• Sonuç bulunamadı

PLATON VE FÂRÂBÎ'NĐN SĐYASET FELSEFELERĐNDE ERDEM

PLATON VE FÂRÂBÎ’NĐN ĐDEAL YÖNETĐMLERĐNĐN KARŞILAŞTIRILMASI

1. PLATON VE FÂRÂBÎ'NĐN SĐYASET FELSEFELERĐNDE ERDEM

Platon ve Fârâbî'nin siyaset felsefelerinin temelinde erdemli bir yönetimin kurulması düşüncesi yatmaktadır. Bu bakımdan erdem, her iki filozofta da büyük önem arz eden bir kavramdır.

Platon, “erdem” kavramını kullanımda hocası Sokrates'in “erdem bilgidir”

tanımından yola çıkmış, ancak bununla yetinmeyip erdeme yeni yorumlar getirip, bu konuyu geniş bir şekilde incelemiştir. O, erdemi tanımlarken üzerinde durduğu önemli nokta, erdemi, bedensel hazlara karşı bir duruş olarak görmesidir. Aynı şekilde, onun için bir insanı erdemli hâle getirecek bilgi, sıradan bir bilgi olmayıp, kişiyi gerçek mutluluğa götüren “Đyi ideası”nın bilgisidir.329

Dünyadaki insanları bir mağarada zincirlenmiş mahkûmlara benzeten Platon, kurtuluşu idealar dünyasına yükselişte buluyordu. Bu yüzden akıl sahibi insan, içinde yaşadığı dünyadan yönünü idealara çevirip, Đyi ideasına yaklaştığında gerçek mutluluğa ulaşabilecektir. Zincirlerden kurtulup idealara yönelen insanın temel özelliği ise erdemli olmasıdır.330

Platon, eserlerinde bilginin öğretilebildiği gibi, erdemin de öğretilebileceğini söylemekte,331 ruhtaki bilgisizliğin eğitimle iyileştirilebileceğini düşünmektedir.332 Ona göre eğitimin amacı, kişiyi erdemli bir yurttaş haline getirmektir. Fakat insanların sahip olabileceği en üstün nitelik olan erdemin kazanılması da, elde tutulması da güçtür.333

329 Platon, “Kharmides”, Diyaloglar II, çev. Tanju Gökçül, Macit Gökberk ve Ö. Naci Soykan, Remzi Yay., Đstanbul, 1999, s. 53-54.

330 Platon, Devlet, s. 613-614.

331 Platon, “Protagoras”, Diyaloglar II, çev. Tanju Gökçül, Macit Gökberk ve Ö. Naci Soykan, Remzi Yay., Đstanbul, 1999, s. 175.

332 Platon, “Sofist”, Diyaloglar II, çev. Tanju Gökçül, Macit Gökberk ve Ö. Naci Soykan, Remzi Yay., Đstanbul, 1999, s. 294.

333 Platon, “Protogoras”, Diyaloglar II, s. 157.

Platon, erdemin “bilgelik”in yanı sıra “cesaret”, “ölçülülük” ve “adalet” gibi parçalarının olduğunu, bununda ruhun üç parçasına karşılık geldiğini söyler.334 Bilgelik, ruhun düşünen akıllı parçasına; cesaret, kızan, coşan parçasına, yani tine; ölçülülük ise isteyen, arzulayan parçasına, yani iştaha karşılık gelir.335

Platon, ruhtaki en üstün parçaya ait olan bu bilgelik erdemine sahip olanların toplum içinde azınlıkta olduklarını belirtir. Bu erdemin sahipleri, devlet yönetiminde yer alan seçkin bir topluluktur. Platon'un yönetici sınıfta aradığı erdem, diğer erdemlerinde temelini oluşturan bilgeliktir.336

Platon, korku ve ürkekliği yenmek olarak gördüğü cesareti, ruh dayanıklılığı olarak tanımlar.337 Buna göre cesaret, nelerden korkulup, nelerden korkulmayacağını bildiren bir bilgi türüdür. Cesaret, toplumda bekçiler ve koruyucular sınıfında aranan bir erdemdir. Ruhlarında “tin” öğesi baskın olan kişiler, cesaretleriyle bu sınıfta yer alıp, devletin bekçiliğini üstlenmektedirler.

Platon’da ölçülük ise, isteklerimize, arzularımıza vurduğumuz bir çeşit dizgin, insanın iyi yanının kötü yanını buyruğuna alması, ona hâkim olmasıdır. Doğru yaşam, ne haz peşinde koşmak ne de acıdan kaçmak olmalı, insan bu ikisi arasında orta yolu bulmaya çalışıp, ölçülü olmalıdır. Đnsan, yaşamı boyunca her şeyde doğru ölçüyü yakalamaya çalışmalıdır. Onda ölçülülük, ruhun bedensel hazlara karşı egemenliğidir.

Platon, erdemin bir diğer parçası olarak gördüğü “adalet ve doğruluk”, diğer erdem parçalarını birleştiren bir öğedir. O, adaleti ruhun parçalarının uyum içinde çalışması olarak görmektedir. Ona göre adalet ve doğruluk, herkesin kendi işini yapmasıdır. Đnsanın özünde iyi olduğunu düşünen Platon, hocası Sokrates’i izleyerek, kimsenin isteyerek kötü ve adaletsiz olamayacağını belirtir.338

Platon, ilk başta erdemi sadece bilgelik olarak tanımlayıp devamında erdemi

“cesaret”, “ölçülülük”, “adalet ve doğruluk” şeklinde parçalara ayırsa da, o daha sonra erdemleri tek bir çatı altında yeniden birleştirir.

Platon'da olduğu gibi Fârâbî için de erdem terimi, siyaset felsefesinde önemli bir

334 Platon, “Protagoras”, Diyaloglar II, s. 142.

335 Platon, Devlet, s. 537.

336 Platon, “Protogoras”, Diyaloglar II, s. 175.

337 Platon, “Lakhes”, Diyaloglar II, çev. Tanju Gökçül, Macit Gökberk ve Ö. Naci Soykan, Remzi Yay., Đstanbul, 1999, s. 76.

338 Platon, Yasalar, s. 46.

yere sahiptir. Erdemli davranışın ortaya çıkışında Platon ile benzer şekilde aklı ön plana çıkaran Fârâbî, erdemi “iyi” ve “mutluluk” kavramlarıyla birlikte değerlendirir. Bu durumda erdemli davranışın ortaya çıkışında, öncelikle gerçek mutluluğun akıl tarafından keşfedilişi yatmaktadır. Bu amaç uğrunda aklın rehberliğinde yapılan davranışlarda erdem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca o, ölçülülük ve maddî hazların terk edilmesi gibi konularda Platon’u izlemektedir.

Fârâbî'de erdem, en belirgin olarak “orta ve ılımlı eylemler” olarak karşımıza çıkmaktadır. Ona göre güzel ahlâk, iyi davranış, ortayı bulmakla, aşırıya kaçmamakla sağlanmaktadır.339 Erdemler, biri çok aşırı, diğeri çok eksik olduğu için ölçülülük, bu iki durum arasındaki nefsin orta durum yetileridir.340

Fârâbî'nin erdem anlayışında ölçülü olma özelliğinin yanı sıra maddî hazlardan uzak duruş da vardır. Ona göre maddî zevkler çabuk yok olur, manevî zevklere ise geç ulaşılır ama uzun süre devam eder. Maddî ve manevî olarak ayırdığı hazların bir yerde zorunlu olduğunu kabul eden Fârâbî, maddî hazların insanı gerçek mutluluğu götürmeyeceğini belirtir. Özellikle güzel ahlâklı olabilmek için maddî hazlardan uzaklaşmak gerekmektedir.341

Platon'daki görünüşler dünyasından, idealar dünyasına yükseliş düşüncesi, Fârâbî'deki Ayaltı âlemden Ayüstü âleme, yani Bir'e yükselişe karşılık gelmektedir.

Erdemde yine aynı şekilde bu Bir’e yükselişte kendini göstermektedir. Onun felsefesinde, düşünce halinde bulunan (bilkuvve), henüz kendini gerçekleştirmemiş olan insan aklı, faal aklın yardımı ile eylem haline (bilfiil) geçmektedir.342

Fârâbî, erdemin insanın hem bu dünyadaki hem de ahiretteki yaşamını daha mutlu hâle getireceğini belirtir. Erdemli insan edindiği büyük güçle, hem yaşamdan hem de ölümden korkmaz.343 Platon'da olduğu gibi Fârâbî'de de erdemin kazanılması zordur.

339 Fârâbî, Kitâbü’t-Tenbih, s. 135; Aristoteles’in kişinin hayatında tutması gereken erdem yolunun bilgece bir ölçülülükten ve ılımlılıktan geçtiğini anlatan “altın orta” (itidal) terimi birçok Đslâm filozofu gibi Fârâbî’yi de derinden etkilemiştir. Buna göre, insan tüm eylemlerinde aşırılıklardan kaçınıp orta yolu izlemelidir. Örneğin, yiğitlik, bilgelik ya da alçakgönüllülük gibi erdemler, ancak ölçülü ve her bakımdan orta bir yol tutmakla insanı mutluluğa götürür. Buna göre yiğitlik, pervasızca atılganlık ile korkaklık arasında yer alan bir denge davranışında, yani iki aşırı uç arasında uygun ortayı bulmakla mümkün olur.

Bk. Vural, Đslâm Felsefesi Sözlüğü, s. 27.

340 Fârâbî, Fusulü’l-Medenî, s. 34-35.

341 Fârâbî, es-Siyasetü’l-Medeniye, s. 47.

342 Oktay, Ayşe Sıdıka, “Fârâbî’ye Göre Đyi ve Kötü Kavramları”, Bilim ve Ütopya, Đstanbul, Nisan, 2007, s. 29.

343 Fârâbî, Fusulü’l-Medenî, s. 62.

Fakat elde edilecek mutluluk açısından bakılınca, çekilen sıkıntıya değerdir.

Fârâbî de Platon gibi erdemi sınıflara ayırarak inceler. Onun sınıflamasında erdem dört türlüdür: (1) Kuramsal erdemler, (2) Düşünsel erdemler, (3) Ahlâkî erdemler, (4) Eylemsel erdemlerdir.344

Erdemlerden ilki olan kuramsal erdemler, ilk varlığa, varlığın ilkelerine ilişkin bilgilere sahip olmaktır. Bunların bir kısmı insanda doğuştan varken, bir kısmı da sonradan düşünerek, araştırılarak elde edilir.345 Mutluluğa ulaşmada ilk şart, en son amaçları, yalnızca, varlıkların ve onların içeriklerinin akılla anlaşılmasını kesinlikle sağlayan bilimlerden ibaret olan kuramsal erdemlere sahip olmaktır.346

Đkincisi olan düşünsel erdemler ise, birey ya da toplum için iyi olanı araştıran, ortaya çıkaran düşünce kuvvetidir.347 Bu düşünsel erdemler, bir erdemli amacın elde edilmesinde en yararlı şeyi keşfetme olarak da tanımlanabilir. Kötü bir amaç için en yararlı şeyi bulma ise asla düşünsel erdem olamaz. Düşünsel erdemlerin değeri ve gücü, kuramsal erdemlerin gelişmişliğine bağlıdır.

Ahlâkî erdemler ise, diğer erdemleri derecelendirerek birbirine bağlar. Buna göre düşünsel erdemler, kuramsal erdemlere, ahlâkî ve eylemsel erdemler ise kuramsal ve düşünsel erdemlere bağlıdırlar. Kuramsal ve düşünsel erdemler, eylemsel erdem ve pratik sanatların meydana gelmesi için bir sebep ve başlangıç oluştururlar.348 Dolayısıyla, insanın varlık hakkında bilgi sahibi olmadan ahlâkî amaçlar hakkında düşünmesi mümkün değildir. Đyilik ve kötülüklerin belirlenebilmesi ve erdemli niteliklerin geliştirilmesi için kuramsal ve düşünsel erdemlere gereksinim vardır.

Bununla birlikte, kuramsal erdemlerle istenilen amacın gerçekleşmesi de ahlâkî erdemlere bağlıdır.349

Fârâbî yaptığı bu dörtlü ayrımın dışındaki erdemleri, “ahlâkî erdemler” ve “aklî erdemler” olmak üzere ikiye ayırır. Ahlâkî erdemler, ölçülülük (iffet), cesaret (şecaat), cömertlik ve adalet gibi erdemlerdir. Aklî erdemler ise bilgelik, akıllılık, zekâ ve anlayış

344 Fârâbî, Tahsilü’s-Saâde, s. 153.

345 Fârâbî, Tahsilü’s-Saâde, s. 154.

346 Oktay, “Fârâbî’ye Göre Đyi ve Kötü Kavramları”, s. 31.

347 Fârâbî, Tahsilü’s-Saâde, s. 175.

348 Fârâbî, Fusulü’l-Medenî, s. 72.

349 Oktay, “Fârâbî’ye Göre Đyi ve Kötü Kavramları”, s. 31.

mükemmelliğidir.350 Fârâbî’nin yaptığı bu ayırımlarla, Platon’un erdem türleri arasındaki benzerlikler dikkat çekicidir.

Fârâbî erdemin elde edilmesinde eğitime önem vermekle birlikte, ondaki eğitim anlayışı Platon'dan farklıdır. O, eğitimden insanın daha iyi hâle getirilip, eğitim yoluyla erdemin kazandırılmasını anlıyordu. Đnsanın doğuştan bütün erdemlere sahip olamayacağını, erdemin kazanılmasında kalıtımın etkisini kabul etmekle birlikte, erdemin yerleşmesinin daha çok sonradan öğrenmeyle gerçekleşeceğini savunmaktadır.