• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. FÂTIR SÛRESİNİN TAHLİLİ

2.18. Peygamberi Tekzib Edenler ve Akıbetleri

347 Celal Yıldırım, age, X/5002. 348 Mevdûdî, age, 497.

112

Bundan önceki âyetlerde Allah Teâlâ her topluluğa pegamber gönderdiğini, bunları da uyarma ve müjdeleme usulüyle görevlendirdiğini beyan buyurmuştur. Sonuç itibariyle bütün peygamberler halkı tarafından hüsnü kabul görmemiş, inkâr ve yalanlama ile karşı karşıya kalmışlardı. Zira insanoğlu fıtratı gereği, yeni şeylere çabuk uyum sağlayıp adapte olamamaktadır. Özellikle de bu fıtratlar tefessüh edip bozulmuşlarsa, kendilerine aykırı geleceği için, hakkı özümseyip kabul etmeyeceklerdir. Bazı topluluklar peygamberlerini kabul etmemekle kalmamış, onları öldürmüşlerdir. Böylece Nahl suresinin şu âyetinde olduğu gibi kendi kötü akıbetlerini hazırlamışlardır: Andolsun, biz her ümmete: “Allah'a kulluk edin ve tâğuttan kaçının” diye bir elçi gönderdik. Onlardan kimine Allah hidayet etti, kimine de sapıklık gerekli oldu. İşte yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu nasıl olmuş. (Nahl, 16/36)

“Eğer seni yalancı sayarlarsa, üzülme. Bu yeni bir şey değil. Onlardan öncekiler de gerçeği yalan saymışlardı. Resulleri onlara parlak deliller, kitaplar ve özellikle aydınlatıcı bir kitapla gelmişlerdi. Sonra da Beni inkâr edenleri tutup cezaya çarptırdım. Benim reddedişim nasıl olurmuş, görsünler bakalım!” (Fatır, 35/25-26)

Zemahşerî 25. âyetteki (beyyinat) kelimesi için, Peygamberliğin sıhhatinin delilleri, yani mucizelerdir, der.350 Kutub ise bu kelimeyi, sayıca çok olan değişik türden deliller olarak ifade eder. Müşriklerin istedikleri ya da peygamberlerin meydan okuma amacı ile ortaya koydukları mucizeler de bu kavramın kapsamına girer.351

Âyetteki (zubur) kelimesi, sahifeler demektir. İbrahim (as)’ın sayfaları gibi.352 Yine “zubur” kelimesi çeşitli öğütler, yönlendirmeler, yükümlülükler ve direktifler içeren kitaplaşmamış kutsal sayfalar anlamına da gelir.353

Mevdûdî, sayfalar (suhuf) ile kitaplar (kütüb) arasındaki farkı şöyle ifade eder: Sayfalar ahlâki kaideler ve nasihatler ihtiva ederken, kitaplar bütün bir şeriat vaz ederler.354

350 Zemahşerî, age, III/306. 351Kutub, age, VI/695. 352 Zemahşerî, age, III/306. 353 Kutub, age, VI/695. 354 Mevdûdî, age, 497.

113

Zemahşerî âyetteki (el-kitabü’l münir) kavramını, Tevrat, İncil, Zebur olarak izah eder.355

Âyet-i kerîmenin son kelimesi olan (nekîr), ret, kabul etmeme, iğrenç, menfur, nefret uyandırıcı, kabul edilemez, şiddetli şekilde inkâr etme anlamında isimdir. Aynı zamanda kötülükleri yazan meleğe de verilen addır.356

İbn Âşur ise bu kelimenin burada, şiddetli azaptan kinaye olarak geldiğini, çünkü inkârın, inkâr edene cezayı gerektirdiğini ifade eder.357

Allah Teâlâ bu âyet-i kerimelerde Resulullah’ı teselli etmekte, kavminin kendisini yalanlamasına karşı Resulullah’ın maneviyatını yükseltmektedir. Zira hakka karşı çıkmak eskiden beri süregelen bir davranıştır ve hakka karşı çıkanların cezalandırılması da Allah’ın bir kanunudur.358

Yani, “Sen, onlara, beyyine, açık delil ve kitabı getirdin. Ama onlar seni yalanlayıp sana eziyette bulundular. Senden başkaları da onlara aynısını getirmiş, onlar da onlara, bunların sana yaptığı şeyi yapmışlardır. Ancak onlar, bu yalanlanmalarına sabredip direnmişlerdir.”359

Peygamberlerin getirip tebliğe çalıştıkları ilâhî hakikatler, nefsin birçok eğilimlerine ters gelir; fakat ruh ile uyum sağlar özelliktedir. O bakımdan kötülükleri çokça telkin ve tavsiye eden nefis, hürriyetinin kısılmasına, arzularının yerine getirilmeden bırakılmasına tahammül edemeyeceğinden, bütün hıncıyla peygamberin karşısına çıkılmasını emreder ve onu yalanlamayı telkine çalışır.360

Kavmini hidayete davette, hemen hemen bütün peygamberler inkârla karşılaşmışlardır. Burada belki akıllara, acaba kavimlerin inkârlarında peygamberlerin bir etkisi varmıdır? Diye bir soru akla gelebilir. Ancak bunun böyle olmadığını Seyid Kutub şöyle izah eder: Eğer Peygamber, hemşerilerinin yalanlayıcı reaksiyonu ile karşılaştı ise, bu tepki toplumların peygamberlerin çağrılarını karşılama biçimlerinin değişmez özelliğini

355 Zemahşerî, age, III/307.

356 Serdar Mutçalı, el-Mucemu’l-Arabiyyü’l-Hadis (Dağarcık), Dağarcık Yayınları, İstanbul: Sirkeci, 1995, s. 916.

357 İbn Âşur, age, XXII, 300. 358 et-Taberî, age, XII/156. 359 er-Râzî, age, IX/234. 360 Celal Yıldırım, age, X/5003.

114

yansıtır. Yoksa peygamberlerin yetersizliğinden ya da delil eksikliğinden kaynaklanmaz.361

Peygamberlerin ümmetlerinin karakter ve sayıları birbirlerinden farklılık göstermiştir. Hatta bazı peygamberlerin birtek ümmeti bile olmamıştır. Bunların içinde ümmeti en çok olan peygamber, Hz. Muhammed (sav)’dir. Bir hadisi şerifte Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Bana ümmetler arzedildi. Kimi peygamberin yanında bir gurup, topluluk, kiminin yanında sadece bir kişi vardı. Kimi peygamberin ise hiç ümmeti yoktu tek başına idi” İşte bu şekilde yanında bir kişinin dahi bulunmadığı bu peygamberler, davetini kavimlerinden hiç kimsenin kabul etmediği peygamberlerdir.362

İşte eski milletlerin birçoğu peygamberlerini ve peygamberlerin sundukları doğru yola iletici delilleri böyle karşılamışlardı. Buna göre Peygamberimize karşı gösterilen reaksiyon yeni bir şey, benzeri görülmemiş bir tutum değildi. Tersine yüce Allah'ın insan doğasına ilişkin yasalarına uygun bir gelişmeyi yansıtıyordu. Âyetin bu noktasında, belki çekinirler diye müşriklere: “Sonra ben kâfirlerin yakalarına yapıştım” diyerek, eski yalanlayıcıların acı sonları sunulmaktadır.363

İnsanı yaratıp, bunca nimetlerle donatan Allah’a şirk koşup onu inkâr etmek çok büyük bir günahtır. Dolayısıyla bunun cezası da o ölçüde büyük olacaktır

Âyetin sonunda şaşkınlık uyandırma amacına yönelik dehşet dolu bir soru ile karşılaşılaşılmaktadır. “Benim karşı darbem nasıl oldu?” Bu karşı darbe şiddetli oldu. Yakalarına yapışılanlar toptan yok edildi. Buna göre eskilerin yolundan gidenler, aynı acı sonla karşılaşmaktan korkmalıdırlar!364

Âyetteki, “Bak ki benim inkârım nasıl imiş!” ifadesini Râzi, daha önce bilineni, iyice anlatmak için sorulmuş bir sorudur şeklinde açıklar. Bu, “Kim daha önce indirilmiş kitabı ve gönderilmiş peygamberi yalanlarsa, Allah onu hesaba çeker. Aynen bunun gibi, kim Hz. Muhammed (sav)'i yalanlarsa, onu da muaheze eder” demektir.365