• Sonuç bulunamadı

3.3. Disiplinde Olağan Dışı Dönemden Olağan Döneme: Davranışsalcılık

3.3.8. Sistem Modelleri: M Kaplan

Davranışsalcılığın Uluslararası İlişkiler disiplinine ve uluslararası ilişkilerin analiz edilmesine dair katkılarını değerlendirirken en büyük katkının ‘sistem yaklaşımlarının380 geliştirilmesi’ olduğunu zikretmeye gerek bile yok. Uluslararası sistemin karakteri ile ilgili fikirler Westphalia Antlaşması’na kadar uzandırılabilirse de381 uluslararası ilişkilerde sistem yaklaşımları, doğa bilimlerindeki holistik yaklaşımın benimsenmesi ve özellikle de Davranışsalcıların katkıları ile hayata geçmiştir.382 Zira 1960’lı yılların başında sistem yaklaşımlarına yönelik çalışmalar oldukça sınırlıydı. Siyaset Bilimi’nde geliştirilen modeller biraz değiştirilerek Uluslararası İlişkiler’de kullanılıyordu. Ancak Uluslararası İlişkiler’de 1960’ların başından itibaren özellikle Princeton Üniversitesi’ndeki ‘Center of

377 Scott D. Bennett, Allan C. Stam, “A Universal Test of an Expected Utility Theory of War”, International

Studies Quarterly, (Vol: 44, 2000), ss. 453-455.

378 Mesquita’nın The War Trap adlı çalışması ile ilgili eleştiriler için bakınız, Michael Nicholson, “The Conceptual Bases of the War Trap”, The Journal of Conflict Resolution, (Vol: 31, No: 2, 1987), ss. 346-369. Nicholson’un eleştirilerine karşılık olarak Mesquita’nın cevapları için bakınız, Bruce Bueno de Mesquita, “Conceptualizing War: A Reply”, The Journal of Conflict Resolution, (Vol: 31, No: 2, 1987), ss. 370-382. Ayrıca Mesquita’nın geliştirmiş olduğu modelin Realizm’e büyük ağırlık vermesi ve küçük çaplı bir ampirik teste dayanması ile ilgili eleştiriler için bakınız, Stephen J. Majeski, David J. Sylvan, “Simple Choices and Complex Calculations: A Critique of the War Trap”, The Journal of Conflict Resolution, (Vol: 28, No: 2, 1984), ss. 316-340.

379 Bruce Bueno de Mesquita, “The End of the Cold War: Predicting an Emergent Property”, The Journal of

Conflict Resolution, (Vol: 42, No: 2, 1998), s. 131.

380 Uluslararası İlişkiler’de sistem yaklaşımının kurucu babası olarak bilinen Morton Kaplan, sistem teorisinin bir teori olmadığını, kavramlar setinden oluştuğunu ve gerçek dünyayı birebir yansıtmadığını vurgulamıştır. Bu anlamda çalışmanın bu bölümünden sonra sistem teorisi yerine sistem yaklaşımları kullanımı bilinçli olarak tercih edilmiştir. Bakınız, Morton A. Kaplan, “Systems Theory and Political Science”, Social Research, (Vol: 35, No: 1, 1968), s. 30.

381 Uluslararası ilişkiler tarihinde sistemin bir gerçeklik olarak siyasal birimler arasındaki ilişkilerin cereyan etmeye başladığı ilk dönemlerde bile yaşandığı görülmektedir. Örneğin MÖ. 2400 ile MS. 100 yılları arasında özellikle Mezopotamya’da kurulan siyasal birimler arasındaki ilişkilere bakıldığında yaklaşık 20’den fazla sistem türü örneğine rastlayabilmek mümkün. Bu konuda çok çarpıcı bir çalışma için bakınız, Stuart J. Kaufman, “The Fragmentation and Consolidation of International Systems”, International Organization, (Vol: 51, No: 2, 1997), ss. 173-208.

382 Stephen Hobden, International Relations and Historical Sociology: Breaking Down Boundaries, (Florence: Routledge, 1998), s. 39.

International Studies’ programı kapsamında sistem yaklaşımlarına yönelik çalışmalar yeni bir boyut kazandı.383

Aslında sistem, çok geniş ve keyfi (arbitrarily) tanımlandığı için her türlü disipline uyarlanabilir bir olgu384 ve bu anlamda sistem her bir disiplin için farklı bir anlam ifade eder. Ancak ilk sistem modeli beynin fonksiyonları arasındaki benzerlikleri tespit etmek adına Ashby ve Walter gibi nörologlar tarafından geliştirilmiş ve zamanla sosyal bilimlerde de sıkça kullanılan bir araç halini almıştır.385 Kullanıldığı disiplinde kimi zaman bir açıklama birimi, kimi zaman tanımlama aracı olarak görülen sistem, bazende bir method olarak kullanılmıştır.386 Uluslararası İlişkiler disiplini içinde yapılan sistem tanımlarına bakacak olursak; sistem, kendine özgü bir içsel yapısı ve bu yapıyı değiştiren ya da koruyan süreçlere sahip bir bütündür. Bu bütün değişkenlerin tanımlanması ve birimler arasındaki etkileşimin ve bağıntının analiz edilmesine hizmet eder.387 Sistem öte yandan hiyerarşik bir düzendeki ilişkiler olarak da tanımlanabilir.388 Kısacası sistem, aynen güç ve çıkar gibi bir çok kişi tarafından farklı şekilde tanımlanır. Herkes çalışmak istediği yöne ağırlık vererek bir sistem tanımı yapmıştır.389

Uluslararası İlişkiler’de sistem kavramı yaygınlık kazanmadan önce uluslararası toplum, dünya toplumu kavramları yaygın olarak kullanılmaktaydı. Ancak 1960’larla birlikte doğa bilimleri ve sosyal bilimlerin bazı alanlarında kullanılan sistem yaklaşımı Uluslararası İlişkiler’e enjekte edildi. Sistem; sistemi oluşturan birimlerin (ulus- devletlerin) eylemleri, birimler arasındaki etkileşimin bir ürünü olan sistemin işleyişine

383 Klaus Knorr, Sidney Verba, “The International System: Theoretical Essays”, World Politics, (Vol: 14, No: 1, 1961), s. 1.

384 Wolfram F. Hanrieder, “The International System: Bipolar or Multibloc?”, The Journal of Conflict

Resolution, (Vol: 9, No: 3, 1965), ss. 299-300.

385 Kaplan, “Systems Theory…, s. 30.

386 Sistemin tanımı ve açıklama-tanımlama-method olarak tasnif edilmiş üçlü kullanımı için bakınız, Jay S. Goodman, “The Concept of System in International Relations Theory”, Background, (Vol: 8, No: 4, 1965), ss. 257-262.

387 Harry H. Ransom, “International Relations”, The Journal of Politics, (Vol: 30, No: 2, 1968), ss. 353-357. Morton A. Kaplan, “Systems Theory”, Contemporary Political Analysis, (ed), James C. Charlesworth, (New York: The Free Press, 1967), s. 150. Kaplan, “Towards A Theory of..., ss. 338-339. Ayrıca bakınız, Charles R. Dechert, “Positive Feedback in Political and International Systems”, American Behavioral Scientist, (Vol: 9, No: 7, 1966), s. 10.

388 Robert A. Bernstein, Peter D. Weldon, “A Structural Approach to the Analysis of International Relations”,

The Journal of Conflict Resolution, (Vol: 12, No: 2, 1968), s. 160.

389 Gregory F. Winn, “Western and Soviet Systems: Social Science Approaches to International Affairs: An Introductory Comparison, Behavioral Science, (Vol: 26, No: 3, 1981), s. 287. Charles R. Dechert, “Positive Feedback in Political and International Systems”, American Behavioral Scientist, (Vol: 9, No: 7, 1966), s. 8.

dair yapı ve birimler ve sistemin işleyişi ile ilgili çevre üzerinde bilgi verir.390 Öte yandan sistem; politik fenomenler ile ilgili verilerin kodlanması için teorik bir çerçeve sunar. Sistem aynı zamanda hipotetik politik değişkenler setine dayanan bir ilişkiler bütünüdür.391 Dünyayı bir sistem olarak gören Davranışsalcılar, bu şekilde tanımladıkları sistemden hareket ederek alternatif bir uluslararası ilişkiler analizi yapmaya çalışmışlardır.392 Bu çabada bir isim diğerlerine oranla bir adım öne çıkar: Morton A. Kaplan.

Morton Kaplan, uluslararası politikadaki teorik yaklaşımların tek tek her eylemi açıklamasının mümkün olmadığını çünkü çok sayıda değişkenin olduğunu ve sorunların çok karmaşık olduğunu vurgulamıştır.393 Ancak geliştirilecek bir sistem yaklaşımı ile en azından düzenliliklerden hareketle bazı karakteristik özellikleri tahmin etmek ya da bunları modelleştirmek mümkündür. Bu bağlamda Kaplan, geliştirmiş olduğu sistem sınıflandırmasını 5 başlıkta toplamıştır. Bunlar: güç dengesi sistemi, iki kutuplu sistem, hiyerarşik sistem, evrensel sistem ve birim veto sistemidir.394

Kaplan, 1957 yılında yayınladığı ‘System and Process In International Politics’ adlı çalışmasında uluslararası politikanın bir sistem olduğunu ve bilimsel bir siyaset biliminin ancak siyasetin unsurları sistemin bir parçası olarak görüldüğü zaman hayata geçirilebileceğini395 açıkça vurgulamış ve bundan sonraki tüm çalışmalarında bu tezini sürekli olarak yinelemiştir. Uluslararası politika teorilerinin bireysel eylemleri ya da küçük olayları açıklayamayacağını çünkü uluslararası politika içerisindeki etkileşimlerin ve parametrelerin çok olduğunu belirten Kaplan, uluslararası sistem yaklaşımları bazı kalıpların ya da karakteristik unsurların tespit edilebileceğini ileri sürmüştür.396 Bu anlamda Kaplan ve diğerlerinin geliştirmiş oldukalrı sistem modelleri Davranışsalcı

390 Raymond Tanter, “International System and Foreign Policy Approaches: Implications for Conflict Modelling and Management”, Theory and Policy in International Relations, (ed), Raymond Tanter, Richard H. Ullman, (New Jersey: Princeton University Press, 1972), s. 7.

391 Dougherty, Pfaltzgraff, Contending Theories…, s. 134.

392 James A. Nathan, “International Education and International Relations: Values and Implications of Contending Approaches”, Teaching Political Science, (Vol: 3, No: 2, 1976), s. 117. Bir etkileşim sistemi olarak insanin, toplumun ve tabi ki uluslararası politikanın teorize edilemeyecek kadar kompleks olduğunu ileri süren Davranışsalcılar, ancak sistem yaklaşımı ile yani parçalara ayırarark uluslararası politikanın anlaşılabileceğini ileri sürüyorlar. Bakınız, Morton A. Kaplan, et al., “Theoretical Analysis of Balance of Power”, Behavioral Science, (Vol: 5, No: 3, 1960), s. 240. Morton A. Kaplan, “My Post-Postmodern Objective Account of theory and Moral Analysis”, The Review of Politics, (Vol: 62, No: 4, 2000).

393 Morton A. Kaplan, “Traditional Theory and All the King’s Men”, Theory and Decision, (Vol: 14, No: 3, 1982), s. 278.

394 Morton A. Kaplan, “Variants on Six Models of the International System”, International Politics and

Foreign Policy, (ed.), James Rosenau, (New York: The Free Press, 1969), s. 292.

395 Morton A. Kaplan, System and Process in International Politics, (New York: John Wiley&Sons Inc., 1957), ss. 3-5.

396 Morton A. Kaplan, “The Systems Approaches to International Politics”, New Approaches to International

mantıkla birebir örtüşmektedir. Gözlemlenebilir, genellenebilir unsurlara dayanan sistem modelleri ile uluslararası ilişkileri açıklamaya çalışan bu yaklaşımların hala etkisini gösterdiğini ve ileri sürebiliriz.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

GELENEKSELCİLİK-DAVRANIŞSALCILIK TARTIŞMASI: BİR TARTIŞMADAN DAHA FAZLASI

4.1. Tartışmaya Davranışsalcı Bir Giriş

Uluslararası İlişkiler disiplini II. Dünya Savaşı’nın ardından özellikle ABD’de yürütülen çalışmaların da etkisiyle birlikte giderek daha cazip bir çalışma sahası haline bürünmüş ve disiplinin hitap ettiği alanın genişlemesi, disipline dair tartışmaların da derinlik kazanmasına yol açmıştır. Daha önceki bölümlerde zikredilen pratik gerekçeler ve sosyal bilimlerin genelinde yaşanan paradigmatik değişimlerin de getirisiyle, geleneksel Uluslararası İlişkiler yazımına alternatif arayışları disiplinde giderek daha çok tartışılmaya başlandı. Disiplinin doğuşundan beri disiplini şekillendiren iki temel etken yani olgu (theory) ve olay (facts) üzerinde yoğunlaşmak tartışmanın çözümü adına yeterli değildi. Disiplinin ihmal edilmiş üçüncü boyutu üzerinde (metodoloji) yoğunlaşmak gerekiyordu.397

Aslında bu üç boyut her disiplin için geçerli bir tanımlama aracı olarak görülebilir. Zira Uluslararası İlişkiler’deki üçüncü boyut çalışmalarına yönelik geç ilgi sosyal bilimlerin bir çok alanında ise XX. yüzyılın başından itibaren hali hazırda beliriyordu. Yüzyılın ortalarında bu gelişme, Uluslararası İlişkiler’de de kendisini hissettirdi. Teknolojik gelişmeler ve özellikle bilgisayarın kullanım alanının giderek genişlemesi ile disiplinde yeni bir döneme doğru adım atılıyordu.398 Bu sürecin bir uzantısı olarak teknolojinin sağladığı imkanlar ve uzamsal ve mekansal anlamda global jeopolitik değişmeler, II. Dünya Savaşı öncesinde sosyal bilimcileri ikiye ayırdı.399 Savaş sona erdiğinde ise taraflar sınırlarını keskinleştirmiş ve tartışma alevlenmeye başlamıştı. Benzer bir ayrışma Uluslararası İlişkiler disiplininde de yaşandı. İlk olarak disiplinin özerkliğinin

397 Gary King, “Event Count Models for International Relations: Generalizations and Applications”,

International Studies Quarterly, (Vol: 33, 1989), s. 146.

398 Harold D. Lasswell, “Some Perplexities of Policy Theory”, Social Research, (Vol: 41, No: 1, 1974), s. 180. Nathan Keyfitz, “Understanding World Models”, Behavioral Science, (Vol: 24, No: 3, 1979), ss. 190- 200. Harold D. Lasswell, “Introduction: The Shape of the Future”, American Behavioral Scientist, (Vol: 8, No: 9, 1965), s. 3. Steven G. Vandenberg, “Some Thought About Possible Changes in Research Practices Resulting From the Use of Electronic Computers, Behavioral Science, (Vol: 4, No: 2, 1959), ss. 162-174. Bilgisayarın sistem modellerinde kullanılması ve bu yolla yapılan analizler için bakınız, Morton A. Kaplan, “The Hrad Facts of International Theory”, Journal of International Affairs, (Vol: 44, No: 1, 1990), ss. 46-48. 399 Frankan Plantan, A History of International Relations As A Field of Study, (University of Pennsylvania: Unpublished PhD Thesis, 2002), s. 108.

sorgulanması400 ile başlayan tartışma daha sonra metodoloji üzerinden sürdürülüyor ve böylelikle de ikinci büyük tartışma olarak adlandırılan Gelenekselcilik-Davranışsalcılık tartışması disiplinde yerini alıyordu.

Uluslararası İlişkiler’de bilimsel bir devrim gerçekleştirmeye aday olduğu iddiasını taşıyan Davranışsalcılar, doğa bilimlerindeki araştırma tekniklerini kullanarak, nelerin olabileceğini tahmin etmek adına uluslararası ilişkilerdeki kalıplar ve trendler üzerine yoğunlaşıyorlardı. Amiyane bir tabirle rüzgarın hangi yönden eseceğini kestirmeye çalışıyorlardı.401 Çünkü Davranışsalcılara göre, bilimsel davranış belirli bir hedefe yönelmiştir ve bunlar önceden kestirilebilecek kadar geneldir.402 Bilimin tarihsel olarak bir çok soruna çözüm bulduğu ve bilim sayesinde insanın çevreyi kontrol edebildiğini, bir çok hastalığa çare bulduğunu vurgulan Davranışsalcılar, bilimin aynı zamanda sosyal hastalıklara da çare bulabileceğini ve bu adresin de Davranışsalcı paradigma olduğuna inanıyorlardı. Zira onlar doğa bilimlerindeki kurumsallaşmış araştırmanın sosyal bilimler için de geçerli olacağını iddia ediyorlar.403 Örneğin Davranışsalcılara göre; matematik karmaşık sorunları çözmek adına iyi bir araç. Çünkü alternatifleri belirsiz ve kesinlikten uzak değil. Bazıları matematiğin ve kantitatif araçların politik sorunları anlamayacak ya da sorunları aydınlatamayacak kadar yetersiz olduğunu, sorunların matematiksel eşitliklerle çözülemeyeceğini söylese de matematik bunları çözebilir.404 Davranışsalcı paradigmanın önde gelen temsilcilerinden biri olan David Singer, doğa bilimleri ve sosyal bilimler arasındaki farkın abartıldığını söyleyerek örneğin savaş ve nedenleri arasındaki benzerlikler olduğunu, bazı düzenliliklerin bulunduğu ve bunların keşif edilebileceğini ileri sürmüştür.405

Davranışsalcılar, hem formasyon olarak hem de kullanmış oldukları araştırma yöntemleri bakımından Gelenekselcilerden bir çok noktada ayrılmışlardır. Zira Davranışsalcı paradigmanın temsilcisi konumda olan bir çok isim uluslararası ilişkiler ile ilgilenmeden önce başta doğa bilimleri olmak üzere farklı disiplin çatısı altında

400 Wolfers, “International Relations…, s. 25.

401 Charles A. McClelland, “International Relations: Wisdom or Science?”, International Politics and

Foreign Policy, (ed.), James Rosenau, (New York: The Free Press, 1969), s. 4.

402 Edward MacNeal, “Foundations of A Theory of Decision Making”, et Cetera, (Vol: 54, No: 3, 1997), s. 314.

403 Anatol Rapoport, “Can Peace Research be Applied?”, The Journal of Conflict Resolution, (Vol: 14, No: 2, 1970), s. 276.

404 Bruce Bueno de Mesquita, “Domestic Politics and International Relations”, International Studies

Quarterly, (Vol: 46, 2002), s. 5.

405 Thomas W. Smith, The Use and Abuse of History in the Study of International Relations, (The University of Virginia: Unpublished PhD Thesis, 1997), s. 202.

çalışmalarını sürdürmekteydiler. Bazıları eskiden fizikçiydi, bazıları matematikçi, önemli bir bölümü ise doğa bilimcisi olmasa bile doğa bilimleri ile donanmış idi. Modeller, zaman serileri, matematik ve istatistiki araştırma tekniklerini sıklıkla kullanıyorlardı. Özelikle ABD’de 1960’larda Uluslararası İlişkiler öğrencilerinin çok büyük bir bölümü Davranışsalcı metot ile eğitim almışlardı. Öğrencilerin sözcük dağarcığı istatistiksel ve matematiksel yeni kavramlarla çeşitlenmiş,406 yeni analiz düzeyleri ile birlikte bakış açıları değişmişti.407 Onlar doğa bilimlerin metotları ile gerçeğe ulaşılabileceğini savunuyorlardı.408 Formasyon anlamındaki bu farklılık doğru orantılı olarak çalışma konularına ve yöntemlerine de yansımakta gecikmedi. Davranışsalcılar 1950’li yılların sonundan itibaren; kavramsallaştırma (daha kesin ya da kesinleştirilebilir olgular üzerinde yoğunlaştılar), tarihsel açıklama (tarihteki teklikler yerine genellikler üzerinde durdular),

kanıtlama (a priori mantığa dayanmak yerine veri topladılar), varsayım testi (ki bu konu

Gelenekselcilerin hiç başvurmadığı bir başlıktı) ve son olarak da teori (teori normatif eğilimlerle ve fakat ampirik terimlerle ifade edilmeli) gibi temel konu başlıklarında Gelenekselcilerden ayrıldılar.409

Davranışsalcılar, gözlemlenebilir gerçeklerle gözlemlenemez süreç arasında keskin bir ayrım yapıyor, ağırlıklarını süreçten çok yapı ve gerçekliklere veriyorlardı. Çünkü 1945 sonrası dönemde sorunlar giderek karmaşık bir hal alıyor ve geleneksel yazın bu değişimi göremiyordu. Davranışsalcı metotlara şiddetle ihtiyaç vardı. Bu noktada kamuoyu yoklamaları, sibernetik, simülasyon, oyun teorileri, sistem modelleri, içerik analizi, vs. gibi konu başlıkları Uluslararası İlişkiler’in gündeminde yerini almaya başlıyordu.410 Bu katkıları ile birlikte Davranışsalcılık, Uluslararası İlişkiler’de bir devrim olarak görülmeye başlandı. Çünkü Davranışsalcılar sadece analiz metodunu değiştirmekle kalmayıp aynı zamanda analiz edilen materyal türlerini de değiştirdi.411

406 Bear F. Braumoeller, Anne E. Sartori, “Empirical-Quantitative Approaches to the Study of International Relations”, The Analysis of International Relations, (ed), Detlef Sprinz, Yael Wolinsky, (Evanston: Northwestern University Press, 1999). Robert L. Pfaltzgraff, “International Relations Theory: Retrospect and Prospect”, International Affairs, (Vol: 50, No: 1, 1974), ss. 31-35. İstatistik kullanımı ile ilgili olmasa da kullanılan istatistiklerin niteliği ile ilgili eleştiriler için bakınız, Nathaniel Beck, et al., “Improving Quantitative Studies of International Conflict: A Conjecture”, American Political Science Review, (Vol: 94, No: 1, 2000), ss. 21-36.

407 Dina A. Zinnes, “An Introduction to the Behavioral Approach: A Review”, The Journal of Conflict

Resolution, (Vol: 12, No: 2, 1968), s. 258.

408 Chris Brown, Understanding International Relations, (London: MacMillan, 19977), ss. 36-37.

409 Michael Hass, International Systems: A Behavioral Approach, (New York: Chandler Publishing, 1974), s. 7.

410 Karl W. Deutsch, “The Place of Behavioral Sciences in Graduate Training in International Relations”,

Behavioral Science, (Vol: 3, No: 3, 1958), ss. 278-284.

Her ne kadar Davranışsalcıların kendi içinde de hangi metotların kullanılacağı ile ilgili önemli farklılıklar olsa da412 Davranışsalcılık, Realizmin determinizmini, güç ile örülmüş uluslararası ilişkiler mantığını ve bilardo topu yaklaşımını açıkça reddetti.413 İstatiksel olarak ifade edilebilecek ve bu anlamda da ampirik ilişkilere dayalı bir uluslararası politika kurgulamaya çalıştı.414 Örneğin altında Davranışsalcıların imzası olan bir çok çalışmada devletlerin dış politikalarındaki benzerlikleri ölçmek ve karşılaştırmalar yapmak adına hipotez testleri sıklıkla kullanılıyordu. Realizmin klasik güvenlik ve çıkar vurgularına karşı, bu benzerlik ve karşılaştırmalar yolu ile yapılan çalışmaların güvenlik ve çıkarların neler olduğunu anlamada iyi bir gösterge olacağını iddia ettiler.415 Davranışsalcılar öte yandan çıkarın Realist yazımda çok büyük bir yer işgal etmesini eleştirerek çıkarın gözlemlenemez olduğunu ve bu yüzden de bilimsel olmadığını vurgulamışlardır.416

Davranışsalcılık, bunların dışında disiplinin özerklik kazanması adına da hatırı sayılır bir katkı yapmıştır. Davranışsalcıların formasyonuna baktığımızda karşımıza çıkan manzara aslında disiplinin özerkliğinden ziyade tam tersi bir görünümün şekillendiğini ortaya çıkarsa da bu durum yanıltıcıdır. Davranışsalcıların doğa bilimlerinden etkilenmiş olmaları ve doğa bilimcileri ile işbirliği yapmış olmaları disiplinin özerkliğine halel getirmez. Disiplin içerisinde oldukça sıkça başvurulan geleneksel yöntemlerin ve büyük ağırlığı olan Felsefe ve Siyaset Bilimi etkilerinin temizlenmesi gerektiğini sıklıkla vurgulayan Davranışsalcılar, nevi şahsına münhasır yöntemleri ile özellikle siyaset teorisi ile iç içe geçmiş uluslararası teori arasındaki ayrımın netleştirilmesini sağladılar. Siyaset Bilimi’nden ödünç alınan Davranışsalcılık bir anlamda siyaset teorisine ihanet ediyordu.417

412 Yale H. Ferguson, Richard Little, “From International Politics to Global Politics: An Evolving Field”,

Fifth Pan European International Relations Conference Paper, (Hague, September 2004), s. 3. Uluslararası İlişkiler disiplinin genelinde bu farklılığın olduğuna dair tezler için bakınız, Alex Mintz, “The Method of Analysis Problem in International Relations”, New Directions for International Relations: Confronting the Method of Analysis Problem, (ed), Alex Mintz, Bruce Russett, (Lanham: Lexington Books, 2005).

413 Martin Hollis, Steve Smith, “The International System”, Critical Concepts in Political Science Vol: III, (ed) Andrew Linklater, (New York: Routledge, 2000), ss. 853.

414 Tony Porter, “Postmodern Political Realism and International Relations Theory’s Third Debate”, Beyond

Positivism: Critical Reflections on International Relations, (ed), Claire T. Sjolander, Wayne S. Cox, (Boulder: Lynne Rienner, 1994), s. 107.

415 Curtis S. Signorino, Jeffrey M. Ritter, “Tau-b or Not Tau-b: Measuring the Similarity of Foreign Policy Positions”, International Studies Quarterly, (Vol: 43, 1999), ss. 117-118.

416 Alexander Wendt, Social Theory of International Politics, (Cambridge: Cambridge University Press, 2001), s. 48. Yine Realist yazında önemli bir analiz birimi olan güç olgusunun da gözlemlenemediği ya da soyut şekilde tanımlanmaya devam ettiği müddetçe çok da fazla anlamının olmadığına yönelik tezler için bakınız, David J. Singer, “Inter-Nation Influence: A Formal Model”, The American Political Science Review, (Vol: 57, No: 2, 1963), s. 420.

417 Brian C. Schmidt, “Together Again: Reuniting Political Theory and International Relations Theory”,

Sonuç olarak Siyaset Bilimi’nin bir alt çalışma başlığı olarak görülen Uluslararası İlişkiler, Davranışsalcıların çalışmaları ile özgün bir çalışma sahasına dönüşmüştür. Karar alma yaklaşımından simülasyona, sibernetikten sistem yaklaşımına kadar uzanan oldukça geniş bir yelpazede önceden yapılan analizlerin sınırlarını zorlayan ve daha kesin sonuçlara ulaşmayı hedefleyen Davranışsalcılar,418 artık Uluslararası İlişkiler’in varlığını sorgulamanın anlamsız olduğunu kanıtlıyorlardı.

Gelenekselcilerin normatif kaygıları ya da sözde realiteyi resmetme aşırılıkları disiplinin gelişimine hiçbir katkı sağlamıyor tezini her fırsatta dile getirilen Davranışsalcıların Gelenekselcilere yönelttiği eleştirileri sistematik olarak sırlamak gerekirse, kullanılacak en iyi referans şüphesiz ki Dougherty ve Pfaltzgarff’ın çok ses getiren çalışmasıdır. Dougherty ve Pfaltzgarff toplam yedi noktada Davranışsalcıların Geleneksel Uluslararası İlişkiler mantığını eleştirdiğini tespit etmiştir.419 Bunlar;

• Gelenekselcilerin kullandığı yaklaşımlar, savaş sonrası dönemde önemli

sorunların belirlenmesinde ve analiz edilmesinde yetersiz kalmaya başlamıştır.