• Sonuç bulunamadı

En Büyük Nimet: Çocuklarını Kendin Büyütmek

4.2. SOSYAL ANLAMDA ÖZGÜRLÜK ALGISI

4.2.1. Kısır Döngüden Kurtulma Aracı Olarak Sosyal Hayat

4.2.1.2. En Büyük Nimet: Çocuklarını Kendin Büyütmek

Katılımcılara yöneltilen ’’Ev kadını olmanızın olumlu veya olumsuz tarafları

neler?’’ sorusuna da verilen cevaplarda da görüleceği üzere, kadınlar özellikle çocuk

sahibi olan kadınlar için ev kadını olmanın en olumlu tarafı çocukları ile geçirdikleri zamanını fazlalığı olmakta ve kadınların çocuklarının yetiştirilmesine verdikleri ehemmiyet dikkati çekmektedir. Katılımcıların çoğunluğuna göre, ev kadını olmanın

en olumsuz tarafı ise, ekonomik özgürlüğün olmaması, üretken olamamak ve sürekli aynı işi yapıyor olmak olarak sıralanabilir:

Ev kadını olmanın en önemli tarafı bence çocuklarını kendin büyütüyor olman. Şimdi yarım gün bile çalışsan çocukların ile geçireceğin zaman azalır. Tabi mesleğine göre de değişir. Ama bence en büyük nimet bu. Çocuklarını kendin yetiştiriyor olman ve eşinle daha huzurlu bir birliktelik geçirmen. Diyelim ki stresli bir mesleğin varsa haliyle bunu ev ortamına yansıtabilirsin. Bu da evlilikte ki ilişkine yansıyabilir. Olumsuz tarafları da belki eşinle paralel bir durum. Eşin ekonomik bakımdan seni sıkıntıya düşürecek bir bakış açısına sahip değilse ev kadınlığının çok olumsuz tarafı var diyemem. Ama eşin o mana da seni sıkıntıya düşüren biri ise ekonomik özgürlüğünün olmaması insanı bazı açıdan olumsuz etkileyebilir (Neslihan, 39).

Ev kadınlığının en olumsuz tarafı birşey üretmiyor olmak. Olumlu tarafı ise çocuklarını iyi yetiştirmek, büyüdüklerini iyi gözlemlemek (Meltem, 46).

Ev kadını olmamın en olumlu tarafı çocuğumu kendim büyüttüm. Bu süreçte kimseye muhtaç olmadım. Olumsuz tarafı ise her gün aynı işi yapıyor olmak. Bu durum bazen çok sıkıcı olabiliyor (Münire, 45).

Katılımcıların bazılarına göre, ev kadını olmanın en olumsuz tarafı, her gün aynı işi yapmaktan kaynaklı yaşadıkları tükenmişlik duygusudur. Bu tükenmişlik duygusunu yaşayan kadınlar için ise çalışma hayatı her zaman bir alternatif olma özelliğini korumaktadır. Konu ile ilgili (Senem, 35)’in verdiği cevap bunu doğrular niteliktedir:

Ev kadını olmamın avantajları çocuklarıma ve aileme daha çok önem verebilmem. Evimin bütün oto kontrolünün bende olması. Dezavantajları ise bir süre sonra bir tükenmişlik olması. Sanki dışarı çıksam iş hayatında olsam evi biraz özlesem daha mı iyi olurdu dediğim

oluyor. Ama yine de benim tercihim her zaman evimde çocuklarımın başında olmak olurdu (Senem, 35).

Katılımcılar arasında sadece bir kişi, ev kadını olmanın olmusuz bir tarafı olmadığı ifade etmekte, bunu da özgürlüğünün kısıtlanmamasına bağlamaktadır:

Ev kadını olmamın olumlu tarafı aileme, çevreme, sosyal hayatıma vakit ayırabilmem. Ben kendi adıma ev kadınlığının olumsuz tarafını çok görmedim. Çünkü kısıtlandığım bir hayatım yoktu (Zehranur, 54).

Erkeğin kazandığı gelirin ailenin ihtiyaçlarına yetemediği durumlar da kadının çalışma hayatına dahil olmasının en önemli sebebi, genelde aileye destek olabilmektir. Özellikle çocuklarının beslenme, giyim kuşam gibi ihtiyaçlarının karşılanması, iyi eğitim alması gibi konularda ebeveynler daha özverili davranmaktadır. Ancak kadınlar bir yandan iş güç sahibi olup para kazanarak aile ekonomisine destek olurken, diğer yandan da aile ile özellikle de çocuklar ile geçirilen zamanın azalmasına neden olmuştur. Maddi ihtiyaçlardan dolayı çalışmaya hayatında olan ama daha sonra ki süreçte iş bulamamaktan kaynaklı ev kadını olmak zorunda kalan bir katılımcının ifadesi, aslında ev kadını olmanın farklı bir tarafını vurgulamaktadır. Diğer katılımcılardan farklı olarak, çalışma hayatını çocuklarının ihtiyaçlarının karşılamak için bir avantaj olarak gören katılımcımız, çocukları ile geçirdiği zamanın önemi noktasında diğer katılımcılarımız ile ortak kaygıyı paylaşmaktadır:

Çalıştığım zamanlar ile kıyaslayınca şimdi ki ev ilişkilerimiz arasında farklılıklar var elbette. Evdekiler ile daha az zaman geçirmek, daha az paylaşımıda getiriyor. Ama oğlunun veya kızının o çok istediği elbiseyi aldığında ise çocuğunun o yüzündeki gülümseme bazen bu eksiklikleri gideriyor. Yani çalışan kadın bir anne ise ne kadar yorulursa yorulsun çocuğuna elbette zaman ayırır. Ancak bu zaman ev kadını olan bir annenin ki gibi uzun değildir. Ancak çocuklarına daha kaliteli bir eğitim aldırabilme ve ihtiyaçlarını karşılamada daha yeterli ve destekçi olabilme ise işin en olumlu tarafı bence (Binnaz, 46).

Ev kadını kavramı, bazı kadınların zihninde pek de istenmeyen bir sıfat olarak var olabilmektedir. Elbette bu duygunun var olmasında ki en büyük etken, toplumun ekonomik katkısından dolayı çalışan kadına daha fazla değer vermesi ve ev kadınını üretime katkıda bulunmayan, eğitimsiz hatta cahil olarak etiketlendirmesinden ileri gelmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki bazı ev kadınları için bile, bu kavram kötü bir çağrışım yapmakta, kadınların ev kadınlığına önyargı geliştirmesine sebep olabilmektedir. Özellikle bir katılımcının ifadesi bu bakış açısını göstermesi bakımından önemlidir:

Ev kadını olmanın en olumlu tarafı, sakin, asude daha günahtan uzak, daha kendi kendine, kendi göbeğimi kestiğim bir hayatı daha özgür bir şekilde yaşamak. Bu konuda ev kadının olmanın bir özgürlük olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir şekilde hesap vereceğiniz ya da çocuğunuz hastalandığında izin alacağınız bir patronunuzun olmaması çok ciddi bir özgürlük. Gününü zamanını istediğin gibi kullanmak, saat kaçta kalkmak istiyorsan kalkabilmek büyük bir özgürlük. Ama bunun yanında ev kadınlığının içinde hapsolmak, toplum algısında ev kadını sıfatında kendini sınırlandırılmış hissetmek gibi durumlar benim için büyük handikaplar yaratıyor diyebilirim. O yüzden de kendimi hiç bir zaman ev hanımı olarak statülendirmedim. Hep mesleğiniz ne sorusuna ’’annelik’’ olarak cevap vermek beni her zaman daha onûre etti. Çünkü anneliğin başlı başına bir meslek olduğunu düşünüyorum. Bir enerji bir proglama, kendini yetiştirmek, geliştirmek, eğitmek zorunda olduğun seni sürekli aktif tutacak bir meslek bence (Zahide, 44).

Ayrıca katılımcımızın ifadesinde, farklı bir vurgu dikkati çekmekte, ev kadını olmanın özgürlük ile eşdeğer bir konumda değerlendirildiği göze çarpmaktadır. Kadın çalışarak ve para kazanarak ekonomik anlamda kendini özgür hissetse de, hesap verecek bir üstünün olmaması durumu da ev kadınını sosyal anlamda özgür kılmaktadır. Dolayısıyla özgürlük kavramı, soyut olduğu kadar aslında göreceli bir kavrama da işaret etmektedir. Çalışan veya çalışmayan bir kadının özgürlük algısını bu noktadan değerlendirmek daha doğru veriler elde edilmesine olanak sağlayacaktır.

Ancak cinsiyetçi bir iş bölümünün varlığı birçok katılımcının ifadelerinde dikkati çekmekte, kadınların evde ki sorumluluğu tek başına üstlenmeleri ve ev işleri ve çocukların bakımından gerek sosyal aktivitelere gerekse komşuluk ilişkilerine zaman ayıramadıklarını dile getirdikleri görülmektedir.