• Sonuç bulunamadı

I. 2.2.2.8.Petrol Fiyatlarının Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi

I.4. Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomik Göstergeleri ve Hisse Senedi Piyasalarının

I.4.2. Gelişmekte Olan Ülkelerin Hisse Senedi Piyasalarının Gelişim Seviyes

I.4.2.5. Piyasa Yoğunluğu

Piyasa yoğunluğu, piyasa kapitalizasyonu ya da işlem hacmi en büyük olan hisse senetlerinin toplam piyasa kapitalizasyonu ya da toplam işlem hacmindeki payını ifade etmektedir. Piyasa yoğunluğu, piyasadaki az sayıda en büyük şirketlerin piyasaya ne ölçüde hakim olduğunu göstermektedir. Piyasa yoğunluğunun yüksek olması, piyasa değeri ya da işlem hacmi yüksek olan birkaç şirketin borsadaki Pazar hacminin büyük bir kısmını elinde bulundurduğu anlamına gelmektedir.

Piyasa yoğunluğunun çok yüksek olması borsaların işlem maliyetlerini ve likiditesini olumsuz etkileyebileceğinden dolayı istenmeyen bir durumdur. Bu durum yatırımcıların piyasa yoğunluğu ve likiditesine göre portföylerini çeşitlendirmelerini engellemektedir (Hakim, Junejo ve Rohra, 2009: 2348). Piyasa yoğunluğunun gelişmekte olan piyasalarda nispeten daha yüksek olduğu ifade edilebilir.

Tablo 17’de ilgili ülkelerin hisse senedi piyasalarında işlem gören 10 en büyük hisse senedinin piyasa kapitalizasyonunun ve işlem hacminin toplam piyasa kapitalizasyonu ve işlem hacmi içindeki paylarının (piyasa yoğunlukları) 2016 yılı sonu itibariyle dünya sıralaması sunulmuştur.

48

Tablo 17. Piyasa Yoğunluğu Bakımından Dünya Hisse Senedi Piyasaları Sıralaması

Sıra Ülke 10 En Büyük Şirketin Piyasa Kapitalizasyonunda ki Payı (%) (2016 S onu)

Ülke 10 En Büyük Şirketin İşlem Hacmindeki Payı (%) (2016 Sonu) 1 Japonya 84.37 Çin 93.81 2 Çin 80.74 ABD 88.43 3 Güney Afrika 79.46 Japonya 87.17

4 ABD 76.60 Güney Kore 87.00

5 Hindistan 74.54 Hindistan 79.78

6 Singapur 73.47 Hong Kong 74.58

7 Tayvan 70.54 Kanada 74.54

8 Kanada 68.46 Tayvan 73.71

9 Güney Kore 67.16 Sri Lanka 70.91

10 Tayland 66.25 Avustralya 68.89

11 Hong Kong 65.59 Tayland 68.65

12 Malezya 64.58 Malezya 63.86

13 Sri Lanka 62.95 Güney

Afrika 61.98 14 Türkiye 60.47 Ürdün 61.97 15 Filipinler 59.23 Brezilya 60.24 16 Avustralya 59.20 Endonezya 59.06 17 Brezilya 56.38 Suudi Arabistan 58.42 18 Şili 55.68 Singapur 58.02 19 Yeni Zelanda 54.12 Filipinler 55.34 20 Endonezya 52.49 Şili 48.74

21 İsrail 49.75 İsrail 48.36

22 Mısır 48.96 Meksika 46.78

23 Meksika 45.93 Yeni Zelanda 43.97

24 Umman 44.90 Katar 43.13 25 Peru 44.08 Mısır 41.91 26 Suudi Arabistan 42.66 Türkiye 41.44 27 Arjantin 42.59 Umman 40.96 28 Rusya 40.27 Kolombiya 38.48 29 Yunanistan 37.26 Norveç 37.27

49

Kaynak: The Global Economy, www.theglobaleconomy.com (25.02.2019).

Tablo 17‘den anlaşılacağı üzere seçilmiş gelişen ülkeler piyasa yoğunluğu bakımından da gelişmiş ülkelerin arasında yer almaktadır.

Tablo 18. Piyasa Yoğunluğu Bakımından Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasaları

Piyasa Yoğunluğu En Büyük 10 Şirketin Piyasa

Kapitalizasyonundaki Payı (%) (2017 S onu)

En Büyük 10 Şirketin İşlem Hacmindeki Payı (%) (2017 S onu)

Seçilen Ülkeler ve Hisse Senedi Piyasaları Brezilya-BOVES PA 57 46 Rusya-MICEX 63 68.7 Hindistan-BOMBAY 24 16 Çin-SHANGAI 6.9 9.0 Güney Afrika-JSE 49.9 50.2 Meksika-IPC 41 50 Malezya-KLCI 34 33 Tayland-S ET 36.5 26.8 Şili-IPSA 45 51 Endonezya-IS E 48 41 Türkiye-BIST 40.1 45.6

Kaynak: World Federation of Exchanges, 2017 Annual Statics Erişim Tarihi:

19.05.2018.

2017 yılı sonu itibariyle seçilen gelişmekte olan piyasalar arasında gerek piyasa kapitalizasyonu gerekse işlem hacmi açısından piyasa yoğunluğu en fazla olan piyasa Rusya MICEX Borsası; piyasa yoğunluğu en düşük olan piyasa ise Çin SHANGAI Borsası’dır.

Hisse senedi piyasaları ile ilgili tüm gelişmişlik düzeyi göstergeleri seçilen ülkelerin göstergelerinin gelişmekte olan ülkeler arasında en üst düzeylerde olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla seçilen ülkelerin üst düzey gelişmekte olan ülke oldukları ifade edilebilir. İncelenecek olan ülkelerin altın ve petrol piyasalarındaki konumlarına ise ikinci bölümde yer verilecektir.

50

II. BÖLÜM

ALTIN VE PETROL PİYASALARI

Tarih boyunca para kadar değer gören kıymetli madenler günümüzde daha çok endüstriyel ve yatırım amaçlı kullanılmaktadır. Bilinen en önemli kıymetli metaller altın, gümüş, platin ve paladyumdur. Altın, barındırdığı fiziksel ve kimyasal özellikleri, geçmişten günümüze üstlendiği roller ve değeri bakımından tarih boyunca en kıymetli metal olma özelliğini sürdürmüştür.

Altın işlenmesi en kolay, yoğun, iletken, tahribatsız ve parlak metallerden biridir. Bu eşsiz özellikler neredeyse her uygarlıkta insanlık tarihi için altını çekici bir nesne haline getirmiştir. Altının, finansal piyasaların ve paranın uzun ve iç içe geçmiş tarihi, altının yatırımlarda ve dolayısıyla ekonomide sürekli ön plana çıkmasına neden olmuştur.

Altının ekonomik sistemdeki yerini açıklamaya yönelik başlıca finansal özellikleri şu şekilde sıralanabilmektedir:

 Değer standardı olması

 Oldukça likit ama kıt bir varlık olması

 Belirsizlik zamanlarında güvenli bir liman olması

 Risk çeşitlendiricisi olması

 İnelastik arz yapısına sahip olması

 Rezerv aracı olması

Altın, değer standardı olması özelliği yani değerini koruma yeteneğinden dolayı tarih boyunca ekonominin ve uluslararası para sisteminin temelini oluşturmuş, alternatif yatırım ve depolama aracı olarak uluslararası finansal sistemde önemini korumuştur. ABD doları da dahil olmak üzere fiyat (mal) para birimleri altın karşısında değer kaybetmeye eğilimlidir. Altının likiditesinin yüksek olması finansal sistemdeki etkinliğinin önemli bir sebebiyken kıt bir varlık olması dolayısıyla üretim

51

hacminin sınırlı olması da altını değerli kılan bir diğer ekonomik özelliktir. Dünyanın sadece belirli bölge ve ülkelerinde sınırlı miktarda altın madeni üretilmektedir. Altın karşı taraf riski taşımadığından dolayı yatırım portföyünde önemli bir rol oynamaktadır. Altın piyasanın sıkıntılı olduğu zamanlarda kayıpları azaltmak için bir çeşitleyici görevi görmektedir öyle ki altın en etkili çeşitlendiricilerden biridir. Enflasyon ve kur riskine karşı koruyucu olarak kullanılabilmektedir. Altın diğer büyük finansal varlıklara kıyasla rekabetçi getiri sağlamaktadır. Altın aşağı yönlü koruma ve olumlu performans sunmaktadır. Tüm bu faktörler portföyde altın bulundurmanın, riske göre ayarlanmış getirileri artırabileceği anlamına gelmektedir.

Altın arzı uluslararası piyasalardaki altın fiyat değişikliklerine kısa vadede cevap verememekte ancak uzun vadede etkilenmektedir. Dolayısıyla altın arzı fiyat değişikliklerine karşı inelastiktir. Sadece bu özelliği bile altını diğer birçok madenden farklı kılmaktadır. 19. Yüzyıla kadar altın standardı döneminde para olarak kullanılmakta olan altın, 20. Yüzyıl ortalarında uygulanmaya başlanan altın kambiyo sisteminde dünya merkez bankalarının önemli rezerv araçlarından biri olmuştur. Altın dünya çapında birçok ülkede rezerv aracı olarak kullanılmaya devam etmektedir (O’Connor, Lucey, Batten ve Baur, 2015: 187 ; Erdem, 2017: 32-33).

Yüksek volatilite ve yayılma etkisi yatırımcıların hisse senedi piyasalarındaki artan riski ortadan kaldırabilmek için portföylerinde alternatif yatırımları dikkate almalarına neden olmuştur. Böylece altın, gümüş, platin ve paladyum gibi önemli kıymetli metaller portföy çeşitlendirmesi için kullanılabilir finansal varlıklar haline gelmiştir. Hisse senedi piyasaları herhangi bir sebeple istikrarsız bir dönemden geçtiğinde ya da küresel ekonomik belirsizlikler oluştuğunda bu kıymetli metallerin değerleri diğer finansal varlıklardan daha istikrarlı kabul edildiğinden dolayı birçok yatırımcı kıymetli metallere yatırımı güvenli liman olarak görmektedir. Bunun yanı sıra kıymetli metallerin yatırım aracı olarak tercih edilmesinin bir diğer sebebi de hisse senedi piyasaları ile aralarında zayıf korelasyon olması nedeniyle finansal riskten korunma kapasiteleridir. Finansal sistemdeki belirsizlikler ve hızlı değişim zamanlarında, dünya çapındaki uluslar, yatırımcılar ve hane halkları, altının eşsiz özelliklerini kullanarak finansal geleceklerini korumaya çalışmaktadır.

52

2008-2009 küresel finansal krizinden sonra özellikle güvenli bölgelere yönelme ihtiyacıyla birlikte emtia piyasasında artan finansallaşma sonucunda yatırım aracı olarak kıymetli metallere yönelik farkındalık artmıştır. Emtia piyasalarında diğer kıymetli metallerle birlikte altın, güvenli varlık ve değer deposu olarak kullanılmıştır. Son zamanlarda emtia piyasalarındaki yatırım fırsatları, borsa yatırım fonlarının (ETF) kullanımından kaynaklanmıştır. Borsa yatırım fonlarının ortaya çıkması ile birlikte altın ve gümüş için yatırımcı talebi teşvik edilmiş, cazip birer yatırım aracı haline gelmişlerdir. Emtia piyasalarına yatırım eğiliminin artmasıyla araştırmacıların odak noktası özellikle petrol piyasaları olmak üzere emtialar arasındaki ilişkilere doğru kaymıştır (Vigne, Lucey, O'Connor ve Yarovaya, 2017: 294 ; Charles, Darne ve Kim, 2015: 284). Altın zaman içinde uluslararası ödemeler sisteminde parasal önemini kaybetse de, finansal piyasaların gelişmesiyle yatırım aracı olarak kullanımı kısmen azalsa da; güvenli bir alternatif yatırım aracı olarak değerlendirilmeye ve merkez bankalarının rezervlerinin büyük kısmını oluşturmaya devam etmektedir.

Petrolün dünyada önde gelen enerji kaynaklarından olması, dünyada ticareti en fazla yapılan yatırım araçlarından olması, petrol ve türev ürünlerinin sanayi sektöründe kullanılan önemli bir hammadde olması gibi özelliklerinden dolayı petrol, ulusal ve küresel ekonomide stratejik bir konuma sahiptir.

Jeopolitik önemi azımsanamayacak kadar fazla olan petrolün ekonomilere etkisi değerlendirilirken ülkelerin petrol üreticisi ya da tüketicisi olmasının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Petrol, ulusal ve küresel ekonomi için öncü göstergelerden biri olarak değerlendirilmektedir. Nitekim petrol fiyatlarındaki aşırı oynaklıklar ekonomileri etkileyebilmektedir. Petrol fiyatlarındaki volatilite ne kadar fazla ve uzun süre etkisini sürdürürse bunun ekonomiye etkisi de o denli fazla olabilmektedir. Petrol fiyatları ile ekonomik büyüme arasında negatif ilişki olduğu ifade edilebilmektedir.

53