• Sonuç bulunamadı

Eski Roller Yeni Oyuncuların Elinde Müslüman Tüccarlar: Aslında 10 yüzyıla kadar Müslüman tüccarlar Karadeniz’in kuzeyinden

4.2 “Gabras” İdaresinde Trabzon ve Türklerle Münasebetleri Trabzon 1073-1074 bu yıllarda kısa bir dönem Selçukluların eline geçmiş

Harita 1 : XII-XIII YY Anadolu Selçuklu Dönemi Siyasal İdari Örgütlenme

5. XI Asır’dan İtibaren Trabzon’da İktisadi Gelişmeler: 1 Ticaret Kavşağı Trabzon:

5.2. Eski Roller Yeni Oyuncuların Elinde Müslüman Tüccarlar: Aslında 10 yüzyıla kadar Müslüman tüccarlar Karadeniz’in kuzeyinden

Baltık memleketlerine kadar gerçekleştirdikleri ticarette güzergah olarak Azerbaycan, Kafkasya ve Volga boylarını kullanarak buralara ulaşmaktaydılar. Bizans döneminde Baltık ülkelerinden gelerek Karadeniz’in kuzeyinden doğuya yönelen başlıca iki yol vardı. Bunlardan ilki “Büyük Bizans Yolu” olarak adlandırılmaktaydı. Fin Körfezinden Neva Nehrine ve oradan da Dinyeper Nehrine ulaşmaktaydı. İkinci yol ise birinci güzergah üzerinden hareketle İlmen Gölü’ne kadar gelip buradan Volga Nehri’ne ve Hazar Denizi’ne ulaşmaktaydı198. Ancak 10. yüzyıl ile beraber Trabzon limanı ticaret amaçlı

Müslüman tüccarlarca daha sık kullanılmaya başlamış olsa gerek ki bazı İslam Coğrafyacılarının kalemlerinde yer almaya başlamıştır.

Bahse konu dönemlerde uzun mesafeli ticaret genellikle gemilerle yapılmaktaydı ve özellikle Abbasi Devleti döneminde Arap dünyasındaki önemli ticaret merkezleri Basra ve Körfezin kıyısında İran’ın güneyinde yer alan Siraf kentleri idi. 10 yüzyıldan itibaren Kahire bir ticaret merkezi olarak önem kazanmaya ve ticaret Basra Körfezinden Kızıldeniz’e doğru yönlenmeye başlamış olsa da bu zamana kadar Basra bölgesi doğu ticaretinde önemini korumuştur. Basra ve Siraf’dan başlayan deniz ticareti Doğu Afrika’ya Hint limanlarına ve Çin’e kadar uzanmaktaydı ve bu yöne ticaret İranlı, Arap yada Yahudi tüccarlar eliyle yürütülmekteydi. Basra’ya gelen ticari emtia evvela Bağdat’a taşınmakta ve bir yandan Suriye ve Mısır’a, Anadolu üzerinden de Trabzon’a ve İstanbul’a kadar götürülebilmekteydi. Bu uzun mesafeli ticari hareketlilikte ağır yüklerin taşınması pek kârlı değildi. Buna karşın biber ve diğer

başka baharatlar, kıymetli taşlar, değerli kumaş ve porselen gibi ticari malzeme

Çin’den, Hindistan’dan ve Kuzey ülkelerinden bu şehirlere gelmekteydi199. Trabzon’un bu dönemde de ticari yolların kavşağında olması vasfının kendisine bir aktarma merkezi hüviyeti kazandırdığını görmekle beraber konunun bir diğer yönünü gözden kaçırmamak gerekir. Keza ticari döngünün yaşandığı bir kent

198

Demir, M., “Türkiye Selçuklu İktisadi Gelişimi İçinde Karadeniz Ticaret Yolu”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, Anadolu’da Tarihi Yollar ve Şehirler

Semineri, (21 Mayıs 2001 - İstanbul), İstanbul 2002, s. 15-16.

199

Hourani, A., Arap Halkların Tarihi, İletişim Yayınları, Çev. Yavuz Hologan, Haz. Tanıl Bora, İstanbul, s. 69-70.

olarak kendi ihtiyaçlarının karşılanabilmesi maksadıyla gelen emtiaya bizzat Trabzon’un da talepkâr olduğunu tespit önemlidir.

Müslüman tüccarlar ile Bizanslılar arasında gerçekleşen ticarette bu zamanlara kadar Anadolu’da kullanılan ticari yollarda bir değişme görünmez iken, Karadeniz sahilinde Trabzon ile beraber Akdeniz sahilinde Antalya şehirlerinin önemi bir hayli artmıştır. Osman Turan yukarıda Mesudi’den naklen verdiğimiz bilgiye ek olarak Trabzon’da mübadelede bulunanlardan bahisle Hazarlardan, Rumlardan, Volga Boylarında yaşayan Bulgarlardan ve Peçeneklerden bahseder. Bu bilgiye göre özellikle Volga Boylarından, Hazar ülkesinden getirilen deri ve kürk gibi emtia ile İslam ülkelerinden Müslüman ve Ermenilerin getirdikleri ticari ürünler Trabzon’da mübadele edilmekteydi. İki coğrafya arasında kavşak vazifesi görmekte olan Trabzon’da her yıl bu coğrafyalardan gelen çeşitli milletlerden tüccarlar tarafından panayırlar oluşturulmaktadır. Öyle ki, Bizans Devleti bu yıllarda Antalya ile beraber en fazla gümrük ve ticaret vergilerini Trabzon’dan almaktadır200. Müslüman

tüccarların Karadeniz üzerinden ve özellikle Volga bölgesinden gelen ticaretten kendilerine bir pay alabilmek için Trabzon’a gelmiş olmaları şehrin önemini artırmıştır. Şehirdeki otorite ne olursa olsun bundan önceki ve bundan sonraki dönemlerde de Trabzon üzerinden yürüyen ticarette Müslüman tüccarlar bir “katalizör” görevi görmüşlerdir.

Anadolu Yarımadasının Kuzey bölümdeki bu ticari akım esasen daha eski dönemlerden beri devam etmekte olmasına karşın 9. yüzyıldan itibaren bu ticaretin işleyebilmesi için iki ayrı güzergah daha sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Anadolu’da kuzeye yönelen birinci güzergah Harput – Malatya – Kangal üzerinden Sivas’a gelmekte ve buradan ikiye ayrılarak bir yol Çamlıbel’den Tokat’a ve buradan da Samsun ve Sinop’a ulaşmakta iken, Sivas’tan ayrılan diğer yol Bayburt’u geçerek Trabzon’a ulaşmaktadır. Bu güzergahtan Trabzon’a ulaşan yol “İslam Ticaret Yolu” olarak adlandırılmaktadır. Malatya – Tokat – Sinop yolunun Roma zamanında askeri yol olarak kullanılmakla beraber ticaret içinde kullanıldığını bilmemize karşın201,

200

Turan, O., “STVDT”, s. 4-5.

201

Trabzon üzerine gelen yolun Müslüman tüccarların faaliyetleri ile ayrı bir değer kazandığı görülüyor. İslam dünyası ile yapılan ticaret ile Anadolu’nun kuzeyinde Trabzon ile birlikte güneyinde Antalya şehirlerinde ticari canlılık artmıştır202.

Anadolu’da Karadeniz’e uzanan ticari yolların kesişme noktasının Sivas olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz birinci güzergah Sivas üzerinden batı yönünde Kayseri’ye de saparak İran yolu ile birleşmektedir. Ayrıca Anadolu’nun kuzeyinden ilerleyen ikinci ticari güzergah da Sakarya Nehri boyunca devam ederek Eskişehir – Ankara – Çorum üzerinden Kızılırmak’a ulaşmakta ve yine Sivas’a varmaktadır. Buradan da Erzurum yönünde ilerleyen bu yol Bizans askeri yoludur ve diğer yollar gibi ticari amaçla da kullanılmıştır203. Karadeniz’de Sinop ve Trabzon limanlarından başlayan ve Sivas’ta birleşen bu ticaret, Sivas’ı Anadolu’daki ticaretin en büyük merkezlerinden birisi haline getirmiştir. Kuzeyden yada güneyden gelen ticaret kervanları bu Sivas’ta bir araya gelerek mallarını mübadele ediyorlardı. Bahsettiğimiz bu zamanlarda Sivas’ın Selçukluların elinde olması onlar için büyük bir maddi getiri sağlıyordu204

Bu güzergah üzerinde taşınan emtia, ki yeri geldiğinde tekrar değinilecektir, başta şap olmak üzere, yün, ipekli, mücevherat, kuzeyin kürk ve

esirleri kereste ve dokumalar gibi ürünlerdir ve bu bölgeye gelen ürün genellikle

Rusya'dan gelmekle beraber Suriye, Bağdat, Kıbrıs ve Mısır'a kadar geniş bir alandaki talepleri karşılamaktaydı205.

Mesudi eseri Murûc Ez-Zeheb’de Trabzon’dan bahsederken206, Dimeşki ise bu hususlara Mesudi’den alıntı yaparak değinir207. El-Istahri ise eseri

“Kitabü’t-tenbih ve’l-işraf”ta Trabzon’un Anadolu’ya giriş şehri olduğunu yazar. Burada Trabzon tüccarların toplandığı bir kent olarak belirtilmiştir. Trabzon’dan hareketle ticaret maksadıyla Anadolu’ya giden bu tüccarların, ipek, keten ve

202

Tabakoğlu, A., Türk İktisat Tarihi, Dergah Yayınları, İstanbul, 2005, s. 126.

203

Demir, M., “TSİGİKTY”, s. 17-18.

204

Erdem, İ., “İlk Dönem Türkiye Selçuklu-Moğol İlişkilerinin İktisadi Boyutu (1243-1258)”, Tarih

Araştırmaları Dergisi, cilt: 24, sayı:38, Ankara, 2005, s. 3.

205 Erdem, İ., a.g.m., s. 3. 206 Mesudi, a.g.e., s. 101-102. 207 Ak, M., a.g.t., s. 30.

Rumi elbiselerin ticaretini yaptıklarını öğreniyoruz208. Trabzon’dan veya Trabzon

vasıtasıyla ticaret yapan Müslüman tüccarlar sayesinde şehirdeki idare büyük oranda kazanç sağlıyordu209. Trabzon bir “tüccar kent” olma özelliğini Araplar nezrinde de sürdürmektedir. Bu özellik hem tüccarların bir araya geldikleri, hem de ticarete konu malzemelerin toplandığı bir şehir olma vasfı nedeniyle faklılık arzeder. Şehir sadece malzemelerin nakledildiği güzergah üzerinde bulunan bir şehir değildir. Burada bir araya gelen ve tüccarlar arasında şehre gelen mallar üzerinden ticaret yapılıyor olmalıdır.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, Mukaddesi 985 yılında yazdığı eseri “Kitabu Ahsenü’t-tekasim fi-ma’rifeti’ekalim”de Trabzon’da Müslüman bir şehir olarak bahseder ki210, burada bir bilgi eksikliği olduğu kuşkusuzdur.

İdrisi ise Trabzon halkının çok zengin olduğunu belirtir. Keza şehirde hem Rum hem de Müslüman tüccarlar ticaretle meşguldürler211. Anlaşılan Trabzon 208 Ak, M., a.g.m., s. 26. 209 Tekindağ, Ş., a.g.m., s. 457. 210 Ak, M., a.g.m., s. 27.

211 Ak, M., a.g.m., s. 27; Trabzon’dan bahseden İslam Coğrafyacılarına ek olarak şu isimler de

vardır:

Ölüm tarihi 1229 olan Coğrafyacı Yakut Hamavi ise Karadeniz’den bahisle Yunanlıların bu denize “Bahr-i Bontus” dediklerini, ancak kendisinin bu deniz kenarında bulunan Trabzon şehrinden ötürü “Bahr-i Trabzon” olarak isimlendirdiğini yazar. Mahmut Ak, Yakut Hamavi’nin şehirden bahsettiği noktalardan şunları aktarır; Trabzon Karadeniz’de Rum şehirlerinden bir şehirdir. Kafkas Dağları Trabzon’a kadar uzanır ve denizde son bulur. Şehir çevresi denize bakan bu yüksek dağlarla çevrili olmakla beraber, deniz de şehri kuşatmış bir haldedir. Bu izahattan çıkan sonuç olarak şehrin coğrafi olarak korunaklı görünen bu hali dikkat çekmektedir. İbn Fazlullah el-Umari (Ömeri) (ö.1349) Trabzon’dan daha detaylı bir şekilde bahsettiği eseri “Mesalikü’l-ebsar fi memalik’l-emsar” adlı eserinde Hristiyanların elinde olduğunu belirttiği Trabzon Şehrinin ve civarının büyük bir memleket olduğunu yazar. Onun kaydettiğine göre Trabzon, deniz kenarında yarı yuvarlak bir körfez üzerine kurulu bir şehirdir ve kıyı üzerinde bulunan Türk şehirlerine komşudur. İki dar ucu bulunan ortası geniş bir arazi üzerine kurulmuştur. Ömeri, Trabzon’a ait bu harita bilgilerini Cenovalı Belaban’dan aldığını kaydeder. Belaban’dan naklettiğine göre Trabzon’daki yönetimin soyu İstanbul idarecilerinin soyuna dayanır. Ancak İstanbul’daki İmparatora nazaran soy bakımından üstündür. Trabzon Hükümdarları İstanbul’a bağlı bir yönetim sürdürmemektedirler. Bir kral gibi gelirleri, sarayı vardır. Papalık kurumunda itibar sahibi bu idareciler taç giyip tahtta otururlar.

Belaban’ın izahatlarına göre Kırım’a Kıpçak Ülkesine giden yolcular Trabzon’a uğrarlar. Ayrıca Belaban Trabzon halkının savaşçı ve cesur olduklarını belirtmiştir. Bu nedenle Hristiyanları nezrinde iyi bir konuma sahiptirler. Trabzon ordusundaki asker sayısı az olmasına rağmen savaş hususunda son derece mahir oldukları belirtilir. Umari, ayrıca Trabzon Devletini Anadolu’daki diğer Türk Beyliklerine benzetir.

Belaban Umari’ye şehirde bir böbrek hastalığının salgın halde yayılmış olduğunu aktarmıştır. Öyle ki Trabzon’daki prens ve babası da aynı rahatsızlıktan muzdariptirler.

Ebulfida ise Trabzon’un “Rum’a açılan ülkelerin kapısı” olduğunu ve ayrıca Sohum ile Trabzon arasında üç günlük kara yolu mesafesi bulunduğunu kaydeder. Anadolu yarımadasının

zengin tüccarlar için bir ticaret üssü vazifesi görmekle beraber, bu tüccarlardan ticari faaliyetlerinin merkezi olarak zamanla Trabzon’ yerleşenler de olmuştur. Şehirde Rum ve Müslüman unsurlardan başka tüccarlarında bulunduğu kuşkusuzdur. 10. yüzyılda Bizans’ın doğu sınırında bulunan Trabzon, Müslüman ve Yunan tüccarların buluşma noktası olarak önemli bir ticaret merkezi olduğu gibi, şehirde pek çok Müslüman tacirin de yaşamaktadır212. Bu noktada Bayburt üzerinden Trabzon’a gelen ticaret yolunun “İslam Ticaret Yolu” olarak adlandırıldığını bir kez daha hatırlatalım213.

977 yılında bitirdiği eseri “Kitabu Sureti’l-arz”da Istahri’ye ek bilgiler veren İbn-Havkal, kendi yaşadığı dönemde Trabzon’da mevcut otoritenin Anadolu’ya hakim otoriteye yüklü miktarda mal ve tazminat verdiğini kaydeder. Şehrin Bizans’a bağlı olduğunu da kaydetmiştir214.

Bu zamanlar Anadolu’ya Müslüman Türk göçünün arttığı zamanlardır.

Karadeniz’e çıkış noktası Trabzon’dur der ve Trabzon’un enlem ve boylamları hakkında bilgi verir.

Ebulfida İbn Sa’id’den naklederek Trabzon’da Lezgilerin yaşadığından bahseder. Ayrıca şehrin güney ve güneydoğusunda Lezgi dağları vardır.

İbnülverdi (ö. 1457) ise Karadeniz kıyısında bulunan bir şehir olarak “Atrabezunde”den bahseder. Şehri bir Rum şehri olarak kaydetmiştir.

212 Peker, K., “Trabzon’un İktisadi Kronolojisi”, İktisadi Yürüyüş, Yıl:8, Sayı:169, İstanbul, 1947,

s. 20.

213

Demir, M., “TSİGİKTY”, s. 17.

214

İKİNCİ BÖLÜM

TRABZON DEVLETİNİN KURULUŞU VE ÖNEMLİ