• Sonuç bulunamadı

2.2. Otantik öğrenme

2.2.1. Otantik öğrenmenin bileşenleri

2.2.1.1. Otantik bağlam

Bağlam bilginin daha rahat hatırlanabilmesi için anısal hafıza ipuçları (Jonassen, 1991) ve problemin fiziksel ve kavramsal yapısının yanı sıra, etkinliğin amacı ve içinde bulunduğu sosyal ortam (Rogoff, 1984) gibi tanımlara sahiptir (aktaran Herrington, Oliver ve Stoney, 2000). Otantik öğrenmenin temel bileşeni olarak kabul edilen otantik bağlam (Herrington ve Oliver, 2000) otantik öğrenme terimi literatüre girmeden önce de var olan bir kavramdır. Otantik öğrenmeden önce bilişsel çıraklık (Resnick, 1987) ve durumlu öğrenmede (Collins, 1988) otantik bağlam içerisinde öğrenmenin önemini vurgulamıştır (aktaran Rule, 2006).

Okullarda öğrencilerden genellikle soyut, kontrollü, basite indirgenmiş ve herhangi bir şekilde gündelik hayatta karşılaşılmayan bağlamlarda öğrenmeleri beklenmektedir (Ataizi ve Şimşek, 2000). Okullarda soyut ve bağlamından uzak olarak temel ilkeleri ve kavramları öğrenen öğrencilerin bunları rahatlıkla gündelik hayat problemlerini çözerken kullanabileceklerine inanılmaktadır. Bununla birlikte durum gerçeği yansıtmamaktadır. Çoğu zaman bu öğrenmeler en çok ihtiyaç duyulduğunda erişilemez durumda olmaktadır (Herrington ve diğerleri, 2010).

Otantik bağlam öğretilen konu veya kavramla ilgili basit bir şekilde uygun gündelik hayat durumlarından örnekler vermek değildir. Otantik bağlam uzun bir süre üzerinde araştırma yapmaya fırsat sunabilecek karmaşık ve sürdürülebilir bir öğrenme ortamı için bir amaç ve

motivasyon sağlamalıdır (Herrington ve diğerleri, 2000). Otantik bir bağlama sahip bir ders, gündelik hayat ortamının karmaşıklığını koruyan gerçekçi bir problem olarak sunulur. Öğrenciler haftalık dersler aracılığıyla doğrusal bir şekilde sunulan konulara sahip olmak yerine bilgi kaynaklarına gerektiğinde erişebilirler (A. Herrington ve J. Herrington, 2005). Öğrenme ve bağlam birbirinden ayrıldığında bilgi öğrenciler tarafından problem çözme için araç olmak yerine bir amaç olarak algılanmaktadır. Otantik bağlam ise bilginin gündelik hayatta nasıl kullanılacağını yansıtmaktadır (Herrington ve diğerleri, 2010). Deneyimsel eğitimin öncüsü olan Dewey (1938) de eğitimin bağlam içerisinde gerçekleşmesi ve gündelik hayat durumlarında uygulamalar yapılmasının gerekliliğine inanmaktadır. Deneyimlerle öğrenmenin sürmesinin öğrencilerin olumlu tutum geliştirmesine ve öğrenme isteğini sürdürmesine katkı sağlayacağı ifade edilmektedir (aktaran Knobloch, 2003).

Amacı olmayan içerik önemsizdir. Otantik öğrenmede içeriğin ötesinde süreçler vurgulanmaktadır. Öğrencilere bireysel ilgi alanlarına özgü anlamlı ve gündelik hayat yolculukları aracılığıyla öğrenme fırsatları verilir. Bu süreçte vurgu sadece bir ünite testi için içeriği tekrar etme üzerine değil; içsel motivasyon, gerçekçi bir planlama ve doğal araştırma yöntemleriyle spesifik ve anlamlı bir izleyiciyle paylaşılabilecek yararlı bir ürün ortaya çıkarılması üzerinedir. Öğrenciler öğrenme deneyimlerini uzun sürebilecek ve birçok duyuyu içeren bağlamlar aracılığıyla gerçekleştirir (Revington, 2019).

Bağlam sadece insanları, makineleri, tasarım ürünlerini, çevredekileri bir problemi çözmek için bir araya getirmez; aynı zamanda paylaşılan ortak bir kültürü, anlayışı ve motivasyonu içerir. Birey karmaşık ve gerçekçi bir bağlamda çevre ile etkileşim kurarak öğrenir (Young, 1993). Böylece içerik, otantik bağlamında öğrenildiğinde, aşırı yapılandırılmış sınıflarda gerçekleşen öğrenmeden daha fazla bilgi ve problem çözme stratejisi kullanımı ile sonuçlanır (Renzulli, 1997). Geleneksel bir sınıfta öğrenciler ders kitaplarını okumakta ve kitapta yer alan konuyla ilgili bazı soruları çözmektedir. Bununla birlikte şehrin hava kirliliği gibi bir problemiyle ilgilenilen bir otantik öğrenme ortamı oluşturulduğunda sınıf atmosferi değişecek ve öğrencilerin ilgileri harekete geçecektir (Mims, 2003).

Bağlamın otantik olabilmesi için ise aşırı basitleştirilmesinden kaçınılmalıdır (Herrington ve diğerleri, 2010). Bir öğrenciye çok kolay veya çok zor bir görev vermek öğrencinin ilgisinin kısa sürede dağılmasına yol açar. Öğrencilere otantik öğrenme deneyimi için derinlemesine inceleme arzusu yaratacak, karmaşık fakat baş edebilecekleri problemler

sunulmalıdır. Bu zorluklar gündelik hayat bağlamı içinde ve eyleme yönelik olmalıdır (Laur, 2013).

Bir e-öğrenme dersi ele alınacak olursa otantik bağlam kurulurken cevap aranacak üç soru şu sorular olmalıdır:

• Öğrenciler kurs sonrasında hangi bilgi, beceri ve tutumlara sahip olacaklar? • Öğrenciler bu edindiklerini gündelik hayatta nerede ve nasıl kullanacaklar?

• Bir e-öğrenme dersinde öğrencilere bunları kazandırmak için nasıl bir bağlam kurulmalıdır (Herrington ve diğerleri, 2010).

E-öğrenme ortamı için sorulan bu sorulara yüz yüze gerçekleştirilen eğitimde de cevap aranmalıdır. Ancak bu sorular cevaplanabildiğinde öğrenme süreçlerinin otantik olması adına adım atılmış olduğu söylenebilir.

Otantik bağlam genelde gündelik hayat problemleri ile sağlanmaktadır. Otantik bağlam kurulması amacıyla yararlanılan gündelik hayat problemlerinin dört ortak özelliği bulunmaktadır. Bu özellikler;

• Problemin birey veya grup için bir kaynak olması, onların bilişsel veya akademik ilgilerinin yanında duygusal ve içsel bağlılığını da içermesi,

• Problemin tek bir çözüm yolunun olmaması,

• İnsanların neden bu problemin çözümü için ikna olabileceğini açıklayabilmesi; onlara eylemlerini, tutumlarını ve inançlarını değiştirebilecekleri yeni bir ürün ortaya koymak için teşvik edici olması,

• Gündelik hayat problemini çözmeye istekli gerçek katılımcılara yönelik olmasıdır (Renzulli, 1997).

İnsanlar kelimeleri genelde günlük iletişim sürecinde oldukça hızlı ve başarılı bir şekilde öğrenirler. Bununla birlikte özellikle okulla birlikte başlayan sözlükten tanım ve örnek cümlelerle öğrenmek oldukça yavaş ve başarısızdır. Bu durum bağlam içerisinde öğrenmenin önemini ortaya koymaktadır. Bağlam tüm etkinliklerde uygulayıcılar için olağanüstü karmaşık bir destek ağı sunar ve zaman içerisinde bağlamın yokluğu öğrenmenin gerçekleşmesini engeller (Brown ve diğerleri, 1989). Güçlü bir bağlam ile başlayan otantik öğrenme öğrencilerin içerik odaklı bir müfredatın gerektirdiği kısa süreli hafıza alıştırmalarını içermek yerine, kolay kaybedilmeyen becerileri besleyen anlamlı süreçlerle uyumlu hâle getiren bir yolculuğa dönüşmektedir. İçerik önemlidir fakat otantik

öğrenme yaklaşımı kullanıldığında içerik zaten bir kayıt, araştırma, plan, liste, not, okuma, rehber, taslaklar ve destek bilgilerinden oluşan bir ürün dosyası ile otantik öğrenme yolculuğunun bir eseri olarak ortaya çıkacaktır (Revington, 2019).

İnsanların nasıl öğrendiğine dair yapmış oldukları çalışmalarında Donovan ve diğerleri (1999) özellikle üç sonucu vurgulamışlardır. Bunlardan biri öğrencilerin gerçeklikler hakkında derinlemesine bir bilgi temeline sahip olması, gerçeklikleri ve fikirleri kavramsal çerçeve bağlamında anlaması ve bilgiyi geri çağırma ve uygulamayı kolaylaştıracak şekilde düzenlemelerinin gerekli olduğudur. Bu durum otantik bağlamın önemini ortaya koymaktadır. Çünkü otantik bağlam öğrencilere önemli bağlamsal bilgileri edinme fırsatı sunar ve bağlamında öğrenilenler kolayca hatırlanabilir (Herrington ve diğerleri, 2010). Otantik bağlam ile gündelik hayatla ilişkilendirme yapılırken karma gerçeklik teknolojisi, mobil cihazlar, robot ve QR kodu gibi yeni teknolojilerden yararlanılabilir (Bhagat ve Huang, 2018). Otantik bağlam ile birlikte otantik öğrenme sürecinin omurgasını oluşturan bileşenlerden biri de otantik etkinlik bileşenidir.