• Sonuç bulunamadı

1.2. Rekabet Olgusu ve Rekabet Stratejileri

1.2.1. Rekabet Kavramı

Adam Smith “işletmeler arasındaki savaş” olarak tanımladığı rekabeti, “en iyi düzenleyici gizli el” olarak görür. Adam Smith’in (1937) bu tanımlaması, klasik yaklaşımda başarılı olabilmek için diğerlerinin kaybetmesi gereken bir mücadele anlayışı, diğer bir ifade ile “kazan kaybet”in temelini oluşturmuştur. Uluslararası pazarlarda başarının ölçütlerinin belirlenmesinde değişik aşamalardan geçilmiş, Adam Smith ile ileri sürülen mutlak üstünlük tezi, bir ülkenin ihracattaki başarı şansını yüksek verimliliğe bağlarken, daha sonra David Ricardo ise karşılaştırmalı üstünlük tezi ile uluslararası ticarette her ülkenin, kaynaklarını en verimli olduğu sanayi kollarına aktararak başarı sağlayacağını belirtmiştir (Saylı, Kurt ve Baytok, 2006: 34).

Küreselleşmeyle birlikte işletmelerde rekabet kavramı önemli bir unsur olmaya başlamıştır. İşletmeler fiyat, ürün kalite, reklam gibi yolları kullanarak farklılaşma yoluna gitmektedir (Tekin, vd., 2006: 20).

Bugün rekabet ortamında işletmeler mevcut ve potansiyel pazarı çok iyi şekilde analiz ederek, pazarın ihtiyaç ve isteklerinin neler olduğunu ve bunları etkin ve verimli bir şekilde karşılanmasını sağlayarak örgütsel ve teknolojik düzenlemeleri yapmaları gerekmektedir. Küresel ekonominin kuralları bir işletmenin yoğun rekabet ortamında ayakta kalabilmesi için özellikle teknolojiyi geliştirmeyi teknolojik yenilikleri takip ederek en uygun şekilde uygulanmasını sorunlu kılar (Tekin, vd., 2006: 20).

Günümüzde eskiden olduğu gibi, rekabette başarıyı, maliyet ve yatırım indirimlerine bağlamak, kapasite ekonomilerine güvenmek geçerli bir tutum olmamaktadır. Büyük ortaklıkların nakit yetersizliği, dağıtım kanalı tıkanması işletmelerin ayak bağı olmayacaktır. Bir işletme teknolojik üstünlüğünü uzun süre

rakiplerine karşı büyük çapta koz olarak kullanamayacaktır. Her teknoloji bir diğeri için bir tehdit ve kaynak unsuru olabilmektedir. Teknoloji ve pazarı kullanarak rekabette başarılı olmak esas olurken, işletme pozisyonları bu ölçülere göre değerlendirecektir (Ömürbek, 2003: 21).

Artan küreselleşme beraberinde artan rekabeti de getirmektedir. Artan rekabetle birlikte işletmeler, hızlı sermaye hareketleri, ticari düzenlemelerdeki hızlı değişimler ve ürün hayat eğrilerinde meydana gelen kısalmalarla başa çıkmak zorunda kalmaktadırlar. Sayılan durumlar işletmelerin yüz yüze kaldıkları rekabet yapısını zorlaştırırken aynı zamanda hayatta kalmalarını da zorlaştırmaktadır (Tağraş, 2002: 36).

Rekabet; iktisadi faaliyetlerin etkin bir biçimde sürdürülebilmesi için gerekli olan stratejik bir unsurdur. Yani herhangi bir kişi veya teşebbüsün yürüttüğü iktisadi faaliyetlerin başka kişi veya teşebbüslerce sınırlanmadığı veya tamamen engellenmediği ve iktisadi faaliyetlerin etkin bir şekilde gerçekleştiği ideal ortamı simgeler (Aktan, 2004: 13).

Rekabet; evrensel kurallara bağlı bir ilişkiler sistemi olarak, doğa bilimlerinde olduğu gibi, kıt kaynakları kullanarak sınırlı bir talebi ekonomik olarak karşılama ve varlığını geliştirerek sürdürebilme yeteneğini kazanmaktır. Bu bağlamda rekabet çok farklı amaçlarla farklı unsurlar vurgulanarak tanımlanabilen ve iktisadi siyasi ve sosyal boyutları olan bir kavramdır (www.rekabetdernegi.org., 2009 ).

Porter rekabet kavramına mikro açıdan bakarak açıklıyor, işletmelerin her birinin rekabet güçleri üzerinde yoğunlaşır ve günümüzde rekabet gücü sağlayan temel unsuru, ürün ve üretim sistemlerindeki yenilik olarak açıklar. Ulusların rekabet gücünü, sektörlerin ve işletmelerin sahip oldukları rekabet avantajlarına dayandırır. Bu nedenle Porter Ulusların rekabet gücünü sektörlerin toplam rekabet gücü ile açıklar ve rekabet analizlerinde sektörleri ve işletmeleri ön palanda tutar. Güç ve kaynakların mikro (işletmeler ve sektörler) düzeyde birleştirilmesi bu açıdan önemlidir. Ulusal düzeyde kaynak kullanım etkinliğinin sağlanması mikro ölçekli

etkinliklerin arttırılması ile daha çok mümkün olmaktadır. Bu durumu iyi analiz eden Porter, çalışmalarını; sektörel ve işletme düzeyinde mikro gözlemlere dayandırır. Rekabet gücünün belirlenmesinden çok, rekabet ortamının analiz edilmesi ve en uygun stratejilerin geliştirilmesi amacına yönelir (Saylı, Kurt ve Baytok, 2006: 34).

Rekabet, en geniş anlamıyla, kıt bir şeyi paylaşmak veya bir ödül elde etmek amacıyla belli kural ve kısıtlamalar çerçevesinde temel özgürlüklerin ve insan haklarının garanti altına alındığı ve hiçbir ayrıcalığın ve ayrımcılığın olmadığı bir ortamda birden fazla oyuncu arasında oynanan bir oyun veya bir yarış olarak tanımlanabilir (www.rekabetdernegi.org.,2009 ).

Rekabet insan doğasının gereği olup, ilerleme ve gelişme ile ilişkili olması nedeniyle yıkıcı değil, pozitif sonuçlara açık bir gelişme sürecidir. Bu nedenle rekabet insanoğlunun göçebelikten tarıma, kent yaşamına ve günümüzün sanayileşmiş toplumuna ulaşmasını sağlayan temel güçtü (Tekin, vd., 2006: 83).

İnsanın olduğu her yerde rekabet de vardır. Bu nedenle insan var olduğu sürece rekabet de varlığını koruyacaktır. Ekonomik ve teknolojik gelişmelerin temelinde de çoğu zaman rekabet yatmaktadır. Bu bağlamda rekabet, insanlığın ilerlemesini sağlayan en önemli etkenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır (Rekabet Kurulu Dergisi, 2007: 5).

Rekabet; işletmeleri ürün yenileme yarışında olabildiğince hızlı koşup, rakiplerinden geri kalmamaya zorlamakta, aynı zamanda tek bir yeni ürün için de olsa işletmelerin Ar-Ge, üretim, pazarlama ve satış birimlerinin tümünün geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. İşletmelerin potansiyel pazardaki hedef tüketici kitlesini kendi ürünlerine çekebilmeleri, bu konuda gösterecekleri çabaya bağlı olacaktır (Durukan, 2003: 2).

Rekabet; mal ve hizmet piyasalarındaki girişimciler arasında özgürce ekonomik kararlar verilmesini sağlayan yarıştır (Ömürbek ve Tekin, 2004: 11).

Rekabet; tekelci fiyatları önlemekte ve tüketicilerin satın almaları en iyi koşullarla yapmalarını güvence altına almaktadır. Üreticilerin verimli olmak ve kaliteli mal üretmek için her türlü çabayı harcamalarını sağlamaktadır. Rekabet, bir işletmenin müşteri isteklerini, diğer işletmelerden daha etkin olarak yerine getirmesi yani üretim ve hizmetleri daha kaliteli ve ucuz olarak temin etmesidir (Yılmaz, 2004: 30).

Rekabet kavramını, aynı alanda iş gören kişiler ve/veya kuruluşlar tarafından en güçlü en başarılı olmak gibi hedeflere ulaşmada karşılıklı yarış, mücadele olarak açıklayabiliriz (Kılınç, 2008: 4).

Rekabet ayakta kalmak için gereklidir. Rekabet tekelci fiyatları önlemek ve tüketicilerin satın alımlarını en iyi şekilde yapmalarını güvence altına almaktadır. Üreticilerin verimli olmak ve kaliteli ürün üretmek için her türlü çabayı harcamalarını sağlamaktadır. Üreticiler bu çabayı gösteremezlerse, daha iyi fiyat ve kalite sunan başka üreticiler tarafından pazar dışına atılma tehlikesiyle karşı karlıya kalmak kalmaktadırlar (Bono, 1996: 85).

İşletmelere rekabet edilebilirlik özelliği kazandırmada hızlılık, yenilik, farklılık ve verimlilik önemlidir (Çitçi, 2004: 41).

Rekabetin amacı, fiyatları olabildiğince maliyetlere yakın tutmak, kaliteyi yükselterek tüketiciye yarar sağlamaktır. Rekabet sayesinde kaynaklar verimli kullanıldığı için bir bütün olarak ekonomiye de katkıda sağlamaktadır (Özcan, 2006: 95).

Artık gelecek için rekabet etmek, pazar payından çok, fırsat payı için rekabet etmek demektir (Güzelcik, 1997: 47).