• Sonuç bulunamadı

Rhizoctonia bataticola’ya karşı nohut çeşitlerinin reaksiyonu

4. ARAŞTIRMA BULGULARI

4.10 Çeşit Reaksiyonu Çalışmaları

4.10.4 Rhizoctonia bataticola’ya karşı nohut çeşitlerinin reaksiyonu

In vitro çeşit reaksiyonu çalışmalarında, R. bataticola’ya karşı test edilen nohut çeşitlerinin reaksiyonlarının değerlendirilmesi deneme kurulduktan 11 gün sonra yapılmıştır. Kontrol petrilerinde enfeksiyon görülmemiştir. R. bataticola’yı temsilen seçilen D33 izolatı ile enfekteli tohumlarda hipokotil oluşumu engellenmiş, hipokotil oluşturan tohumlarda enfeksiyon kaynaklı ölümler meydana gelmiştir (Şekil 4.32). Test edilen 18 çeşit arasından 10 tanesinin hastalık şiddeti %100 olarak değerlendirilirken, diğer çeşitlerin hastalık şiddeti değerlerinin %82.80-98.00 arasında değiştiği görülmüştür. Denemeye tabi tutulan tüm çeşitlerin R. bataticola’ya karşı reaksiyon tipleri hassas olarak değerlendirilmiştir (Çizelge 4.25). Çağatay ve Aksu çeşitlerinin gösterdiği reaksiyonlar istatistiksel olarak diğer çeşitlerden farklı bulunmuştur.

120

Şekil 4.32 In vitro koşullarda nohut çeşitlerinin Rhizoctonia bataticola’ya karşı reaksiyonları. Hipokotil oluşumunun engellenmesi (a), oluşan hipokotillerin enfeksiyon sonucu ölmesi (b), kontrol petrisi (c)

In vivo çeşit reaksiyonu çalışmalarında, R. bataticola’ya karşı test edilen nohut çeşitlerinin reaksiyonlarının değerlendirilmesi, hastalık belirtilerinin geç çıkması nedeniyle deneme kurulduktan 55 gün sonra yapılmıştır. Kontrol saksılarında %100 oranında çıkış sağlanırken, R. bataticola ile inokule edilen saksılarda bazı bitkilerde hastalıktan dolayı çıkış sağlanamamış, çıkış yapan bitkilerin bazılarında ise zamanla kurumalar meydana gelmiştir. Test edilen nohut çeşitlerinde R. bataticola etmeninin neden olduğu hastalık şiddeti değerinin %30.00-100 arasında değiştiği görülmüştür (Şekil 4.33a-d).

Şekil 4.33 In vivo koşullarda nohut çeşitlerinin Rhizoctonia bataticola’ya karşı reaksiyonları. Sarı98 nohut çeşidinin hassas reaksiyon gösteren belirtileri (a), Gökçe nohut çeşidinin gösterdiği belirtiler (b), bütün bitkilerinde ölüm gözlenen Uzunlu99 nohut çeşidinin gösterdiği belirtiler (c), kontrol saksısı (d)

121

Test edilen 9 çeşidin reaksiyon tipleri değerlendirildiğinde ise, 1 tanesinin dayanıklı, 3 tanesinin tolerant, 5 tanesinin ise hassas reaksiyon gösterdiği görülmüştür (Çizelge 4.25). Aksu çeşidi R. bataticola etmenine karşı en dayanıklı, Uzunlu99 çeşidi ise en hassas çeşit olarak değerlendirilmiştir. Hassas reaksiyon gösteren Sarı98 ve Uzunlu99 çeşitleri istatistiksel olarak hastalık şiddeti değerleri bakımından diğer 7 çeşitten önemli farklılık göstermiştir.

Çizelge 4.25 Rhizoctonia bataticola (Macrophomina phaseolina)’nın nohut çeşitlerinde neden olduğu hastalık şiddeti değerleri ve reaksiyon tipleri

Nohut Azkan 97.00±1.73ab Hassas 40.00±7.63de Tolerant

Çakır 97.00±1.73ab Hassas 56.60±9.27cd Hassas

Akça 100.00±0.00a Hassas 35.40±10.33de Tolerant

Gökçe 97.10±3.00ab Hassas 65.40±4.66c Hassas

Çağatay 82.80±7.21c Hassas 56.60±9.27cd Hassas İnci 98.00±2.00ab Hassas 41.60±7.26de Tolerant

Aksu 88.50±3.00c Hassas 30.00±2.88e Dayanıklı

Sarı98 100.00±0.00a Hassas 90.00±2.88b Hassas

Uzunlu99 100.00±0.00a Hassas 100.00±0.00a Hassas Akçin 100.00±0.00a Hassas

* Aynı harfi taşıyan rakamlar arasındaki farklılık Duncan testine göre önemli değildir (p≤0.05).

122 5. TARTIŞMA ve SONUÇ

Bu çalışma ile Uşak, Kütahya, Denizli ve Isparta il/ilçelerinde nohut ekimi yapılan alanlarda bulunan Rhizoctonia grubu fungusların tür ve anastomosis gruplarının tespiti, tespit edilen grupların patojenisiteleri ve yaygın olarak ekimi yapılan bazı nohut çeşitlerinin bu gruplara karşı reaksiyonlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, survey çalışmaları ile hastalık belirtisi gösteren bitkilerin toplanması, bu bitkilerden Rhizoctonia spp. etmenlerinin izolasyonu, tür ve anastomosis gruplarının klasik ve moleküler olarak teşhislerinin yapılması ve ülkemizde yoğun olarak ekimi yapılan tescilli bazı nohut çeşitlerinin, patojenisite testleri sonucu en yaygın ve en agresif olarak belirlenen tür ve anastomosis gruplarına karşı reaksiyonlarının belirlenmesi üzerine çalışılmıştır.

Survey ve Fungal İzolasyon: Tez çalışması kapsamında 2016 ve 2017 yıllarında nohut üretim sezonunda yürütülen survey çalışmalarında birçok nohut tarlası gezilmiş ve hastalıklı bitkiler toplanmıştır. Bu surveyler sırasında nohut ekim alanlarında Rhizoctonia solani ve R. bataticola funguslarının neden olduğu bazı belirtiler gözlemlenmiştir. R. solani’nin bazı tarlalarda yer yer boşluklara neden olduğu, bazı tarlalarda ise ocaklar şeklinde bölgesel olarak kendini gösterdiği gözlemlenmiştir. Fide döneminde hastalığa yakalanan nohut bitkilerinin bazılarında ise yatma şeklinde ölümlerin meydana geldiği görülmüştür. R. bataticola’nın ise bitkinin çiçeklenme sonrası ve bakla bağlama döneminde daha sık görüldüğü, yaprak ve yaprakçıklarda dökülmelere ve kalitesiz bakla oluşumuna neden olduğu gözlenmiştir. Benzer belirtiler geçmişten günümüze birçok araştırıcı tarafından gözlenerek rapor edilmiştir.

Westerlund vd. (1974), her iki etmenin Kaliforniya’daki nohut ekim alanlarında kök çürüklüğüne neden olan önemli patojenler olduğunu ve R. solani’nin çıkış öncesi ve çıkış sonrası çökertene neden olduğunu bildirmişlerdir. Trapero-Casas ve Jimenez-Diaz (1985), İspanya’da nohuttan izole ettikleri Macrophomina phaseolina etmeninin tarladaki belirtilerinin gövde ve yapraklarda kurumalar şeklinde olduğunu, ayrıca boş bakla ya da ufak tane oluşumu gözlendiğini belirtmişlerdir. Mazur vd. (2004), Polonya’nın nohut ekim alanlarında yaprak, gövde ve baklalarda lekelerin, bitkilerde genel sararma ve kurumanın, kök çürüklüğü ve bazal çürüklüğün gözlendiğini, bu belirtilere neden olan funguslardan birisinin ise R. solani olduğunu bildirmişlerdir.

123

Veena vd. (2014) Hindistan’da, Zivanov vd. (2019) ise Sırbistan’da nohut ekim alanlarında M. phaseolina etmeninin belirtilerinin görüldüğünü, solma ve kök bölgelerinde çürümeler gözlendiğini belirtmişlerdir. Bu belirtiler dikkate alınarak, bu tez çalışması kapsamında 2016-2017 yıllarında yürütülen survey çalışmaları sonucunda 2703 da alandaki 97 farklı nohut tarlasından 1751 adet hastalıklı bitki toplanmış ve bu bitkilerden yapılan izolasyon işlemi sonucunda 261 adet Rhizoctonia benzeri izolat elde edilmiştir.

Bazı ilçelerdeki tarlalardan çok sayıda Rhizoctonia benzeri izolat elde edilmesine rağmen bazılarından ya çok az izolat elde edilmiş, ya da hiç elde edilememiştir. Örnek olarak, Kütahya’nın Gediz ilçesine bağlı tarlalardan toplanan 46 adet hastalıklı bitkiden 35 adet izolat elde edilmiştir. Dolayısıyla bu bölgenin Rhizoctonia spp. etmeni ile oldukça bulaşık olduğu söylenebilir. Benzer olarak, Mazur vd. (2002) ve Abdel-Monaim (2011), nohuttan izole ettikleri R. solani etmeninin sırasıyla %40 ve %45.45 oranında bulunduğunu belirtmişlerdir. Yimer vd. (2018) de R. solani’nin nohutta en sık izole edilen patojenlerden biri olduğunu belirtmiştir. Bunun aksi olarak, Uşak’nın Eşme, Denizli’nin Kale ve Kütahya’nın Çavdarhisar ilçelerindeki tarlalardan alınan hastalıklı bitkilerin hiçbirinden Rhizoctonia spp. izolatı elde edilememiştir. Bunun nedeni, bu bitkilerde ana patojenin Rhizoctonia spp. olmaması ve diğer toprak kökenli kök patojenlerin daha baskın gelmesi olabilir. Bir diğer neden olarak ise, toprakta uzun süre yaşamını sürdürebilen Rhizoctonia spp. etmeni ile bu tarlalarda bilinçli ya da bilinçsiz olarak münavebe yöntemiyle mücadele edilmiş olabileceği düşünülebilir. Isparta, Uşak, Kütahya ve Denizli illerindeki Rhizoctonia benzeri izolat elde edilme oranları sırasıyla

%14.03, %8.71, %27.45 ve %16.32 olup, tüm bitkilerden izolat elde edilme oranı

%14.90 olarak belirlenmiştir. Bu oranın düşük olmasının nedeni, yukarıda bahsedilenlere ek olarak, hastalık belirtisi gösteren bitkilerdeki asıl sorunun fungal kaynaklı olmaması ya da bazı bölgelerde Fusarium spp. gibi diğer fungus türlerinin daha baskın olması olabilir. Bu durumda Rhizoctonia türlerinin sekonder patojen olarak bu türler ile birlikte bitkideki zararın artmasına neden olduğu söylenebilir. Buna paralel olarak, Andrabi vd. (2008), Hindistan’ın 3 farklı bölgesinde nohut tarlalarında yaptıkları surveylerde R. solani etmeninin izole edilme oranının %8.50-29.00 arasında değiştiğini belirtmişlerdir. Benzer şekilde Khan (1979) Pakistan’da, Pathak (2016) Hindistan’da, Mekonene (2018) Etiyopya’da, Mohamed vd. (2018) ise Sudan’da nohuttan izole

124

ettikleri Rhizoctonia spp. oranlarının sırasıyla %17.00, %17.99, %14.08 ve %20.00 olduğunu belirtmişlerdir. Bayraktar ve Dolar (2009) ise yaptıkları survey çalışmaları sonucunda en baskın türü Fusarium spp. olarak belirlemişler, yaklaşık %9.00 oranında Rhizoctonia spp. izolatı elde etmişlerdir.

Klasik ve Moleküler Yöntemler ile Tür Teşhisi: Dünyada nohutta bu zamana kadar birçok araştırıcı tarafından yürütülen çalışmalarda MN R. solani olarak birçok tespit bulunmasına rağmen, nohutta BN Rhizoctonia’nın varlığına dair bir kayıda rastlanılmamıştır. Çalışmamızda ise elde edilen Rhizoctonia spp. izolatlarının %7’sini BN Rhizoctonia izolatı oluştururken, %72’sini MN Rhizoctonia izolatları oluşturmaktadır. Ülkemizde nohut dışında diğer baklagil bitkilerinde Rhizoctonia anastomosis gruplarının belirlenmesi üzerine yürütülen bazı çalışmalarda izolatların MN ve BN oranları belirlenmiş, bunların bazılarında bizim çalışmamız ile paralel olarak, MN Rhizoctonia izolatlarının daha baskın olduğu belirtilmiştir. Demirci ve Döken (1995), aralarında yonca ve fasulyenin de yer aldığı çeşitli kültür bitkilerinden elde ettikleri 153 adet Rhizoctonia spp. izolatının %60’ının MN R. solani, %40’ının BN Rhizoctonia olduğunu, Erper (2003) ise farklı baklagil bitkilerinden izole ettiği 565 adet Rhizoctonia izolatının %53.62’sinin MN, %37.16’sının BN olduğunu belirtmişlerdir.

Yine benzer olarak, Eken ve Demirci’nin 2003 yılında yonca, evliyaotu ve fiğ bitkilerinde Rhizoctonia izolatlarının MN ve BN oranlarının %66.1’e %33.9 olduğunu, Yıldırım ve Erper (2017) ise, fasulyeden izole ettikleri 31 adet Rhizoctonia izolatının 22 tanesinin MN, 9 tanesinin ise BN olduğunu belirtmişlerdir.

Klasik ve moleküler teşhis çalışmaları sonucunda, çalışmamızda elde edilen MN R.

solani izolatlarının AG-4 ve AG-5 anastomosis gruplarına ait olduğu belirlenmiştir. Bu zamana kadar Dünyada nohutta MN R. solani AG-4 ve AG-5 gruplarının tespit edildiği birçok çalışma rapor edilmiştir. Hwang vd. (2003) ve Zhou vd (2009) Kanada’da, Cardenas vd. (2015) Arjantinde nohuttan izole ettikleri R. solani izolatlarının hepsinin AG-4’e ait olduğunu belirtmişlerdir. Diğer yandan, Mikhail vd. (2010) Mısır’da, Ganeshamoorthi ve Dubey (2013) ve Dubey vd. (2014) ise Hindistan’da nohuttan izole ettikleri R. solani izolatlarının AG-4 ve AG-5 gruplarını da kapsayacak şekilde gruplandırıldıklarını belirtmişlerdir. Türkiye’de nohutta R. solani anastomosis gruplarının belirlenmesi üzerine yapılan sınırlı sayıda çalışmada ise, Tuncer ve Erdiller

125

(1990) ve Demirci vd. (1998) tarafından R. solani AG-5’in varlığı rapor edilmiştir.

Ancak nohutta R. solani AG-4’ün varlığı ilk olarak bu çalışma ile ortaya konulmuş olup ülkemiz için nohutta ilk kayıt niteliğindedir. Ülkemizde nohut dışında diğer yemeklik ve yemlik baklagil bitkilerinde yürütülen çalışmalarda da R. solani AG-4 ve AG-5 etmenlerinin varlığı tespit edilmiştir (Demirci ve Döken 1995, Karaca vd. 2002, Erper 2003, Eken ve Demirci 2003, 2004, Kılıçoğlu 2009, Akarca 2013, Mutlu 2014, Yıldırım ve Erper 2017). Yine buna paralel olarak, dünyanın farklı bölgelerinde diğer baklagil bitkilerinde yürütülen birçok çalışmada da R. solani AG-4 ve AG-5 etmenlerinin baskın olarak izole edildiği rapor edilmiştir. Fenille vd. (2003) Brezilya’da, Ajayi-Oyetunde ve Bradley (2017) ABD’de soya fasulyesinden, Nerey vd. (2010) Küba’da fasulyeden, Helmy vd. (2015) Mısır’da bakladan, Sun vd. (2015) Çin’de Adzuki fasulyesinden, Tewoldemedhin vd. (2015) Güney Afrika’da kızıl çalı bitkisinden, Duarte vd. (2018) Brezilya’da mercimekten ve Woodhall vd. (2019) ABD’de kar fasulyesinden R. solani AG-4’ü tek başına ya da diğer AG grupları ile birlikte izole ettiklerini belirtmişlerdir.

AG-4 ve AG-5 gruplarını, Mathew vd. (2012) ve Sharma-Poudyal vd. (2015) ABD’de bezelyeden, Upadhyay vd. (2015) ise Hindistan’da maş fasulyesinden birlikte izole etmişlerdir. Sonuç olarak, dünyada ve ülkemizde nohut ve diğer baklagil bitkilerinde R.

solani AG-4 ve AG-5 gruplarının diğer anastomosis gruplarına oranla daha baskın oldukları ve yapılacak olan çalışmalarda bu iki tür üzerine odaklanılması gerektiği söylenebilir.

Çalışmamızda elde edilen BN Rhizoctonia izolatlarının ise AG-K grubuna ait olduğu belirlenmiştir. Bu zamana kadar dünyada nohutta BN Rhizoctonia AG-K etmeninin varlığına rastlanılmamış olmakla birlikte, ülkemizde ve dünyada farklı baklagil bitkilerinde varlığı rapor edilmiştir. Ülkemizde fasulye, soya fasulyesi, bezelye, yonca, fiğ ve korungada Demirci ve Döken (1995), Erper (2003), Eken ve Demirci (2003, 2004), Erper vd. (2011), Akarca (2013) ve Mutlu (2014) tarafından, dünyada ise Wong vd. (1985) tarafından yer altı üçgülünde, Sharma-Poudyal vd. (2015) tarafından bezelyede ve Tewoldemedhin vd. (2015) tarafından kızıl çalı bitkisinde etmenin izole edildiği bildirilmiştir. Bu çalışmada tespit ettiğimiz BN Rhizoctonia AG-K grubu nohutta dünyada ilk kayıt niteliğindedir.

126

Çalışmamızda elde edilen Rhizoctonia spp. izolatlarının %8’ini R. bataticola izolatları oluşturmuştur. Ülkemizde bu zamana kadar Maden (1987), Yücel ve Güncü (1991), Dolar (1996) ve Demirci vd. (1998) tarafından yürütülen çalışmalarda nohutta bu etmenin varlığı rapor edilmiştir. Bayraktar ve Dolar (2009) ise ülkemizde nohut ekim alanlarından izole ettikleri kök çürüklüğüne neden olan fungal patojenlerin %6.8’inin R.

bataticola olduğunu belirtmişlerdir. Dünyada ise günümüze kadar yürütülen çalışmalarda R. bataticola etmeninin nohutta varlığı Hindistan başta olmak üzere farklı ülkelerde birçok araştırıcı tarafından rapor edilmiştir. Hindistan’da sayısız araştırıcı tarafından etmen üzerinde birçok çalışma yürütülmüş olup, Jana vd. (2003), Pande vd.

(2006), Aghakhani ve Dubey (2009b), (Sharma vd. 2012a,b), Gupta vd. (2012), Ghosh vd. (2013), Veena vd. (2014), Kumar vd. (2017), Lakhran vd. (2018), Deepa vd.

(2018a,b), Patidar vd. (2019), Dhakar vd. (2019) bunlardan bazılarıdır. Hindistan dışında ise, Westerlund vd. (1974) ABD’de, Trapero-Casas ve Jimenez-Diaz (1985) İspanya’da, Khan (1979), Bhatti vd. (1985), Dawar vd. (2007), Shahjahan vd. (2016) ve Khan vd. (2017) Pakistan’da, El-Ahmad ve Mouselli (1990) Suriye’de, Beniwal vd.

(1992), Mitiku (2017), Yimer vd. (2018) ve Mekonene (2018) Etiyopya’da, Almomani vd. (2013) Ürdün’de, Mohamed vd. (2018) Sudan’da, Leyva vd. (2019) Meksika’da ve Zivanov vd. (2019) Sırbistan’da bu etmenin nohutta kök çürüklüğü etmeni olarak izole edildiğini belirtmişlerdir.

Çalışmamızda elde edilen Rhizoctonia spp. izolatlarının kültür gelişimleri incelenerek morfolojik varyasyonları ortaya konulmuştur. Buna göre 23 adet R. solani AG-4-HGII izolatının koloni renklerine bakıldığında, beyazımsı kahverengiden koyu kahverengine değiştiği, hif oluşturma yeteneğinin ise azdan bola değiştiği görülmüştür. Sklerot oluşturma durumları incelendiğinde ise, 13 izolatın sklerot oluşturduğu, bunlarında da renklerinin açık kahverengiden koyu kahverengine değiştiği, sklerot konumunun ise merkeziden çevresele değiştiği gözlemlenmiştir. Buna paralel olarak, Erper (2003), farklı baklagil bitkilerinden izole ettikleri R. solani AG-4 izolatlarının kahverengi, sklerotların açık kahverengiden koyu kahverengine değiştiğini, sklerot konumlarının ise merkezi ya da çevresel olduklarını belirtmişlerdir. Yine benzer şekilde, Kılıçoğlu (2009), fasulyeden izole ettikleri R. solani AG-4 izolatlarının az hif oluşturduğunu, koloni renklerinin koyu kahverengi, sklerotların ise grimsi kahverengiden koyu kahverengine değiştiğini, konumlarının da çevresel ya da dağınık olduğunu

127

belirtmişlerdir. Ganeshamoorthi ve Dubey (2015) ise nohuttan izole ettikleri 4 adet R.

solani AG-4 izolatının hepsinin koyu kahverengi renkte geliştiğini, bunların az ya da bol hif oluşturduğu, sklerotlarının hepsinin koyu kahverengi, konumlarının ise dağınık ya da çevresel olduklarını belirtmişlerdir.

Nohuttan izole edilen 50 adet R. solani AG-5 izolatının koloni renklerinin, başlangıçta şeffaf beyaz ve sarımsı renkte iken yaşlandıkça sarımsı kahverengine dönüştüğü, hif oluşturma yeteneğinin ise azdan bola değiştiği görülmüştür. Sklerot oluşturma durumları incelendiğinde ise, 23 izolatın sklerot oluşturduğu, bunların renklerinin beyazımsı kahverengiden koyu kahverengine değiştiği, sklerot konumunun ise merkeziden çevresele değiştiği gözlemlenmiştir. Paralel olarak, Erper (2003), farklı baklagil bitkilerinden izole ettikleri R. solani AG-5 izolatlarının sarımsı veya sarımsı kahverengi, sklerotların koloni ile aynı renkte, konumlarının ise merkezi ya da çevresel olduklarını belirtmişlerdir.Ganeshamoorthi ve Dubey (2015), nohuttan izole ettikleri 10 adet R. solani AG-5 izolatının açık kahverengi ya da koyu kahverengi olduğunu, hif yapısının yoğundan aza değiştiğini, sklerot renklerinin açık ya da koyu kahverengi, konumlarının ise dağınık, merkezi ya da çevresel olduğunu belirtmişlerdir. Yıldırım ve Erper (2017) ise R. solani AG-5 fasulye izolatlarının grimsi kahverengi olduğunu, tüm izolatlarda ise sklerotların grimsi kahverengiden koyu kahverengine değiştiğini belirtmişlerdir.

Dört adet binükleat Rhizoctonia AG-K izolatının koloni renklerinin beyazdan sarımsı beyaza değiştiği, hif oluşturma yeteneğinin ise azdan ortaya değiştiği görülmüştür. AG-K izolatlarının hiçbirisinde sklerot oluşumu gözlemlenmemiştir. Erper (2003), farklı baklagil bitkilerinden izole ettikleri binükleat Rhizoctonia AG-K izolatlarının koloni renklerinin beyazımsı olduğunu, yoğun hif ve sarımsı beyaz sklerot gözlendiğini belirtmişlerdir. Bu sonuçların bizim bulgularımız ile uyumlu olmaması izolatın elde edildiği konukçu farklılığından kaynaklanabileceğini düşündürmektedir.

On dokuz adet R. bataticola izolatının koloni renklerinin grimsi siyahtan siyaha değiştiği, hif oluşturma yeteneğinin ise azdan ortaya değiştiği görülmüştür. Buna paralel olarak, Aghakhani ve Dubey (2009a), nohuttan izole ettikleri R. bataticola izolatlarının yüzeysel ya da havai geliştiğini, renklerinin ise beyazdan siyaha değiştiğini belirtmişlerdir. Yine benzer şekilde, Sharma vd. (2012b), nohuttan elde ettikleri

128

R.bataticola izolatlarının koloni renklerinin açık griden siyaha değiştiğini, çoğunun az hif oluşturduklarını belirtmişlerdir. Nagamma vd. (2015a), nohuttan izole ettikleri M.

phaseolina izolatlarının soluk beyazdan siyaha döndüğünü, hif gelişim yapısının ise yüzeysel olduğunu belirtmişlerdir. Diğer baklagil bitkilerinde yürütülen çalışmalarda da benzer sonuçların elde edildiği görülmektedir. Beas-Fernandez vd. (2006), Edraki ve Banihashemi (2010), Mahdizadeh vd. (2011) ve Yeşil ve Baştaş (2016), nohut, fasulye, soya fasulyesi ve maş fasulyesinden izole ettikleri R. bataticola izolatlarının genellikle siyah ve yüzeysel ya da az hifli geliştiklerini belirtmişlerdir.

Klasik teşhisleri yapılan ve morfolojik yapıları incelenen Rhizoctonia izolatlarının genomik DNA’larının PCR amplifikasyonu işlemi sonucunda R. solani ve BN Rhizoctonia izolatları için ~700 bp büyüklüğünde bant elde edilirken, R. bataticola izolatları için ~600 bp büyüklüğünde bant elde edilmiştir. Paralel olarak, Ganeshamoorthi ve Dubey (2013), nohuttan elde ettikleri R. solani izolatlarının yaklaşık 700bp büyüklüğünde, Dubey vd (2014) ise 650-750 bp arasında bant elde ettiklerini bildirmişlerdir. Diğer yandan, Almomani vd. (2013) ise yine nohuttan izole ettikleri R.

bataticola izolatlarının 580 bp büyüklüğünde, Manjunatha (2014) ise 600 bp büyüklüğünde bant verdiğini belirtmişlerdir.

Günümüzde, rDNA-ITS sekans analizi, Rhizoctonia spp.’nin sınıflandırılması için en uygun yöntemdir ve ITS-5.8S rDNA bölgesinin sekans analizi, R. solani alt gruplarının tanımlanması ve filogenetik ilişkilerinin belirlenmesi için uygun bir moleküler araç olarak kullanılmaktadır (Boysen vd. 1996, Hyakumachi vd. 1998, Salazar vd. 2000, Gonzales vd. 2001, Priyatmojo vd. 2001, Carling vd. 2002). Lehtonen vd.’e (2008) göre ise ITS bölgesindeki farklılıklar AG tespit edilmesi için yeterince büyüktür ancak bu bölge aynı AG izolatları arasındaki farkları tespit etmek için kullanılamamaktadır.

Kuninaga vd. (1997), ITS bölgesi sekans homolojisinin aynı alt gruptaki izolatlar için

%96’nın üzerinde, bir anastomosis grubu içindeki farklı alt gruplardaki izolatlar için

%66-100 arasında, farklı anastomosis gruplardaki izolatlar için ise %55-96 arasında olduğunu, sonuç olarak ITS rDNA bölgesi sekans analizinin R. solani izolatları ve anastomosis gruplarının ayırımında kullanılabileceğini rapor etmişlerdir. R. solani izolatları arasındaki ve kendi içindeki hifsel anastomosis ilişkileri Fenille vd. (2003) tarafından rDNA-ITS bölgesinin sekans analizi ile çalışılmıştır. Rashad vd. (2012),

129

aralarında fasulye ve baklanın da yer aldığı farklı bitkilerinden izole ettikleri izolatları 18S-rRNA gen bölgesi sekans analizine tabi tutmuşlar ve bunların %99 oranında R.

solani olarak tanılandığını ancak bu yöntemin anastomosis grup belirlemede başarısız olduğunu ve bunun için rRNA-ITS gen bölgesi sekans analizinin kullanılması gerektiğini belirtmişlerdir. Nohutta ise dünyada ilk olarak R. solani izolatlarının anastomosis gruplarını Ganeshamoorthi ve Dubey (2013) ITS1 ve ITS4 primerlerini kullanarak ITS bölgesinin sekans analizi yöntemiyle belirlemişlerdir. Aghakhani ve Dubey (2009b) tarafından ise, nohutta R. bataticola etmeninin genetik varyasyonunun ilk kez ortaya konulduğu çalışmada, ITS gen bölgesi sekans analizi yönteminin nohuttan izole edilen R. bataticola izolatlarını ayırmada olumlu sonuçlar verdiği belirtilmiştir.

Çalışmamızda elde edilen 23 adet R. solani AG-4 izolatları ITS gen bölgesi sekans analizi sonucuna göre NCBI GenBank’ta yer alan R. solani AG-4-HGII referans izolatları ile %99-100 arasında genetik benzerlik göstermiştir. İzolatların sekansa tabi tutulduktan ve kesim işlemleri gerçekleştirildikten sonra 615-667 arasında baz çiftine sahip oldukları görülmüştür. Buna paralel olarak, Ganeshamoorthi ve Dubey (2013), nohuttan izole ettikleri R. solani AG-4 izolatlarının ITS gen bölgesi sekans analizi sonucunda, izolatların 627 ve 638 bp büyüklüğünde olduğunu ve bunların GenBank’taki referans izolatlar ile %95-100 arasında genetik benzerlik gösterdiğini bildirmişlerdir.

Benzer olarak Küba’da Nerey vd. (2010), fasulyeden izole ettikleri izolatların %99 benzerlik oranıyla R. solani AG-4-HGI olarak tanılandığını, Mathew vd. (2012) ise ABD’de bezelyeden izole ettikleri izolatların R. solani AG-4-HGII olarak tanılandığını ve izolatların 620-697 bp arasında değiştiğini belirtmişlerdir. Sun vd. (2015), Çin’de Adzuki fasulyesinden elde ettikleri izolatların %95-99 benzerlik oranıyla R. solani AG-4-HGI olarak tanılandığını ve izolatların 673-685 bp arasında olduklarını belirtmişlerdir. Duarte vd. (2018) mercimekten, Woodhall vd. (2019) ise kar bezelyesinden izole ettikleri izolatları sırasıyla %99 benzerlik oranıyla AG-4-HGI ve

%100 benzerlik oranıyla AG-4-HGII olarak tanılamışlardır. Ülkemizde ise Kılıçoğlu ve Özkoç (2013) tarafından yürütülen çalışmada, fasulyeden izole edilen izolatların ITS gen bölgesi sekans analizi sonucunda R. solani AG-4-HGI ve AG-4-HGII altgruplarına ayrıldığı ve izolatların 622-627 bp arasında olduğu belirtilmiştir.