• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde araştırmaya ait problem durumu, araştırmanın amacı ve önemi, araştırma problemi ve alt problemlerine, araştırmanın sayıtlılarına, sınırlılıklarına,

1.1 Problem Durumu

1.1.1 Çevre Sorunlarının Nedenleri ve Oluşumu

Çevre kendi içerisinde canlı ve cansız varlıkları ile bir bütün halindedir. Bu bütünlük içersinde canlı-canlı ve canlı-cansız ilişkileri arasında bir dengenin olduğu açıktır. Çevre bu denge üzerinde oluşan olumsuzlukları kendi içinde belirli düzeye kadar tolere ederek devam edebilen düzenli bir sistemdir. Ancak, canlılar arasında aklını kullanarak daha fazla güce sahip olabilmeyi başarmış insan, kendisine tüm imkanlarını sunan çevreye pek de sadık kalamamıştır. İhtiyaçları ve ihtiraslarına yenik düşerek “Bu kadarından bir şey olmaz” mantığı ile çevrenin kurduğu dengenin dışına çıkmış, hatta çevrenin kendini toparlamasına izin vermeden üzerindeki faaliyetlerine devam etmiştir. Bu durum başlangıçta sorun oluşturmasa da sonradan “çevre sorunları” başlığı altında kendini göstermiştir. Akbaş (2007)’a göre çevre sorunlarının oluşma nedeni sanayi devrimine dayanmaktadır. Sanayi devrimi ile insanlar doğayı hakimiyeti altına almaya başlamıştır. Bir diğer araştırmacıya göre ise çevre sorunlarının nedeni insanların refah seviyesini yükseltmek için gelişen teknolojiyi de kullanarak sürekli çevreyle mücadele etmesidir (Alım, 2006). Tarımda ve tıpta kaydedilen gelişmeler, hızlı nüfus artışı ve sonuçları, kentleşme ve teknolojik gelişmeler doğal dengenin bozulma sürecini hızlandırmıştır (Güler, 2009). Bahsedilen ya da arttırılabilecek pek çok neden çevredeki dengeyi bozduğu için çevre sorunlarını oluşturmaktadır (Akbaş, 2007). Çevre sorunlarına sayılabilecek

nedenlerin oluşması ya da artmasının temelinde yatan ise insanların çevreye karşı sorumsuz davranışları, olumsuz tutumları ve yetersiz bilgileridir (Altınöz, 2010). 1.1.2 Çevre Sorunlarının Çözümünde Sürdürülebilirlik ve Çevre Eğitimi

Çevre sorunlarına kalıcı çözüm önerisi ve daha fazla çevre sorunun oluşumunun engellenmesi için “sürdürülebilirlik” yaşam felsefesi olmalıdır. Bu kavram ilk olarak 1987 yılında Brundtland raporunda “sürdürülebilir kalkınma” adı ile alan yazında yerini almıştır (Çamur ve Vaizoğlu, 2007). Sürdürülebilir kalkınma “Gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğinden ödün vermeksizin, bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilmektir” (Brundtland Raporu, 1987). Sürdürülebilir kalkınma üç temel üzerine oturtulmuştur. Bunlar ekonomik kalkınma, sosyal kalkınma ve çevrenin korunması olarak belirtilmektedir. Bu üç temelin birbirinden bağımsız düşünülmesi olanaksızdır. Kalkınma sürecinde bu üç öğe birbirinden bağımız düşünüldüğü için, özellikle çevre göz ardı edildiği için günümüzde çevre sorunları yaşanmakta ve artarak devam etmektedir.

Çevre sorunlarının önüne geçilebilmesinde sürdürülebilir kalkınma olgusuna inanmış ve bunu yaşam felsefesi haline getirmiş bireylerin yetiştirilmesi önemli olmaktadır (Yapıcı, 2003). Davis (1998’dan aktaran Güler, 2009)’de sürdürülebilir yaşam için her toplumun en önemli görevlerinden birisinin, çocukları çevrenin korunması ile ilgili tutumlar, değerler, bilgi ve gerekli olan becerilerle donatmak olduğunu belirtmiştir. Sürdürülebilirliğin yaşam felsefesi olmasında, bu doğrultuda tutum, bilgi, değer kazanılmasında kuşkusuz çevre eğitimi önemli rol almaktadır. Teksöz ve diğer. (2010)’ne göre de çevre eğitimi, çevre sorunlarının çözüm yollarından biri olarak sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi açısından üzerinde çalışılan en önemli konulardan birisi olmalıdır. Simon (2009)’a göre de sürdürülebilir düşüncenin gelişimi için eğitim anahtar bir yoldur.

Demirkaya (2006’dan aktaran Alım, 2006, s.601)’nın aktardığına göre, çevre eğitimine yönelik üç yaklaşımdan söz edilmektedir. Bunlar; çevre yönetimi ve kontrolü için eğitim, çevre bilinci ve yorumu için eğitim ve sürdürülebilirlik için

eğitimdir. Sürdürülebilirlik için eğitimde, bilgiye dayalı konuların yanında öğrencilere kendi davranışlarından sorumlu olmaya teşvik eden, çevre etiği ve cesareti kazandırılmalıdır (Huckle, J., 1993’dan aktaran Alım, 2006, s.601). Verilecek çevre eğitimi ile çevre sorunlarına tepkisini gösteren, bu sorunların çözümü için öneri getiren, aktif katılım sağlayan, düşünen, tartışan, sorgulayan, sürdürülebilir yaşam ve sürdürülebilir kalkınmayı kavramış ve benimsemiş, dünya ile uyumlu bir bireyler yaratılmalıdır (Atasoy ve Ertürk, 2008).

Dünyamızın ve çevremizin gelecek nesillere bırakılması ve yaşanabilir bir halde tutulması ancak çevre eğitimi ile mümkündür (Altınöz, 2010). Sürdürülebilirlik için özellikle de yaşayabileceğimiz başka gezegenin olmadığını düşündüğümüzde önemi daha da artan çevre eğitimi, ilk olarak ailede başlamaktadır (Arslan, 1997; Alım, 2006; Armağan, 2006; Aksu, 2009). Ailede başlayan çevre eğitim daha sonra okul hayatı boyunca devam etmelidir (Arslan, 1997; Alım, 2006; Aksu, 2009). Aksu (2009)’ya göre ise okuldaki eğitimde öğretmenlerin üstlendiği rol çok büyük öneme sahiptir. Bu durum pek çok araştırmacı tarafından da belirtilmiştir (Arslan, 1997; Tüzün ve diğer., 2008; Esa, 2010; Özcan, 2010).

Öğretim sürecini yönlendiren, çocuğun anne ve babasından sonra gün içinde en fazla zaman harcadığı ve pek çok öğrencinin kendisine model aldığı kişi öğretmenleridir. Bu bakımdan Tuncer ve diğer. (2007)’nin de belirttiği gibi öğrencilerin çevresel sorunlar üzerindeki ilgisini arttırmak ve desteklemek konusunda öğretmenler anahtar faktördür. Öğretmenlerin sürdürülebilirlik ve çevre konusunda sahip oldukları bilgileri ve bu doğrultuda sergiledikleri tutumları ile öğrenciler üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.

Kim & Fortner (2006’dan aktaran Akıllı ve Yurtcan, 2009)’a göre öğretmenlerin çevresel konulara değinmelerini etkileyen en önemli faktörlerden birisi sahip oldukları çevresel tutumlardır. Tutumun yanında elbette ki sahip olunan bilgi de önemlidir. Summers et al. (2000)’a göre de en iyi öğretim için bilgi gereklidir. Bu nedenle eğitimin her kademesinde görev yapan öğretmenlerin çevre konusunda duyarlı ve bilgili olmaları gerekmektedir (Arslan, 1997; Özcan, 2010). Ancak yeterli

çevre duyarlılığı ve bilincine sahip olan öğretmenler, öğrencilerinin etkin bir çevre eğitimi kazanmalarına olanak sağlayacaktır (Özcan, 2010).

Çevre eğitimi kapsamında bireylere, çevre sorunlarının çözümünde önemli bir çıkış yolu olan sürdürülebilirlik kavramının ne olduğu, sürdürülebilirlik ve çevre ilişkisini kurabilmeleri kazandırılmalıdır. Bu sürecin etkili ve verimli olması ise öğretmenlere bağlıdır. Nitekim Ekborg (2003’den aktaran Akıllı ve Yurtcan, 2009)’un da belirttiğine göre Dünya Çevre ve Geliştirme Komisyonu (The Commission of Environment and Development) tarafından 1987 yılındaki konferansta sunulan bildirilerde ifade edildiği üzere sürdürülebilir bir çevrenin geliştirilebilmesi için öğretmenler önemli ve öğretmen eğitimi oldukça kritiktir. Gerek duyarlı bir rol modeli olarak gerekse doğru ve geçerli öğretim yöntemlerini kullanarak önemli katkılar sağlayan öğretmenlerin bu konuda önce kendi farkındalık düzeylerini arttırmaları gerekmektedir (Güler, 2009). Bu amaçla öğretmen yetiştiren kurumların programlarında çevre eğitimine gereken yer ve önem verilmelidir (Arslan, 1997). Sadece öğretmenlerin değil, gelecek nesilleri yetiştirecek olan öğretmen adaylarının da çevreye karşı olumlu tutumlarının arttırılabilmesi ve özellikle bu tutumların davranışa dönüştürülebilmesi çok önemlidir (Akıllı ve Yurtcan, 2009).

Geleceğin yetişkinleri olan öğrencilerin ise çevre konusunda sahip oldukları bilgi, tutum, farkındalık ve bilinç düzeyleri sürdürülebilirliğin sağlanmasında çok büyük öneme sahiptir. Öğrenciler, çevre konusunda bilgi deposu haline getirilmekten çok, çevre ve çevre sorunlarına karsı duyarlı, çevre sorunları için harekete geçebilen, çevre sorunlarını kontrol edebilen, yönetebilen, çevreye karsı olumlu davranışlar sergileyebilen bireyler olmalıdır (Aksu, 2009). Sürdürülebilirliğin sağlanması için öğrencilere çevre konusunda bilgi kazandırmaktan daha öte konular arasındaki bağlantıları, yaşanabilecek olumsuzlukların nedenlerini, sonuçları ile birlikte kazandırmak amaçlanmalıdır. Öğrenciler, çevredeki canlı ve cansız faktörleri, bunlar arasındaki dengeyi, denge bozulduğu zaman nelerin olabileceğini fark etmelidir.

Armağan (2006)’a göre de öğrenciler doğayı ve doğal kaynakları neden koruyacaklarının bilincinde olmalıdırlar.

“Küresel çevre sorunlarının çözümünde politik, ekonomik ve teknolojik çözüm arayışlarının başarıya ulaşması ve insan ile doğa arasındaki özlenen uyumun yeniden sağlanmasının eğitilmiş bireylerden geçtiği unutulmamalıdır. Gezegenimizin geleceği, yarının yetişkinleri olan bugünkü çocukların elinde olduğuna göre, çocuklara yapılacak olan “çevre eğitimi yatırımı”, dünyamıza yapılan bir yatırım olarak algılanmalıdır” (Atasoy ve Ertürk, 2008).

Geleceğe yaşanabilir bir çevre bırakmak ve bireylerde çevre bilincinin oluşmasını istiyorsak öncelikle eğitim kurumlarının var olan durumunun incelenmesi önemli olmaktadır. Erten (2004)’e göre çevre sorunları sadece teknoloji ve yasalarla çözülemez, bireyin davranışlarının değişmesi gerekmektedir. Davranış değişmesi ise tutum, bilgi ve değer yargılarının değişmesini gerekli kılar (Erten, 2004). Bu durum ise eğitim sisteminde var olan durumun belirlenmesini gerekli olduğunu göstermektedir. Belirlemenin de ötesinde sürdürülebilir bir gelecek isteniyorsa, eğitim sisteminde sürdürülebilirlik kavramını anlatmaya ve benimsetmeye dair yenilikler yapmak gereklidir (McKeown, 2002’den aktaran Teksöz ve diğer., 2010).

Bu nedenle çevrenin sürdürülebilirliği için sürdürülebilir çevreden ne anlaşıldığı ve aynı zamanda sürdürülebilir çevreye yönelik tutumların ne düzeyde olduğu belirlenmelidir. Kişinin oluşturduğu tutum, bilinç ve bilginin altında yatan, kişinin olayları anlamlandırmasıdır (Yardımcı ve Kılıç, 2010). Bu nedenle çevre eğitimini veren öğretmenlerin, gelecekte bu eğitimi verecek öğretmen adaylarının ve gelecekte çevre konusunda söz sahibi olacak olan öğrencilerin sürdürülebilir çevreye yönelik kavramsal anlamalarının belirlenmesi önemli olmaktadır.

Ballantyne & Packer (1996’dan aktaran Solmaz, 2010)’a göre çevre kavramları, çevre ile ilgili tutum ve davranışların oluşmasında oldukça önemlidir. Ancak çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için elbette ki sadece bilmek yeterli

değildir. Bilineni hayatımızda ne kadar uyguladığımız da önemlidir. Çevre dostu davranışlar göstermeyen bir kişi çevre konusundaki tüm bilgilere sahip olsa da bir anlam ifade etmez (Erten, 2004). Bilgileri davranışa dönüştürmenin en önemli belirleyicisi ise tutumlardır (Krause, 1995’den aktaran Pooley & O’Connor, 2000, s.712).

Öğretmenlerin çevre ve çevre sorunlarına yönelik tutumlarını belirlemek, gelecekte ne ölçüde çevreye karşı duyarlı vatandaşlar yetişeceği konusunda ipucu vermesi açısından anlamlıdır (Aksu, 2009). Bu nedenle sürdürülebilir çevre kapsamında bu eğitime dahil olan öğretmenlerin ve geleceğin öğretmen adaylarının bu konuda tutumlarının belirlenmesi de önemli olmaktadır. Sadece bu eğitimi verecek olan eğitimciler değil aynı zamanda bu eğitimi alarak gelecekte yaşayacağı çevreyi belirleyecek olan öğrencilerin de sürdürülebilir çevreye yönelik tutumlarının araştırılması önemlidir.

Eğitim sisteminde yapılacak değişiklik sadece öğretmen ve öğrenciler üzerinden değil aynı zamanda ders içeriklerinde de yapılmalıdır. Bu doğrultuda Yıldız ve diğer. (2009) tarafından çevre kazanımlarını içeren üç öğretim programı (ilköğretim hayat bilgisi dersi, fen ve teknoloji dersi ve sosyal bilgiler dersi öğretim programları) incelenerek mevcut durum tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın sonucu sürdürülebilirlik kavramına en fazla değinen öğretim programının fen ve teknoloji olduğunu göstermektedir. Benzer sonuçlar diğer araştırmalarda da tespit edilmiş ve ilköğretimde en fazla düzeyde çevre kavramlarına değinilen dersin fen ve teknoloji olduğu belirlenmiştir (Alım, 2006; Aksu, 2009). Bu noktada ilköğretimi tamamlamış bir öğrencinin sürdürülebilir çevreye yönelik tutum ve kavramsal yapısının oluşumunda fen ve teknoloji dersinin etkili olduğu söylenebilir. Bastı (2010)’da benzer şekilde sürdürülebilir yaşam kavramının iyi anlaşılabilmesi için öncelikle çevre konularını ve konularla ilgili anahtar fen bilgisi kavramlarının iyi kavranması gerektiğini belirtmiştir.

Bu noktada çevre sorunlarına en etkili çözüm yolu olduğu düşünülen sürdürülebilirlik kavramının çevre konuları ile ne düzeyde bağdaştırıldığının

araştırılması önemlidir. Bu nedenle, bu çalışmada sürdürülebilir kalkınmanın bir parçası olan sürdürülebilir çevre kavramının fen ve teknoloji öğretmenleri, öğretmen adayları ve ilköğretimi henüz tamamlamış (9. sınıfa başlamış) öğrencilerde kavramsal olarak ne düzeyde anlaşıldığı ve tutumlarına ne düzeyde yansıttıkları araştırılmıştır. Ayrıca, öğretmenlerin ve öğrencilerin sürdürülebilir çevreye yönelik kavramsal anlamaları ve tutumları ile öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının sürdürülebilir çevreye yönelik kavramsal anlamaları ve tutumları arasında farklılık olup olmadığı incelenmiştir.