• Sonuç bulunamadı

4.2. SOSYAL ANLAMDA ÖZGÜRLÜK ALGISI

4.2.1. Kısır Döngüden Kurtulma Aracı Olarak Sosyal Hayat

4.2.1.1. Kadının İşi Evidir

Cinsiyet kavramı, bireylerin biyolojik farklılıklarını vurgularken, toplumsal cinsiyet, cinsiyetin kültürel tarafına işaret etmektedir. Yani toplumsal cinsiyet, toplumun cinsiyetine bağlı olarak bireyden beklediği rol ve beklentileri ifade etmektedir. Toplumsal cinsiyetin zûhur ettiği ilk yer ailedir. Birey cinsiyetine bağlı olarak rol ve sorumluluklarını aile içinde öğrenir ve zamanla içselleştirir. Bu rol dağılımında kadının görevi genelde ev ile sınırlandırılmakta, yemek, bulaşık, temizlik gibi işler de toplumsal olarak kadının görevi olarak tanımlanmaktadır. ’’Kadının işi evidir’’, ’’kadın işi, erkek işi’’ sözleri ile de tescillenen geleneksel görüşe göre, kadın çalışma hayatında olsa bile, evinin işleri yine kendi sorumluluğunda olmakta, erkek bu konuda genelde çekimser kalmaktadır. Ev işlerine erkeklerin katılımı, aslında toplumların gelişmişlik seviyesi, eğitim seviyesi ve ekonomik düzeyi ile bağlantılıdır ve neredeyse dünyanın her yerinde ev işlerini kadınlar tek başına yürütmek zorundadır (Narman, 2006, 17-18).

Konu ile ilgili Atalay’ın (1992) yapmış olduğu araştırmada da, öğrenim durumu ile kadından beklenen görevler arasında yüksek korelasyon bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre, ilkokul mezunu olanların %80.8’i ev işlerini kadınların yapması gerektiğini ifade ederken bu oran lise mezunlarında %58.3’e, üniversite mezunlarında %42.5’e kadar düşmüştür. Yine aynı araştırmada cinsiyete dayalı sonuçlarda, ’’ev işi kadının görevidir’’ diyenlerin oranı kadınlarda %69.5 iken, erkeklerde %76.3’e kadar yükselmektedir. Ancak kadının eğitim seviyesi arttıkça sonuç epey bir değişiklik göstermektedir. Üniversite mezunu kadınların sadece %25.5’i, ev işini kadınların görevi olarak kabul etmektedir (akt: Önel, 2006, 51).

Bu doğrultudan hareketle kadınlara yöneltilen ’’Ev işlerinde eşiniz ve

çocuklarınız size destek oluyorlar mı? Veya ev işlerinde size yardımcı olan bir yardımcınız var mı?’’ sorusuna verilen cevaplarda konu ile ilgili olarak eşlerin ev

işleri konusunda çok da istekli olmadıkları yönünde ortak bir kanaat söz konusudur. Özellikle kadınların dile getirdiğine göre, eşler daha çok ekstra durumlarda, kadınların yetemediği ve yardım istediği durumlarda destek vermekte, onun dışında kadınlar işlerini genelde kendileri yerine getirmektedir. Genelde toplumda ev kadınının vaktinin boş olduğu ve her şeye yetişebileceği yönünde genel bir algının varlığı da erkeklerin ev işlerinde isteksiz olmasına sebep olabilmektedir. Bir katılımcının dile getirdiği ifade de bu bilgiyi doğrulamaktadır:

Evet eşim çok şükür olabildiğince, gücü yettiğince yardımcı olur. Zaten eğer bir ev hanımıysanız potansiyeliniz ve zamanınız olduğu düşünülerek her şeye yetişeceğiniz düşünülüyor. Ama çok ihtiyacım olduğunda da gözetildiğinizi hissetmek insanı mutlu ediyor. Mesela bir hastalık durumunda, bir misafir durumunda yetişemediğim bir yerde bana anlayış gösteriyor ve destek oluyor. Çocuklarımda güçleri yettiğince yardımcı oluyorlar ama sorumluluk alma noktasında eksikleri var. Genelde benim bir talebim olursa yardımcı olurlar. Arada bir de yardım için kadın aldığım olur. Özellikle 15 günde bir büyük temizlik de destek alıyorum. O da benim yapamadığım işleri yapıyor (Edibe, 38).

Ancak bazı kadınlar için ev, özel bir alanı ifade etmekte, kadınlar kendilerini bu alanda özgür hissetmeyi önemsemektedir. Özellikle ev kadınları için, evin anlamının biraz daha farklı olduğu dikkati çekmektedir. Bütün gününü evde geçiren kadınlar için ev, dışarıya sınırlarını çekebildiği ve kendilerini daha rahat ifade ettikleri alan olarak merkezi bir öneme sahip olmaktadır. Ev, kadının kalesi, özgürlüğünü ilan ettiği yuvasıdır:

Ev işlerinde tabi ki yardımcı alıyorum. Çocukların rutini bozulması diye. Bir de onlarla daha fazla vakit geçirebilmek için mecburen destek alıyorum. Çünkü Konya’da yalnız yaşıyorum. Ben gurbetteyim. Ailem uzakta. Eşimin ve çocuklarımın ise ev işlerine çok büyük katkıları olmuyor. Bu biraz da benim yapımla alakalı bir durum. Kendi işimi kendim yapmayı seviyorum. Çok fazla benim alanıma girilmesini de istemem açıkçası. Ev benim özgürlüğüm yani. O alanda benim alanım (Senem, 35).

Ev kadınlarının rutin ev işlerini genelde kendi yapıyor oldukları, ancak zaman zaman özellikle de büyük temizlikler de dışarıdan desteğe ihtiyaç duydukları göze çarpmaktadır. Çünkü eş ve çocuklarından gelen destek, kadına yeteri kadar yardımcı olamamakta, kadın da her işe kendi yetişememektedir. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu, ev işleri için dışarıdan yardım aldıklarını dile getirmekte, bazı kadınlar rutin destek alırken, bazıları ihtiyaç hasıl olursa yardımcı çağırmaktadır. Dışarıdan yardım almak elbette bir ücrete tabi olmakta, bu durumda belirli bir maddi gücü zorunlu kılmaktadır. Katılımcıların gelir seviyesi ile yardım alabilme durumu karşılaştırıldığında bu zorunluluk belirginlik kazanmaktadır. Eşinin gelir seviyesi yüksek olan kadınlar, bu yardımı düzenli olarak alırken, diğerleri sadece ihtiyaç anında destek almaktadır:

Ev işlerinde eşim ve çocuklarım çok nadir yardımcı olurlar. Düzenli olarak evime aldığım bir yardımcım da var (Ayfer, 46).

Eşimin ve çocuklarımın küçük destekleri oluyor. Ama ev işlerinde illa ki bir yardımcı alıyorum (Zeynep, 47).

Çok zor durumda olursam yardım ediyorlar. Yoksa olmuyorlar. Çok ihtiyaç olursa dışarıdan yardım alıyoruz (Münire, 45).

Evet. Ev işlerinde eşim ve çocuklarım yardımcı olurlar. Yardımcı almıyoruz (Şerife, 42).

Geleneksel toplumlarda ataerkil zihniyet yapısına göre, ev işleri sadece kadının görevi olarak görülmekte ve toplumda eşine yardım eden, ev iş yapan erkek de ‘’kılıbık’’olarak etiketlendirilmektedir. Bu düşünce çerçevesinde yetiştirilen erkek çocukları da, önce annesine evde, evlendiği zaman da eşine yardım etmeyi kendine yakıştırmamaktadır. Bu düşünce şeklinin var olmasında elbette ebeveynlerin büyük bir etkisi bulunmaktadır. Ebeveynler çocuklarını yetiştirirken, ev işleri için (ütü, bulaşık gibi) kızlarından yardım isterken, dışarıdaki işler ile ilgili (örneğin market alışveriş gibi) erkek çocuklarından destek istemektedir. Çocuğun toplumsallaşmasında en önemli aracı olan aile, çocukların zihniyet yapısının şekillenmesinde ve cinsiyet rollerini içselleştirmede de önemli bir rol oynamaktadır. Konu ile ilgili bilinçli olan ve oğlunu da bu şekilde yetiştiren bir katılımcımızın ifadesi de bu çıkarımı doğrulamaktadır:

Ev işlerinde en büyük destekçim ve yardımcım kızım. Eşim ve oğlumda aynı şekilde. Eşim aşçı olduğu için zaman zaman yemekleri kendi yapar. Oğlumda babasından gördüğü gibi aynı şekilde yardımcıdır. Her konuda destek olur. Çünkü ev işleri kızın görevidir gibi bir anlayışı yoktur. Biz onu öyle yetiştirmedik. O yüzden temizlik olsun diğer konular olsun bize hep destek verir (Binnaz, 46).