• Sonuç bulunamadı

Angolo Bronzino (1503-1572)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: DÖNEMLERE GÖRE RESSAM ANALİZLERİ

4.2. Maniyerizm Dönemi’nde Anatomi Estetiği Bağlamında İncelenen Sanatçılar

4.2.4. Angolo Bronzino (1503-1572)

Angolo Bronzino Maniyerist döneminin niteliklerini yansıtabilmesi bakımından son derece önemli bir örnektir. Rönesans’ın klasizm anlayışı ressamların dönemsel estetik anlayışa sadık kalmalarını zorunlu kılarken estetik stil yaratma konusunda ressamları kısıtlamıştır. Doğaya sadık kalma, ideal olana ulaşma anlayışı ortak bir

estetik kavramını da beraberinde getirmesinden dolayı, ressamların eserleri kompozisyon, ışık kullanımı ve hikâyeci anlatımların nitelikleri bakımından sanatçıların bir birinden ayrılmasını sağlarken ortak estetik anlayışının idealize edilmenin ötesine gidemediği bir gerçektir.

Angolo Bronzino, 1522 yılında Floransa yakınlarındaki Certosa di Galuzzo freskleri için Maniyerizm temsilcilerinden olan İtalyan sanatçı Pontormo’ya asistanlık etmiştir. Bu asistanlık süreci onun sanatçı kimliğinin belirmesi yönünde oldukça önemlidir. İlk eserlerinde hocası Pontormo’nun etkileri görünse dahi bu etki çok uzun sürmez ve Bronzino zamanla kendi tarzını oluşturur.

Resim 38: Genç bir Adamın Portresi, (1540), 96x75 cm, (sanal), Metropolitian Art Museum, New York.

Özellikle portre çalışmaları ile ön plana çıkan Bronzino, figürlerinde Rönesans klasizmini reddeden ve figürlerin anatomik fonksiyonları üzerinden kendi stilini yaratan bir üsluba sahiptir. Figürleri bu anlayış doğrultusunda estetize etmesi resimlerinin kısa zamanda ünlenmesine ve beğenilmesine yol açmıştır. Zaten bu ün sayesinde Medici ailesinin hizmetine dâhil olur ve 1539’da Cosimo 1. De Medici ve Toledolu Eleonora’nın düğün törenleri süslemelerinde görev alır. Çiftin saray ve portre ressamlığına getirilir.

Bronzino Roma’da kaldığı süre boyunca Raffaello ve Michelangelo’nun eserlerini inceler. Genellikle soluk renkler kullanarak yaptığı portre resimleri ilgi çeker ve 16. Yüzyıl portrelerinin en incelikli resimleri ona aittir.

Resim 39: Eleanora di Toledo col figlio Giovanni (1544-1545), 1,15x96 cm, (sanal), Uffizi Art Gallery, Italy.

Bronzino diğer Maniyeristler gibi klasizmin bayağılaşan estetik anlayışını geliştirmeyi hedeflemiş ve oda El Greco, Tintoretto ve Correggio gibi “yeni estetiği” figür ve anatomi ekseninde aramıştır. El Greco gibi figürleri deforme etmemiş, ya da Correggio gibi ışık-gölge oyunları yaparak konturları eritmemiştir. Bronzino portreler üzerinden kendi estetiğini yaratma gayretine düşmüştür. Bu nedenle özellikle portre resimlerine önem vermiş olsa da mitoloji temalı eserlerinde de yine portre ve anatomi üzerinden şekillendirdiği bir estetik arayışı vardır.

Resim 40: Venüs ve Cupid Alegorisi, (1540-1550), 146,5x116,8 cm, (Rynck-184), National Gallery, London, England.

Bronzino’nun en önemli eserlerinden biri de “Venüs ve Cupid Alegorisi” isimli çalışmasıdır.

Bronzino burada aşk ve arzu üzerine özenle kurgulanmış bir alegori betimlemektedir. Eserinin merkezinde çıplaklıkları ile dikkatleri çeken Roma mitolojisinin aşk ve güzellik tanrıçası Venüs ile oğlu aşk tanrısı Cupid yer alır. Venüs’ün vücudu Rönesans güzellik anlayışına uygun olarak ipeksi ve porselen gibi bir ten, dolgun hatlara sahip bir vücut şeklinde gösterilmiştir. Genellikle kanatları olan küçük sevimli bir çocuk olarak resmedilen Cupid’in bedeni ise burada genç, taze bir oğlan olarak verilmiştir. Hatta oldukça ‘seksi’ hatlara sahiptir. Venüs oğlu Cupid’e bir anneden çok bir kadın gibi yaklaşır. Bu iki beden açık bir şekilde birbiri ile cinsel temas halindedir. Cupid Venüs’ün dudaklarına yaklaşmış bir eli ile Venüs’ün kafasını tutarken diğer eli ile çıplak memesine dokunarak onu cinsel olarak uyarmaktadır.

Figürlerin bedenleri yalnızca görsel fantezilerden ibarettir. Fizyolojik olarak mümkün olmayan pozlar verirler. Venüs’ün yer çekimine meydan okuyan duruşu buna bir örnek oluşturabilir. Bir yere dayanmadan o şekilde yıkılmadan durması imkânsızdır. Cupid’in ise boynu dudakları Venüs’ün dudaklarına değebilsin diye uzatılmıştır.

Bronzino, kültürel anlamda en tehlikeli arzuları uyandırarak, tabuların yıkılışını getiriyor önümüze görsel olarak (Leppert, 2017: 214).

Eserin adından da anlaşılacağı gibi temel aldığı iki figür Roma mitolojisinin aşk ve güzellik tanrıçası Venüs (Yun. Mit. Aphrodite) ve oğlu aşk tanrısı Cupid’dir (Yun. Mit. Eros). Venüs cömertçe sergilediği çıplak vücudu ile eserin merkezinde oturmaktadır. Beyaz ve ipeksi teni ve dolgun hatları ile Venüs Rönesans döneminin ideal güzellik anlayışını yansıtır. Ona tuhaf bir biçimde sarılmış olan oğlu Cupid bir yandan başını, diğer yandan göğsünü okşamakta ve onu öpmektedir. Genellikle kanatları olan küçük sevimli bir çocuk olarak resmedilen Cupid, bu eserde bir yeni ergen olarak betimlenmiştir. Eros ve Venüs’ün kimliklerini açığa çıkaran sembolleri resimde açıkça görülür. Cupid’in sırtına asılı olan sadak ve Venüs’ün elindeki ok, Cupid’in insanlara oklar fırlatıp onları âşık etmesine işaret eder. Dolayısıyla Venüs ve Cupid’in öpüşmesi de aşka dair bir semboldür.

Cupid’in solunda görülen yaşlı çirkin kadın çığlıklar atarak saçlarını yolmaktadır. Bu figürün “Kıskançlık” olduğu düşünülebilir. Venüs ve Cupid arasında temsil edilen aşkı kıskandığı ve o hırs ile çıldırdığı kabul edilebilir. Öte yandan bu figürün frenginin ilerlemiş döneminde insana verdiği fiziksel zararları yansıttığı da düşünülmektedir.

Eser, Rönesans’ın son dönemlerinde ortaya çıkan ve Barok döneme bir geçiş formu olan Maniyerist akımın özelliklerini taşımaktadır. Bu akımın en tipik özelliği sıra dışı biçimde kıvrılmış, eğilmiş, bükülmüş figür duruşlarıdır. Bu duruşlarla amaç figürlerin karakterlerini ve ruh hallerini seyirciye aktarmaktır. Venüs ve Cupid’in kıvrılmış kolları ve bacakları, Cupid’in öne eğilmiş duruşu ve birbirinin içine geçmiş vücutları “figura serpentina” denen yılan gibi kıvrılan vücut tasarımlarının güzel örnekleridir. Benzer şekilde elinde güllerle gelen çocuk figürü de alışılageldik duruşlarda çok farklı biçimde bükülmüş ve hareket halindedir.

Eserlerinde de görüldüğü üzere, Bronzino da çağdaşları diğer Maniyeristler gibi idealizm estetiğinin artık aşılması gerektiğine inanan ve bu estetik algının figür, dolayısı ile anatomi ekseninden şekillenmesi gerektiğini düşünen anlayışla hareket ederek resimler yapmıştır.

Resim 41: Çoban Hayranlığı, (1539-1540), 65x47 cm, (sanal), Szepmüveszeti Muzeum, Budapest.