• Sonuç bulunamadı

4.3. EKONOMİK ANLAMDA ÖZGÜRLÜK ALGISI

4.3.2. Ev Kadını İçin Ekonomik Özgürlük

4.3.2.2. Rızkın Peşinde Koşmak Erkeğin Görevi

Cins temelinde iş bölümü, ’’eve ekmek getiren erkek’’ ile ’’ev işlerini yapan kadın’’ şeklinde belirlenmiş olan toplumsal cinsiyet rollerini karşılayan bir terimdir (Baştürk, 2015, 17). Bu iş bölümüne göre, kadının temel görevi ’’annelik’’ olurken, erkeğin görevi ’’eve ekmek getirmek’’ olmaktadır. Kadının biyolojik olarak doğurganlık özelliği, onu anne olarak içeride konumlandırırken, erkeğin gücü ve zorluklara karşı dayanıklı olması onun dışarıda çalışmasını ön görmektedir. Ancak dünyada meydana gelen büyük ve köklü değişimlerin sonucunda, kadının geleneksel rolleri ciddi bir dönüşüm geçirmiş, kadın ev içi rollerine ek olarak ev dışı rollerde de görev almaya başlamıştır. Bu dönüşümün en önemli itici gücü ise Sanayi Devrimi olmuştur.

Yüzyıllardır toplumun her alanında üretime bir şekilde katkıda bulunan kadın, bu süreçten sonra ilk kez ücretli iş yaşamına girmiştir. Dünya genelinde yaşanan ekonomik sıkıntılar, savaş, eğitim seviyesinin yükselmesi gibi etkenlerde kadının çalışmasına etki eden faktörler olarak değerlendirilebilir. Geleneksel geniş aile yapısında ev içi yani özel alanla sınırlanan kadın, çekirdek aile yapısına geçişle birlikte erkeğe ait tanımlanan kamusal alana çıkmaya ve evin erkeği ile birlikte eve ekmek getirmeye başlamıştır. Kadının eve ekmek getirmesi, dayatmalarla dolu modern hayatın ve modernitenin tecessüm ettiği kentsel yaşamın çoğu zaman gerektirdiği bir durumdur. Çünkü kentsel yaşam kırsaldan farklı olarak ihtiyaçların daha da arttığı ve bu durum da bazen tek gelirin yetemediği durumları ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla kadınların iş aramaları ve işçileşmeleri arkasındaki nedenlere bakıldığında ’’ekonomik ihtiyaç’’ en önemli sebeplerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır (Ulutaş, 2013, 343).

Araştırmamızda ev kadınlarının çalışma hayatında olmayı istemelerinde ki temel sebepler de genelde ailenin gelir seviyesi ekseninde şekilenmektedir. Eşinin gelir seviyesi düşük olan kadınlarda çalışma isteğinin sebebi, aileye ekonomik katkı sağlamak olurken, gelir seviyesi yüksek olan ailelerde kadınların çalışma arzusunu tetikleyen şey, ’’eve ekmek getirmekten’’ ziyade toplumsal statü, ailede söz hakkı veya hareketli bir hayata duyulan özlem olabilmektedir. Araştırmamızda ev kadınlarına yönelttiğimiz ’’Ailede ’’eve ekmek getiren’’ kişi sizce erkek mi

olmalıdır? Sizce kadınların çalışması gerekli midir?’’ sorusuna büyük bir çoğunluk,

bu görevin erkeğin olması gerektiği yönünde fikir bildirmiştir. Ancak erkeğin zaruri durumları mevcutsa kadın çalışmalı, eşine destek olmalıdır:

Eve ekmek getiren kişi erkek olmalıdır. Kadınlarda yardımcı olmalıdır. Ama dinimizde de bu sorumluluk erkeğe verilmiştir. Bazı durumlarda kadının çalışması gereklidir. Ama kadının her kesimde çalışmasını doğru bulmuyorum. Hele kadının bir meta gibi ortada gösteren sektörleri hiç onaylamıyorum (Zehranur, 54).

Bir katılımcımız ifadesinde, cinsiyetin rol paylaşımında ki önemine yapılan vurgu dikkati çekmektedir. Kadının daha zayıf ve kırılgan olduğu, erkeğin ise daha güçlü ve sağlam olduğu önyargısından hareketle, kadının çalışmasının ve evinin geçimini sağlamasının, kadın için çok da kolay olmayacağı dile getirilmektedir:

Bence erkek olmalıdır. Ama kadın da olabilir. Bir kural olarak düşünmüyorum Ama bana göre İslamiyette de Allahu-Teala erkeğin yaradılışını ona göre yaratmış. Rızkın peşinde koşmak erkeğe verilmiştir. Kadın yaradılışı gereği daha naif daha kırılgan (hem bedenen, hem ruhen) olduğu için çalışma hayatı kadını daha yıpratır ve yorar. Ama illa ki erkek getirecek diye birşey yoktur. Zaten öyle insanları şartlandırmaktan yana değilim (Özlem, 42).

Aile içinde herkes kendi sorumluluğunu bilmelidir. Ama bence eve ekmek getiren baba olmalıdır. Kadın ise ihtiyaç halinde ve isterse çalışmalıdır (Canan, 35).

Bir katılımcı ise, günümüz dünyasında hayat şartlarının oldukça zor olduğuna vurgu yapmakta ve kadının özellikle de gelir seviyesi düşük ailelerde çalışmasını ve evine bakmasını bir fırsat olarak değerlendirmektedir:

Kadının çalışma zorunluluğu yok evet. Ancak günümüz koşulları düşünüldüğünde orta seviyede bir geçim düzeyine sahip ailelerde kadının çalışması eve büyük bir nimet. Dolayısıyla eve ekmek getiren illa ki erkek olmalıdır düşüncesi günümüz koşulları ile bağdaşmamaktadır. Kadının iş hayatındaki verimliliği ve sosyalleşmesi de hem kendisi hem de ailesi için artıdır (Binnaz, 46).

Birkaç katılımcı ise, bu durumun ailenin şartlarına göre değişebileceğini, her ailenin kendi dinamikleri doğrultusunda kadının veya erkeğin bu sorumluluğu alması gerektiğini ifade etmektedir. Diğer bir katılımın ise, böyle bir zorunluluğun olmadığını dile getirmekte, kadının da erkeğinde eşit sorumluluğa sahip olduğunu ifade etmektedir:

Bence farketmez. Eve bir şekilde ekmek girmesi konusudur önemli olan. Bazı erkekler var ki çalışma hayatında kendine yer bulamayan ya da eşleri çalıştığı için evde çocuklara bakmak zorunda kalan. Bu toplumsal olarak çok alışık olduğumuz ve kabullenebileceğimiz bir şey değil. Ama bence hayat müşterek. Mesela benim başıma bir şey gelse, benim yaptığım işleri mecburen bir başkası yapacak. Yani bu görev erkeğin de olsa erkeğin yapamadığı yerde kadın da çalışmalı gibi bir bakışım var. Erkekler çalışmalı, ekmeğini kazanmalarına o kadar da net bir bakış açısı ile bakmıyorum (Edibe, 38).

Ailede ekmek getiren erkek olmalıdır. Ama bu durum bazı şartlara göre değişebilir. Eğer ihtiyaç varsa kadında çalışır ve evine bakabilir. Bence burada eşin fikri önemlidir (Hatice İ,40).

Bence eşit olmalıdır. Belki erkek bir tık daha üste olabilir ama kadının da çalışması gereklidir (Meltem, 46).