• Sonuç bulunamadı

Akrabalık ve Komşuluk İlişkileri Üzerine Yansımaları

2.3. ÇALIŞMA HAYATININ TOPLUMSAL YANSIMALARI

2.3.2. Akrabalık ve Komşuluk İlişkileri Üzerine Yansımaları

Akrabalık, ailenin toplumsallığını vurgulayan ve hemen her toplumda görülen temel sosyo-kültürel sistemlerden biridir. Akrabalık, evlilik ve kan bağı aracılığıyla oluşmuş ilişkilere bağlı olan, belli yükümlülükleri, değerleri ve statüleri de kapsayan bir toplumsal sistemdir (Aydın, 2011, 52-54). Akrabalık ilişkileri toplumsal açıdan oldukça önemli bir role sahiptir. Akrabalık özellikle geleneksel toplumlarda bireyin kimlik edinmesine, sosyalleşmesine yardım etmekte ayrıca sosyal kontrol ve denetleme sistemi ile bireyi desteklemektedir. Özellikle de ilişkilerin kuşaklar arasında devamlılığını sağlama noktasında işlevsel bir öneme sahiptir (Tekin, 2013, 252-253).

Akrabalık, kültürel bir kavram olduğu için belirli bir toplum ve zaman ile sınırlandırılamaz. Dolayısıyla da yerel bir kavramdır ve evrensel tanımlamalardan uzaktır (Demez, 2012, 21). Çünkü aile diğer kurumlar gibi içinde bulunduğu toplumun renk ve desenini taşır. Bazı sosyologlar bu durumu ‘’kültürel baraj’’ ilkesi ile açıklarlar. Bu kavramdan kastedilen şey; bir kurumun kültürel birikimin bileşkesinden oluşup biçimlendiğidir. Aynı kurumu toplumlarda farklı kılan da budur. Bu kurala göre, aynı aile İngiltere’de farklı, Almanya’da farklı, Türkiye’de farklı bir şekilde gelişim göstermektedir (Birekul, 2013, 271).

Yapılan araştırmalar, akrabalıktan sonra toplum içerisinde toplumsal organizasyonun ve sosyal tabakalaşmanın en önemli şekillerinden birinin de komşuluk olduğu göstermektedir. Türk toplumunda komşuluk, gündelik yaşamın vazgeçilmez bir olgusudur ve unsurları, işlevleri ile Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Komşuluk, birbirine bitişik veya çok yakın evlerde oturan kişilerin durumunu ifade eder. Nirun’da komşuluğu, sosyal bünyenin temel dinamiklerinden biri olarak görür ve ona göre komşuluk, ruhi bir dayanışma zemini oluşturur. Neredeyse bütün toplumlarda önemli bir olgu olarak ortaya çıkan komşuluk, Türk toplumunda özellikle de İslam dinin de çok ayrı bir yere sahiptir (Gündüz ve Yıldız, 2008, 124-125). İslam şehir geleneğinde komşuluğun mekanı olarak mahalle, dini ve sosyal hayatın nirengi noktasını oluşturmaktadır (Çelik, 2013, 71-73). Ancak sanayileşme ve modernleşme ile birlikte akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin hem bireysel hem de toplumsal anlamda değiştiğini ve dönüştüğünü söylemek mümkündür. Nitekim toplumsal değişme ile ilgili kuramların önemli bir kısmında, modern toplumlarda değişme sürecine bağlı olarak bireyler arasında birincil (akrabalık) ilişkilerinin zamanla azalacağı ve şehir yaşamında ikincil ilişkilerin daha yaygın olacağı görüşü büyük oranda geçerliliğini korumaktadır. Bununla birlikte modernleşmenin akrabalık ilişkileri üzerindeki etkisi dünyanın her yerinde aynı seyretmemektedir. Örneğin, Batı’da büyük oranda çözülen akrabalık ilişkileri, Batı dışındaki toplumlarda halen önemini korumaktadır. Bu noktada Türkiye gibi modernleşme etkilerinin birçok kurumda yoğun hissedildiği ülkelerde bile, akrabalık geleneksel dönemdeki gibi olmasa da halen varlığını bir şekilde devam ettirmektedir (Tekin, 2013, 255-256).

Son kertede modernleşme, göç ve kentleşme gibi olgular da, komşuluğun geleneksel dönemde üstlendiği anlam ve işlevler bakımından birtakım değişimlere yol açmış, modern toplum ile birlikte bireylerin komşuluk algısında da önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Örneğin, geleneksel dönemde yardımlaşma ve dayanışmanın önemli bir figürü olan komşuluk, modern dönemde bu fonksiyonunu neredeyse tamamen kaybetmiştir. Artık günümüzde komşuluk ilişkileri çoğunlukla selam alıp vermeden öteye gitmemekte, bireyler karşı komşularını bile çoğunlukla tanımamaktadır. Elbette kadının iş hayatına girmesinin de komşuluk üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Geleneksel dönemde neredeyse her gün görüşen, boş zamanlarını komşusu ile sohbet ederek geçiren, sevinçlerini üzüntülerini paylaşan komşu kadınlar, şimdilerde gündüzleri çalışma hayatının zorlukları ile baş etmeye çalışmakta, akşamları ise evdeki sorumluluklarını ancak yerine getirebilmektedir (Koyuncu, 2013, 18).

Kültür, insanların toplumsal ve tarihsel gelişim süreci içerisinde yarattıkları maddi ve manevi öğelerin toplamıdır. Kültürün maddi ve manevi olmak üzere iki yönü vardır. Maddi öğeler, teknolojik gelişmeler, üretim, teknik, ve becerileri ifade ederken, inançlar, değerler, ahlak kuralları da manevi öğeler olarak ifade edilebilir (Erkan, 2010, 228). Maddi kültür ve manevi kültür mutlak bir uyum içerisindedirler. Maddi kültürde meydana gelen bir değişme manevi kültüre, manevi kültürde olan bir değişme de maddi kültüre yansımaktadır.

Sonuç olarak, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle birlikte göç ve kentleşme sonucunda, kadının aktif olarak çalışma hayatına girmesi, aile yapısında da bir takım değişikliklere sebep olmuştur. Ülkemizde kadınların birçoğu, ekonomik olarak aileye katkıda bulunmak, yaşam standardını yükseltmek, eğitimini aldığı bir alanda çalışmak gibi birçok amaç doğrultusunda çalışma hayatı içerisinde bulunmaktadır. Ancak kadının çalışması aile içerisinde veya sosyal ilişkilerde birçok sıkıntıyı da beraberinde getirebilmektedir. Bu sıkıntıların başında çocuğun bakımı, işten yorgun dönen annenin çocuğuyla yeteri kadar ilgilenememesi ve sosyal hayat içerisinde akrabalar veya komşularla olan ilişkilerin çoğu zaman kopma derecesine gelebilmesi olabilmektedir.

Birincil ilişkilerin hakim olduğu geleneksel dönemde akrabalık ilişkileri çok önemsenirken, artık modernleşme ile daha çok ortaya çıkan bireyselleşme sonucu bu ilişkiler yerini daha fazla mesafeye bırakmış, insanlar çoğunlukla çok nadir olarak yakın akraba ve dostlarına zaman ayırmaya başlamışlardır. Özellikle bu tarz ilişkilerde aileyi bir araya getiren ve bu ilişkilerin güçlenmesinde en büyük role sahip olan kadınların çalışma hayatına girmesi sonucu hem ev içerisinde hem de ev dışında yükü artmakta, dolayısıyla da artık kadınlar akraba ve komşuları ile ilişkilerine vakit ayıramamaktadır. Görüldüğü üzere maddi kültürde meydana gelen bir değişme manevi kültürü de etkilemiş, kadın değişen toplumsal şartlar sonucunda akrabalık ve komşuluk ilişkileri de zayıflamıştır.

2.4.DUYGUSAL EMEK VE TÜRK TOPLUMUNDA EV KADINI