• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: ALAN YAZIN

2.2. CİNSİYET GELİŞİMİ KURAMLARI

2.2.2. Psikoanalitik Kuram

Bu kuram Sigmund Freud tarafından geliştirilmiştir. Psikoseksüel gelişim kuramı olarak da anılmaktadır. Freud’un teorisine göre insan davranışının oluşmasında bazı bilinci ve bilinçsiz süreçler etkindir (Saranlı, 2014). Birey çocukluktan itibaren bazı gelişim basamakları içerisinde kendi cinsiyet rolüne uygun rolleri edinmekte ve kendi cinsel kimliğini geliştirmektedir. Bu süreçte uygun cinsel kimliği geliştirememek

psikopatalojik davranışlara sebep olmaktadır (Orçan, 2017). İnsan kişiliği de bazı psikoseksüel dönemlerden geçerken şekillenir ve cinsel gelişim bu dönemlerin temelini oluşturmaktadır (Yavuzer, 2012). Bu kurama göre insan dünyaya bir cinsel enerji veya cinsel dürtülerle gelmektedir. Bu dürtüler gelişim süreci boyunca değişmektedir.

Çocuğun içinde bulunduğu dönemin ana belirleyicisi bu dürtünün birinci dereceden hangi bölgede yoğunlaştığıdır ve dönemler bu bölgenin isimleriyle anılmaktadır (Işık Terzi, 2013).

Freud, psikoseksüel gelişim kuramında, bireylerin bu dönemleri sağlıklı bir şekilde geçirmeyen kişilerde döneme saplanma görülebileceğini belirtmektedir. Bu dönemler;

oral dönem, anal dönem, fallik dönem, latent (gizil) dönem ve genital dönemlerdir (Yavuzer, 2012).

Oral dönem bebeklerde doğumundan 18 aya kadar olan dönemdir. Bu dönemde dürtülerin yoğunlaşmakta, uyaran bölge ağız dil ve dudaklardır. Bebekler tüm etkileşimlerini ağız yoluyla gerçekleştirmektedir. Bebekler için beslenme yani emme en uyarıcı eylemdir (Saranlı, 2014). Ağız çevresinde algılanan başlıca duyular açlık, susuzluk; anne memesi ya da emziğin oluşturduğu hoşlanma duygusu yaratan duyulardır (Yılmaz, 2017). Freud’a göre libido enerjisi bir yaşına kadar ağız bölgesine odaklanmaktadır. En uyarıcı faaliyet ise beslenmedir. Bebek bu dönemde annesinin memesi başta olmak üzere her şeyle ağız yoluyla temas kurar ve ağız yoluyla çevresini tanımaya çalışmaktadır. Oral dönemde nesneleri ağıza götürmek ve emmek ona büyük bir haz vermektedir (Yavuzer, 2012). Bebeğin emme davranışının aşırı doyurulma ya da doyumsuzluk içinde kalması bu döneme saplanıp kalmasına neden olabilmektedir. Oral dönemde doyum noksanlığı veya aşırı doyurulma bireyde aşırı ağızcılık (oburluk vb.), aşırı bağımlılık, edilgenlik, karamsarlık gibi özelliklerin görülmesine sebep olarak gösterilebilmektedir (Gökdağ, 2002). Acıktığı zaman onu doyuran objeyi aramaya başlayan çocuk oral doyumu ile birlikte içsel gerilimini gidermektedir. Bu dönemde annenin rolü çocuk için çok önemlidir. Ayrıca emzirme ve bakım sırasındaki anne ile bebek arasındaki etkileşimde; annenin yetersizliği veya kişiliğindeki aksaklıklar, çatışmaların ve olumsuz etkilerin odak noktası olarak görülmektedir (Yılmaz, 2017).

Anal dönem bebeklerin 18 aydan 3 yaşına kadar olan dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde erojen bölge yani haz alma bölgesi anal bölgeye odaklanmaktadır. Dönemin

en önemli gelişim olayı tuvalet eğitimidir. Çocukların küçük ve büyük tuvaletini tutmaya yönelik kasları gelişmektedir. Bu nedenle tuvaletini tutma ve bırakma davranışları onlar için haz veren davranışlardır. Ayrıca bu yaş dönemi onların daha bağımsız hareket etmeye başladıkları dönem olarak görülmektedir. Tuvalet eğitimi konusunda ebeveynler çocuğun bağımsız hareket etme arzusuna karşı baskıcı bir tutum sergiler ve çok katı davranışlarda bulunursa çocuğun bağımsızlık duyguları zedelenebilmektedir. Çocuklar bu katı kurallara karşı ileri yıllarda çocuklarda katı görüşlülük, aşırı titizlik, cimrilik veya uygunsuz yerlerde tuvaletini bırakma sonucu düzensizlik, dağınıklık, savurganlık gibi kişilik özellikleri geliştirebilmektedir (Gander ve Gardiner, 2010; Akyol, 2003; Yavuzer, 2012).

Fallik dönem çocuklarda cinsel kimliğin gelişmeye başladığı 3 – 6 yaş arasını kapsamaktadır ve bu dönemde cinsel dürtüler cinsel organlar üzerindedir. Çocuk bu evrede hem kendi cinsine hem de karşı cinse merak duymaktadır. Bu merakla birlikte cinsel organları arasındaki farkı merak etmekte ve bunlarla ilgili sorular sormaktadır (Akyol, 2003). Ayrıca bu yaşlarda çocuklar kendi cinsiyetlerinden olan ebeveynlerine benzemeye çalışmaktadır. Onlar gibi giyinip, onlar gibi konuşmaya çalışmaktadır.

Dönemin en öne çıkan özellikleri oedipus ve elektra kompleksleridir (Saranlı, 2014).

Oedipus kompleksinde erkek çocuğunun annesine yakınlaşması ve bu nedenle babası tarafından cezalandırılacağı korkusunu yaşaması olarak tanımlanmaktadır. Elektra kompleksinde ise kız çocuklarının baba ile yakınlaşması durumudur. Her iki durumda da çocuk karşı cinsten olan ebeveyni sahiplenme ve diğerini saf dışı bırakma dürtüsüyle hareket etmektedir (Işık Terzi, 2013).

Latent (gizil) dönem 6–12 yaşları arasına yani çocukların ilkokul yıllarına denk gelmektedir. Bu dönemde dürtüler vücudun herhangi bir bölgesine yoğunlaşmamaktadır. Bu nedenle gizil dönem olarak adlandırılmaktadır. Çocuklar bu yaşlarda enerjilerini daha çok oyunlara ve fiziksel faaliyetlere yöneltmektedir. Uyarılan herhangi bir bölge bulunmadığından dolayı bu dönemde saplanma gerçekleşmemektedir. Çocuk bu yıllarda cinsel açıdan gözlem yapmakta ve kendi cinsinden olan ebeveyni ve diğerleri ile özdeşim kurmaya çalışmaktadır (Işık Terzi, 2013). Bu dönem çocukları cinsiyet ayrımının farkındadır ve kendi cinsiyetinden arkadaşlarıyla oyun oynamayı tercih etmektedir (Saranlı, 2014).

Genital dönem Freud’un psikoanatlik kuramının son evresidir ve 12 yaşından sonrasını kapsamaktadır. Bu evre ergenlik dönemi olarak da bilinmektedir. Libido bu yaşlarda yeniden cinsel organlar üzerine odaklanır. Fakat artık buradaki enerji ve sevgi diğer insanlara yönelmektedir. Bireyin genital organlarında ve hormonlarında değişiklikler meydana gelmektedir. Bireyin cinsellik kavramı artık üreme amacına yönelmektedir (Saranlı, 2014; Işık Terzi, 2013).

Freud, cinselliğin çocukta doğuştan var olduğunu ileri sürmektedir. Ancak bu cinsel kimliğin fallik dönemde kendi cinsiyetinden anne babasını takit etmesiyle ortaya çıktığını belirtmektedir. Özellikle 3–6 yaş dönemindeki erkek çocuklarda, babalarının davranışlarını özümsemeleri ve Oedipus kopmleksi; kızlarda ise Elektra kompleksi önemli dönüm noktaları olarak görülmektedir. Örneğin, kız çocukları için babalarına yakın olma dürtüsünde, annelerinin kadınlığı ve model olması onlar için annelerinin davranışlarını almasındaki bir motivasyon kaynağı olarak görülmektedir. Ayrıca çocuklar Freud’un belirttiği bu yaşlarda cinsiyet kalıpyargılarını hızlıca edinmekte, kendi cinsiyetlerinden akranlarıyla oynamayı tercih etmektedir (Shaffer ve Kipp, 2013).