• Sonuç bulunamadı

Postmodernizm, modernizmden sonra devam eden dönemi işaret eder ve modernitenin ortaya koymuş olduklarını sorunsallaştırarak aşmaya çalışır, bir anlamda modernitenin terk edilmesidir, çünkü modernite geçersizdir. Modernizmde sabit kavramlarla dünyayı algılama vardı ama postmodernizmde aklın ortak olmadığı düşüncesinden hareketle algılanan dünyayı görürüz. Bunun yanı sıra postmodernizmde gerçekliğin reddi, hayal gerçeklik farkı kalmaması, anlamsızlık, değerlerin belirsizleşmesi hakimdir, tanrı, gelenek, büyük fikir, akıl, bilim, ideoloji gitmiştir. Artık farklılık, çeşitlilik, çoğulluk ön plandadır.

Postmodernizmin gerek tanımı gerekse tarihsel süreci konusunda farklı yorumlar bulunmaktadır. Eagleton postmodernde tüketicinin özgürlüğüne yapılan vurgunun hakim olduğuna değinmekle birlikte ona göre postmodernizm: “ Kaynağı ne olursa olsun (bu kaynak sanayi sonrası toplum, modernliğin en sonunda güvenilirliğini yitirmesi, avangardın nüksetmesi, kültürün metalaşması canlı, yeni politik güçlerin ortaya çıkması, toplum ve özne konusundaki belli klasik ideolojilerin çökmesi vb. olabilir) aynı zamanda ve esasen ya unutulmaya terkettiği ya da gölgesiyle kapışmaya asla son vermediği bir politik fiyaskonun ürünüdür” (Eagleton, 1999: 35).

Postmodern dönemi modern dönemin devamı olarak nitelendiren postmodern teorisyenler olduğu gibi diğer yandan bu dönemi modern dönemin teorilerini bir yana bırakıp ona karşı yeni söylemler ortaya atan bir dönem olduğunu vurgulayan postmodern teorisyenlerde var. Bir çok postmodern teorisyen ise bu dönemi kapitalizmin kültürel mantığı olarak vurgular. “En aşırı formülasyonları dikkate alındığında postmodernizm devrimcidir, toplum bilimini oluşturan şeyin özüne sirayet edip onu kökten tasfiye eder. Daha ılımlı ifadesinde ise postmodernizm epeyce yeniden tanımlama ve yenilik yapılmasını teşvik eder. Postmodernizmin kendisini modern paradigmanın dışında kurmayı, modernliği kendi ölçütleriyle yargılanmaktansa üzerinde düşünüp yapı bozumuna uğratmayı önerir” (Rosenau, 1998: 23). Postmodernizm modernitenin simetrisini oluşturmak istediği perspektifi yapı bozumuna uğratmaktır. Postmodernizmi sosyolojinin ilgilendiği konu haline getiren 1979'da ortaya çıkardığı “Postmodern Durum” adlı eseriyle Lyotard'a göre postmodernliği belirleyen bilginin

durumudur, yöntem dil oyunları, dilin ögelerine dayalı kurulan meşruiyet kuşkulu. Gerçeklik, dil oyunlarının ürünü. Dile dökmediğimiz gerçek, gerçek değil. Dil oyunlarının içinde birey hamle yapar, burada birey özgürdür, bu şekilde dilde gelişme sağlanır. Anlamlandırmada farklılık söz konusu, dilin benliği heterojendir. Bunun yanı sıra büyük söylemleri reddeder. Toplum ne, nasıl işler sorusuna projelerle yanıt verilir ama hangisinin doğru olacağını ancak baskıcı şekilde belirleyebiliriz bu da doğru olmaz. Lyotard bütünleştirici olmaktan kaçar çünkü bu indirgemeci ve basitleştiricidir, büyük anlatılara başvurmak yanlıştır. Lyotard'a göre gerçeklik bizim yarattığımız bir şey. Anlık ortaya çıkan durumlar dil oyunları.

Postmodern dönemi modern dönemden farklılaştıran özellikler tespit edilebilir. Şöyle ki postmodern dönemde ön planda olan çoğulluktur, yerel kimlikler ulusal kimliklerin önündedir, yaşamın her alanında egemen olan şey kesinliğin olmayışıdır, hiçbir şey net değildir, ayrımların keskin sınırları kaybolarak belirsizleşmiştir. Bunun yanı sıra modernizm ve postmodernizmin toplumu ele alışları birbirinden farklıdır. “Modernizm toplumu ya işlevsel bir bütün (organik ya da sibernetik sistemler- geleneksel kuram) ya da (Habermas'daki gibi) ikiye bölünmüş işlevsel ve eleştirel bilgi bütünlükleri olarak tanımlamak ister. Postmodernizm ise toplumu hem işlevsel hem de eleştirel bilginin bir bütünlüğü olarak görür” (Lyotard, 1990: 19-22). Postmodernistlerin toplumu iki ayrı parçaya ayırmak yerine toplumu bir bütünlük olarak ele almaları söz konusudur.

Postmodern süreçte tek çözüm ve öneriler söz konusu değildir, bunun yerine çoğulluk ve karşıtların birlikteliği vardır. Postmodernizm tüm sınıflandırmalara karşıdır, çünkü her sınıflandırmada dışarıda bırakılan şeylerin söz konusu olması postmodernizmde çoğulluk anlayışına aykırıdır. Bunu tüketime uyarladığımız takdirde herkes tüketicidir, bunu kategorilere ayırmak (kadın, erkek gibi) yanlış olur. “Postmodernlik, müphemliğin üstesinden gelmeyi ve aynılığın tek anlamlı kesinliğini hedefleyen tipik modern güdüden tamamen özgürleşme anlamına gelir. Gerçekten de postmodernlik tek tiplilik ve evrensellik gibi modernliğin merkezi değerlerinin işaretlerini tersine çevirir.” (Bauman, 2003: 131). Postmodernizmde çoğulluk olması istenen bir durumdur. Tüketim olgusu ele alındığında ayrımlar yerine yine çoğulluk geçerlidir. Tüketim ya da üretim birbirini öncellememelidir, her ikisi de önemlidir.

Postmodernistlere göre tüketim olmadan üretim olmamakla birlikte üretim olmadan da tüketim gerçekleşmez. Tüketim esnasında üretim gerçekleşir. Postmodern tüketici hem tüketici hem de üretime katkıda bulunur. Şöyle ki tüketici satın almış olduğu ürüne kendinden de birşeyler katabilir ve bu şekilde kendi tarzını da yaratmış olur. Postmodern tüketici kendine göre anlam taşıyan ürünleri tüketmek için uğraşır.

Postmodernizmde tüketim olgusu söz konusu olduğunda ise: ''Postmodernizmin benzer bir çerçevede, modernliğe ilişkin büyük söylemlerin çökmüş olduğu bir dünyadaki yeri bir kültürel kodun temel dayanağını oluşturur. Postmodernizm, herşeyden önce kapitalizmin gelişmesi sırasında yaşanan bir aşamadır, ama bu aşamanın tamamen yeni bir üretim ve tüketim modeline sıçrama olduğunu düşünmemek gerekir. Esasen sanayi devriminden itibaren egemen üretim ve tüketim modeli olmaya devam eden kapitalist sistem içersinde, 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan bazı değişiklikleri saptamak olanaklıdır. Bu değişimler, aynı zamanda yeni bir evreye, yani postmodernizme geçişi oluşturmak şeklinde özetlenebilir” (Yanıklar, 2006: 189 ). Modernizmde üretim ve tüketim ayrı ayrı iki alan olarak değerlendirilirken postmodernizmde üretime tüketim açısından bakmak önemlidir. Postmodernizm nasıl ki üretim ve tüketimi birbirinden farklı iki alan olarak görmezse aynı şekilde diğer keskin çizgilerle ayrılmış alanlara da aynı şekilde yaklaşır. Ürünler açısından bakıldığında da durum şu şekildedir: erkek, kadın, üretici, tüketici arasında ayrım yoktur. Erkeğe hitap eden bir ürünü kadınlar, kadınlara hitap eden bir ürünü erkekler pekala kullanabilirler. Ürünler unisextir diyebiliriz. Bu durum ürünleri benzer hale getirirken, bunu farklılaştırmak ve diğerlerinden farklılaşmak için imajlardan yararlanılabilir.

Postmodern dönemde tüketim olgusu ön plana çıkar ama bu sefer içeriği değişmiş bir şekildedir. Tüketim ürünlerinin maddi olarak tüketilmesi yerini imaj, markaların tüketildiği bir sürece bırakmıştır. Tüketim mallarının faydalılığı, işlevi sosyal konumu göstermelerine dayalı olduğu gibi tükettiğimiz artık nesne yerine göstergelerdir. Ön plana çıkan gösterge değeriyle birlikte malın kullanım değeri ikinci planda kalır. Tüketim ürününün ekonomik anlamda değeri gösterge olarak kalmaktadır. Bireyler bu şekilde sahip oldukları tüketim ürünleriyle statülerini belirtirler. “Bir zamanlar, modernizm koşulları altında sosyal hiyerarşi içindeki “yerlerini bilmek” zorunda olan insanları, postmodernizm koşullarında, böyle bir sosyal hiyerarşi içinde

düşünmekten vazgeçmekteler. Postmodernizmde “üst” sosyal statü gruplarının yaşam tarzlarını ve tüketim kalıplarını taklit etmek yerine, kendi tarzını bulma, eğlence, heyecan, işte veya oyunda sıkıntıdan kaçma, insanın kendisi ve başkaları için çekici olması gibi konular en önemli yaşam kaygıları haline geliyor ve tüketim kalıplarını etkiliyorlar” (Bocock, 1997: 87). Postmodernizmde gördüklerimiz imaj, stil, taklitler şeklindedir, içerik, anlam arka plandadır. Tüketicinin sadece tek tercihte takılı kalması söz konusu olmaz, önemli olan şey yaptığı seçimlerle sahip olacağı imajdır. Tüketici için oluşturulan aynı ürünün birbirinden farklı özelliklere sahip çeşitleri, tüketicinin içinde bulunduğu durumlara göre farklı ürün kullanmasını sağlar. Tüketici içinde bulunduğu duruma uygun ürün kullanır ve bu şekilde imaj oluşturur. Bireyin sahip olduğu sosyal sınıf, kültür istediği imaja sahip olmak istemesinin önünde engel teşkil etmez, çünkü bireyden hayatı boyunca tek imajı taşıması beklenmez. Postmodernizmin temel sloganı olan “her şey uyar”, bu durum tüketici açısından da içinde bulunduğu sosyal sınıf, kültür gözetmeksizin oluşturacağı imajla örtüşür. Bir sosyal sınıfı temsil eden bir tarzdan söz edemeyiz. Hiyerarşinin yerini eşitliğin almasıyla birlikte iç içe geçmiş bir durum söz konusudur.

Postmodernistlerin bakış açısından mekanlar ise şu şekildedir: gerçeğin yerini alan, gerçekmiş gibi olan, yeniden üretilmiş olan yerler söz konusudur. Gerçekliğin yerini taklit olanlar almıştır. Önemli olan taklit olanın gerçeğin yaşattığı hazzı vermesidir.