• Sonuç bulunamadı

01 Konuşma anında geçerli olan, sürmekte olan durum ve eylemler... "Gerçek şimdiki zaman" (= real present) olduğunu söyleyebiliriz. İlgi odağımız olan zaman dilimi, içinde yaşadığımız an, evre yada dönemdir. Nezaman başlamış olduğu yada nezaman sonlanacağı ilgi alanımız dışındadır:

Look. It's raining outside...

The telephone is ringing. Will you answer it; or shall I answer it?... Telefon çalıyor: Sen mi cevap vereceksin, ben mi vereyim?

She can't talk to you at the moment; she's having a bath...

The Security Council is making continuous attempts at bringing the two sides together... Güvenlik

Konseyi iki tarafı biraraya getirmek için sürekli girişimlerde bulunuyor. (Bir aşağıdaki maddeye de bknz.) 02 Konuşma anında ara verilmiş olsa bile, şimdiki zaman boyutunda genelde sürmekte yada

sürdürülmekte olan durum ve eylemler:

I am reading a book by Orhan Pamuk nowadays. (= Bugünlerde Orhan Pamuk'un bir romanını okuyorum.)

Currently, he's writing a novel, having come back from a rather lengthy vacation. (= Uzunca bir tatilden döndükten sonra, halen bir roman yazmakla meşgul...)

He is very busy nowadays. He is working on his latest novel. (Bugünlerde çok meşgul. Son romanı üzerinde çalışıyor -- Ama bu sözler konuşulurken, büyük yazar uykuda yada tuvalette de olabilir...) 03 Normalde geniş zamanda kullanılan zaman belirteçleri (zarflar) ile birlikte, sık tekrarlanan durum ve eylemler için. Bu tür tümcelerden, çoğu zaman, kişinin olaydan hoşnut olmadığı, onaylamadığı, mantık dışı bulduğu anlaşılır:

You're always telling me lies. She is constantly making mistakes.

04 Tıpkı Türkçede olduğu gibi future tense anlamı verecek şekilde de kullanılabilir: (Yalnız, bunun "near future" olmasına dikkat ediniz: Diyelim ki on yıl sonrası için bu tür kullanımlar geçersizdir.) -- What are you doing tomorrow night?

-- I'm going to the theatre. Ali is taking me.

(=Yarın akşam ne yapıyorsun?... Tiyatroya gidiyorum. Ali götürecek beni)

We are meeting again tomorrow, and this time Selma is joining us, too. (= Yarın tekrar buluşuyoruz ve bu kez Selma da bize katılacak)

________________________________________________________________________

AN INTERIM TEST ( ARA TEST )

Tümceleri İngilizce'ye Çeviriniz "Simple" or "Continuous" ?

01 Seni seviyorum... Seni istiyorum... Sana ihtiyacım var... Sen bana aitsin... (love, want, need, belong to)

02 Ülkedeki en büyük bankalardan birisine sahibim ve yine de sana 1 milyon lira borcum var! (own, still owe)

03 Neden söz ettiğini anlamıyorum ve bilmek de istemiyorum. (understand, talk about, want to know) 04 Dikkatli ol. İki adam seni izliyor ve başka iki adam da seni yakından gözetliyor. (be, follow, watch) 05 Genellikle yazları aşağılara, güneye gideriz; ama bu yıl yukarlara, kuzeye gidiyoruz. (go)

06 Yağmur yağıyor mu dışarda? Kışları çok kar yağar mı buralarda? Neden şu anda bu kadar çok üşüyorsun? (rain, snow, feel cold)

07 O lokantayı tavsiye ediyor musun? Şimdilerde oraya sık gidiyor musun? Oraya son gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun? (recommend, go, remember)

08 Bu kenti ziyaret ettiğimde genellikle Hilton'da kalırım, ama bu yıl The Marmara'da kalıyorum. (visit, stay)

09 Şu anda parkta bir gezinti yapıyor . Genellikle eve döndükten sonra kahvaltı eder. (have a walk, have breakfast, get back home)

10 Nefret ediyorum bu uzun yürüyüşlerden. Şu içinde olduğum hale bak. Ayaklarım gerçekten beni öldürüyor ve ayak parmaklarım kanıyorlar. Ama yüzbaşı hala devam etmemizi istiyor... (hate, kill, bleed, want)

YANITLAR: 01 I love you... I want you... I need you... You belong to me... 02 I own one of the biggest banks in the country, and still owe you one million liras! 03 I don't understand what you are talking about and I don't want to know either. 04 Be careful. Two men are following you, and another two men are watching you closely. 05 We usually go down south in the summer, but this year we're going up north. 06 Is it raining outside? Does it snow much in these parts in winter? Why do you feel so cold at the moment? ("are you feeling" olanaklı)... 07 Do you recommend that restaurant? Do you go there often nowadays? Do you remember the last time we went there? 08 I usually stay at the Hilton when I visit this city, but this year I'm staying at the Marmara. 09 She's having a walk in the park at the moment. She usually has breakfast after she gets back home. 10 I hate these long walks. Look at the state I am in. My feet are really killing me and my toes are bleeding. But the captain still wants us to continue...

________________________________________________________________________

THE SIMPLE PAST TENSE

01 Geçmiş zaman boyutunda belli bir noktada yada dönemde olmuş bitmiş durum ve eylemler. Olay artık "mazide" kalmış, maziye karışmış, mazinin bir parçası olmuştur: (Ayrıca, bknz. aşağıda Madde 03) I met him at a party last week. I haven't seen him since. (= geçen hafta tanıştım; o günden bu güne görmedim)

We received two phone calls yesterday; we haven't had any so far today. (= dün... ama bugün için "şu ana değin" anlamında present perfect kullandık)

I once went out with a famous film star; he talked about himself all through the evening. (geçmişte bir keresinde...)

The suspect was last seen in that neighbourhood two days ago. (Zanlı o semtte en son iki gün önce görüldü. -- Türkçe'de "görülmüştü" de deriz. DİKKAT: "was seen": simple past passive)

Not very many people lived in these parts in the past. (Ama, Türkçe'ye "yaşamazdı / yaşamıyordu" şeklinde "continuous" ile çeviririz = Eskiden buralarda pek kimse yaşamıyordu...)

Aslında bu sonuncu örnekte, İngilizce'de de "were living" deseniz kıyamet kopmaz, ama "simple kardeşin" yeterli olduğu ve anlamca süreklilik olgusunu karşıladığı durumlarda bununla yetiniriz.

Biliyorsunuz, "continuous kardeş" kullanımı için önşart, sözü edilen eylemin sözü edilen zaman dilimine sığmayacak olması... Oysa burada "in the past" ile belirtilen zaman dilimi, "to live" eyleminin

gerçekleşebileceği bir uzunluk içeriyor. Bu bakımdan, "simple kardeş" ile yetinilmesi önplanda.

02 Present Perfect Tense'ten farklı olarak, zaman boyutunda belli bir nokta yada dönem dikkat odağına getirildiği için, "Ne zaman?" sorularıyla kullanılması doğaldır:

When did you last see him? What time did you have lunch?

03 Yada, doğrudan zaman belirtilmese bile, geçmişe ilişkin olduğu bilinen veya besbelli olan olay, durum, eylemler... Yani, her kurduğumuz tümcede bir geçmiş zaman belirteci kullanmak zorunda değiliz: How did you get your present job? (=Karşımızdaki kimsenin belli bir işte çalışmakta olduğunu

görüyoruz/biliyoruz. Dolayısıyla geçmişte belli bir tarihte bu işe girmişti)

I bought this thing in İstanbul. (Diyelim ki konuşma İzmir'de geçmektedir; seyahatten dönmüşüz...) I was born in İstanbul... (Simple Past Passive = "dünyaya getirildim / getirilmişim" -- Türkçe'de ise "doğmak" aktif fiilinin, "doğdum" veya "doğmuşum" şeklindeki çekimlerini kullanıyoruz.)

________________________________________________________________________