• Sonuç bulunamadı

Whenever I called on him, he was working (= would be working) (Her nezaman uğrasam, hep çalışıyor

bulurdum / buluyordum)

From 8 to 11 o'clock, I was studying in the library. (Bu tümce, "O gün saat 8-11 arası kütüphanede çalışıyordum" veya "O dönemde her gün 8-11 arası kütüphanede çalışırdım / çalışıyordum" anlamlarında kullanılabilir."would be studying" ise kesinlikle ikinci anlamı verecektir.

05 Aslında geleceğe dönük olup, çoğu zaman gerçekleşmemiş, vazgeçilmiş yada artık gerçekleşmeyecek niyet ve planlar. Burada, "future in the past" kavramı önplana çıkıyor:

He was preparing his suitcases, for he was leaving that night. (= çünkü o akşam gidiyordu/gidecekti) I was going to play football tomorrow, but I won't be able to do that now; because I've injured my leg. (Yarın top oynayacaktım; ama bu artık gerçekleşmeyecek; çünkü bacağımı incitmiş bulunuyorum) I was going to buy myself a new umbrella, but I have now given up the idea. (Kendime yeni bir şemsiye alacaktım, ama vazgeçmiş bulunuyorum)

06 Aynı "future in the past" kavramı "dolaylı anlatım" (= reported speech, indirect speech) kuralları ile de desteklenir:

He said (that) he was preparing his suitcases, adding (that) he was leaving that night. (Burada, o gün işitmiş olduğumuz gerçek sözleri -- yani, "I am preparing my suitcases, for I am leaving tonight" -- şeklindeki sözleri, sonradan başka bir kimseye "reported speech" şeklinde aktarıyoruz)

THE SIMPLE FUTURE TENSE

İngilizce dil-kültür dizgesi genelinde, "Simple Future" kavram ve öğeleri ile ilgili bazı ayrıntıları burada gözden geçirmek zorundayız:

"SHALL" ÖLDÜ MÜ ?!

Bu sorunun yanıtı, tıpkı "Erkeklik öldü mü?" sorusuna verilecek yanıt gibi, kocaman bir HAYIR... Ama, kimi özel kullanımları dışında (özellikle de Amerikan İngilizcesinde) "can çekişiyor" diyebilirsiniz... Yani tıpkı, "erkeklik" gibi !!

01 Amerikan İngilizcesi için "shall" bütünüyle ölü bir sözcüktür savını savunanlar çıkacaktır. Bunların daha insaflı bir bölümü, "bazı idiomatik kullanımlar dışında" diye ekleyeceklerdir. Örnekse: Amerikan kiliselerinde de Tevrat (the Old Testament) 'taki on emirin her birisi "Thou shalt not..." =Yapmayacaksın (you shall not) diye başlıyor...

02 Klasik gramere göre, birinci tekil ve çoğul kişiler için "shall", diğer kişiler için "will" kullanılması doğru ve yerindedir. Oysa günümüzde bunun geçerliğini büyük ölçüde yitirmiş olduğu kolaylıkla

________________________________________________________________________

gözlemleniyor. Daha geçerli istatistiksel bir saptama, bütün kişiler için "will" yardımcı fiilinin tercih ediliyor olmasıdır.

03 Yabancı dil öğrenirken ne hayal kırıklıkları yaşarız! Başlangıç düzeyinde "kural" olarak öğretilenlerin, daha ileri düzeylerde ise nasıl tepe tepe çiğneneceğini öğreniriz!... "Beklenmedik" kullanımlar, genelde vurgulu anlatımlar iletirler.

Eskilerde, "shall/will" ikilisinin egemen olduğu dönem boyunca, "shall" yerine "will" kullanımı, yada bunun tam tersi, birer "beklenmedik" vurgulu anlatım örneği sayılmıştır.

Ama zaman boyutunda masalar tersine döndü...

04 Günümüzde, "will" bütün kişiler için standart kullanım sayıldığına göre, "shall" kullanımının vurgulu anlatım tarzı olduğunu görüyoruz. Yani, "I shall go" bir zamanlar olağan, "I will go" ise vurgulu iken, şimdi masalar tersine dönmüş, "I shall go" vurgulu anlatım niteliği kazanmıştır. Ne dersiniz, çok karışık bir durum, öyle değil mi?...

Benim de aralarında bulunduğum, bastıra bastıra vurgulu konuşmayı seven bir grup insan, genel ortalamanın üstünde "shall" kullanmağa devam edeceğiz -- öyle anlaşılıyor...

Kesenkes WILL'cilerin bile itiraf etmek zorunda kalacağı gibi, "shall" ile kurulan kalıplar birçok önemli idiomatik işlevi de karşılıyor. Örnekse: Teklif ve önerilerin aktarılmasındaki standart kullanımlardır: Shall we go home now? (= Let's go home now) (Yanıtlar: "Yes, let's" veya "No, let's not")

The telephone is ringing. Will you answer it, or shall I answer it?

Yukardaki örneklerde "shall" yerine "will" kullanırsanız, soruyu sanki önünde kristal küresi olan bir falcıya soruyorsunuz anlamına gelecektir: "Bil bakalım, eve gidecek miyiz? Bil bakalım, telefona cevap verecek miyim !!!..."

05 Be going to + yalın mastar

Bu yapının İngilizce'deki en yaygın simple future anlatımı olduğu kolaylıkla savunulabilir. Yakın gelecek için kararlaştırılmış, planlanmış eylemler için olağandır. Çoğu zaman, hazırlıkların şimdiden başlatılmış olduğunu dile getirecektir. Ayrıca, tahmin ve kehanet bildirimleri için de kullanılabilir:

I'm going to meet him at six.

I'm now going to read you some of my own poems.

I'm going to be a doctor when I grow up. (Temel-tümcelik herhangi bir future tense olduğunda, zaman bildiren bağıl tümcelik bir present tense olur kuralını umarım unutmadınız)

Look at those clouds. I think it's going to rain soon.

ÖNEMLİ NOT: Gramercilerin büyük bölümü olmadık kurallar icat etmekte çok hünerlidir. "Be going to" yapısına ilişkin olarak çoğu kitapta şu notu düştüklerini görürsünüz: "Bu yapı, go fiili ile ender kullanılır. Come fiili ile hiç işitilmez..." Merak edip, Google'dan baktım: "going to come" tam 447 000 kez

________________________________________________________________________

kullanılmış (27.9.2003)!!... ("Where are the funds going to come from?... When is Harry Potter going to come out of that closet?...)

Yine de, işi basitleştirmek için, aşağıdaki tercihleri yapmakta yarar var: I'm going to go to İstanbul tonight. ---› I'm going to İstanbul tonight. I'm going to come home tonight. ---› I'm coming home tonight.

06 Gerek "simple" gerekse "continuous" present tense -- uygun zaman belirteçleri alarak -- future tense anlamı iletebilir:

I'm leaving tonight... The ship leaves tonight... What are you doing tomorrow night?... 07 To be + mastar

Bu yapının sanıldığından çok daha işlek ve yaygın bir kullanım alanı olduğunu görürüz. Basit gelecek zaman anlamında kullanılabildiği gibi, ayrıca zorunluluk nüansı da aktarabilir. Özellikle de, üçüncü kişilerin emir ve direktiflerinin aktarılmasında görev yapar:

The ship is to arrive tomorrow night. Gemi yarın akşam geliyor (=gelecek, gelmiş olacak...) She is to start school soon. Yakında okula başlayacak.

Get out of here! You are never to come back to this house again! Defol buradan ve bir daha da bu eve sakın dönme! (Birinci elden emir, direktif)

You are to go and see the boss this afternoon. Bugün öğleden sonra gidip patronu göreceksin. (Büyük olasılıkla, patron bana "Git o adama söyle, öğleden sonra gelip beni görsün" demiş...)

08 To be about + mastar

To be on the point of + gerund

You can't see him now. He's about to leave. (Çıkmak üzere...)

I couldn't talk to him; he was on the point of leaving. (=future in the past: çıkmak üzereydi...) 09 Kavramsal olarak gelecek zamana işaret eden pekçok kalıp vardır. Örnekler:

It's a very good film. It's (very) likely to win the first prize.. (To be + likely + mastar = çok muhtemel) It isn't likely to rain. = It's unlikely to rain. (To be + unlikely + mastar)

If you put in just a little bit more effort, You are sure (certain) to finish it on time. (To be + sure / certain + mastar)

________________________________________________________________________