• Sonuç bulunamadı

Olanaklı, fakat çok yaygın değildir Bunun da iki nedeni var: Birincisi, bu işleve ad-fiiller (gerund

bknz. Bölüm 11) daha çok yakışır; ve ikincisi,

It + be/seem/appear + sıfat + mastar

yapısı (yani belli fiiller ve "boş" özne ile kullanım) tercih edilir: To see is to believe. [ öznemiz bir mastar]

Seeing is believing. [ öznemiz bir ad-fiil]

[Bu satırları yazarken istatistikleri merak ettim ve açıp Google'dan baktım: birincisi 1420 sitede yer bulmuşken, ikincisi ise tam 115 000 sitede boy göstermiş...]

To hear such news is very disappointing. Hearing such news is very disappointing. It is very disappointing to hear such news.

To have everything one wants is impossible. Having everything one wants is impossible. It is impossible to have everything one wants.

Son iki örnekten de görüleceği üzere, diğerleri "gramer dışı" olmamakla birlikte, "It" boş öznesi ile kurulan tümce kulağa çok daha doğal geliyor.

MASTARLARA İLİŞKİN KİMİ AYRINTILAR

10 Yukarda Madde 02'de, ardından nesne + mastar kullanımı gerektiren fiillerden söz etmiştik. Bu yapıdaki bir dizi fiilimiz yalnızca "to be" kabul edeceklerdir. Edilgen yapıda da yaygın kullanılan bu fiillerin başlıcaları şunlardır:

assume, believe, consider, feel, know, suppose, think, understand... We assume the document to be authentic.

________________________________________________________________________

We consider him to be a responsible man. He is considered to be a responsible man.

We know her to be a liar. She is known to be a liar.

11 Sıfat-tümcelikleri mastar yapısına dönüştürerek tümcede belli bir toparlama ve kısaltma sağlamak olanaklıdır:

There is nothing (which/that) we can do under the circumstances. ---› There's nothing (for us) to do under the circumstances.

He has a lot of toys (which/that) he can play with. ---› He has a lot of toys to play with. 12 Gerek infinitive gerekse gerund alabilen fiiller:

ÇALIŞMA ÖNERİSİ: Aşağıdaki fiillerle, ardlarından 1) mastar; 2) gerund gelecek şekilde ikişer tümce kurunuz. Fiilin anlamında bir değişim yada kayma olup olmadığını irdelemeğe çalışınız. İşte listeniz: advise, allow, attempt, begin, cease, continue, dread, forget, hate, intend, like, love, mean, neglect, permit, plan, prefer, propose, recommend, regret, remember, start, stop, try...

Örnekler:

When the nightingale begins to sing, all animals stop and listen...

Just as Ali began to doze off (=uyuklamak), Güneş began to sing loudly...

Right after they wake up, the whole family begins singing and dancing. [Mastar kullanımına göre belirgin bir anlam farklılığı yok]

She was seven years old when she began singing in vaudeville shows with her two sisters. [Mastar kullanımına göre belirgin bir anlam farklılığı var: Burada "singing", "şarkıcılık kariyeri" anlamı veriyor] Nitekim, listedeki kimi fiillerde belirgin anlam farkları ortaya çıkacaktır: Aşağıda örnekliyorum:

We stopped on the way to have a hot drink. (= Durduk. Sıcak birşeyler içmek amacıyla yolda durduk.) We stopped having sweets after dinner. (= Bıraktık, durdurduk, kestik. Yemeklerden sonra tatlı yemeyi bıraktık.)

Buradaki ipucunuz: 1) Gerund fiilin ad halidir: Çoğu zaman geçişli bir fiilin nesnesi olarak karşınıza çıkacaktır. 2) Mastarlar ise tümce içinde çoğu kez amaç belirtmek için kullanılırlar.

________________________________________________________________________

She tried using a tin opener. (= Bir konserve açacağı kullanmayı DENEDİ...)

* * * * *

We meant to stop them, but just couldn't. (= AMAÇLAMAK, MURAD ETMEK...)

I will buy it even if it means spending my whole salary. (= ANLAMINA GELMEK...)

* * * * *

I want to leave now. (= İSTEMEK) I need to leave now. (= İHTİYACI İÇİNDE OLMAK)

The furniture wants / needs polishing. (= GEREKTİRMEK...) Forget, remember, regret, fiillerinin özelliği ise daha da ilginçtir:

Don't forget to buy some eggs. (= önce hatırlama, ardından satın alma eylemi...)

I can never forget our meeting them at the airport. (= önce buluşma eylemi, ardından hatırlama veya unutamama...)

* * * * *

Will you remember to visit your aunt. (= önce hatırlama, ardından ziyaret...)

I remember visiting my aunt one afternoon. (= önce ziyaret, ardından hatırlama...)

________________________________________________________________________

* * * * *

I regret to tell you that... etc. (= Üzülerek / esefle söylüyorum ki...)

I now regret (my) having said that. (= Söylemiş olduğum için şimdi pişmanım...)

13 DİKKAT... DİKKAT... Bir mastarın bir kez kullanılıp, yinelenmesinin bir anlam katkısı sağlamayacağı durumlarda, tek başına "to" anlam aktarımını üstlenebilir:

-- Do you really want to go and see her this evening? -- Well, I don't really want to, but I suppose I have to.

-- I am supposed to go and see the boss this afternoon, but I don't really want to.

BAZI ÖZEL YAPILAR

14 Deyimsel nitelikte, ve gerçekten çok önemli bazı yapılara da dikkatinizi çekmek isterim. Kesinlikle not ediniz:

a. Fail + mastar : Olumsuzluk bildirir. Ayrıca, İngilizce'de mümkün olmayan "double negative" kurulumu için de bir çıkış kapısıdır:

She failed to come. = She didn't come. (Tümcenin çevirisi: "Gelmedi," şeklindedir. Gelmekte başarısızlığa uğradı, şeklinde çevrilemez)

She didn't fail to come. = Gelmemezlik etmedi... (İşte size mükemmel bir double negative örneği.) b. Be + mastar : 1) gelecek zaman, veya 2) zorunluluk, mecburiyet belirten önemli bir ifadedir. İkinci anlamında, çoğu zaman, emir ve direktif anlamları taşır ve üçüncü kişilerin emirlerini iletmekte de çok sık kullanılır:

The ship is to arrive tonight. = Gemi bu gece gelecek.

You are to go and see the boss right away. = Derhal gidip patronu görmen gerekiyor. (Büyük bir olasılıkla, patronun "ricasını" iletiyoruz)

________________________________________________________________________

İşte bu yapı ile çok güzel "future in the past" tümceler oluşturabilirsiniz:

The ship was to arrive tonight, but it now seems it will be delayed for a few days due to a terrible storm on the way... Gelecekti, -cekti ama öyle görülüyor ki... -emeyecek, vb.

c. Manage + mastar (succeed in + gerund) = Becermek, başarmak:

Despite all those hardships, we managed to get there on time. = Zamanında ulaşmayı başardık. d. Happen + mastar (Türkçeye çok zor çeviri verir)

That her father happens to be the director doesn't concern me... = Babası müdürmüş, hiç umurumda değil. ("olması vukubulmuş" gibi garip bir ifade yerine, tümcenin gelişine göre karşılık bulunur)

The man you have been so disparagingly talking about happens to be my uncle... Böylesine yerin dibine batırdığın adam -- çok şaşıracaksın ama -- benim amcamdır.

She happened to sit next to a great composer... = Tesadüf bu ya masada ünlü bir bestecinin yanına düşmüştü.

Öyle tesadüf etti... Öyle tecelli etti...

e. To be supposed + mastar = Birşeyi yapması kendisinden bekleniliyor olmak, yada bu yönde kendisine direktif verilmiş olmak; bir şeyi yapacağı varsayılmak yada umulmak:

I am supposed to go and see the boss this afternoon, but I don't really want to. = Gidip görmem gerekiyor, ama aslında istemiyorum.

The bungalows were supposed to be vacated by noon, but in practice nobody really complied. = Boşaltılmaları gerekiyordu, bekleniyordu, ama kimse buna uymuyordu...

f. To turn out + to be = Bu da Türkçe'ye zor çeviri veren bir başka yapı: "Pek öyle beklemiyorduk, ama bir de baktık ki..." gibi bir anlamı vardır. İşte örnekler:

We weren't really expecting it, but the whole occasion turned out to be a great success.

We were there for a drunken party, but sometimes things turn out to be very different from what you had bargained for... I got quite a shock when I realized half the people there were complete teetotallers... [ bargain for = burada, "ummak, hesaplamak," anlamında... teetotaller = asla ağzına içki koymayan, yani -- söz aramızda -- niye yaşadığı belli olmayan kimse... ]

He turned out to be a rather well-educated fellow... Pek beklemiyorduk, ama bir de baktık ki bayağı iyi eğitim görmüş bir kişiymiş...

The meeting turned out to be a well-attended one... Bir de baktık ki, bayağı kalabalık bir toplantı oldu... Toplantıya bir hayli insanın katılmakta olduğunu gördük.

________________________________________________________________________