• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: OSMANLI İDARESİNDE BAYEZİD SANCAĞI

1.2. BAYEZİD KALESİ

Tarih boyunca önemli geçiş noktasında bulunan Bayezid sırasıyla; Urartu, Kimmer, İskid, Med, Pers, Part, Sasani, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Moğol, Harezm, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. 1404 yılında İspanyol elçisi Ruj Gonzales de Clavijo, Erzurum- Bayezid Kalesi-Makü güzergâhından geçmiş ve bu vesile ile kale hakkında bazı tasvirlerde bulunmuştur. Kalenin yüksek bir kayanın üzerinde inşa edildiğini, hayli geniş kuleli duvarlarla çevrili olduğunu, bu duvarların merdivenleriyle şehre inildiğini ve içinde bir pınarın olduğunu, Timur tarafından kuşatıldığını ancak Bayezid hâkiminin Timur’a vergi vermeyi ve savaş dönemlerinde askerleriyle Timur’un yanında yer almayı kabul etmesi üzerine kuşatmanın kaldırıldığını ifade etmiştir.62

Yüksel Bingöl, Bayezid Kalesi’nin “Ceneviz Kalesi” olarak da ifade edildiğini belirtmektedir. Ortaçağın başlarında Cenevizliler’in Karadeniz ile Asya arasında ticaret yaptıklarını ve güzergâh olarak da Bayezid’i kullandıklarını ifade etmektedir. Ona göre Cenevizliler bu dönemde Sinop, Samsun ve Trabzon gibi kıyı şehirlerindeki iskelelere getirdikleri malları kervanlarla Erzurum-Tebriz güzergâhını kullanarak Asya’ya ulaştırıyorlardı. Bu bağlamda Cenevizliler’in Asya’ya giden kervanlarının uğrak yerlerinden biri de Bayezid Kalesi idi.63

62 Ruy Gonzales de Clavijo, Anadolu, Orta Asya ve Timur (Embajada a Tomar lan) Tercüme: Ömer Rıza Doğrul-Sadeleştiren: Kamil Doruk, Ses Yayınları, İstanbul, 1993, s. 91.

63 Yüksel Bingöl, “İshak Paşa Sarayı ve Çevresinin Arkeolojik Topografyası”, Güneşin Doğduğu Yer:

Doğubayazıt Sempozyumu Bildirileri, Ed. Oktay Belli, İstanbul, 2004, s. 219.

Harita 1. Trabzon-Erzurum-Bayezid ve Tebriz Ticaret Yolu (1884)64

Bayezid, savaşlar ve saldırılardan korunmak amacıyla sarp ve kayalık bir zemin üzerinde kurulmuştur. Eski Bayezid’in kuzeydoğusunda, “Belleburç” denilen semtte yer alan kale, eski kasabadan 300 metre yükseklikte yer almaktadır. Tek parça, sert ve dik kaya üzerine inşa edilen kalenin güneyinde bulunan İshak Paşa Sarayı ile kale arasında derin bir vadi bulunmaktaydı. Osmanlı’nın serhad bölgesindeki önemli merkezlerinden biri olan Bayezid’in, etrafındaki surlar ve iç kale varlığını 19. yüzyılın sonlarına kadar devam ettirdi. Bayezid’in etrafını çevreleyen surların günümüze ulaşan kalıntıları, birkaçı dışında yok denecek kadar azdır. Bu surlar, 19. yüzyılda bölgeyi gezen seyyahların çizmiş olduğu gravürlerine yansıdığı görülmektedir.65 Kalenin kayalıklar üzerinde kurulmasının nedeni Bayezid’in geçiş noktasında bulunması, sınır komşusu olan devletler arasında tampon görevi görmesi ve sürekli saldırılara maruz kalmasıdır.

Bayezid, Doğu Karadeniz’in önemli limanı Trabzon’u Erzurum üzerinden Tebriz’e

64 BOA, İ. MSM, 78/3421.

65 Yusuf Çetin, Tarihi Kalıntılar ve Kültürel Değerleriyle Ağrı, İbrahim Çeçen Vakfı, Ağrı, 2012, s. 23-25.; Yusuf Çetin, “Eski Bayezid Kalesi Tarihi ve Mimarisi”, Güneşin Doğduğu Yer: Doğubayazıt Sempozyumu, Ed. Oktay Belli, İstanbul, 2004, s. 210-211.

bağlayan ticaret yolunun üzerinde ve İran’la önemli ticaret ağının gerçekleştirildiği bir konumda bulunmaktaydı.66

Bayezid denildiğinde, yapıldığı dönemin en önemli mimari eserleri arasında yer alan İshak Paşa Sarayı akla gelmektedir. Bayezid Kalesi içinde yer alan saray, sancağın tarihi ve kültürel değerleri açısından büyük önem taşımaktadır. Harem dairesinin cümle kapısı üzerinde bulunan kitabeye göre saray, 1199/1784-1785 tarihinde İshak Paşa tarafından yaptırıldı/tamamlandı.67 Ancak dönemin koşulları göz önüne alındığında İshak Paşa’nın (1775-1799) mutasarrıflığının ilk on yılında böyle bir yapının inşa edilmesi oldukça zordur. Hem kalenin kurulduğu mekânın fiziki koşullarının elverişsizliği hem de böyle büyük bir yapının kısa bir sürede bitirilmesi imkân dâhilinde değildir.

Sarayın harem taç kapısının ön yüzünde “Çaker İshak Paşa Üstad-ı Karn (Devrin Üstadı İshak Paşa kulu) ifadesi yer almaktadır. Bazı araştırmacılar, sarayın yüzyıl gibi bir süre içerisinde tamamlandığını (1784) ve bu yapıyla birlikte yüzyılın saray yapı geleneğinin dışında bir üslup meydana geldiğini ifade etmektedir. İshak Paşa’nın68 babası (Çıldır Beyi) Abdi Bey’in 1685 yılında sarayın inşaatına başladığını ifade etmektedir. Saray içerisindeki caminin kubbe ve minaresi bütün saraya hâkim olmakla birlikte tapınak-saray tarzı üslup ön plana çıkmaktadır. Sarayın yapısında kesme taş malzeme kullanılarak saraya büyük bir görkemlilik kazandırıldığı görülmektedir. Anadolu saray yapı geleneğinde karşılaşılmayan türbe, ilk olarak İshak Paşa Sarayı’nda ortaya çıkmaktadır. 69

Sarayda bulunan türbenin giriş kapısının üstündeki kitabede “Camiü’t-tarihtir, “lafz-ı diriğ” ifadeleri yer almaktadır. “Lafz-ı diriğ” ifadesi 1214/1799 tarihini işaret etmektedir. Bu tarih aynı zamanda İshak Paşa’nın ölüm tarihidir. Sonradan yapılan kazılarda sarayın içindeki büyük avluda ve İshak Paşa’nın yer altındaki mezarının kapısı üzerinde bir kitabe daha bulunmuştur.70

66 Tuncel, “Doğubayazıt”, s. 492.

67 Semavi Eyice, “İshak Paşa Sarayı”, DİA, c. 22, İstanbul, 2000, s. 542-544.

68 Çıldır valisi İshak Paşa ile Bayezid mutasarrıfı İshak Paşa’nın aynı kişiler olmadığı meselesi ileride anlatılacaktır.

69 Hüseyin Yurttaş, “Türk Saray Mimarisi İçerisinde İshak Paşa Sarayı’nın Yeri”, Güneşin Doğduğu Yer:

Doğubayazıt Sempozyumu Bildirileri, Ed. Oktay Belli, Çekül Vakfı, İstanbul, 2004, s. 261.; Zeki Sönmez,

“Bayezid Sancakbeyi Mahmud Paşa’nın Tarihi Kişiliği ve Erzurum’da Bulunan Türbesi Üzerinde Notlar”, Mimarlık Bülteni ve Restorasyon Bülteni, Sayı. 13-14, İstanbul, 1981, s. 1-12.

70 Bu hususta bkz. Bingöl, “İshak Paşa Sarayı ve Çevresinin Arkeolojik Topografyası”, s. 222.

Bayezid Kalesi içerisinde yer alan cami iç kalenin güney eteğindeki yamaçta yer almaktadır. “Eski Cami”, “Cami-i Gevher-i Digar”, “Sultan Selim I Camii” adları ile zikredilen Eski Bayezid Cami, Bayezid Kalesi içerisinde yer almaktadır. Caminin, kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. 71

James Brand, 1838 yılında Adilcevaz-Diyadin-Bayezid güzergâhında yaptığı seyahatte Bayezid ile ilgili şu tasvirlere yer vermektedir:

“Bayezid şehri, 13-16 km genişliğindeki ovanın öbür tarafında Ağrı Dağı’na bakan dağ sırasının bir girintisinde, kayalıklar arasında kurulmuştur. Türkiye’de gördüklerimin hepsinden daha üstün güzel bir taş bina olan Paşa’nın sarayı bu zirvenin en tepesinde kurulmuştur ve aşağıdaki şehre bakmaktadır. Ancak çevresindeki dağlar daha yüksektir; Ruslar da toplarını bu dağlardan getirerek sarayı topa tutmuş ve birkaç topun isabet etmesinin ardından şehir teslim olmuştur.

Saray şu an çok bakımsız ve viran haldedir. Çarşılar acınacak durumdadır ve doğru düzgün mal yoktur; mekân, ticari bir canlılık varmış gözükmemektedir.”72

Brand, seyahatnamesinde; İshak Paşa’nın eski konağının vadinin diğer tarafında bulunduğunu ve saraya baktığını, yapının yarısının dağa yaslandığını ifade etmektedir.

Yine burada çok büyük depoların olduğunu, topların yardımı olmadan buranın zapt edilemeyeceğini, ancak top bataryalarının şu anda hizmet veremediğini belirtmektedir.73