• Sonuç bulunamadı

Petrol Kirliliği Zararlarından Doğan Hukuki Sorumluluk Sözleşmesi (CLC 92) ve Petrol Kirliliği Zararının

1.2. DENİZ ÇEVRESİNİN KİRLENMESİ SONUCU OLUŞAN ZARARLARIN ÖNLENME VE TAZMİNİ ÇALIŞMALAR

1.2.1. Deniz Çevresinin Petrol ile Kirlenmesi 1 Avrupa Topluluğu Kararları

1.2.1.2. Uluslar arası Sözleşmeler

1.2.1.2.7. Petrol Kirliliği Zararlarından Doğan Hukuki Sorumluluk Sözleşmesi (CLC 92) ve Petrol Kirliliği Zararının

Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması İle İlgili Uluslararası Sözleşme (FUND 92)

CLC 92 Sözleşmesine göre; 2000 tondan fazla dökme halde ağır hidrokarbon yük taşıyan geminin sahibi kirlilik zararlarından dolayı sorumluluğu karşılamak üzere mali teminat vermekle yükümlüdür. Ülkemiz 1992 tarihli protokole, 4507

sayılı Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası

i) Gemi durumunda, en yakın kıyı devletine;

ii) Kıyının açığındaki deniz birimi olması durumunda, bu birimin yetkisi altında bulunduğu kıyı Devletine rapor etmesini zorunlu kılacaktır.

(b) bayrağını taşıyan gemilerin kaptanları veya diğer yetkili şahıslarının ve yetkisi altındaki kıyıdan açıkta bulunan deniz tesislerinden sorumlu şahısların denizde bir petrol mevcudiyeti veya petrol akıntısı görmeleri halinde, gecikmeden, olayı

i) Gemi durumunda, en yakın kıyı Devletine;

ii) Kıyının açığındaki deniz birimi durumunda, yetkisi altında bulunduğu kıyı Devletine rapor etmesini zorunlu kılacaktır.

(c) yetkisi altında bulunan deniz limanları veya petrol işleme tesislerinde yetkili şahısların, petrol akıntısı veya akıntı olasılığı veya petrol mevcudiyetini içeren her olayı gecikmeksizin yetkili ulusal merciye bildirmesini zorunlu kılacaktır.

(d) deniz kontrol gemilerine veya hava taşıtlarına ve diğer ilgili hizmet birimlerine veya resmî görevlilere, denizde, deniz limanında veya petrol işleme tesisinde petrol akıntısı veya petrol mevcudiyetini içeren her olayı gecikmeksizin yetkili ulusal merciye veya duruma göre, en yakın kıyı Devletine bildirmesi ve rapor etmesi talimatını verecektir.

(e) sivil hava taşıtı pilotlarından, petrol akıntısı veya petrol mevcudiyetini içeren her olayı gecikmeksizin en yakın Kıyı Devletine rapor etmesini talep edecektir.”

Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun98 ile “çekinceli olarak”

taraf olmuştur99.

“1969 Petrol Kirliliğinden Doğan Hasarın Hukukî Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşme”ye ek olarak kabul edilen 1992 tarihli “Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması İle İlgili Uluslararası Sözleşme” 150 000 tondan fazla Petrol satın alan sahsın IMO bünyesinde kurulan fona ülkesi adına katkı payı ödenmesini ve oluşabilecek zararların bu fondan karşılanmasını öngörmektedir.

Ülkemiz 1992 Fonuna sözleşmenin münhasır bölge ilan edilmeyen bir bölgenin kirletilmesi durumunda bu Devlet tarafından tespit edilen karasularının ötesinde ve bitişiğinde bulunan ve karasularının ölçüldüğü esas hattan itibaren 200 deniz milinden fazla olmayan alana uzanan bir bölgede neden olunan kirlenme zararına uygulanacağını beyan eden 3/a (ii) maddesine çekince koymak kaydıyla 18.07.2001 tarih ve 24466 sayılı Resmi Gazete de yayınlanarak taraf olmuştur100.

Bütün yükü donatana yükleyen CLC 69’ dan farklı olarak, Uluslararası Deniz Kirliliğinden Oluşan Zararı Tazmin Fonu (IOPC), kazadan sonra bir petrol kirliliği meydana gelmesi ve bundan oluşan zararın CLC 69 çerçevesinde karşılanamaması durumunda ek bir tazmin sağlamak amacıyla düzenlenmişti. Böylelikle tazmin yükümlülüğü donatan ve yük sahipleri arasında eşit olarak bölüştürülmekteydi. Bu

98 RG, T. 04.07.2001, S. 24472

99 Sözleşmenin II/a (ii) maddesinde yer alan “... veya, Âkit Taraf böyle bir bölge belirlememişse, bu

Devlet tarafından uluslararası hukuka göre belirlenmiş ve karasularının ölçüldüğü hattan itibaren 200 deniz mili uzanan karasularının ötesinde ve bitişiğindeki bölgede...” ifadesi Türkiye açısından bağlayıcı değildir. Zira, böyle bir ifade, uluslararası hukuk normlarıyla çelişmekte olup, Türkiye bu alanları açık deniz olarak tanımaktadır. Ayrıntılı bilgi için bknz. http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4507.html, erişim tarihi: 16.01.2008

100 Bu Sözleşmenin 3/a (ii) maddesine ilişkin olarak, Türkiye Cumhuriyeti, bu maddenin uluslararası

hukuka uygun olmadığını düşünmekte olup, söz konusu alanları uluslararası hukuka göre hiç bir ülkenin yargı yetkisi ve egemen haklarının bulunmadığı açık deniz alanları olarak tanımlamaktadır. Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti, işbu Sözleşmenin amaçlarını dikkate alarak, Sözleşmeden kaynaklanan haklarını saklı tutmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti, karşılıklı veya bitişik kıyıları olan devletlerarasında sınırlandırılması anlaşmalarla yapılmamış olan deniz alanlarında, Sözleşmeye taraf olup karşılıklı veya bitişik kıyıları bulunan herhangi bir devletin, bu Sözleşmeye dayanarak yetki kullanımının veya bu kapsamdaki herhangi bir iddiasının, deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin hiçbir hak ya da yükümlülük yaratmayacağını ve bu devletlerarasında ulusal yetkileri altındaki deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin olarak gelecekte yapılabilecek anlaşmalar bakımından bir örnek teşkil etmeyeceğini beyan eder.

fonla ilgili çalışmalar merkezi Londra’da bulunan IOPC Fonu Örgütü tarafından yürütülmektedir.

CLC 69 ve 71 Fon Sözleşmelerinde belirlenen limitler IMO Tarafından 1992 yılında toplanan bir konferansta kabul edilen bir protokolle arttırılmıştır. 1996 yılında yürürlüğe giren bu protokolün 4/a maddesi uyarınca petrol kirliliğinden zarar görenlere ödenebilecek miktar; 135 milyon hesap birimini geçmeyecek şekilde, her bir olay ile ilgili olarak sınırlı olacaktır101.

CLC 92 ve 92 Fon Sözleşmeleri, 30 Mayıs 1996 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan 92 Fon Sözleşmesine bağlı olarak kurulan 92 Fonu da yürürlüğe girmiş olup, 71 Fonu ile ortak olarak idare edilmektedir.

CLC 92 ve 92 Fon Sözleşmeleri "Yeni Rejim", CLC 69 ve 71 Fon Sözleşmeleri "Eski Rejim" olarak isimlendirilmektedir. Her iki rejim arasındaki farklılıklar;

• Yeni rejim ile küçük gemi sahipleri için özel sorumluluk sınırlarının yanı sıra tazminat sınırlarına da önemli ölçüde artışlar getirilmiştir.

• Her iki konvansiyonda tazminat sınırlarının arttırılması işlemleri kolay hale getirmiştir.

• Gemi sahibi CLC 69 Sözleşmesine ait olan tazminat bedelinin geri ödenmesi için uzun zaman beklenmeyecektir.

• Sözleşmenin uygulama alanı, karasuları dışına çıkartılarak Münhasır Ekonomik Bölge102’ye kadar genişletilmiştir.

101 ADALI, “Liman Devleti Kontrolü Denetimlerinin Denizel Çevrenin Korunması Açısından Önemi”,

s. 34

102 Münhasır Ekonomik bölge kavramı milletlerarası hukuka Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı ile

yeni girmiş bir kavramdır. Karasularının ötesinde ve bu sulara bitişik bir bölge olup burada kıyı devletine karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili uzaklığa kadar olan sularda, deniz yatağında ve bunların toprak altında canlı ve canlı olmayan doğal kaynaklara

• Kirlilik hasarları kapsamına boş tankerlerden (Balastlı) oluşan kirlilik hasarları alınmıştır. Keza boş veya dolu tankerler için yapılan yağ-yakıt ikmali sırasında oluşan kirlilik de Yeni Rejimde tazminat kapsamına alınmıştır.

• Yeni Rejimle, kirlilik olmasa bile, kirlilik tehlikesinin çok yakında bir ihtimal olması halinde alınan önlemlerle ilgili masraflar da tazminat kapsamına alınmaktadır. (Eski Rejim, sadece olay sonrası alınası önlemlerin yanı sıra sızıntı ve kaçakları kapsamına almaktadır.)

• Kirlilik hasarının tanımı yeni rejimde daha açık biçimde ifade edilmiş olup, bu maksatla yeni terimler ilave edilmiştir. Temel amaç, mevcut hasarın temizlenmesi ve çevrede olan hasar sonucu bozulan dengenin yeniden tesis edilmesi olarak belirlenmiştir.

1.2.1.2.8. Bunker Petrol Kirliliğinden Oluşan Zararların