• Sonuç bulunamadı

FÂRÂBÎ’DE SĐYASET VE ĐDEAL YÖNETĐM

FÂRÂBÎ’NĐN SĐYASET FELSEFESĐNDE ĐDEAL YÖNETĐM

4. FÂRÂBÎ’DE SĐYASET VE ĐDEAL YÖNETĐM

Fârâbî, siyaset kelimesini "ilmü'l-medenî”, “ilmü'l-insan”, “es-sınaâtü'l-medeniyye" gibi tabirlerle; siyaset felsefesini ise felsefetü'l-“es-sınaâtü'l-medeniyye" ve "el-felsefetü's-siyasiyye" gibi tabirlerle ifade eder. Bununla birlikte onun anlayışında, siyaset felsefesi ile siyaset bilimi arasında çok büyük bir fark görülmemektedir.241

Fârâbî, bilimleri sınıfladığı Đhsâü'l-Ulûm’de siyaset bilimini, “istemli eylemlerle, yaşam tarzlarının çeşitlerini, bu uygulamalar ve yaşam tarzlarının kendilerinden doğduğu yetiler, huylar, karakterler ve özelliklerini, onların kendileri için yapılmış olduğu amaçları, onların insanda nasıl var olmaları gerektiğini ve koruma yollarını araştıran bilimdir” şeklinde tanımlamaktadır.242

Fârâbî, Tahsîlü's-Saâde isimli eserinde ise siyaset bilimini, "insanın elde etmesi gereken mükemmelliğin nasıl olduğunu, bu mükemmelliği elde etmesini

238 Fârâbî, “Fârâbî’nin Kitâbu’l-Mille Adlı Eserinin Takdim ve Çevirisi”, s. 247.

239 Fârâbî, el-Medinetü’l-Fâzıla (Đdeal Devlet), s. 79.

240 Fârâbî, el-Medinetü’l-Fâzıla (Đdeal Devlet), s. 36.

241 Fârâbî, Kitâbü’t-Tenbih, çev. Hilmi Ziya Ülken ve Kıvamettin Burslan, Kanaat Kitabevi, Đstanbul, 1940, s. 20.

242 Fârâbî, Đlimlerin Sayımı, çev. Ahmet Arslan, Vadi Yay., Ankara, 1999, s. 93.

sağlayacak ve insanın bu mükemmelliğe ulaşmasına engel olan şeylerin neler olduğunu bildiren bilim" şeklinde tanımlar. Yine onda siyaset bilimi, şehir insanlarının her birinin, şehirle birlikte, özel tabiî yaradılışlarının mümkün kıldığı ölçüde mutluluğu elde etmesini sağlayan şeylerin bilimidir.243 Görüldüğü gibi Fârâbî, mutluluğun elde edilmesini siyaset bilimine bağlamaktadır. Dolayısıyla siyaset bilimi, gerçekten mutluluk olan şeylerle, öyle olmadıkları halde mutluluk vereceği zannedilen şeyleri ortaya koyar.

Siyaset bilimi, erdemli şehrin aynı durumda kalması ve değişmemesi için gerekli koşulları belirtir. Erdemli şehir ve başkanların davranışlarının cahil davranışlara ve yetilere dönüşmesi tehlikesini doğuran sebeplerin ve yönlerin hangileri olduklarını bildirir. Onlardan cahil şehre dönüşmüş olanların eski hallerine döndürülmeleri için alınması gerekli tedbir ve çareleri sayar. Yöneticinin belirlenmesinde gerekli tabii şartlar ve durumları ortaya koyar.244 Bu nedenle, Fârâbî’nin sisteminde metafizik, ahlâk ve siyaset kesin olarak bir bütünlük arz eder. Tanrı’nın bütün âlemi yönetmesiyle, devlet başkanının ülkesini yönetmesi, ruhun da insanın varlık bütünlüğünü yönetmesi arasındaki benzerliği siyasetten daha iyi ifade edebilecek başka bir kavram yoktur. Bu anlayışla olmalıdır ki Fârâbî, Đhsâu’l-Ulüm’da bilimleri sınıflarken ahlâkı, siyaset biliminin bir kolu olarak göstermiştir.

Fârâbî’ye göre devlet, ahlâkın ve gerçek mutluluğun ortaya çıkması için zorunlu bir organizmadır. Đnsan topluluklarının bir arada yaşamalarında, “mutluluk” ve “adalet”

en önemli ilke olmuştur. Bu ilkelerin gerçekleşebilmesi içinde güçlü bir kuruma gereksinim duyulmuş ve bu amaçla devletler meydana getirilmiştir.

Erdemli şehir (el-medinetü’l-fâzıla) ise, şehir halkının “en yüksek mutluluk” ve

“son yetkinlik”e (sa'âdetü'l-kusvâ) erişmek için aralarında yardımlaştıkları şehirdir.245 Fârâbî siyaseti, gerçek mutluluğun elde edilmesi ve yaşatılması yanında mutluluktan pay alıp verilmesi üzerine kurmuştur. Fârâbî’nin erdemli şehrinde, her birey kendisine

243 Fârâbî, Tahsîlü's-Saâde (Mutluluğun Kazanılması), çev. Ahmet Arslan, Vadi Yay., Ankara, 1999, s. 65.

244 Fârâbî, Đhsâü'l-Ulûm, s. 65.

245 Mutluluk problemi, felsefenin en önemli ve kadim problemlerinden birisi olagelmiştir. Đslâm düşünürlerinin Sa'âdetü'l-Kusvâ dedikleri “en yüksek iyi” ve genel anlamda “mutluluk” sorunu, Batı felsefesinde özellikle Kant’ın Pratik Aklın Eleştirisi ve Yargı Gücünün Eleştirisi de başta olmak üzere çağdaş felsefede de başta gelen problem alanlarından biri olma özelliğini korumaktadır. Bununla birlikte bu alanda en özgün görüşleri sunanların başında Fârâbî gelmektedir. Bk. Fârâbî, el-Medinetü’l-Fâzıla (Đdeal Devlet), s. 118.

gerçek mutluluğu amaç edinmiştir. Buradaki insanlar, gerçek mutluluktan kendi yetenekleri derecesinde yararlanırlar. Bu mutluluğa yararlandıkları ölçüde de topluma katkıda bulunurlar.246 Erdemli şehir, bütün organları tam ve sağlıklı bir bedene benzeyen şehirdir.247 Ona göre âlemdeki varlıklar, şehirde yaşayan yurttaşlar, bedendeki organlar ve nefsin güçleri arasında bir uyum ve ahenk bulunmaktadır.

Fârâbî, es-Siyâsetü’l-Medeniyye’de toplulukları büyüklüklerine göre belli bir sınıflamaya tâbî tutmuştur. O, insan toplulukları önce “tam gelişmiş” ve “az gelişmiş”

olmak üzere ikiye ayırır. Tam gelişmiş olan topluluklar küçük (şehir), orta (devlet) ve büyük (birleşik devletler) olmak üzere üç gruba ayırır. Az gelişmiş topluluklar da aile, sokak, mahalle ve köy olmak üzere dörde ayrılmaktadır.248 Bu üç toplum modeli de mükemmel topluluklardır. Bu yüzden şehir, mükemmelliğin ilk derecesini gösterir.

Yine aynı şekilde erdemli toplumlarda, “büyük topluluklar”, “orta topluluklar” ve

“küçük topluluklar” olmak üzere üç çeşittir. Büyük toplum, yerkürenin oturulabilir tüm bölgelerinde bütün milletlerin bir arada bulunmasıyla; orta toplum, dünyada tek bir milletin bir araya gelmesiyle; küçük toplum herhangi bir milletin yerleştiği bölgede tek bir şehir halkının bir araya gelmesiyle oluşur. Bu üçü, yetkin toplulukları oluşturur.

Buradan hareketle, toplumsal yapıların oluşumunun, önce basit birliktelik süreçleriyle başlayıp daha sonra derece derece küçük ve ardından da büyük şehirlere doğru bir gelişim süreci izlemektedir. Nitekim şehir, yetkinlik sıralamasından ilkini temsil eder.249

Fârâbî’nin bu sınıflaması hakkında üç farklı yorum yapılmıştır. Bunlardan ilki, Fârâbî’nin daha büyük toplulukları değil de bizzat şehri vurgulaması, Abbasi hilafetinin kötü durumunu ve siyasal çözülmeyi yansıttığıdır. Đkincisi, şehir devletini siyasal birim olarak gördüklerinden Platon ve Aristoteles’in görüşlerini yansıttığıdır. Üçüncü ise, Fârâbî’nin erdemli şehriyle, şehir devletini değil, daha sonra Đbn Haldun’un “umran”

şeklinde açıkladığı medeniyeti kastettiği yorumudur.

Fârâbî’nin erdemli şehrinin temel özellikleri, “en yüksek ilkelere sahip erdemli siyaset”, “iyi ve özgür bir hiyerarşiye sahip siyasal düzen”, “gerçek mutluluğa ulaşmak için yardımlaşma”, “kanun egemenliği”, “süreklilik ve kararlılık”, “Đlk-Başkan’ın

246 Fârâbî, es-Siyasetü’l-Medeniyye, s. 50-53; ayrıca bk. Aydın, Mehmet, “Fârâbî’nin Siyasî Düşüncesinde Saadet Kavramı”, AÜĐF Dergisi, Cilt: XII, Ankara, 1964, s. 303-315.

247 Fârâbî, el-Medinetü’l-Fâzıla (Đdeal Devlet), s. 122.

248 Kaya, Mahmut, “Fârâbî”, DĐA, Cilt: 12, TDV Yay., Đstanbul, 1995, s. 154.

249 Fârâbî, el-Medînetü’l-Fâzıla (Đdeal Devlet), s. 100; ayrıca bk. Nejjar, Fauzi M., “Al-Farabi on Political Science”, Muslim World, Sayı: 48, Michigan, 1958, s. 94-103.

Reîsü’l-evvel) amacını gütme”dir. Bu ilkeler, birbirlerini tamamlayan ve erdemli şehrin devamını sağlayan ilkeler olarak gözükür.

Erdemli insan, erdemli toplum meydana getirir. Erdemli toplum, erdemli siyasal düzeni oluşturur. Erdemli siyasal düzen de erdemli şehri meydana getirir. Değişik sebeplerle dağılan, şehirleri olmayan, bağımsızlığını yitirmiş veya erdemli olmayan şehirlerden kendi seçimleri veya zorla yaşamaya mecbur kalmış insanlara Fârâbî,

“erdemli taşralılar” demektir. Erdemli taşralılar kendi şehirlerini kurana kadar veya herhangi bir erdemli şehre göç edene kadar o şehirde “erdemli taşralılar” olarak yaşarlar.250

Fârâbî erdemli şehrin yönetimini üstlenecekleri “Filozof”, “Đlk-Başkan”,

“Melik” ve “Đmam” gibi değişik isimlerle, fakat çoğunlukla aynı anlamda nitelemektedir.251