• Sonuç bulunamadı

Mezopotamya Helen Krallığı’nı temsil eden Seleucid’ler179

(Iraklılar) denilen toplumun Basra Körfezi’nin ne kadarına sahip oldukları ve işgalinin ne zaman ve nasıl bittiği tam olarak bilinmemektedir180

. Ancak Misan (Kurha) ve Ûbulle (Eblehe) bu dönemin Körfez’deki en önemli ticâret şehirleriydi. Ûbulle şehrinden, Yemen’e; inci, kırmızı boya, hurma ve köle satışı yapıldığı bilinmektedir. Kurha şehrinin krallarından

174 Ömer, Ceziretu’l-Feyleke, s. 72. 175 Şakir, a.g.e, s. 39.

176 Şakir, a.g.e, s. 50-51. 177

Ahmed Fahri, Tarîhu’l Şarki’l Ednâ’l-Kadîm, Kahire, 1962, s. 45. 178 Fahri, a.g.e, s. 48.

179 Utku, a.g.e, s. 124.

Edmiz Kilus ve İbza Kilus’un isimleri Babillilerin ölüm ve hastalık tanrılarının isimleriyle benzerlik göstermekteydi. Yine Kurha şehrinde ortaya çıkarılan mabeddeki bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Romalılar burayla ilişkilerini geliştirmek için bir elçi göndermişlerdi181. Bu şehrin kralı Tirlen Urabbazuz zamanında Roma ile birtakım münasebetlerin olduğu ve ondan sonra başa geçen Nisus zamanında ise bu ilişkilerin daha da sıkılaşdığı ve özellikle de iki toplum arasındaki ticâretin oldukça gelişdiği, Haliç ile Roma’da barış ve güvenlik ortamının sağlandığı, doğudan getirilip batıya giden (Roma) ticâret ürünlerinin oldukça arttığı yazılmaktadır182.

Misan (Kurha) şehrinde Tedmarya adında ticâreti yönlendiren ve tekellerinde bulunduran bir ticarî topluluk vardı. Bu grubun kendilerine has düzeni ve mabetleri bulunmaktaydı. Ayrıca Kurhelilerin Irakta, Enbat denilen topluluklarla da ilişkileri bulunuyordu. Bunlar (Enbat) Fırat şehri adını verdikleri yerde ticâret yapmakta ve özellikle doğudan getirilip batıya gönderilecek olan ticâret ürünlerinin, Misan (Kurha) yoluyla o bölgelere ulaştırılmasın da büyük rol oynamaktaydılar. Fırat’ın önündeki bir diğer şehir olan Ûbulle’nin ise oldukça önemli bir şehir olduğu ve burada büyük bir limanla, büyük bir eşya deposunun olduğu bilinmektedir. Özellikle bu depolarda, Hindistan’dan gelip batıya gidecek olan eşyalarla, Misan’lı tüccarlara ait Yunan rakıları, kırmızı renkli ipekler, hurma ve inci yüklerinin bulunduğu ve özellikle bu depolardaki ipek yüklerinin, Suriye yoluyla Antakya’ya gönderildiği anlatılmaktadır183.

Misan devletinin sonu hakkında yeterince bilgi yoktur. M.S 128-147 yılları arasındaki malumatlara göre Misan’ın başkenti, Kurha Misan’dan, Fırat şehrine götürülmüştür. Misan’ın sonuncu kralı olan Bandu’nun, Fars kralı Erdeşir tarafindan öldürülmesinin (M.S. 222) ardından Erdeşir buradaki şehirlerin adını değiştirerek Misan Kurh şehrine, İstirabad Erdeşir, Fırat şehrine ise Behman Erdeşir adını verdi184

.

Kurha ve Ûbulle şehirleri, Farslıların ihtilali döneminde, Hindistan ile ticâret yapmakta ve özellikle Ûbulle şehri, Yemen’e birçok ticâret ürünü yollamaktaydı185

. Roma imparatoru Trojen’in (M.S. 98-117 yıllarında) Basra Körfezi’nde bulunduğu dönem, Misan Kurh’da gördüğü “Madaratan” adı verilen büyük hacimli

181 Rıza Cevad Haşimi, et-Tarîh ve Asaru’l-Halîci’l-Arabî, Bağdat, 1985, s. 8-9. 182 Ğuleb, a.g.e, s. 189.

183

Ğuleb, a.g.e, s. 191

184 Salih Abdulaziz, er-Rıhla ve’l Keşfu’l Eseriyye ‘Asru’l Hadîs fî Şibhi Ceziretî’l-’Arab, Kuveyt, 1981, s. 91.

ticâret gemisinden oldukça etkilendiği kaydedilmektedir. Hurma lifleriyle bağlanarak yapılan bu gemiler özellikle güney Arabistan mıntıkalarına yük taşımaktaydılar186

. Milâdî üçüncü asra kadar önemini koruyan ve deniz ile çöl ticâretinin yapıldığı yerlerden olan Gerha (el-Cerha) şehri, özellikle buhur ve koku (ıtır) ticâretinin yapıldığı bir merkezdi. Karada hayvanlar sırtında, denizde ise gemiler ile taşıdıkları ticâret malları sayesinde o dönem dünyanın en zengin topluluğu olarak zikredilen el-Cerhalılar, zenginlikte Sebeliler ile rekabet etmekteydiler187. Arap Yarımadası’nın Basra Körfezi’ndeki en canlı ticâret merkezlerinden olan bu şehir, İlkçağlardan beri önemini korumuş ve M.Ö. 205 yılında Seleukia hükümdarı III. Antiokus tarafından ele geçirilmek istenmiştir. Hadramevt’ten gelen kokuların toplanıp Babil ve diğer ülkelere ihraç edildiği bu şehir, Arap kabilelerinin, Farslılar döneminde Bahreyn’de birleşerek Menazira denilen devleti kurmalarının ardından harap oldu188.

Basra Körfezi sahilinde bir kaç Arap kabilesi bulunmaktaydı ki bunlar Zara şehri (Katîf)189

yakınlarında yaşayan Zurazi ve Temim kabileleriydi. Arap kabilelerinin birleşerek Menazira devletini kurmalarının ardından, Bahreyn, uzun bir süre bu devlete tabi oldu. Farslıların içinde bulunduğu iç karışıklıklardan faydalanan Menazira devleti, bazı yerleri Farslıların elinden almıştı ki, bunlardan en önemlisi Kirman şehriydi. Sâsânîlerin kurucusu olan I. Erdeşir, Ahvaz ve Misan Arap krallarını mağlup edip öldürdükten sonra Basra Körfezi’ne yerleşip, Bahreyn’de birçok insanı katletti. Tüm bunların ardından Erdeşir, Körfezde birçok şehir kurdu190

. Basra Körfezi’nin ekonomik ve ticarî öneminin farkında olan I. Erdeşîr, Sâsânî devletini kurduğu ilk dönemde körfezin doğu, batı ve kuzey sahillerini ele geçirmek suretiyle bu körfezi bir iç deniz haline getirdi191. Bu durum Körfez üzerinden Çin’e rahat bir şekilde açılabilen Roma devletinin çıkarlarına önemli bir darbe indirdi192

.

Sâsânîlerin, Bizans ile yaptıkları mücadelelerin ardından, Basra Körfezi’nin önemi daha da arttı ve özellikle deniz ticâreti büyük bir önem kazandı. Ancak buradaki karışıklıklardan dolayı, çöl yolları eski güvenli ortamını kaybetti. I. Şapur’un Bahreyn

186

Kenai, a.g.e, s. 128. 187

Wilson, a.g.e, s. 46.

188 Hâşimî, Basra Körfezinde Eski Ticarî Faaliyetler, s. 593. 189 Hamevî, a.g.e, c. IV, s. 378.

190 Şakir, a.g.e, s. 52-54. 191

Beate Dignas-Engelbert Winter, Rome and Persia in Late Antıguıty Neighbours And Rivals, New York, 2007, s. 19; Matthew P. Canepa, The Two Eyes of the Earth: Art and Ritual of Kingship Between

Roma and Sâsânîan Iran, Los Angeles, 2009, s. 25; Malekandathil, a.g.e, s. 2.

kıyılarını ele geçirerek buralarda ticarî koloniler oluşturması üzerine körfez üzerinde önemli bir denetim mekanizması kurulmaya başlandı193. Bu körfez üzerinde zamanla Sâsânî devletinin tartışmasız bir üstünlüğü meydana gelmiş194

ve Sâsânî devletinin gemicilik alanında ileri bir teknolojiye sahip olması, onların Hind Okyanusu’ndan, Uzakdoğu’ya yapacakları deniz ticâretinde ekonomik tekele sahip olmalarını sağlamıştır195. Ardından Sâsânî devleti Uzakdoğu’daki, Hindistan, Seylan ve Malezya gibi birçok ülkede ticarî koloniler kurmuştur196. Bu bölgelere daha ziyade savaş atı nakleden Sâsânîler, gerçekleştirdikleri ticâretle hem birçok ürünün fiyatının ucuzlamasını sağlamış hem de Hindistan sahillerinin zenginleşmesine zemin hazırlamışlardır. Ancak deniz yolculuğu ile Hindistan’a gerçekleştirilen ticarî seferlerin önündeki en büyük engel ise deniz korsanları olmuştur197

.

Basra Körfezi’nin ticarî öneminin farkında olan Sâsânî yöneticileri buranın Fars Körfezi haline gelmesi için, özellikle körfeze kıyısı olan ülkeleri kendi egemenlikleri altına almaya çalışmışlardır198

. Bu nedenle Sâsânîler döneminden itibaren Basra Körfezi sahillerinde ticarî amaçlı kurulmuş birçok liman kenti bulunuyordu199. Örneğin Siraf200 bunların en meşhurlarından biriydi201. Bu liman şehri uluslararası bir liman olmanın yanı sıra, aynı zamanda askerî ve ticarî amaçlı gemilerin inşa edildiği bir tersaneydi202

. Nitekim Sâsânî devleti gemi yapımı konusunda ileri bir tekniğe sahip olup bu alanda çağdaşı olan birçok devletten daha ilerideydi203. Basra Körfezi limanları, Uzakdoğu’dan gelen ürünleri karşılamanın yanı sıra Fars eyaletinde üretilmekte olan keten, yün, pamuk, parfüm, sırmalı ipek kumaş ve halıları yabancı ülkelere götürmek amacıyla demirleyen gemilerede ev sahipliği yapmaktaydı204

.

193 Houranî, a.g.e, s. 38.

194

Marcus Milwright, An Introduction İslâmic Archaelogy, Edinburgh, 2010, s. 34; Benjamin Read Foster-Karen Polinger Foster, Civilizations of Ancıent Iraq, New Jersey, 2009, s. 179.

195 Pius Malekandathil, Maritime, India: Trade, Religion and Polity in the Indian Ocean, New Delhi, 2010, s. 4; Milwright, a.g.e, s. 34; Frank Caso, a.g.e, s. 52.

196

Frank Caso, a.g.e, s. 52; Malekandathil, a.g.e, s. 1; Donkin, a.g.e, s. 129. 197 Donkin, a.g.e, s. 85.

198 Cüneydi, a.g.e, s. 213. 199

Houranî, a.g.e, s. 38; Frank Caso, a.g.e, s. 52. 200

Siraf: Günümüz Buşehr yakınlarında, Fars Körfezi’nin kenarında bulunan ve M.S. 970 yılında yıkılarak ortadan kalkan; ilk ve ortaçağların çok önemli bir liman kentiydi. Bu şehir, Fars Körfezi ticâretinde İran’ın kilit öneme sahip bir ticâret merkeziydi. İbnü’l-Belhî, “Farsnâme”, (çev. Abdulhalik Bakır-Ahmet Altungök), Ortaçağ Tarih Ve Medeniyetine Dair Çeviriler I, Ankara, 2008, s. 117-118. 201

Donkin, a.g.e, s. 94, 132; Malekandathil, a.g.e, s. 2-3; Lebîd İbrahim Ahmed, a.g.e, s. 635. 202 İbnü’l-Belhî, a.g.e, s. 136.

203 Frank Caso, a.g.e, s. 52. 204 Daryaee, a.g.m, s. 3.

Çağdaşlarına göre daha güçlü bir donanmaya sahip olan Sâsânîlerin son zamanlarına gelindiğinde deniz kuvvetlerinin neredeyse yok denilecek bir halde olduğu, Araplar’ın Ûbulle şehrini işgal ettikleri zaman onların donanmalarından herhangi bir gemiye rastlayamamalarından anlaşılmaktadır205

.

Sâsânîlerin zayıflamasından faydalanan Arap kabileleri, körfez mıntıkasına saldırarak doğu sahillerinin önemli bir kısmı ele geçirmişlerdi. Sâsânî kralı II. Sabur, körfez bölgesine geldiği zaman bu Araplarla savaşmayı düşünmüş ancak oldukça kalabalık olan bu kabileleri hâkimiyeti altına alamayacağını anlayınca bundan vazgeçmiştir.

Yemen hâkimi Hassan b. Esed Mâ’dikerib Milâdî 420-425 yıllarında babası ile birlikte bir kaç kuzey Arap kabilesini (Necid’deki kabileler) hâkimiyeti altına aldı. Ardından bu Arap kabilelerinden Rabi’a (Tayy kabilesinin bir koludur) ve Mudar kabilelerini yanına alarak Bahreyn’de savaşıp bu bölgeye hâkim oldu. Hassan b. Esed Mâ’dikerib, bu bölgedeki işleri yoluna koyunca burayı kardeşi Hacer b. Amr’ın idaresine bırakarak kendisi ayrıldı. Hacer b. Amr ise bu bölgeyi kırk yıl idare ettikten sonra yerini oğlu Maksur’a bırakarak çekilmiştir. Maksur’un ardından başa geçen oğlu Haris’in döneminde ise Araplar tekrar biraraya gelerek bunlara karşı koydu ve bunun üzerine Haris, Bizanslılar’a yanaşmak zorunda kaldı. Haris’in ardından ise yönetimi ellerine alan oğulları Serhabil ve Muselleme bu bölgenin idaresini aralarında ikiye bölüştü ancak daha sonra iki kardeş arasında çıkan anlaşmazlıklar, Kinde memleketi206 denilen bu devletin sonunu getirdi. Bunlar, Kâhtanilerden ve onların Kehlân kolundan sayılmaktadırlar207. Bu kabile önceleri Bahreyn ve Yemame bölgesinde el-Muşakkar denilen yerde oturuyorlardı. Daha sonra buradan çıkartılarak Hadremevt’teki Kinde denilen bölgeye sürüldüler. Himyerli hükümdarlar, Kindelilerin dürüstlüklerini ve kahramanlıklarını beğendiklerinden, onları önemli devlet işlerinde ve ordu hizmetlerinde kullandılar208.

Günümüzde Kuveyt sınırları içindeki Kâzima denilen mıntıkada, İyad kabilesi yaşamaktaydı. Ancak daha sonra Bekr b. Vail209

kabilesi buraya gelip yerleşti. Yine

205 Said Ahmet Sami, Tarihu Halici’l Arabî min Akdemi’l Usûr hattâ Tahrîri’l Arabî, Basra, 1985, s. 43. 206 Çağatay, Arap Tarihi, s. 76-77.

207 Muhammed Mebruk Nafî, Asr ma Kable’l-İslam, Kahire, 1952, s. 143. 208

Çağatay, a.g.e, s. 76.

209 Arap Yarımadasın’nın en kuzeyinde, yani Basra’nın kuzey batısına düşen bölgede oturan bu kabile tıpkı diğer kabileler gibi Sâsânî tesirine boyun eğmişlerdi. İslâm öncesi dönemde bu kabile, savaşçı vasfıyla tanınmaktaydı. Hamidullah, a.g.e, c. I, s. 394.

Siraf’ın doğu sahillerinde bulunan Katar, yedinci asra kadar Ebransiya Hristyanlarının ön planda olduğu bir bölgeydi. Katar’da yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan bir binanın, bölgede yaşamış olan Ruhbanlara ait olduğu anlaşılmıştır210. Buradan anlıyoruz ki Basra Körfezi, Hristyanlığın Hindistan’a ve Uzakdoğu’ya gitmesinde de önemli bir bölgeydi.

Sâsânî kralı Kisra Ebruyiz zamanında M.S. 590-628 Temim kabilesiyle Sâsânîler arasında “Safaka” denilen harp meydana geldi. Bu savaş Fars ile Yemen arasında ticâret yapan kervanın Temim kabilesinden bazı kişilerce yağmalanması sonucu çıktı. Sâsânî kralı Kisra, bu savaşın ardından el-Munzır b. Numan’ı, Umman, Bahreyn, Yemen ve Taif mıntıkalarına vali tayin ederek, Arap kabilelerini kontrol altında tutmak istemiş ancak bunda başarılı olamamıştır211

.

1.4. İslam Öncesi Dönemde Arap Kabilerinin Basra Körfezi’nde