• Sonuç bulunamadı

F. UKÛBÂT KONULARINDA DELÎLÜ’L-HITÂB

4. RECM CEZÂSININ ŞARTLARI

Đmam Mâlik’e (179/795) göre recm cezâsında söz konusu olan ihsânın şartları ergenlik, müslümanlık, hür olmak ve sahih bir akidle evlenmiş olduğu kimseyle câiz bir vakitte cinsî münasebette bulunmuş olmak üzere dörttür. Bu dört şartın beraberce bulunuşu kişiyi muhsan yapar.

Đmam Mâlik’e (179/795) göre câiz olmayan vakitteki cinsî münasebet, aybaşı halinde iken ve Ramazan’da oruçlu iken yapılan cinsî münasebetlerdir. Đmam Mâlik’e göre ergen, müslüman ve hür olan kişi, eğer sahih bir akidle evlendiği kimse ile câiz olan bir vakitte cinsî münasebette bulunmuş iken başkasıyla zinâ ederse ister erkek ister kadın olsun o kişiye recm cezası gerekir. Đmam Ebû Hanîfe (150/767) de bu şartlarda Đmam Mâlik’e katılmaktadır. Ancak Đmam Ebû Hanîfe’ye göre, câiz olan bir vakitte cinsî münasebette bulunmuş olmak şart olmayıp mutlak olarak cinsî münasebette bulunmuş olması yeterlidir. Đmam Ebû Hanîfe (150/767) ayrıca hürriyeti zinâ eden her

392 Buharî, “Tefsir”, 65/23. 393 Tirmizî, “Diyât”, 14/9.

iki taraf için de şart görmektedir. Yani zinâ edenlerden bir köle olduğu zaman, diğer şartların hepsi bulunsa bile, recm cezâsı ikisine de gerekmez. Đmam Şâfiî (204/819) ise müslüman olmasını şart koşmamıştır. Đmam Mâlik’in Nâfî tarikiyla Đbn Ömer’den rivâyet etmiş olduğu hadise göre zinâ eden iki Yahudi’yi Hz. Peygamber’e (s.a.v.) getirmişler; Hz. Peygamber (s.a.v.) de onları recmetmiştir. Yahudiler durumlarını Rasulullah’a (s.a.v.) iletince, Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Vنِإ ِ±ْTِ‡ْHEِ^ ْgُ>َuْPَ^ ْgُtْNEَK َ{ْMَtَN ْنِإَو َOPِxِTْ‡ُMْHا jœِ~ُd َGVFHا “…Onlar arasında hüküm verirsen adâletle hükmet, Allah adâletli olanları sever.”395

Đmam Mâlik (179/795) ise, aklî yönden zinâkar ve çapkın olmamak, bir üstün ahlak örneğidir, müslüman olmayan kimsede ise üstün ahlak aranmaz, diyerek delil getirmiştir. Đşte bu, evli olan kimselerin hükmüdür.

Bekârlara gelince, Allah (c.c.) ةَfْFَ َ|َžEِQ EَMُ>ْuِQ ٍfِNاَو Vkُآ اوُfِFْEَK Sِ‹اV}Hاَو ُ|َPِ‹اV}Hاٍ “Zinâ eden erkek ve kadından her birine yüz sopa vurun…”396 buyurmuştur. Ulema bu âyete dayanarak zinâ eden bekâra gereken cezânın yüz sopa olduğunda müttefikseler de, bunun yanı sıra bir yıl da sürgün cezasının gerekip gerekmeyeceğinde ihtilaf etmişlerdir.

Đmam Ebû Hanîfe (150/767) ve tâbiilerine göre, sürgün cezâsı ne erkeğe ne de kadına gerekir. Đmam Şâfiî’ye (204/819) göre ise, erkek olsun kadın olsun, hür olsun köle olsun, zinâ eden her bekâra yüz sopa cezâsından başka sürgün cezâsı da gerekir. Đmam Mâlik ise, erkeğin sürgün edileceğini fakat kadının sürgün edilemeyeceği görüşündedir. Evzaî (157/774) de bu görüştedir. Đmam Mâlik’e göre köleye de sürgün yoktur.

Sürgün cezâsının bekâr her erkek ve kadına gerektiğini savunanlar görüşlerini, Ubâde b. Sâmit’in rivâyet etmiş olduğu şu hadise dayandırmışlardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) ٍ|َžEِQ ُfْFَ ِœiPV³HEِ^ ُœiPV³Hاَو ٍ|َuَr ُSْqَ‹َو ٍ|َžEِQ ُfْFَ ِ<ْtِ‘ْHEِ^ ُ<ْtِ‘ْHا EًFPِ‘َr VOُ>َH ُGVFHا َkَ]َ ْfَW SiuَR اوُ§ُm SiuَR اوُ§ُm ُgْV<Hاَو “(Dininizi) benden öğreniniz. Allah (c.c.) kadınlara açık yol vermiştir. Bekâr bekârla zinâ ettiği zaman yüz sopa ile bir yıl sürgün; evli ile zinâ ettiği zaman da yüz

395 Mâide, 5/42. 396 Nûr, 24/2.

sopa ve taşlanarak recmedilir”397 buyurmuştur. Burada bekâr bekârla zinâ ettiği zaman yüz sopa ve bir yıl sürgün cezası gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bunlar görüşlerini ayrıca Ebû Hureyre ve Zeyd b. Halid el-Cühenî’nin rivâyet etmiş oldukları şu hadise dayandırırlar:

Bir bedevî Hz. Peygamber’e (s.a.v.) gelerek: Ey Allah’ın Rasulü, Allah rızası için aramızda Allah’ın kitabıyla hükmet! dedi. Yanında bulunan ve ondan daha bilgili olan hasmı ise Hz. Peygamber’e (s.a.v.), evet aramızda Allah’ın kitabıyla hükmet ancak konuşmak için bana izin ver dedi. Hz. Peygamber de konuş bakalım dedi. Adam “Benim oğlum bunun karısı ile zinâ etmiştir. Bana senin oğluna recm lazım gelir dediler. Ben de oğlumu kurtarmak için bu adama yüz koyun ile bir câriye verdim. Sonra bilgili insanlara sordum. Bana oğluma yüz sopa ile bir yıl sürgün; bu adamın karısına da recm gerektiğini söylediler” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) ِبEَvِtِ^ EَMُtَuْPَ^ VOَPِsْWَwَH ِ ِfَPِ^ SِTْqَ‹ يِ§VHاو

َه ِةَأَ<ْQا [َHِإ ُ­ْPَ‹ُأ Eَd ُfْ¡ا ٍمEَR ُœdِ<ْ›َ_َو ٍ|َžEِQ ُfْFَ َِuْ^ا [َFَRَو Éدَر ُgَuَ›ْHاَو ُةَfPِHَBْHا ِGVFHا اَfَ›َK Eَ>ْMُْرEَK ْ{َKَ<َvْRا ْنِ¤َK اَ§

ْ{َKَ<َvْREَK Eَ>ْPَFَR

ْ{َMِُ<َK َgVFَrَو ِGْPَFَR ُGVFHا [VFَŠ ِGVFHا ُلBُrَر Eَ>ِ^ َ<َQَwَK “Hayatım yed-i kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki aranızda Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim. Câriye ile koyunlar senin olup sana geri verilecek; senin oğluna da yüz sopa ve bir yıl sürgün gerekir. Ey Üneys bu adamın karısına git, eğer kendisi de zinâ ettiğini itiraf ederse onu recmet dedi. Üneys gidip kadına sorunca o da zinâ ettiğini itiraf etti ve bunun üzerine de Hz. Peygamber emrederek kadın recmedildi.”398

Kadını bu hadisin umûmundan istisna edenler ise, zira kadının başka yerlere sürgün edilmesi kötü yola düşmesine daha çok sebebiyet verir diye kıyas yaparak istisna etmişlerdir ki, buna kıyas-ı mürsel, yani genel maslahata dayanan kıyas denilir. Hanefîler Hz. Ömer (r.a.) ile başkalarının, zinâ eden bekârları cezalandırırken onları sürgün etmediklerini rivâyet etmişlerdir. Kûfe Fukahâsı ise, Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer’in (r.a.) zinâ eden bekârları sürgüne gönderdiklerini rivâyet etmişlerdir.

Zinâ eden kölelere gelince, köle erkek ve kadın olmak üzere iki kısımdır. Kadın olduğu zaman eğer evlendikten sonra zinâ yaparsa, cezâsının elli sopa olduğunda ihtilaf yoktur. Zira Allah (c.c.), ﹺﺏﺍﹶﺬﻌﹾﻟﺍ ﻦﻣ ﺕﺎﻨﺼﺤﻤﹾﻟﺍ ﻰﹶﻠﻋ ﺎﻣ ﻒﺼﹺﻧ ﻦﹺﻬﻴﹶﻠﻌﹶﻓ ﺔﺸﺣﺎﹶﻔﹺﺑ ﻦﻴﺗﹶﺃ ﹾﻥﹺﺈﹶﻓ ﻦﺼﺣﹸﺃ ﺍﹶﺫﹺﺈﹶﻓ

397 Müslim, “Hudûd”, 29/3, no: 12.

“(Câriyeler) evlendikten sonra zinâ ederlerse, bekâr olan hür kadınlara gereken cezânın yarısı onlara (uygulanır)…”399 buyurmuştur. Fakat henüz bekâr iken zinâ yaparsa, o zaman ona gereken ceza da ihtilaf etmişlerdir. Bazıları yine elli sopa gerekli olduğunu söylerken; Hz. Ömer’den rivâyet edilen bir görüşe göre, ona muayyen bir cezâ olmadığını, hâkimin uygun bulduğu cezâyı uygulayabileceğini söylemiştir. Bazıları da bekâr olan câriyeye hiçbir cezânın gerekmeyeceğini söylemişlerdir.

Bu ihtilafın sebebi âyette geçen “Đhsân” kelimesinin mânâsında ihtilaf etmeleridir. Bu kelimeyi “Evlenme” mânâsında alanlar ve delîlü’l-hıtâb’ı benimsemiş olanlar, zinâ eden bekâr câriyelere dayak cezasının gerekmeyeceğini; ihsân kelimesini “Müslümanlık” mânâsında anlayanlar ise, âyetin hükmünü evli, bekâr bütün câriyelere ta’mîm etmişlerdir. Bunlar görüşlerine Ebû Hureyre ve Zeyd b. Halid el-Cühenî’nin rivâyet etmiş oldukları, Hz. Peygamber’e (s.a.v.), ْ{َ‹َز اَذِإ َلEَW ْOَIْ~ُ_ ْgَHَو ْ{َ‹َز اَذِإ ِ|َQَwْHا ْOَR َkِ¥ُr <Pِqَsِ^ ْBَHَو EَهBُ]Pِ^ VgُD EَهوُfِFْEَK ْ{َ‹َز ْنِإ VgُD EَهوُfِFْEَK ْ{َ‹َز ْنِإ VgُD EَهوُfِFْEَK

ٍ Bekâr olan câriye zinâ

yaparsa ne gerekir? diye soruldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Eğer zinâ yaparsa ona sopa vurun. Eğer yine zinâ yaparsa ona yine sopa vurun, eğer tekrar zinâ yaparsa ona yine sopa vurun. Onu bir davar tırnağı karşılığında bile olsa satın”400 hadisiyle delil getirmişlerdir.401

III. ĐBN RÜŞD’ÜN DELÎLÜ’L-HITÂB ĐLE ĐSTĐDLALĐNĐN