• Sonuç bulunamadı

b Şaşkınlık, yada benzeri bir duygu yoğunluğu ifade edebilir, ki yine bir sorudan çok, yorum içermekte

olacaktır:

What! Has he already left? (Aynı tümce, konuşma dilinde düz tümce olarak, fakat soru tonlaması ile de kurulabilir: "What! He has already left?")

ever -- never :

Türkçe'deki "Siz hiç hayatınızda ...?" sorusu, İngilizce'de "Have you ever ...?" ile sorulur. Yanıt "Hayır" ise, çoğu kez, "No, I have never ..." ile karşılanacaktır:

-- Have you ever had a car accident? -- Have you ever been to Kars?

-- No, I have never been to Kars... No, I have never been there in my life... No, I haven't... No, I never have...

NOT: Hatırlarsanız, bir önceki Bölümde, "the Simple Present" ve "The Present Perfect" karşılaştırması yaparken, "gone to" / "been to" farklılığı üzerinde önemle durmuştuk. Şimdi konuyu bölüp sizi oraya refere etmektense, burada tekrarlıyorum:

# Siz hiç Kars'ta bulundunuz mu?

Bu soruyu Türkçe'de, "Siz hiç Kars'a gittiniz mi?" şeklinde ifade etmek de olanaklıdır. Yani, "gitmek" fiili ile... Oysa ingilizcede "been to" kalıbını kullanmak zorundayız. Yani, "bulunmuş olmak"... Neden? Çünkü, present perfect tense "geçmişten bugüne ve halâ" kavramını içeriyor ve o bağlamda "gitmiş olmak" kavramını kullanamayız. Konuştuğumuz kişi Kars'a gitmiş (=gone to) ve hala orada değildir. Kars'ta "bulunmuş" (=been to) şimdi dönmüş karşımızdadır. Dolayısıyla:

Q. Have you ever been to Kars? A. Yes, I have (been to Kars)...

veya, No, I have never been to Kars.

Peki, ya arkadaşınız size Kars'tan telefon etse ne diyecekti? "I have come to Kars" diyecekti. Yani, gelmiş bulunuyorum, halen buradayım.

Ama, üçüncü bir kişi Kars'a gitmiş, halen oradaysa, o zaman şu tümceyi kuracaksınız: "He has gone to Kars." (= Gitti, halen orada)

________________________________________________________________________

01 Bu tense için anahtar kullanım parametresi, "geçmişten ...bugüne süregeldi ve de halâ da sürüyor" kavramıdır. Belli yada belirsiz bir noktadan veya dönemden başlayarak süregelmiş ve halen de sürmekte olan eylem ve durumlar için kullanılır. Zaman belirteci kullanılması zorunlu değildir:

We have been living in İzmir for twenty years (=since 1983). He has been working for two hours now.

We've been doing it for years / for ages. (= yıllardık yapageldik; halâ da yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz)

I have been thinking it over. I'll let you know when I have come to a firm decision. (Bir süredir kafamda evirip çeviriyorum...)

02 Sözkonusu durum yada eylem aslında az önce bitmiş/tamamlanmış olabilir; ama daha önceki sürekliliği vurgulamak için:

I'm sorry I'm late. Have you been waiting long for me?

Oh, I'm exhausted. I've been walking about the town all day. (Oysa şu anda evde ayaklarımızı uzatmış oturuyoruz)

Hey! Have you been asleep all the morning? I've been ringing the bell for the last twenty minutes. (Oysa kapı açılmış, konuşuyor olduğumuza göre, artık zili çalmıyoruz)

03 Öfke ve onaylamama, ilginç bulma, şaşırma... gibi vurguların dile getirildiği örnekler de vardır: Somebody has been using my comb! Somebody has been using my towel. (Aynı zamanda, bu eylemin sürekli yapılageldiği olasılığını da dile getirmiş oluyoruz. Oysa, "Somebody has used my comb." şeklindeki tümce bunun belki de tek kez yapılmış olduğunu ifade edecekti.)

I hear you have been visiting Greece lately. What was the weather like over there? (Oysa, Yunanistan ziyareti tamamlanmış durumda. Ama, konuya duyduğumuz ilgiyi dile getiriyoruz.)

03 Ne var ki, aşağıdakine benzer "sayı" belirtilen durumlarda "continuous tense" kullanımının olanaksızlığına dikkat ediniz:

I have written ten letters today. ("I have been writing ten letters..." geçersiz olur, çünkü on ayrı mektubu birlikte yazagelmiş olamam... Ama, "I have been writing letters all day long" geçerli bir seçenektir: Bütün gün mektuplar -- bir sürü mektup -- yazageldim...)

Aynı şekilde,

He has done it many times in the past. veya, He has been doing it repeatedly all this time. (Pekçok kereler yaptı / yapmış bulunuyor... Bunca zamandır tekrar ve tekrar yapıyor / yapageldi...)

He has had five cups of tea since six o'clock. veya, He has been having cups and cups of tea since six o'clock. = Saat altıdan bu yana beş bardak çay içti... Saat altıdan bu yana bardak bardak çay içegeldi... Benzer bir örnek için, ilerdeki "The Future Perfect Continuous Tense" konusu Madde 2'ye bknz. Hatırlarsanız, Present Perfect "Simple" ve "Continuous" arasında karşılaştırma içeren ayrıntılı bir egzersize, bir önceki Bölümde (Chapter 2) yer vermiştik.

________________________________________________________________________

THE PAST PERFECT SIMPLE TENSE

Bu tense için anahtar kullanım parametresi: Geçmişteki bir noktadan yada dönemden daha öncesi... Nasıl ki, günümüz açısından maziyi simple past ile değerlendiriyorsak, bu da "geçmişin mazisi... geçmişin geçmişi"...

Unutmayınız: Her ikisi de geçmişte kalmış iki eylemden önceki için past perfect, sonraki için simple past...

01 Geçmişteki belli bir nokta yada dönemden daha önce olmuş bitmiş (ama, anlamca sözkonusu nokta veya dönemle ilişkili) durum ve eylemler. Her tümcede illa ki zaman belirtmek zorunda değiliz:

I sat down and rested awhile after I had finished cleaning the house. (=çünkü yorulmuştum)

I had finished my breakfast before he came. (=örneğin, "karnımı doyurmuştum, bir daha da yiyecek halim yoktu," şeklinde yorumlanabilir)

I had finished all the preparations by the time he arrived. (=örneğin, "bütün işleri bitirmiştim, yapılması gereken başka birşey kalmamıştı..." veya, "artık hemen çıkabilirdik," şeklinde yorumlanabilir)

And when I came back, I found the glass empty. Somebody had either drunk my beer, or thrown it away. (Döndüğümde bardağımı boş buldum. Birisi biramı ya içmiş yada dökmüştü.)

She suddenly realized that she had made a terrible mistake. (Ansızın, çok kötü bir hata yapmış olduğunu farketti)

When we got there, he had just finished talking about the subject in general and was proceeding to show some special slides. (= bazı özel diyalar göstermeğe geçiyordu...)

His life flashed before his eyes like a film strip: He had always been the easy-going type. He had had numerous love affairs, and had managed to remain single and protect his precious freedom. But now he was ready to ...etc. (Çoğu öykü, bu tarzda, yani anlatacağımız olayların öncesine ilişkin bir özetleme ile açılacaktır)

02 Dolayısıyla, yukarda da değindiğim gibi, her ikisi de geçmişte kalmış, ancak aralarında zaman fasılası bulunan iki durum yada eylemden ilkini ifade etmekte. Yani aralarında bir nedensellik ilişkisi bulunması da gerekmiyor:

When I arrived, Ali had just left. (=az önce çıkmıştı) I had poured myself a nice cup of tea when the phone rang.

03 Daha önce listesini incelediğimiz "continuous tense'lerde kullanılmayan" fiillerle The Past Perfect Continuous yerine:

________________________________________________________________________