• Sonuç bulunamadı

Albrecht Dürer (1471-1528)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: DÖNEMLERE GÖRE RESSAM ANALİZLERİ

4.1. Rönesans Dönemi’nde Anatomi Estetiği Bağlamında İncelenen Sanatçılar

4.1.3. Albrecht Dürer (1471-1528)

Alman asıllı ressam Rönesans’ın en büyük temsilcilerinden olup taş baskı ve gravürleri ile dikkat çekmiştir. Eserlerinde Anatominin mekân ile ilişkisine çok önem veren Dürer’in İtalyan Rönesans’ından etkilendiği çok açıktır. Uzun süre İtalya’da da araştırmalar yapmıştır. Çağdaşları gibi Albrecht Dürer de resimde estetik anlayışının anatomi üzerinden şekillenmesi gerektiğini düşünmüştür. Çalışmalarında insan figürleri merkeze alınmıştır. Kendine has anatomi estetiği yaratmış ve çalışmalarını bu doğrultuda şekillendirmiştir. Leonardo Da Vinci gibi anatomi üzerine bilimsel araştırmalar yapmamış olsa da Dürer de bazı çizimlerinde insan uzuvlarının bir bölgesini çalışmıştır. Beden hareketlerinin formuna göre kompozisyonlar seçmiştir ve

anatomi estetiğini merkeze alan sanat anlayışı görülmektedir. Ustalık dönemi eserlerinde sık sık oto portre çalışmaları yaptığı bilinmektedir. Tarihte kendi portresini yapan ilk ressam olması, anatomi estetiğini merkeze alan sanat anlayışında önemli bir etkiye sahiptir.

“Tabi Dürer, Kuzey Rönesans’ının bir sanatçısı olarak Floransalı ustalardan uzak bir coğrafyadaydı. Anatomi araştırmaları hem kısıtlı hem de kendisinden önce olagelmiş bir gelenek söz konusu değildi.

Gotik sanatının hemen hemen tamamen dışa ittiği, ama şimdi tüm ilgileri üstüne çeken bir amaç vardı: İnsan vücudunu, klasik sanatın ona kazandırmış olduğu ideal güzellikte göstermeyi başarmak.

Ama bu noktada Dürer, gerçek doğanın salt taklidinin, Van Eyck’ın “Adem ve Havva”sında olduğu kadar ısrarlı bir çalışmayla ve sadakatle de yapılsa; bu çabanın, sanatın güneyde yapılmış yapıtlarındaki farklı ve şaşırtıcı güzellik kalitesine ulaşmak için hiçbir zaman yeterli olmadığını kısa bir süre sonra fark edecekti. Raffaello bu sorunla karşılaştığı zaman kafasında oluşturduğu “belirli bir güzellik kavramı”ndan yararlanmıştı. O bu kavramı klasik heykelleri ve güzel modelleri incelerken geliştirmişti. Dürer için basit bir sorun değildi bu. Dürer’in hem inceleme imkânları onun kadar geniş değildi, hem de bu gibi şeylerde ona yön gösterecek sağlam bir geleneğe ya da keskin bir içgüdüye sahip değildi. İşte bu nedenle, insan vücudunda güzel’i öğretecek o güvenilir reçetenin, o aktarılabilir kesin kuralın peşine düştü” (Gombrich, 2007: 347).

Resim 12: Otoportre, (1500), 67,1x48,7 cm, (Ulmann – 1980), Alte Pinakothek, Munih.

Bu nedenle araştırmalar yapmak ve oradaki ustaların anatomi bilgilerini ve bununla harmanladıkları estetik algısını nasıl geliştirdiklerini öğrenmek, gözlemler yapmak için İtalya’ya gitmiştir.

“Albrecht Dürer insanın iç fizyonomisini ve dış görünüşünü kavramak istemiştir. Alman sanatçılar İtalyan Rönesans’ından ne denli beslendilerse de, Alman sanatını elbette etkileyen en önemli gelişme Reform hareketi olmuştur. Reform hareketiyle birlikte Kuzey ülkelerinde dinsel içerikli resmin modası geçmeye başlamış, dinsel resim yapılmıyorsa doğal olarak portre en çok betimlenen konu haline gelmeye başlamıştır” (Ullmann, 1980: 47).

“Dürer anatomi üzerinden şekillenen estetiğe en çok önem veren Rönesans ustalarından biridir. Bu alanda birçok denemeler yapmıştır. Estetiği anatomi bağlamında daha da ilerletmenin yollarını aramıştır. Gerçek insan ölçülerinde üretilmiş ilk Âdem ve Havva betimlemesi olan eser dönem Almanya’sında da tam ölçekli ilk figürler olarak bir ilk oluşturur. Dürer’in konu ile ilgili üç yıl önce ürettiği bir diğer eseri Âdem ve Havva Gravürü’ne kıyasla bu eserdeki figürler çok daha ince ve uzun görünmektedir. Dürer, İtalya yolculuğu sonrası özellikle Venedik’te

deneyimlediği İtalyan sanatının etkisi ile döndüğü ülkesinde, Nümberg’de eseri yapmıştır. Figürlerde İtalyan sanatının verdiği ilham açıkça görülmektedir. Siyah geri plan üzerine üstlerine vuran ışıkla aydınlanmış olan figürler Dürer’in yumuşaklığı ile ortaya çıkarlar” (Ullmann, 1980: 48).

Resim 13: Âdem ve Havva-1504 (sanal-2013)

Resim 14: Âdem ve Havva, (1507), 209x163 cm, (Gombrich-2007), Museo Nacional del Prado, Madrid.

Dürer, insan vücudunu klasik sanatın ona kazandırdığı ülküsel güzellikle beraber imgeselleştirmeye çalışmıştır. Çalışmalarında ideal insan oranlarına göre biçimlenen insan vücutları ve figürlerindeki renkçi anlayış Venedik Okulu sanatçılarından etkilenmesinin ürünüdür. Bu yaklaşımı ile Dürer, Kuzey Rönesans’ın yayılmasını sağlamış ve Alman sanatçıların Gotik yaklaşımları onunla birlikte değişmeye başlamıştır.

Rönesans ile başlayan insanı arama, insanı sorgulama ve ideal olana ulaşarak insanı yüceltme anlayışı Albrecht Dürer’i de etkilemiştir. Ne var ki Almanya’da kendisinden önce gelişen bir sanat zemini olmadığı için Dürer, İtalya’daki çağdaşları gibi bir temele sahip değildir ve bu nedenle kendi yolunu çizmek zorunda kalmıştır. Doğanın insana tanıdığı ideal güzelliği aramaya kendisinden başlayan Dürer, oto portrelerinde kendisini İsa’ya benzeterek kutsamıştır. Çalışmalarında katı bir biçimleme ve titizlik göze çarpar. Özellikle elbise kıvrımları ve saçlarda ayrıntılı bir gerçeklik vardır.

Gravürlerinde ve desenlerinde özellikle çizgi formları belirgin haldedir. Köklü bir resim sanatına sahip olmayan Kuzey Rönesans’ın ona kazandırmadığı çizim geleneğini kendisinin geliştirmek istediği gayreti açıktır. İnşacı desen anlayışı ve gerek çizgi ile gerek leke ile ideal güzelliğin en duru halini yakalama girişimleri eskizlerinde görülür.

Dürer, figürlerini daha estetik hale getirmek için Botticelli gibi dağınık saçlar, aşırı kumaş kıvrımları ve havada süzülüyor gibi salınan insan figürleri çizmemiştir. Ya da Leonardo Da Vinci gibi sfumato tekniği ile sertlikleri eritmemiştir. Onun estetik anlayışı natüralist tavırda saklıdır. Dürer, aşırı ayrıntıcı titizliğin estetik olduğu düşüncesiyle yola çıkar ve gerek insan gere hayvan anatomilerinde saç, tüy, figür ve mekân ilişkilerinde titiz bir işçilik göstermiştir. Bu nedenle resimlerinin odak noktası figürler olduğu kadar o figürleri ön plana çıkaran algoritma sadece ideal orantılarla sınırlı olmamakla beraber titiz ayrıntılı resmedilmesidir.

Hayvan anatomileri konusunda da Leonardo Da Vinci’den sonra en fazla araştırmalar yapmış Rönesans ressamıdır. Hayvan anatomisi araştırmalarında ideal

anatomiyi aramak, idealize edilen anatomi üzerinden bir estetik kaygısı yaratmak Dürer’in eserlerinde en sık rastlanan örneklerdir.

Resim 15: Genç bir Tavşan, (1502), 25x23 cm, (sanal-2014), Museum of Albertina.

Resim 16: Bir Tazı -1500 (sanal)

Albrecht Dürer’in İtalya Rönesans’ından etkilenen resim temeli, insan merkezli hümanist sanat yaklaşımı, Rönesans’ın felsefi temellerini o dönem içinde Floransa sınırları dışına çıkarmayı başarmıştır. Dürer’le beraber Kuzey Rönesans’ı insan merkezli bir sanat anlayışına sahip olmuştur.