• Sonuç bulunamadı

İnsan ve insan doğasına yönelik çalışmaların aslında çok uzun bir geçmişi olmakla birlikte doğrudan insanı özne olarak seçen psikolojinin bir bilim dalı ya da bir disiplin olarak doğuşu çok geç bir döneme rastlar. Sistematik şekilde başta insan olmak üzere diğer canlıların mental, bilinç, öğrenme, anlama vs…gibi erek ve eylemleri üzerindeki çalışmalar ancak XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde artmaya başlamıştır. Daha önceden medikal bilimlerin ve bir parçada felsefenin bir alt dalı olarak görülen Psikoloji, bu noktadan sonra otonomisini ilan etmiştir. Psikolojinin Alman psikolog Wilhelm Wundt’un çalışmaları sonucunda özgün bir disiplin olarak ortaya çıktığını görüyoruz.

Wilhelm Wundt psikolojinin, fizyoloji ve felsefenin üvey çocuğu olmaktan ziyade bağımsız bir disiplin haline gelmesi adına çok uğraştı. Wundt, 1879 yılında Leipzig Üniversitesi’nde kurduğu psikoloji laboratuarı ile psikolojinin doğuşunu sağladı ve Psikoloji’nin, fizik ve kimya bilimlerini izleyerek bir bilim dalı haline dönüştürülmesi konusunda çalışmalarda bulundu.188 Wundt’un çalışmalarından ve gerçekleştirmek istediği amaçlarından hareketle psikolojinin doğuşunu Davranışçılık’ın sağladığını ileri sürebiliriz. Ancak Wundt’tan yaklaşık iki asır önce zaten bu konuda sinyaller gelmeye başlamıştı.

187 James T. Tedeschi, “Psychology and International Relations”, American Behavioral Scientist, (Vol: 8, No: 2, 1964), s. 12. Jon D. Hanson, Douglas A. Kysar, “Taking Behavioralism Seriously: Some Evidence on Market Manipulation”, Harvard Law Review, (Vol: 112, No: 420, 1999), ss. 1430-1439.

188 Wayne Weiten, Psychology: Themes and Variations, (Belmony: Wadsworth Publishers, 2001), ss. 3-4. E. B. Titchener, “Recent Advances in Psychology”, International Monthly, (Vol: 2, No: 2, 1900), s. 158.

Aslında bir siyaset felsefecisi olan Thomas Hobbes, yaşadığı dönemde özellikle doğa bilimlerinde yaşanan gelişmelerden çok etkilenmiş ve bu yöntemlerin insan doğasını anlamakta da kullanılabileceğini ileri sürerek, psikolojinin bilimselliği anlamında ilk adımları atmıştır diyebiliriz. Fakat bu bakış açısı XIX. yüzyılın ortalarına kadar pek ilgi görememiştir.189

Wundt, psikolojinin temel ilgisinin bilinç, temel yönteminin de içgözlem (introspection) olduğunu vurgulamış ve deneysel içgözlemin benimsenmesi gerektiğinin altını çizmiştir.190 Ancak Wundt’un bilinci temel özne olarak seçmesi, onun bilimsel bir psikoloji özleminden uzaklaşmasına yol açarken; Wundt’un çalışmalarına yönelik tepkilerde çoğalmıştır.191 Psikolojinin gözlemlenebilir fenomenlere ağırlık vermesi gerektiği, bilinç ve türevlerinin kişiden kişiye değiştiğini ve bunun değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmeye başlandı. Bu hareketin öncüsü John B. Watson’dur.192 Watson, psikologların doğa bilimcileri gibi hareket etmeleri gerektiğini ve insanın gözlemlenebilir davranışları üzerinde odaklanmalarını savunmuştur.193 Eğer Wundt’u çalışmalarındaki eksiklikleri yüzünden görmezden gelecek olursak Psikoloji disiplinin tarihinde John B. Watson’un Davranışsalcılığın kurucusu olduğunu söyleyebiliriz.194 Watson, mental ve mentale dair olanların görülemez, ölçülmez olduğunu ve bu yüzden bilimsel olarak çalışılamayacağını iddia ederek, psikologlar görülebilir davranışlar üzerinde yoğunlaşmalı tezini şiddetle savundu. Zira ona göre, tüm insan davranışları uyaran/etkiye (stimulus) karşılık tepkiden (response) müteşekkil idi.195

189 Peter Harzem, “Behaviorism for New Psychology: What Was Wrong With Behaviorism and What Is Wrong With It Now”, Behavior and Psychology, (Vol: 32, 2004), s. 6.

190 Thomas H. Leahey, “Questions of Psychology’s Evolution: The Mytical Revolutions of American Psychology”, American Psychologist, (Vol: 47, No: 2, 1992), ss. 311-313.

191 Bu tepkilerden biri de Wundt’un yaklaşımın çok karmaşık ve anlaşılamaz olduğu ile ilgilidir. Benzer eleştiriler için bakınız, Peter T. Manicas, “John Dewey and American Psychology”, Journal for the Theory of Social Behaviour”, (Vol: 32, No: 3, 2002), ss. 268-269.

192 Paul Creelan, “Watson as Mytmaker: The Millenarian Sources of Watsonian Behaviorism”, The Journal

for the Scientific Study of Religion, (Vol: 24, No: 2, 1985), ss. 194-216.

193 Bir bireyin 24 haftalık gözlem süreci içerisinde uygulanan psikolojik testlere karşı vermiş olduğu fiziksel tepkiler, örneğin kilo kaybı ve tekrar kilo alması vs gibi kantitatif psikoloji çalışmaları ile ilgili olarak bakınız, Harold Guetzkow, et al., “A Quantitative Study of Perception and Association In Experimental Semistarvation”, Journal of Personality, (Vol: 19, No: 3, 1951), ss. 245-263.

194 Wtason’un bazı çalışmaları ve bu çalışmalardaki Davranışçı paradigmanın etkileri için bakınız, John B. Watson, “How Animals Find Their Way Home”, Harper’s Monthly Magazine, (No: 119, 1909), ss. 685-690. John B. Watson, “How We Think: A Behaviorist’s View”, Harper’s Monthly Magazine, (No: 153, 1926), ss. 40-46. John B. Watson, “The Behaviorist Looks at Instincts”, Harper’s Monthly Magazine, (No: 155, 1926), ss. 228-236. John B. Watson, “The New Science of Animal Behavior”, Harper’s Monthly Magazine, (No: 120, 1910), ss. 346-354.

195 Jerome Kagan, Julius Segal, Psychology: An Introduction, (Fort Worth: The Harcourt Press, 1995), ss. 21- 22. John H. Kunkel, “What Have Behaviorists Accomplished and What More Can They Do?”, The Psychological Record, (Vol: 46, No: 1, 1996), s. 22. Psikoloji ve sosyal bilimlerdeki Davranışşsalcı

W. Wundt ile başlayan gelenek önce Watson’ın daha sonrada, Edward Thorndike196 ve Burhuss F. Skinner’in çalışmalarında hayat buldu. Ancak bu çizgi içerisinde B. F. Skinner, hem Davranışsalcılık konusundaki çalışmaları hem de Psikolojiye olan katkıları anlamında diğerlerinden ayrılmaktadır.197 Skinner, daha çok hayvanlar ve onların öğrenme süreçleri ile ilgili olarak çalışmış ve Watson gibi objektivite üzerinde hassaten durmuştur.198 O da aynen Watson gibi Davranışsalcı Psikoloji’nin amacının davranışları tahmin ve kontrol etmek olduğunu, psikolojinin duygular, bilinç altı unsurlar gibi öğelerle ilgilenmemesi gerektiğini belirtti. Her ikisinin ortak amacı, genel geçer kuralları olan bir psikoloji yaratmaya yönelikti.199

Skinner, bu akımın en güçlü temsilcisi olarak daha sonra Davranışsalcılığa özellikle bilişsel psikolojinin temsilcilerinin deneyleme, gözlemleme konularında yönelttikleri eleştirileri yersiz bularak, Psikoloji’nin yeniden Davranışçı olmasının gerektiğini savunuyordu.200 Öte yandan Skinner, Davranışçılar arasında da bir ayrımın olduğunu ve bunun görülmesi gerektiğini belirterek kendisinden öncekileri metodolojik Davranışçılar olarak tanımlarken kendi çizgisinin radikal Davranışçılık olduğunu da ekliyor.201 Skinner’in bu ayrımına ve eleştirilere karşı verdiği cevaplara rağmen, Skinner’in düşüncelerini günümüz psikolojisi için fosil niteliğini taşıdığını ileri sürenlerde yok değildir. Zira Psikolojiyi Davranışsalcıların gözünden görmek onu sadece laboratuara hapsetmek demektir görüşünü savunanların sayısı az değildir.

Ancak tüm bu eleştirilere rağmen başta J. B. Watson ve B. F. Skinner olmak üzere tüm Davranışçıların çalışmaları daha sonraki dönemlerde Psikoloji çalışmalarını ve bu paradigmanın doğurduğu etkiler için oldukça çarpıcı bir çalışma için bakınız, Charles E. Osgood, “Behavior Theory and the Social Sciences”, Behavioral Science, (Vol: 1, No: 3, 1956), ss. 167-186.

196 Charles J. Helm, “The Undisciplined Discipline: Searching for the Founders of Political Science”, Social

Science Quarterly, (Vol: 65, 1984), s. 1113.

197 John P. Galassi, Annette R. Perot, “What You Should Know About Behavioral Assessment”, Journal of

Counseling and Development, (Vol: 70, 1992), s. 624.

198 Dodge Fernald, Psychology, (New Jersey: Prentice Hall, 1997), ss. 10-17. Skinner ve Skinner’in düşüncelerindeki değişikliklerle ve modernizmin çalışmalarındaki etkileri ile ilgili detaylı bir çalışma için bakınız, Roy A. Moxley, “The Modern/Postmodern Context of Skinner’s Selectionist Turn in 1945”, Behavior and Philosophy, (Vol: 29, 2001), ss. 121-153.

199 Jonathan Mercer, “Rationality and Psychology in International Politics”, International Organization, (Vol: 59, No: 1, 2005), ss. 82-83. Davranışsalcıların Psikoloji’nin gerçek anlamda bilim olabilmesi adına bireylerin gözlemlenebilir davranışları üzerinde odaklanması yolundaki benzer tezler ve bu konudaki ayrıntılı bir çalışma için bakınız, Philip G. Herbst, “Situation Dynamics and the Theory of Behavior Systems”, Behavioral Science, (Vol: 2, No: 1, 1957), ss. 13-30.

200 Burhuss F. Skinner, “Cognitive Science and Behaviourism”, British Journal of Psychology, (Vol: 76, 1985), s. 300. Burhuss F. Skinner, “Contingencies of Reinforcement in the Design of A Culture”, Behavioral Science, (Vol: 11, No: 3, 1966), ss. 159-167.

201 John C. Malone, Natalie M. Cruchon, “Radical Behavioralism and the Rest of Psychology: A Review/Precis of Skinner’s About Behaviorism”, Behavior and Philosophy, (Vol: 29, 2001), s. 32.

disiplinin mensuplarını doğrudan etkilemiştir.202 Davranışçıların, özellikle bilgisayar başta olmak üzere diğer araçlardan yararlanarak,203 bilimsel metotlara öncelik ve ağırlık vermesi,204 eleştiricilerinin de kabul ettiği üzere Psikolojinin bir önceki yüzyıla göre daha objektif ve daha bilimsel bir kalıba girmesine yol açmıştır.205 Davranışsalcı paradigmanın Psikoloji’de doğurduğu etki ve Davranışçıların erişmek istedikleri amaçlar diğer disiplin mensupları içinde esin kaynaklığı yapmış,206 XX. yüzyılın başından itibaren Sosyoloji’de de benzer bir değişim görülmeye başlanmıştır.