• Sonuç bulunamadı

Raphael Sansizo (1483-1520)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: DÖNEMLERE GÖRE RESSAM ANALİZLERİ

4.1. Rönesans Dönemi’nde Anatomi Estetiği Bağlamında İncelenen Sanatçılar

4.1.5. Raphael Sansizo (1483-1520)

“Raphael yüzyıllar boyunca, klasikçi tutumun en etkili temsilcisi olmuştur. Rönesans, Klasik Yunan heykeline özgü yücelik ve zarafet kavramlarının biçimsel karşılıklarının yeni baştan üretilmesini ona borçludur. Onun, kompozisyonlarında sergilediği mirabile giudizio (kusursuz zevk), döneminin hümanistleri tarafından coşkuyla karşılanmıştır. Bu anlayışın Carracci’lere yansıyan uygulamaları 16.yy’ın resmini yönlendiren başlıca güçlerden biridir. Maniyerist uygulamaların büyük bir bölümünün kaynağı da Raphael’dir. Raphael bu bağlam içinde, Poussin başta olmaz üzere birçok sanatçı tarafından evrensel değerleri nesneleştiren ustaların en büyüğü olarak görülmüştür” (Berti, 1961).

Rönesans ustalarının hümanist yaklaşımlarından etkilenen Raphael Sanzio’da eğitim aldığı ustaları Leonardo Da Vinci ve Michelangelo gibi desen ve anatomiye özellikle özen göstermiştir. Eserlerindeki figürlerin anatomik formları Michelangelo gibi aşırı kas kütleli, adaleli değildir. Kasvetli bir ihtişama bürünmezler. Raphael’in eserlerindeki figürler daha sade, yalın, duru ve formsal açıdan kasvetten uzak sadeliğe sahiptir. Kadın figürler daha yuvarlak formdadır.

Resim 22: Alba Madonna, (1510), 94,5 cm, (sanal), National Art Gallery.

“Raffaello’nun eserlerinde, gerek çağdaşlarının, gerekse sonraki kuşakların hayran kaldığı bir başka öge de, onun yapıtlarında yer alan figürlerin güzelliğidir. Galatea’sını bitirdikten sonra, Raffaello’ya, bunca güzellikte bir modeli şu dünyanın neresinde bulduğu sorulmuştu. Raffaello ise, belirli bir modeli kopya etmediğini, kafasında oluşturduğu ‘belirli bir güzellik kavramından yararlandığını söyleyerek yanıtlamıştı bu soruyu. Demek ki Raffaello’da, bir bakıma ustası Perugino’nun yaptığı gibi, birçok Quattorecento sanatçısının tutkusu olan doğayı aslına sadık kalarak betimlemekten vazgeçmiş, hayalinde yarattığı bir güzellik kalıbını özellikle kullanmıştır. Bizim ‘ideal’ dediğimiz güzelliğin, biçimsel kalıpların doğaya yavaş yavaş yaklaşmasından doğduğunu anımsarız. Şimdi ise süreç tersine dönmüştü. Sanatçılar doğayı, klasik heykellere bakarak oluşturdukları güzellik düşüncesine uydurmaya çalışıyorlardı. Başka bir deyişle doğa’nın yerine, modeli ‘ideal’ olarak kabul ediyorlardı. Ancak bu eğilimin tehlikeleri de yok değildi. Çünkü sanatçı, doğayı bilinçli olarak ‘düzeltmeye’ kalkışırsa, yapıtı kolaylıkla yapmacık ya da yavan

görünebilirdi. Ama Raffaello’nun resimlerine bir kez daha baktığımızda, onun idealleştirdiği şeylerin canlılığını ve içtenliğini korumasını bildiğini görüyoruz” (Gombrich, 2007: 320).

Raffaello’nun güzelliğe, estetiğe olan bu yaklaşımı kendilerinden sonraki Maniyerist üslubun kapılarını açan yaklaşımdır. Güzelliğin, estetiğin anatomi ekseninde git gide şekillendiği, doğayı birebir taklit etmekten yavaş yavaş vaz geçilip estetik olanın sanatçının arayışı ile şekillendiği git gide belli olmaya başlamıştır.

Resim 23: Galatea’nın Zaferi, (1514), 295x225 cm, (Farthing- 2014:180), Villa Farnesina, Roma.

Hümanist Baldassare Castiglione’ye yazdığı mektupların birinde Raffaello şöyle yazar: “Güzel bir kadını resmetmek için çok sayıda güzel kadın görmek gerekir… Ancak güzel kadın nadir bulunduğundan ben de kendi hayal gücümde yaratabildiğim ideal güzelliğe yöneldim”. Raffaello’nun Platon’dan aldığı kusursuz güzellik fikri, betimlediği tüm kadın figürlerinde görülür (Farthing, 2014: 181).

Raffaello’da resimlerindeki kompozisyonlarında Rönesans ustaları gibi figür ve mekân ilişkisine çok önem vermiştir. Eserlerinde ekseri olarak İncil’den faydalanmıştır. Michelangelo gibi kasvetli figürler kullanmasa dahi figüratif eserlerinde anatomi bazlı bir estetik anlayışı eserlerinin temelini oluşturmaktadır. Figürleri daha sade anatomi ölçülerine sahiptir. Raphael’de tıpkı Botticelli gibi zarafete önem vermiş ve estetiğin zarafet kavramında saklı olduğuna inanmıştır. Bu

yaklaşım Platoncu bir yaklaşımdır. Fakat Raphael’i Botticelli’den ayıran özellik, o, Botticelli gibi zarafeti figürleri uçarcasına narin, kıvrımlı kumaşlar içinde ve savrulan saçlar gibi niteliklerde aramamıştır. Daha soyut yaklaşmıştır. Kendi iç dünyasından gelen, gerçekte var olmayan güzelliği kullanmayı tercih etmiş ve bu yaklaşım sanatsal kaygıların kımıltılarının habercisidir. Dikkat edilecek olursa bu kaygılar sürekli figür betimlemesi üzerinden şekillenmektedir. Kendisinden bir kuşak önceki ustalar gibi ne olursa olsun doğaya sadık kalınması gerekir gibi katı kuralları bir tarafa bırakmıştır.

Raphaello’nun figür anlayışı Maniyerist düşünce biçiminin de kapılarını açan bir anlayıştır. Ustası Leonardo Da Vinci gibi bilimsel anatomiye hiçbir zaman merak duymamıştır ve bu alanda hiç çalışma yapmamıştır. Ya da bilimsel arayışları resimlerde denememiştir. Aynı dini temalı resimler yapsa dahi Michelangelo gibi figürlerini kasvet içinde betimlememiştir. Michelangelo’nun resimlerinde çok yaşlı rahipler bile fizik kurallarında olmayacak derecede kaslı, adalelidir. Çünkü tek tek figürlerin karakteristik özelliklerine yer yoktur. Genel olarak beden ve bedenin hareketi resmedilen konunun kasvetine hizmet etmek için resimdedir. İşte, Raphaello Rönesans’ın bu yaklaşımını kırmayı başarmıştır. O figürlerini olabildiğince zarif betimlemiştir. Figürlere karakter sahibi olmaları için özel bir çaba sarf etmiş gibidir. “Trimph of Galatea” eserinde oradan oraya uçuşan çocuk melekler, çocuksu yaramazlığa sahiptirler. Uslu durmayan yaramaz çocuklar gibi ellerindeki yayı gerip, oraya buraya ok sıkmaktadırlar. Bulutların arkasına gizlenip oyun oynar gibi tavırlarla insanları izlemektedirler. Kadın figürler kadınsı zarafete sahipken erkek figürler daha eril karakterde resmedilmişlerdir.

Raphael’in bu yaklaşımını geliştirmek için çok fazla denemeler yaptığını biliyoruz. Desenlerinde kadın figürler daha yumuşak beden hareketlerine sahipken, erkek modellerin hareketleri daha serttir, yavandır. Kadın modellerini kullandığı desen çalışmalarında modellerin özellikle boyun ve omuz hareketleri daha yumuşak hareketlere sahiptir ve modellerin saçları yüzlerindeki yumuşaklığı perdelemeyecek şekilde toplanmıştır. Figürlerinde anatomi merkezli estetik anlayışını daha ileri taşımak için bu nüanslara dikkat ettiği açıktır. Erkek model kullandığı desenlerinde ise zarif ve yumuşak beden hareketleri yoktur. Tüm vücudu ön plana çıkan, adalelerini ve bacak kaslarını göstermeye yönelik pozlar seçmiştir. Böylece resimlerinde figürlere

karakter verebilmek için ne tür anatomik fonksiyonların cinsiyet bakımından belirleyici ayrıntı olduklarını deneylemiştir.

Resim 24: Desen (sanal) Resim 25: Desen (sanal)

4.2. Maniyerizm Dönemi’nde Anatomi Estetiği Bağlamında İncelenen