• Sonuç bulunamadı

2.2. OPTİMUM PARA SAHASI TEORİSİ

2.2.3. Peter Kenen: Ürün Çeşitliliği

Kenen (1969), çalışmasında Mundell ile aralarında ciddi bir farklılığın olmadığını vurgulamaktadır. Kenen (1969)’e göre Mundell çalışmasının sonunda daha fazla tür para olmasını tavsiye etmemekte fakat mevcut paranın sabit mi yoksa esnek mi olmasını belirlemeye çalışmaktadır.106

Mundell çalışmasında “bölge”yi yeniden faktör hareketliliği vasıtasıyla tanımlamaktadır. Böylece ülkelerin sanayileri bir dereceye kadar benzer ürün talep değişikliklerinden muzdarip olacaklardır. İşgücü bölgeler arasında serbestçe hareket ettiğinde döviz kurları tek-ürün bölgeleri arasında sabit olmalıdır. Böylece bölge dışsal bir sapma ile karşılaştığında ticaret hadlerini değiştirmeye gerek kalmayacak ve bir ulusu oluşturan tüm bölgeler arasında faktör hareketliliği varken, bütün ulus optimum para alanı olacaktır. İşçiler, herhangi bir çift ülke arasında özgürce harekete edebildiğinde bu iki ülke ortaklaşa bir optimum para alanı oluştururlar ve paralarını birbirlerine bağlayabilirler. Aksine tek bir ulusun, tek ürün bölgesi içinde hareketlilik olmadığında, ülke içinde tam istihdamı sağlamak ve fiyat istikrarını koruması güç olacaktır. Ülke, talebi kontrol altına almak veya sınırlamak yerine, talebin yeniden tahsisi için çok yönlü iç politikalarına güvenmek zorundadır. Son

106 Peter Kenen, “The Theory of Optimum Currency Areas: An Eclectic View” içinde R. Mundell ve A.

Swoboda editör, Monetary Problems of the International Economy, The University of Chicago Press, Chicago, 1969. (Bu başlık adı geçen kaynaktan derlenmiştir.)

43

olarak, işgücü bir çift ülke arasında hareketsiz olduğunda, paraları birbirlerine karşı ticaret hadlerindeki değişimi dengelemek için dalgalanmalıdır. Buraya kadar anlatılanlara göre, bölgeler kendi faaliyetleri, optimum para alanları ise bölgeler arası işgücü hareketliliği ile tanımlanmaktadır.

Kenen, Mundell’in çalışmasını yorumladıktan sonra O’nun yaklaşımının tamamıyla yeterli olmadığını göstermektedir. Diğer bir deyişle tam hareketlilik hakim olsa bile, işgücünün tam hareketli olduğu alanları belirlemenin, optimum para alanlarını tanımlamanın en iyi yolu olmayabileceği göstermektedir. Kenen’e göre tek parası olan bir ülkenin ürün yelpazesindeki çeşitlilik, işgücü hareketliliğinden daha uygun bir ölçü olabilir. Burada Kenen üç noktaya vurgu yapmaktadır:

1. İyi çeşitlendirilmiş bir ulusal ekonomi tek-ürün ekonomisi kadar sıklıkla dış ticaret hadlerinde değişim yapmak zorunda değildir.

2. Aslında, ihracat talebindeki bir düşme ile karşılaşıldığında, işsizlik, daha az çeşitlendirilmiş ulusal ekonomide olduğu kadar keskin bir şekilde artmayacaktır.

3. Dış ve iç talep arasındaki bu bağlantı, özellikle ihracat ve yatırım arasındaki bağlantı mal çeşitlendirmesine giden ulusal ekonomilerde daha zayıf olacaktır. Dolayısıyla yurtdışından “ithal edilen” yerli istihdam değişimleri büyük ölçüde sermaye oluşumuna karşılık gelen değişiklikler ile ağırlıklandırılmış olmayacaktır.

Bu üç noktanın her biri ülkeler tarafından kolayca yapılabilirler. Birçok faaliyet yürüten bir ülke, aynı zamanda geniş bir ürün yelpazesi ihraç etme eğiliminde olacaktır. Dış talep ya da teknolojik değişimler sonucunda ülkelerin yapmış oldukları ihracat sapmalara neden olabilir. Zaman içinde bir ülke ihracat performansında önemli olumsuzluklar nedeniyle sorun yaşamayı ya da ihracattan kaynaklı başarılar yakalamayı bekleyebilir. Toplam ihracatının daha az çeşitlendirilmiş bir ekonomiye göre daha istikrarlı olacağından emin olabiliriz. Dış denge açısından bakıldığında, ihracat çeşitlendirmesine yansıyan ekonomik çeşitlendirme, dış ticaret hadlerindeki sık değişiklik ihtiyacını ve bu nedenle ulusal döviz kurlarındaki sık değişiklikleri önlemeye hizmet edecektir.

Üretim ve ihracatın çeşitlendirilmesi, iç istikrarı garanti etmez. Şoklardan dolayı boşta kalan emek ve sermayeyi yeniden absorbe edebilmek için yeterli mesleki hareketlilik olmalıdır. Burada iki olasılık ortaya çıkmaktadır. Eğer, bir yandan, her bir ihracat malının

44

diğerlerinden farklı olması nedeniyle dışsal şoklar gerçekten bağımsız ise, ihracat gelirleri istikrarlı, fakat faktör hareketliliği çok düşük alacaktır. Nihai kullanıma göre sınıflandırıldığında, farklılaşan ürünler, imalat şekline göre farklı olabilir, böylece onlardan birinin yapımında kullanılan üretim faktörleri, diğerinin yapımına uygun olmayabilir. Diğer yandan, eğer tek bir ülkenin birkaç farklı ihracatı nihai kullanıma göre sınıflandırıldığında, yakın ikame iseler, dış talebi etkileyen şoklar tamamen bağımsız olmayacaktır fakat ihracat sanayileri arasında daha fazla hareketlilik olabilir. Nihai kullanımda benzer ürünler, benzer faktör gereksinimi için uygundur ve bir ihracat şoku ile boşta kalan işçiler diğer iş kolları tarafından emilebilir.

Kenen’in vurgu yaptığı ikinci nokta, birinci ile yakından ilgilidir, fakat ihracat dalgalanmaları ortaya çıktığı zaman onların sonuçları ile ilgilenmektedir. Üretim çeşitliliği, dış şokların neden olduğu hasarı azaltacaktır, büyük şokların olasılığını azaltmayacaktır. Bu noktaya açıklık getirmek için Kenen dört ayrı ekonomiyi karşılaştırmıştır. Bu ülkeler için Kenen’in öngördüğü varsayımlar şöyledir: Bu dört ekonomi tam rekabetçidir, tek bir değişken girdi, standartlaştırılmış işgücü kullanmaktadır. Ancak iki şekilde farklılık gösterirler. Çıktı birinci ve ikinci ülkelerde çeşitlendirilmiştir. Her biri bir ihracat malı ve bir ithalata rakip mal üretmektedir. Üçüncü ve dördüncü ekonomiler çeşitlendirilmiş değildir. Tamamen ihracat üretiminde uzmanlaşmışlardır. Ayrıca birinci ve üçüncü ülkeler küçük ekonomilerdir. Dünya fiyatları üzerinde hiç etkileri yoktur. İkinci ve dördüncüler ise büyük ekonomiler iken, ihracatları için belirli bir talep ile karşı karşıyadır.

İlk önce, basit bir dışsal şok düşünün, ücret oranlarındaki artış, ithalat fiyatlarından daha hızlıdır. Burada dört ekonominin istihdamı dengelemek için aynı döviz kuru değişikliğini yapması gerekmektedir. Gerekli devalüasyon veya değer kaybı, ücret ve ithalat fiyatlarındaki değişim oranları arasındaki farka eşit olmalıdır. Oysa dört ekonomi, merkez bankaları sabit döviz kuru kararı verdiğinde farklı davranırlar. Her durumda, istihdamda düşüş kesindir, fakat istihdamdaki değişiklikler aynı olmayacaktır. Küçük ülke durumunda, eğer ihracat sanayi reel ücret oranlarına nispeten işgücündeki talep esnekliği daha fazla ise, iki- mallı ülke istihdamda daha küçük bir düşüş ile karşılaşacaktır. Aslında iki-mallı ulusal ekonominin istihdamda daha büyük değişiklik ile karşılaşacağına ilişkin güçlü bir varsayım bulunmaktadır.

45

Şimdi de, Mundell’in analizinde tasvir ettiğine benzer farklı tip dışsal şok düşünelim. Küçük ülkeler tarafından bakıldığında, bu tip bir şok, dış ticaret hadlerinde dışsal bir değişikliğe neden olacaktır. Büyük ülkeler açısından bakıldığında, veri dış ticaret hadleri için, ihracat talebinde dışsal bir şoka neden olacaktır. Burada, Merkez Bankası kuru sabit tutmak istediğinde sadece istihdam değişikliğinin boyutunda değil, iç denge için gereken döviz kuru değişikliği boyutunda da gözle görülebilir farklar vardır. Küçük veya büyük, iki mallı bir ekonomi için döviz kurunda daha küçük bir değişikliğe ihtiyaç duyacaktır. Ayrıca, ürün çeşitlendirmesi bu tür şoklarda işgücünü korumaktadır. İki mallı ekonomi, sabit döviz kuru altında istihdamda daha küçük değişikliklerle karşılaşacaktır ve İthalata rakip üretim sektöründe çalışan işgücü oranı ne kadar büyük ise, dış ticaret haddi veya ihracat talebindeki değişikliğin neden olduğu istihdamdaki değişim o kadar küçük olacaktır.

Kenen’in ilk üç noktayı birleştirerek bir örnek daha vermektedir. Hiçbir sektöründe atıl kapasite olmayan, tam kapasite çalışan bir ekonomi düşünelim. Bu ülkenin ihracat talebindeki artış, enflasyonist baskılar ortaya çıkaracaktır Ve bu baskılar iki ayrı şekilde artacaktır: Keynesyen çoğaltan ve ihracatçıların taahhüt ettikleri sermaye oluşumu artışı. İhracat ve yatırım, toplam talebi artırarak birlikte artacaklardır. Dış denge açısından bakıldığında, bu kötü olmayabilir. İthalat daha hızlı artacak ve cari işlemler dengesindeki açığı daraltarak, ihracattaki ilk artışı dengelemeyecektir. Fakat iç denge açısından, ihracat artışı ile oluşan yatırım artışı, iç politika üzerinde büyük bir baskı oluşturacaktır.

Açıkçası, bir ülke, eğer ihracatını iyice çeşitlendirmiş ise istikrarsızlığa daha az maruz kalacaktır. Aynı yöndeki ulusal yatırım dalgalanmaları ortalamaya dönmeyecektir. Çünkü tek bir ihraç malı talebindeki artış, bu ihracat sektöründe yatırımı artırabilir, aynı zamanda bazı diğer ihraç malları talebindeki eşit azalma, buna karşılık gelen yatırım düşüşüne neden olmayabilir. Burada, birçok şey, ulusal sanayinin sermaye yoğunluğuna ve yatırımcıların ihracat şoklarının süreleri ile ilgili beklentilerine bağlıdır. Ekonomiyi ihracat şoklarından koruyan ihracat çeşitliliği, iç politikalar tarafından yüklenilen yükü hafifleterek, sermaye oluşumunun istikrarına yardımcı olacaktır.

Bu nokta daha önce yapılmış, gerçekten, belli bir döviz kuru rejimi seçimi için temel kriter olarak sunulmuştur. Eğer ülkenin kendi otoriteleri özellikle merkez bankası var ise sabit kur tercih edilmelidir. Sabit kur ile dış dünyanın, ülkenin kendi hatalarının sonuçlarının bir kısmına katlanması sağlanabilir. Eğer aksine yabancılar ekonomi yönetiminde daha az usta

46

ise, yerli ekonominin istikrarını sağlamak ve diğer ülkelerin hatalarından korunmak için esnek döviz kurları tercih edilebilir.

Bu argümanlar güçlü ve hatta kesin olabilir. Ama kesinlikle bu argümanlar optimum para alanı teorisine ait değildir. Optimalite, her zaman küresel bir bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Bu argümanlar kozmopolit olmaktan uzaktır. Kendi hatalarını yaymak için sabit döviz kuru uygulayan ülkeler, bu hataları ile ticari partnerlerini hasara uğratmaktadırlar. Diğer taraftan esnek kur uygulayan ülkeler ise kendi komşularının hatalarının sonuçlarını şiddetlendirirler.

Sonuç olarak Kenen, sabit kur rejiminin, ürün çeşitlendirilmesine gitmiş ulusal ekonomilere en uygun politika olduğuna inanmaktadır. Öncelikle ürün çeşitlendirmesi dış şokların, yatırımların ortalamaya dönmesini sağlamaya ve bu arada yerli sermaye oluşumunu stabilize etmeye hizmet etmektedir. Sonrasında ise ortalamaya dönme gerçekleşmediğinde ortaya çıkacak zararı en aza indirmeye hizmet etmektedir. Mundell’in vurguladığı iç faktör hareketliliği ön koşuldur, çünkü ulusal faaliyetlerin sürekliliği her bir uzmanlaşmış işgücü çeşidi için istihdam olanaklarının sayısını maksimize etmektedir.