştir ki oraya pek çok şey sığar. [TTA/479/8858, {Ø} MEBTA/C.I/194/5233]

Gönül ferman dinlemez: Gönül sevdiğinden asla vazgeçmez. “Gönül ferman dinlemiyor/Serde gençlik var, sultanım”-Halk Türküsü. [ÖTS/C.2/1751, TDK/777, örnek: ÖrTS/C.2/1027] En yüksek yerden yasak emri de gelse gönül sevdiğinden

vazgeçmez. [{dey, at.} OTS/C.1/921, ADS/C.I/290/1280, {Ø}

ŞHDAD/C.I/105/28+bir şair, iki örnek, TSP/763] Gönül gönüle karşıdır: [{Ø} ŞHDAD/C.I/105/29]

Gönül gönüle karşıdır, sevgi iki başlıdır: Gönülden seven, gönülden sevilir; candan seven, candan sevilir. [TTA/479/8859]

Gönül gönüle köprüdür: Birbirinin hâlinden anlayan insanlar, birbirine yardımcı olur. [TTA/479/8860]

Gönül gören g..te kalır, hatır sayan artta kalır: Hâlden anlayan iyi insanlar toplum tarafından gerekli ilgiyi görmez, âdeta dışlanırlar. [TTA/479/8861]

Gönül hâline bakmaz da, serpmeli tuman ister: İçinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurmadan isteklerinde aşırıya kaçan kimselerin tutumunu yermek için kullanılan bir atasözüdür. [TTA/479/8862]

Gönül hem ota konar, hem b..a konar: Gönlün ne zaman ne isteyeceği belli olmaz. [TTA/479/8863]

Gönül hoşluğiyle olur ibadet: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193, {Ø} MEBTA/C.I/194/5235, {Ø} AS/146]

Gönül hoşluğu maldan iyidir: [{Ø} ŞHDAD/C.I/105/30, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193, {Ø} DET/298, {Ø} AS/146]

Gönül hüküm altına giremez: gönlün istediklerine sınır koymak mümkün değildir. [TTA/479/8864, {Garp-is.(Ø)} TL/C.4/193, {…girmez (Ø)}+MEBTA/C.I/194/5236, {Ø} AS/146]

Gönül ister, yüz utanır: Gönlünün istedikleri doğrultusunda hareket eden kimseler, utanılacak duruma düşerler. [TTA/479/8865, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/31, {Ø} MEBTA/C.I/194/5237]

Gönül kaçanı kovalar: [{Ø} A/101/2275]

Gönül kalsın yol kalmasın: Başkalarının kırılacağı bilinse bile, toplumun değer yargılarına, inançlarına, örf ve âdetlerine aykırı hareket etmemek gerekir. [TTA/479/8866, {Ø} ŞHDAD/C.I/105/33+iki şair, iki örnek, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192+bir şair, bir örnek, {Ø} MEBTA/C.I/194/5239, {Ø} AS/146, {Ø} A/101/2276+dört şair, dört örnek.]

Gönül karımaz: İnsanlar ihtiyarlasalar da gönülleri genç kalır. Sevgi ve istekler eski gücünü, tazeliğini yitirmez. [{+kocamaz (krş. “Er kocar, gönül kocamaz.”) (at.)}+OTS/C.1/921 \\ {+kocamaz (krş. “Er kocar, gönül kocamaz.”)} ADS/C.I/290/1281, {+…kocamaz} TTA/479/8867, TSP/763]

Gönül kendi işiyle akşam etmez: İnsanlar kendi işlerinden çok, başkalarının durumunu merak eder, onların durumlarıyla ilgilenirler. [TTA/479/8868]

Gönül kimi severse güzel odur: Güzellik anlayışının kişiye göre değiştiğini anlatır; bir kimse için güzel, gönlünün sevdiğidir. [{dey, at.} OTS/C.1/921, {Ø} A/101/2277+bir şair, bir örnek \\ ÖTS/C.2/1751, TDK/777, ADS/C.I/291/1282, ÖrTS/C.2/1027, {Ø} ŞHDAD/C.I/106/1+dört şair, beş örnek, {Ø} DET/299, {Ø} DEO/125/1734, {Ø} AS/146, TSP/763] Bir kişinin güzel bulduğunu başka bir kişi güzel bulmayabilir. Ölçüler değiştiğine göre bir kimse için güzel, gönlünün sevdiğidir. [ADS/C.I/291/1282, {Ø} ŞHDAD/C.I/106/1+dört şair, beş örnek, {Garp- is. (Ø)} TL/C.4/192, {Ø} MEBTA/C.I/194/5240] Gönül için tek ölçü sevmektir. Gönlün sevdiği güzeldir. [{+…sultan…}+TTA/479/8869]

Gönül kocamaz: Yaş artmasıyla vücuda tâbi olmayan manevî varlık ihtiyarlamaz, arzular azalmaz ve eksilmez. [ÖrTS/C.2/1027, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192+bir şair, bir örnek, {+karımaz (Ø)} ŞHDAD/C.I/106/2+dokuz şair, on örnek, {Ø} MEBTA/C.I/194/5241, {Ø} DET/299, {Ø} DEO/126/1735 \\ TSP/763]

Gönül kolay düştüğü yerden güç kalkar: Kolayca gönül verilen bir şeyden kurtulmak, sanıldığından da zordur. [TTA/479/8870, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193, {Ø} MEBTA/C.I/194/5242, {Ø} AS/146]

Gönül masumdur, gördüğünü ister: [{Ø} DET/299, {Ø} DEO/126/1736, {Ø} A/101/2278]

Gönül masumdur, gördüğünü umar: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193+ Far. تسين بيع ناناوجب وزرآ , {Ø} AS/146]

Gönül mü yeğ, Kâbe mi yeğ; gönül yeğ: Gönül Kâbe’den daha değerlidir. [TTA/479/8871, {Ø} ŞHDAD/C.I/258/106.2a/Ek 1+bir şair, bir örnek]

Gönül nenin aşını ister: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192+iki şair, iki örnek, {Ø} DEO/126/1737, {Ø} AS/146, {Ø} A/101/2279]

Gönül otlağa da düşer, çöplüğe de düşer: [{Ø} A/101/2280]

Gönül seven, güzel olur: Gönül kimi sevmişse güzel odur. [TTA/479/8872]

Gönül sırça saraydır, kırıldı mı yapılmaz: Gönül, camdan yapılmış bir saraya benzer, kırılmış bir cam sarayı eski hâline getirmek mümkün olmadığı gibi, kırılmış bir gönlün kırgınlığını giderip eski hâline getirmek de mümkün değildir. [TTA/479/8873]

Gönül sultandır: [{Ø} ŞHDAD/C.I/106/3+ altı şair, altı örnek.]

Gönül Tanrının evidir: Yerlere göklere sığmayan Allah, insan gönlüne sığdığı için, gönül kırmaktan kaçınmalı. [TTA/479/8874, {Ø} ŞHDAD/C.I/106/4+on dört şair, on yedi örnek.]

Gönül taşla kırılmaz, sözle kırılır: Gönül en çok kötü sözden kırılır. [TTA/479/8875]

Gönül umduğuna küser: Gönül, iyilik beklediği bir kimseden iyilik görmezse, o kimseye küser. [TTA/479/8876]

Gönül ummadığı yere küser: İnsan, kendisini sevmeyenlerin çiğ davranışlarını doğal karşılar. Ama seviştiği kimsenin bu gibi davranışlarından dolayı ona kırılır. krş. “Kişi umduğuna küser.” [ADS/C.I/291/1285] İnsanın kötülük beklemediği birinden kötülük görmesi, küsmesine neden olur. [TTA/479/8877]

Gönül var güle konar, gönül var çöplüğe: [{Ø} TTA/479/8878]

Gönül var güllüğe, gönül var küllüğe (çöplüğe) düşer: [{Ø} TTA/479/8879] Gönül var otluğu düşer, gönül var çöplüğe düşer: [{Ø} ŞHDAD/C.I/107/1]

Gönül var otluğa gönül var bokluğa (konar): İyi ve güzel şeyleri seven yüksek ruhlu insanlar da vardır; kötü, murdar şeylerden hoşlanan aşağılık insanlar da. [{at.} OTS/C.1/921, ADS/C.I/291/1286]

Gönül var otluğa, gönül var çöplüğe konar: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193, {Ø} AS/146]

Gönül var otluğa konar, gönül var çöplüğe konar: [{Ø} MEBTA/C.I/195/5243, {Ø} TTA/479/8880]

Gönül verme evliye eve gider unutur: Bir kadın, evli bir erkeğe gönül kaptırmasın. Onun göstereceği ilgiye inanmasın. Evli olan erkekler, başka kadınlara bağlanamazlar. [{at.} OTS/C.1/921, ADS/C.I/291/1287, {Ø} ŞHDAD/C.I/107/2] Gönül yapmak arş yapmaktır: [{Ø} MEBTA/C.I/195/5244]

Gönül yapmak hünerdir: Gönül kırgınlığını gidermek, büyük maharet ister. [TTA/479/8882, {Ø} A/101/2282+bir şair, bir örnek]

Gönül yapmak Kâbe yapmaktır: Bir insanın gönül kırgınlığını gidermek, Müslümanlar için kutsal bir mekân olan Kâbe yapmak kadar kutsal; ama oldukça da

zor bir iştir. [{+…almak…+…arş…}+TTA/479/8881, {+…arş…

(Ø)}+ŞHDAD/C.I/107/3+on bir şair, on üç örnek]

Gönül yarası onulmaz: [{Ø} ŞHDAD/C.I/107/4+üç şair, dört örnek.]

Gönül yıkan Tanrı’ya ermez: Gönül kırmak çok büyük bir günahtır. [TTA/479/8883, {Ø} ŞHDAD/C.I/107/5]

Gönül yıkılmadıkça yapılmaz: Ancak kırılmış olan bir gönlün kırgınlığı giderilmeye çalışılır. [TTA/479/8884, {Ø} ŞHDAD/C.I/107/6+bir şair, bir örnek.] Gönül zararlıkta gezmez: Gönül, isteklerine engel olunacak, kendisine zarar verecek yerlerde bulunmak istemez. [TTA/480/8885]

Gönülde kötek olmaz, âşıkta edep: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192] Gönülden gönüle yol var, demişler: [{Ø} AS/146]

Gönülden gönüle (kalbden kalbe) yol vardır (kalb kalbe karşıdır): Birbirlerine bir takım duygularla bağlı olan iki kimseden biri, öteki için ne düşünüyorsa o da beriki için aynı şeyi düşünür. [{at.} OTS/C.1/921, ADS/C.I/290/1278]

Gönülden gönüle yol vardır: Gönülden gönle yol vardır diyecek mahalde Acemler mesel darp edip )دهد یهوك لد رب لد) derler. [{…gönle…}+LL/304, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192+ Far. دراد هار لدب لد Ar. لًيبس بلقلا یلا بلقلا نم نا , bir şair, bir örnek, {Ø} ŞHDAD/C.I/107/7+on beş şair, on yedi örnek, {Ø} MEBTA/C.I/195/5245, {Ø} DEO/1261738, {Ø} A/101/2283+beş şair, altı örnek] Birbirleriyle dost olan

insanlar, birbirleri hakkında hangi duyguları taşıdıklarını tahmin ederler. [TTA/480/8886]

Gönülden kopan, ihsânın hayırhasıdır: İnsanın içinden gelerek yaptığı iyilik, iyiliklerin en değerlisidir. [TTA/480/8887]

Gönülden kopan, ihsânın hayırlısıdır: [{Garp-is. (Ø)} TL/C.4/193, {Ø} MEBTA/C.I/195/5246, {Ø} DET/299, {Ø} AS/146]

Gönüldendir şikâyet kimseden feryâdımız yoktur: İçinde bulunduğu durumu kabullenen, bu durumdan kimseyi sorumlu tutmayan kimselerin kendi ruh hâllerini belirtmek için kullandıkları bir atasözüdür. [TTA/480/8888, {Ø} ŞHDAD/C.I/108/1+bir örnek, {Garp-is. (Ø)} TL/C.4/192+bir şair, bir örnek, {Ø} MEBTA/C.I/195/5247, {Ø} DET/298, {Ø} DEO/126/1739]

Gönüle kötek olmaz, âşıka edep. [{Ø} ŞHDAD/C.I/108/2, {Ø} MEBTA/C.I/195/5248, {…âşıkda…(Ø)}+DEO/126/1740, {Ø} A/101/2284]

Gönüllü Çingene’nin torbası boş gider: Başkasının gönlünü kırmadan istediğini elde etmeye çalışan insan, amacına ulaşamaz. [TTA/480/8889]

Gönüllü köpeği bağlasan durmaz: [{Ø} A/101/2286+bir şair, bir örnek.]

Gönüllü yiğit, okunu ileride arar: Bir işi yapmaya gönüllü olan kimse, o işi yapmak isteyenlerin en önünde yer alır. [TTA/480/8890]

Gönülsüz davara giden köpekten hayır çıkmaz: Gönülsüz yapılan bir işten, beklenen sonucun alınması mümkün değildir. [TTA/480/8891, {Ø} MEBTA/C.I/195/5249]

Gönülsüz işin, gözsüz oğlu olur: Gönülsüz yapılan bir işten mutlaka eksik yönleri

Belgede Klasik Türk şiirinde gönül (sayfa 111-189)