• Sonuç bulunamadı

PLATON’DA ĐDEAL DEVLET, YÖNETĐM VE DÜZEN

Platon’a göre bir zamanlar, tanrılar dünyayı kendileri yönettiği zaman, insan tabiatının zayıflıklarını göz önünde tutarak, bugün insanların hayvanlara çobanlık ettikleri gibi, insanların başına insanüstü varlıklar, daimonlar koymuşlardı. Đnsanların mutluluğunu bu yarı tanrılar sağlardı. Masalların anlattığı bu Altın Çağ’da insanlar, masum ve mesut bir yaşam sürüyordu. Platon’a göre bu çağda insanlar yetiştirmeden, ağaçlarda meyveler ve bütün öbür bitkiler kendiliklerinden yetişiyordu. Đnsanlar çoğu zaman açık havada yaşıyorlardı. Mevsimler gayet yumuşaktı, insanların yatakları da yoktu; bol yetişen otlardan yumuşak yığınlar üzerinde yatarlardı.”185 Böylece insanlar kendilerine gerekli olan her şey ellerinin altında hazır buluyordu.

Platon’a göre bu Altın Çağ geride kalmış, Tanrı dünyayı başıboş bırakmış, artık Zeus çağında yaşanılmaktadır. Bu yüzden, başında bir Tanrı değil de, bir ölümlü bulunan her devlette yurttaşların dertlerden, kaygılardan kurtulmasına imkân yoktur. O halde bize düşen, elden geldiği kadar, tanrılar zamanındaki bu yaşamı taklit etmek, yönetimi ölümlü insanlardan ziyade, gücümüzün yettiği ölçüde ölümsüz kılabileceğimiz kanunlara vermek, bireysel ve toplumsal yaşamda da, evlerimiz gibi devletimizi de, bu prensibe göre yönetmek olacaktır.

Platon’da kanunsuz ideal devlet, tanrılara özgü bir şey olup, birinci sıradan bir devlettir. O halde, şimdi, birliği gerçekleştirmede ikinci sırada gelen gerçek devleti kurarken, birinciye sıkıca bağlı kalarak elden geldiği kadar ona benzeyen birini aramalıyız. Bu devlet, ilelebet yaşamaya en çok yaklaşan bir devlettir.”186

Platon’a göre ideal devlet, iyi devletler arasında, birinci sırayı tutan, mutlak iyi, model devlettir. Fakat insan tabiatı böyle bir devlet gerçekleştirmeye elverişli olmadığı gibi, gerçekleştirse bile, devam ettirecek güçte değildir. O halde yapılacak şey, bu modele bakarak insanlar için iyi bir devlet kurmanın yolunu aramaktır. Bunun için de ilk olarak mevcut devletlere bir göz atmak, iyi ve kötü yanlarını incelemek, yapılarını ve gelişme şekillerini gözden geçirmek gerekir.187

Buna göre, Girit ve Lakedomonya yönetimi, oligarşi, demokrasi ve tiranlık şeklindeki ideal olmayan yönetim şekilleri, ideal yönetimle yakınlık ve uzaklıklarına,

185 Eflâtun, Devlet Adamı, s. 272.

186 Karasan, Eflâtun’un Devlet Görüşü, s. 59-61.

187 Karasan, Eflâtun’un Devlet Görüşü, s. 61.

iyilik ve kötülük derecelerine göre, birbiri ardınca gelen dört sıra teşkil eder.188 Bu da rastlantı eseri değildir. Çünkü “yönetim şekilleri, masallardaki gibi meşe veya kaya kovuğundan değil, yurttaşların ahlâk ve adetlerinden doğar.”189 Dolayısıyla devlet şekilleri, iyiden kötüye doğru bir sıra takip etmektedir.190

Platon’da kanunlara bağlı kalan monarşi, altı devletin içerisinde en iyisidir.

Kanun olmadığı yerde, yaşam zor ve sorunludur. Az sayıda kimsenin yönetimine gelince, az, birle büyük sayı arasında orta sayı olduğuna göre, önceki iki yönetim biçimi arasında orta bir yol olarak bakmak gerekir. Sonra, kalabalığın yönetimi de, ayrı ayrı her birbirinden zayıftır. Ötekilerle ölçülünce görülür ki, ne iyilikte ne de kötülükte büyük bir gücü vardır. Çünkü güç, çok fazla kişi arasında paylaşılmıştır. Bunun için, bu devletler kanunlara bağlı oldukları zaman, en kötüsü bu sonuncusudur, ama kanunları çiğnerlerse, o zaman da en iyisi odur; böylece hepsi kanunsuz, düzensiz olduğu zaman demokrasi ile yaşamak iyidir. Çünkü demokrasi, kanunu hâkim kılmaktan ziyade, kanunsuzluğu önleyen bir rejimdir. Rejimin temeli özgürlük olduğuna göre, kanunlara uymak birçoklarına zor gelse de, kanunu çiğnemek de tepkisiz kalamaz.191

O halde görüyoruz ki, Platon’da mevcut iyi yönetimlerin en iyisi monarşi, kötü yönetimlerin en iyisi de demokrasidir. Devlette kötülükten kaçarak mümkün olduğu kadar iyi bir anayasa vermek istiyorsak, bu ikisinin doğru bir ölçüye göre birleşmesinden elde edilecek doğru bir ortalama, insanlar için en iyi devletin kurulmasını mümkün kılabilir.192

Platon'un, düzen sorunu üzerine düşünmeye, içinde yaşamakta olduğu toplumun ve sitenin düzeninden yana kaygılanmakla başladığı, sitenin düzenini sağlama işinin, onun felsefî çabasının amacı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Platon, ilk düşünsel kaygılarının, sitenin düzenini sağlamaya yöneldiğini açıkça ifade etmiş, Symposium'da ise sitedeki adaleti, insan doğurganlığının ve aklının en yüce eseri olarak göstermiştir.193

Buna karşılık Platon, arzu ettiği ideal site düzeninin, toplumsal ve siyasal sorunları, yine toplumsal ve siyasal nitelikli tedbirlerle aşmaya yönelen tutum olan

188 Platon, Devlet, s. 647.

189 Platon, Devlet, s. 646.

190 Karasan, Eflâtun’un Devlet Görüşü, s. 62.

191 Karasan, Eflâtun’un Devlet Görüşü, s. 69.

192 Karasan, Eflâtun’un Devlet Görüşü, s. 70.

193 Platon, Symposium, s. 209.

klasik tarzda reformlarla gerçekleştirilemeyeceğini, bunun, ancak olağanüstü bir reform ile mümkün olabileceğini görmüştür. Devlet’te geçen, Gyges'in yüzüğü mitosu, bireylerin ruhlarında ahlâkî bir düzen kurulmadan, sitede herhangi bir siyasal düzenin gerçekleştirilemeyeceği kabulüne dayanır.194 Platon, sitenin siyasal düzenini, ruhun ahlâkî eğitimine ve düzenine dayandırarak açıklamaktadır.

Plâtoncu düzen anlayışında ruhun ve aklın düzeninin, varlığın düzenine uygun biçimde düzenlenmesi amaçlanır. Bu amaç, onun bilgi ve eğitim anlayışının temelidir.

Ancak bu durum ideaların, özellikle de En Yüce Đyi'nin temaşasıyla mümkündür.

Plâtoncu düzen anlayışı, ruhun düzeninin site için bir model oluşturması düşüncesi ile tamamlanmış; ruhun ahlâkî düzeni, sitede ahlâkın, yani "iyi", "doğru-adil"

ve "güzel" denen değerlerin gerçekleştirilebilmesi için bir gerek şart olarak konmuştur.

Platon’un ideal sitesinin tüm öğeleri, ruhun öğeleriyle ilişkilendirilmiş ve sitenin bütünü de, sağlıklı ve ahlâklı bir insan bireyine benzetilmiştir. Böylece Plâtoncu düzen, varlığın ontolojik düzeninden, insan ruhunun ahlâkî düzenine, oradan da toplumun ve sitenin siyasal düzenine geçen üç aşamalı bir görünüm arz eder.195 Platon, bu üç aşamalı düzen anlayışını, âlemin bütününe ilişkin, genel bir düşünceyle bütünlemiş, âlemde de, sitedekine ve insan ruhundakine benzer bir düzen olduğunu savunmuştur. Böyle bir sitede düzeni kurmak, aklın hükümranlığını kurmaktır. Akıl insan ruhunda, sitede

"filozof-kral", âlemde ise tanrısallığın aklî etkinliğini ifade eden Demiourgos biçiminde ortaya çıkmaktadır.

194 Efsaneye göre Lidya kralının emrinde bir çoban olan Gyges, bir gün bir deprem çukurunda dev, tunçtan bir at bulur. Eğilip atın içine baktığında atın yarılmış karnından bir el dışarı uzanmaktadır. Gyges, bu elin parmaklarında fark ettiği yüzüğü alır. Sonra yüzüğü avucunun içine gelecek şekilde çevirdiğinde görünmez olduğunu fark eder. Tabiatüstü güçlere sahip bir yüzük sayesinde bu şekilde kralın karısı ile anlaşır, kralı öldürür ve M.Ö. 685 yılında tahta geçer. Bk. Platon, Devlet, s. 438; Efsanedeki ana fikir insanların, görülmeyeceğini bildikleri anlarda suç işleyebilecekleridir. Nasıl ki çoban Gyges, kral olmayı aklından bile geçiremezken bulduğu yüzüğün marifetiyle kralı öldürüp, yerine geçebiliyorsa insanoğlu da görülmeyeceğini bildiği an suç işler. Bk. Hebbel, G. Friedrich., Gyges ve Yüzüğü, çev. Sabahattin Ali, Maarif Vekaleti Yay., Đstanbul, 1944.

195 Uslu, Platon’da Düzen Sorunu, s. 219.

ĐKĐNCĐ BÖLÜM