• Sonuç bulunamadı

OSMANLI DEVLETİ’NİN DOĞU ANADOLU’YU İLHAKI

I. BÖLÜM: OSMANLI İDARESİNDE BAYEZİD SANCAĞI

1.3. OSMANLI DEVLETİ’NİN DOĞU ANADOLU’YU İLHAKI

Bayezid Kalesi içerisinde yer alan cami iç kalenin güney eteğindeki yamaçta yer almaktadır. “Eski Cami”, “Cami-i Gevher-i Digar”, “Sultan Selim I Camii” adları ile zikredilen Eski Bayezid Cami, Bayezid Kalesi içerisinde yer almaktadır. Caminin, kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. 71

James Brand, 1838 yılında Adilcevaz-Diyadin-Bayezid güzergâhında yaptığı seyahatte Bayezid ile ilgili şu tasvirlere yer vermektedir:

“Bayezid şehri, 13-16 km genişliğindeki ovanın öbür tarafında Ağrı Dağı’na bakan dağ sırasının bir girintisinde, kayalıklar arasında kurulmuştur. Türkiye’de gördüklerimin hepsinden daha üstün güzel bir taş bina olan Paşa’nın sarayı bu zirvenin en tepesinde kurulmuştur ve aşağıdaki şehre bakmaktadır. Ancak çevresindeki dağlar daha yüksektir; Ruslar da toplarını bu dağlardan getirerek sarayı topa tutmuş ve birkaç topun isabet etmesinin ardından şehir teslim olmuştur.

Saray şu an çok bakımsız ve viran haldedir. Çarşılar acınacak durumdadır ve doğru düzgün mal yoktur; mekân, ticari bir canlılık varmış gözükmemektedir.”72

Brand, seyahatnamesinde; İshak Paşa’nın eski konağının vadinin diğer tarafında bulunduğunu ve saraya baktığını, yapının yarısının dağa yaslandığını ifade etmektedir.

Yine burada çok büyük depoların olduğunu, topların yardımı olmadan buranın zapt edilemeyeceğini, ancak top bataryalarının şu anda hizmet veremediğini belirtmektedir.73

arasında Eleşgird Meydan Muharebesi meydana gelmiştir. Timur’un oğlu Şahruh, Bayezid Kalesi’ni aldıktan sonra Aladağ istikametinden Erciş’e doğru hareket etmiş ve burada bulunan yerel beylere hâkimiyetini kabul ettirmiştir. Daha sonra Eleşkirt tarafına doğru yola devam eden Şahruh, Eleşkirt’te Karakoyunlular ile yaptığı savaşı kazanmıştır.74

Akkoyunlu dönemi ve sonrası Osmanlı-İran ilişkilerindeki gerginlik II. Bayezid dönemine kadar geriye götürülebilir. Şah İsmail’in Doğu Anadolu’ya egemen olma isteği ve Yavuz Sultan Selim’in yayılma sahalarından birinin de bu bölge olması Safeviler ile Osmanlılar’ı karşı karşıya getirmiştir. Yavuz Sultan Selim’in takip ettiği doğu siyaseti onu Çaldıran Savaşı’nda Şah İsmail ile karşı karşıya getirmiştir.

Güneydoğu Anadolu’nun Osmanlılar’a bağlanmasında etkili olan İdris-i Bitlisî75 Doğu Anadolu için de aynı politikayı benimsemiştir. Padişah, İdris-i Bitlisî’yi Urmiye Gölü’nden Malatya ve Diyarbekir’e kadar uzanan bölgeyi Şah İsmail’e karşı ayaklandırıp Osmanlı Devleti’ne bağlaması için Doğu Anadolu’ya göndermiştir. İdris-i Bitlisî’nin süreç içerisinde Doğu Anadolu’da yaptığı faaliyetler bölgenin Osmanlı Devleti’nin siyasi ve idari hâkimiyetine girmesini sağlamıştır.76

Yavuz Sultan Selim, İdris-i Bitlisî aracılığıyla Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt beylerinin Osmanlı’ya tabi olmasını sağlamıştır.77 Şeref Han, Şerefnâme adlı eserinde Kürt beylerinin Osmanlı Devleti’ne bağlanmasını şu şekilde ifade etmektedir:

“Sultanın ordusu Rum tarafına döndüğünde Hâkim İdris, Sultana bir arzuhal sundu.

Şöyle diyordu: Kürdistan beyleri Sultanın lütuf ve ihsanıyla kendilerinin varisi oldukları vilayetlerin eskiden olduğu gibi kendilerine lütfetmesini ve komutası altında hep birlikte Diyarbekir’e gidip Safevi Valisi Kara Han’ı oradan çıkarmak için başlarına beylerbeyi rütbesinde olacak büyük şahsiyeti tayin etmesini dilemektedirler. Sultan ise isteklerini olumlu karşılayarak şu cevabı verdi:

74 Bilgehan Pamuk-Ahmet Aydın, “Karakoyunlu-Temürlu Mücadelesi ve Eleşgird Meydan Muharebesi”, Güneşin Doğduğu Yer: Doğubayazıt Sempozyumu, Ed. Oktay Belli, Çekül Vakfı, İstanbul, 2004, s. 151-157.

75Geniş bilgi için bkz. Abdulkadir Özcan, “İdrisi-i Bitlisî”, DİA., c. 21, İstanbul, 2000, s. 485-488.

76 Nejat Göyünç, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991, s. 15-16;

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. II, 10. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2013, s. 275; Cabir Doğan, “XVI. Yüzyıl Osmanlı İdari Yapısı Altında Kürt Emirilikleri ve Statüleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2011, Sayı. 23, s. 33.

77 Solak-zade, Solak-zade Tarihi, İstanbul, 1297, s. 378-382.

“Kürdistan beyleri içerisinde beylerbeyi görevini üzerine alabileceği ve bütün Kürt beylerinin boyun eğecekleri, komutası altında Kızılbaşlarla çarpışmaya ve onları ülkeden kovmaya gidecekleri birini kendi aralarında seçsinler.” İdris-i Bitlisi ise cevaben: “Bunların arasında kendilerine has çokluk içinde birlik vardır. Hiçbiri bir diğerine baş eğmez. Burada amaç Kızılbaşların topluluğunu dağıtacak yöntemi bulmaktır. Bu yüzden saltanat hizmetkârlarından birisi tayin edilmelidir ki bütün Kürt Beyleri ona itaat edip emri altında toplansınlar ve böylece bu önemli iş en hızlı şekilde tamamlansın” demiştir.

Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim Diyarbekir Beylerbeyliği’ne Bıyıklı Mehmed Paşa’yı atamıştır.78

1514 tarihindeki Çaldıran Savaşı sonrasında Doğu Anadolu’da Osmanlı hâkimiyeti sağlanmış, 1515 yılında Dede Kargın Savaşı sonrasında Diyarbekir, El-Cezire ve Kuzey Irak’ın bazı bölgeleri yerel beylerin desteğiyle Osmanlı’ya ilhak edilmiştir. Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim’in ölümünden sonra iki devlet arasında uzun bir süre savaş yaşanmamış, ancak Safeviler Anadolu’daki isyanları kışkırtmada geri durmamıştır.79 Yavuz Sultan Selim’in amacı Safeviler’e kuvvetli bir darbe vurmak değil, kendisi için büyük bir tehlike olan bu devleti ortadan kaldırmak olmuştur. Ancak devlet adamları ile yeniçerilerin muhalefeti ve Sultanın erken ölümü bu amacın gerçekleşmesini engellemiştir.80

İran’da Safevi hanedanının tahta çıkmasından sonra şahlar Kürtler üzerinde egemenlik kurma faaliyetine girmeye başlamıştır. İran şahları genellikle aşiret reislerini ırsî valilik unvanıyla görevlendirerek hâkimiyetlerini İran’daki Kürtler üzerinde tesis etmeye çalışmış ve Osmanlı’daki Kürt aşiretlerini hem silah hem de ideolojik açılardan desteklemişlerdir.81 Bu şekilde İran Şii politikasını Osmanlı ülkesinde yayma zemini bulmaya çalışmıştır.

Serhad bölgesi Osmanlı-Safevi devletlerinin hâkimiyet sahasını oluşturduğundan, her iki devlet bölgeyi kendi kontrolünde tutabilmek için Kürt beylerini kendi taraflarında

78 Şeref Han Bitlisî, Şerefnâme, c. I, s. 446-447.

79 Reyhan Şahin Allahverdi, Kafkasya Fatihi Özdemiroğlu Osman Paşa, Çamlıca Yayınları, İstanbul, 2016, 11-12.

80 Faruk Sümer, Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 37.

81 Averyanov, P. İ., Osmanlı-Rus Savaşlarında Kürtler (19. Yüzyıl). Çev. İbrahim Kale, Avesta Yayınları, İstanbul, 2010, s. 23.

tutma uğraşındaydılar. 1527 yılı Osmanlı idari düzeninde Osmanlı ümerasında önemli Kürt beyleri de bulunmaktaydı. Bitlis Hâkimi Şeref Bey, Hasankeyf meliki Süleyman Bey, İmadiye Hâkimi Hasan Bey, Siverek Hâkimi Mir Seyyid Bey, Çemişgezek Hâkimi Mir Hüseyin Bey, Sason Hâkimi Mehmed Bey Sasonî, Palu Hâkimi Cemşid Bey gibi şahsiyetler bunlardan bazılarıydı.82 İlerleyen süreçte Osmanlı Devleti, hükümet veya yurtluk-ocaklık bölgelerini sıradan sancaklara çevirmekte ya da gerekli gördüğünde bunun tam tersini yapmakta tereddüt göstermemekteydi. Böyle pragmatik (faydacı) bir yaklaşımla merkezi otoritelerini hem doğrudan kontrollerindeki yerlerde hem de esnek bir yapıyla kendilerine bağlı topraklar üzerinde egemenlik kurmak ve genişletmek için yoğun bir çaba sarf ettiler.83 Yurtluk-ocaklık ve hükümet sistemine ileride ayrıntılı olarak değinilecektir.

1.4. BAYEZİD’İN OSMANLILAR’IN HÂKİMİYETİNE GEÇMESİ,