• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I: GİRİŞ

1.1. Problem

Hayatın ilk sekiz yılını ifade eden erken çocukluk döneminde yaşananların insanların farklı gelişim alanlarını etkilediği bilinmektedir. Gelişim; yaşamın başlangıcından sonuna kadar devam eden dinamik (Yazgan İnanç., Bilgin ve Kılıç Atıcı, 2011; Ceylan, 2009), çok yönlü/boyutlu ve oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu sürecin ve insanın daha iyi anlaşılabilmesi için gelişim, kendi içinde taşıdığı belli özellikler yönünden farklı alanlarda incelenmektedir (Ceylan, 2009). Bu alanlar; bilişsel, dilsel, fiziksel, sosyal-duygusal, kişilik, ahlak ve cinsel gelişim olarak ayrılmaktadır (Deniz, 2010).

Cinsel gelişim; doğum öncesi dönemden başlayarak ömür boyu devam eden, bireyin fiziksel görünümünü, inançlarını, duygularını, kişiliğini, tutumlarını, değerlerini şekillendiren bir gelişim alanıdır. Bul gelişim alanı; biyolojik, psikolojik ve kültürel olmak üzere üç farklı boyutta gelişim göstermektedir (Alkan Ersoy, 2014): ‘Biyolojik’

anlamda cinsiyet; bireyi erkek ya da dişi olarak belirleyen cinsel organların türü, baskın hormonların türü, doğum yapabilme, emzirebilme gibi fizyolojik özellikleri içermektedir (Özpolat ve İşgör, 2013). ‘Psikolojik’ boyut; sevme, sevilme, haz alma gibi temel ihtiyaçları ve bunların karşılamasını, kişiler arası ilişkileri kapsamaktadır.

Cinsiyet kavramının ‘kültürel’ boyutu, toplumun yüklediği roller sistemi dahilinde anlam kazanan kadın ve erkek oluşu ifade etmektedir (Vatandaş, 2007).

Çocuk henüz doğmadan önce anne-babaların kendilerine sordukları soruların başında bebeğin erkek mi kız mı olduğu gelmekte (Gander ve Gardiner, 2010); bu sorunun cevabına göre bebeklerine karşı bakış açısı oluşturmaya (Rubin, Provenzano ve Luria, 1974), bebeğe karşı davranış biçimlerini (Bayhan ve Artan, 2009), bebeklerinin kıyafetlerini, oyuncaklarını, eşyalarını ve bunların renklerini belirlemeye başlamaktadırlar (Gander ve Gardiner, 2010).

Farklı kültürel yaşamlarda cinsiyetlere ilişkin farklı bakış açıları vardır, ama genellikle tüm kültürlerde erkeklerin güçlü ve cesur, kadınların ise duygusal, sevecen ve yumuşak gibi sıfatları taşıması beklenmektedir (Aydın, 2005). Bilinçsizse geliştirilen bu tutumlar, çocukla oynanan oyunlarda, onlar için seçilen giysiler ve oyuncaklarda, onlara hitap etme biçimlerinde de sürüp gitmektedir (Bayhan ve Artan, 2009).

Çocuğun cinsel gelişimi biyolojik ve kültürel boyutta doğumundan sonra da devam etmektedir. Kültürel olarak çocuğa biçilen cinsiyet rolleri çocuğun ailesi ve diğer yakın çevresinin pekiştireçleri yoluyla şekillenmekte (Yılmaz, 2017); çocuk için cinsiyet rol modelleri oluşturulmakta, onlara cinsiyetlerine uygun davranışları sergilemelerini öğretmek için ödül ve ceza kullanılmaktadır (Bussey ve Bandura, 1999, akt. Santrock, 2017).

Çocuğun bilişsel gelişimine paralel olarak bir yaşından itibaren kadın ve erkeği birbirinden ayırt edebildiği (Santrock, 2017); kendisinin erkek ya da kız olma bilgisi ve kabulünü, yani cinsiyet kimliğini gelişiminde önemli rol oynayan yakın çevresinin etkisiyle üç yaşına kadar kazandığı bilinmektedir (Akalın, 2006; Santrock, 2017).

Çocuklar kendi cinsiyetlerinin farkına varmaları ile birlikte çevrelerindeki aynı cinsiyete sahip bireyleri de gözlemekte, onların davranışlarını izlemekte ve daha sonra taklit yoluyla bu davranışları sergilemektedir. Üç-altı yaş arası çoğu çocuk kendi kültürüne ait cinsiyet rollerine uygun olarak davranmaya başlamaktadır (Santrock, 2017).

İçerisinde bulunduğu sosyal çevre ile birlikte kadının ve erkeğin nasıl davranışlar sergiledğinii öğrenen çocuklar cinsiyet konusunda daha kalıp yargısal davranışlar sergilemeye başlamaktadır (Shaffer ve Kipp, 2013). Meslekleri, sporları, yapılacak işleri, etkinlikleri cinsiyete göre etiketlemekte ve bu etiketlemeler yetişkinlerin de etkisiyle orta çocukluk dönemine kadar artarak devam etmektedir (Blakemore, Berenbaum ve Liben, 2009).

Erken çocukluğun ilk yıllarında nesnelerle ilgili cinsiyet kalıp yargılarının ilki oyuncaklar üzerinde oluşmaktadır (Blakemore, Berenbaum ve Liben, 2009). Çocuklar oyuncak seçimi yaparken kendi cinsiyetlerine uygun görülen oyuncakları tercih etmekte ve karşı cinsiyetin oyuncaklarını tercih etmeme eğilimi göstermektedir. Çocukların oyuncaklara ilişkin cinsiyet kalıp yargıları yaşları büyükdükçe genişlemektedir. Cinsiyet rollerini öğrenirken çocukların 24 ay civarında cinsiyetlerine göre oyuncak tercihleri yapmaya başladıkları; 30-36 aylarda oyuncaklara ilişkin cinsiyet kalıp yargıları oluşturdukları belirlenmiştir (Cook ve Cook, 2005).

Çocuklar oyuncakları cinsiyete göre kategorize etmekte, bunun sonucunda kendi cinsiyetine uygun olan oyuncaklarla oynamayı tercih etmektedir (Ruble vd., 2004).

Erkek çocuklar daha maskülen özellikteki kamyon, araba, tamir seti, bloklar, toplar gibi

oyuncakları; kız çocukları ise feminen özellikteki bebekler, bebek kıyafetleri, mutfak seti, çay seti gibi oyuncakları tercih etmektedir (Yağan Güder ve Alabay, 2016; Çelebi-Öncü ve Ünlüer, 2012; Weisgram, Fulcher ve Dinella, 2014).

Dört yaş civarı çocuklar oyuncak tercihlerinde daha az sayıda oyuncağı cinsiyete göre seçerken; altı yaş çocuklarının oyuncak seçimlerinde cinsiyet kalıp yargıları daha çok etkili olmaktadır (Yağan Güder ve Alabay, 2016; Çelebi Öncü ve Ünlüer, 2012). İlkokul yıllarına denk gelen 7 yaşla birlikte çocukların cinsiyet kalıp yargılarının esnemeye başladığı belirtilmektedir (Trautner vd., 2005). Genel olarak oyuncaklara ilişkin cinsiyet kalıp yargılarda, yetişkinler arasında cinsiyet ayrımının olmadığı ya da çok az olduğu ülkelerde bile çocukların kendi cinsiyet tiplerine uygun oyuncaklara sahip olduğu belirtilmektedir (Nelson, 2005).

Oyuncaklarla başlayan cinsiyet kalıp yargıları diğer etkinlikleri ve oynanan oyunları da kapsayan daha geniş bir alana yayılmaktadır. Seçtikleri oyuncaklara paralel olarak, oynadıkları oyunlar da cinsiyete göre farklılaşmaktadır. Çocukların oyunlarında cinsiyete göre farklılıklar 18.aydan itibaren görülebilmektedir. (Tunçeli, 2017). Erkekler için bisiklet sürmek, arabalar ve toplarla oynamak daha ilgi çekiciyken kız çocukları için sanat etkinlikleri, mutfak eşyaları ve evcilik faaliyetleri daha ilgi çekici olmaktadır (Ruble vd., 2004). Erkekler çoğunlukla kurallı, daha büyük gruplarda, rekabetçi tarzda oyunlar oynarken kızlar küçük gruplarla ve daha çok konuşabilecekleri oyunları tercih etmektedir (Lever, 1978).

Üç yaşından itibaren erkek çocukları büyük kas becerileri gerektiren oyunları tercih ederken, kız çocukları yaratıcılık gerektiren oyunları tercih etmektedir (Tonyan ve Howes, 2003). Altı yaş çocuklarında erkekler geniş alan kullanımı gerektiren, fiziksel aktiviteye dayalı oyunları oynarken, kızlar evcilik temalı sembolik oyunları oynamaktadır (Kristensen, 2006). Sekiz yaşına doğru çocuklar hemcinsleri ile birlikteyken kendi cinsiyetlerine uygun oyunları, karşı cinsiyetten çocuklarla oynarken karşı cinsiyete uygun görülen oyunları da oynayabilmektedir (Rekers, 1975;

akt:Tunçeli, 2017).

Çocukların oyun ve oyuncak tercihlerindeki bu farklılaşmanın nedenleri hem biyolojik hem de çevresel olabilmektedir (Todd, Barry ve Thommessen, 2017). Kadın ve erkeklerin kromozomlarında ve beyin yapılarında farklılıklar bulunması (Kilvington ve

Wood, 2016); evrim süreci boyunca maruz kaldıkları problemler nedeniyle farklı özellikler geliştirmiş olmaları (Shaffer ve Kipp, 2013) şeklinde açıklanabilecek olan biyolojik boyutun çocukların erken dönemde oyuncak seçimlerini etkilediği söylenebilir.

Çevresel nedenler arasında ise aile etkisi, kültür etkisi, çocuğun gelişim düzeyi, akran etkisi ve eğitim kurumlarının etkisi sayılabilir. Çocuklar oyunlarında kasıtlı veya kasıtsız olarak ebeveynlerinin değer ve kabullerini ortaya koymaktadır (Öztürk Aynal, 2010), çünkü çocukların kendilerine rol model aldıkları kişilerin başında anne-babaarı gelmektedir. Annelerini model alan kız çocukları evcilik, babalarını rol model alan erkekler de tamircilik, arabacılık gibi oyun ve oyuncaklara yönelmektedir (Santrock, 2017). Bunun yanı sıra anneler kızları ile oynarken daha çok sembolik oyunları, babalar erkek çocukları ile oynarken fiziksel olarak daha aktif oldukları oyunları tercih etmektedir (Bornstein vd., 1999; akt: Tunçeli, 2017). Anne babaların çocukları için oyuncak seçerken çocuğun cinsiyetine uygun kalıp yargılarda seçimler yaptığı veya çocuklarının cinsiyetine uygun oyuncaklara onay verdikleri görülmektedir (Campenni, 1999; Yağan Güder ve Alabay, 2016).

Çocukların erken çocukluk döneminde oyun ve oyuncaklarda cinsiyet ayrımını etkileyebilecek bir diğer faktör de eğitim kurumlarıdır. Eğitim programı içerisinde doğrudan cinsel eğitim bulunmamakla birlikte gelişimin doğası ve gereği olarak çocuklar öğretmene cinsellik ile ilgili sorular yöneltebilmektedir. Bunun yanı sıra anne-babalar da çocuklarının cinsellikle ilgili sorularında öğretmene danışabilmektedir. Bu soruların arasında çocukların cinsel içerikli oyunlara dair soruları da bulunmaktadır (Artan, 2014).

Ayrıca öğretmenlerin sahip olduğu cinsiyet kalıp yargıları ve içinde bulundukları kültüre ait cinsiyet ayrımına ait farkındalık durumları da çocuklar üzerinde etkili olmaktadır. Bir yetişkin olarak öğretmenin sahip olduğu cinsiyet kalıp yargıları sınıflarında çocuklarla olan etkileşimlerinde ortaya çıkabilmektedir. Öğretmenin çocuklarla iletişimi, onlara karşı olan tavır ve davranışları, uygulamaları çocuklar üzerinde etkili olmaktadır (Asan, 2010).

Görüldüğü üzere erken çocukluk döneminde çocuklar cinsiyet ile ilgili bir takım kalıp yargılar geliştirmekte ve bu kalıp yargıları oyun ve oyuncaklar yoluyla ortaya

koymaktadır. Çocuğun hayatında önemli bir yer tutan oyun ve oyuncaklarda cinsiyete dayalı tercihler çocuğun gelişimi, edindiği roller ve davranışları üzerinde etkili olmaktadır. Bu nedenle çocukların, en yakın çevresi olan annelerinin ve öğretmenlerinin oyun ve oyuncaklara ilişkin cinsiyet kalıp yargılarının olup olmadığı, varsa aralarında bir benzerlik olup olmadığı bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır.