• Sonuç bulunamadı

Osmanlı İmparatorluğu’nda Mardin’e göre seçkinleri üç ana başlık altında inceleyebiliriz. Askeri seçkinler (Yeniçeriler), İlmi ve Hukuki seçkinleri ifade eden Ulema (İlmiye Sınıfı) ve padişahla temasta olan idareciler organizasyonu. Şerif Mardin bu üç seçkin grubun arasından ulemanın yani ilmiye sınıfının Osmanlının son döneminde batılılaşma çabalarının kurumsal bir görünüme büründüğünü Tanzimat dönemi boyunca ne gibi etki ve rollerin olduğunu seçkin kuramlarla ifade etmenin sadece şekli olacağını ifade etmiştir (Mardin, 1992: 263–268). Çağdaş batı tarihinin siyasal bünyelerini oluşturan birimler, kökenleri bakımından ya siyasal ya da ırkla

ilgili iken Doğu tarihinde siyasal bünyenin temeli genel olarak ideolojiktir (Mardin, 1993: 70). Bu açıklamayla Türk moderlenmesinde gerçekleşen olayların bağlı olduğu olgular tarihsel bir gelişim çerçevesinde ideolojik niteliğini öncellemesede gerçekte çok önemli bir faktördür.

Tüm bunların ışığında Osmanlı da seçkinci yapıyı ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e seçkinci yapının dönüşümünü temelde, Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethederek ardından sadrazamlık makamına Türk asıllı Çandarlı Halil paşanın yerine, devşirme Zaganos Paşayı getirmesinde bulabiliriz. Bu şekilde Osmanlı’da her alanda olduğu gibi Osmanlı seçkinler yapısında da yeni bir dönem başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğunda Devşirme Sisteminin, yöneten-yönetilen ilişkisi açısından ve iktidarı yönlendirenler olarak değerlendirilmesi son derece önemlidir. Yakın geçmişe gelinceye değin, Türk toplumunun tarihsel değişimi içinde en etkili en uzun ömürlü seçkin grubunu, kuşkusuz bir bürokrat seçkinler grubu oluşturuyordu. Yüzyıllar boyu yaşayan, sınırları çok geniş bir imparatorluğun, yetkileri ne ölçüde sultanda toplanmış olursa olsun, çok güçlü bir bürokrasi oluşturması kaçınılmazdı. Devlet örgütüne egemen olan bürokrat seçkinler, Osmanlı dönemindeki önemli değişimlerde oynadıkları rolü, Cumhuriyet Türkiye’sinde de uzun süre sürdürdüler (Çaylak, 1998: 21–98).

Osmanlı Devşirme Sistemi ve Bu Sistemin Osmanlı Seçkinler Yapısında Önemi: Osmanlı Devletinin yönetim yapısını ellerinde bulunduran unsurlar hristiyan

azınlıkların çocuklarından oluşmaktaydı. Çocukluk yaşlarında ailelerinden alınanlar, bir süre Türk ailelerde bulundurulduktan sonra, bürokrasinin özel olarak kurduğu okullarda eğitiliyorlar, sonra da başarılarıyla orantılı olmak üzere devletin çeşitli kademelerine getiriliyorlardı. Bu kişilerin batılı örneklerinden daha büyük ölçüde sadık bir bürokrasi oluşturmalarının nedeni, toplumsal ve kültürel kökenlerinden tamamen koparılmaları ve varlıklarının tümüyle devletin varlığına bağlanmasıdır. Yetiştirilmeleri, çalışma koşulları bu bürokrasisinin devlet karşısında özerk bir aristokrasiye dönüşmesine olanak vermemiştir. Tüm bu güçsüzlüğüne karşın, bu bürokratlar Osmanlı devletini işleten seçkin kişilerdi. Gördükleri işlevler açısından da, diğer devletlerin bürokrasilerinde karşılaşılamayan genişlikte önemli görevlerle donatılmış bulunuyorlardı. Kısaca Devşirme Sistemini açıklayacak olursak;

Türk-İslâm devletlerinde görülen, savaş esirlerinden asker yetiştirme ve ordu kurma işini, Osmanlı Devleti’nde de görmekteyiz. Bu usul, Osmanlı Devleti’nde “Pencik” adını almıştır. Ancak Osmanlı’daki sistem diğer devletlerdekinden farklılıklar arz etmiştir. Zira Osmanlı pencik sisteminde esirler, Türk ailelerin yanında uzun zaman eğitime tâbi tutuluyordu. Bu sistem bir süre yaşadıktan sonra yerini, daha teşkilatlı ve köklü bir ordu kurma imkânı veren “Devşirme Sistemi”ne bırakmıştır (Uzunçarşılı, 1989a: 13–53). Devşirme: Saray hizmetleriyle Yeniçeri Ocağı'nda istihdam edilmek üzere toplanan Hıristiyan çocuklar hakkında kullanılan bir tabirdir. Bu hizmetler, daha evvel savaş esirlerine gördürülüyordu. Esirler, I. Murad zamanında kurulan “Yeniçeri Ocağı” denilen ocakta yetiştirildikleri gibi, sayıları fazla olduğu zamanlarda Türkçeyi ve Türk-İslam geleneklerini öğrenmek üzere Anadolu’daki ailelerin yanına da verilir, sonra alınarak muhtelif işlerde istihdam edilirdi. Osmanlı sınırlarının Balkanlar’a ulaşmasıyla birlikte, devletin artan asker ihtiyacını karşılamak için yeni imkânlar aranmıştır. Böylece, “Osmanlı topraklarında yaşayan gayr-i Müslimlerin” küçük yaşta olanlarının beşte biri alınmaya ve Acemi Ocağı’na kaydedilmeye başlanmasıyla, “Acemi Oğlanı” toplamak suretiyle “Devşirme” sistemi oluşmuştur. Devşirme Sistemi, Yeniçeri Ocağı’nın I. Murad zamanında kurulmasından başlayarak I. Çelebi Mehmed zamanında gelmiş, II. Murad zamanından itibaren de bir sistem olarak yürütülmüştür. Bu sistem, 17. asra kadar fonksiyonunu devam etmiştir.

Devşirme sistemi, sadece belli bölgelerde ihtiyaca binaen değişmekle birlikte belli zamanlarda ve hassasiyetle tatbik edilmiştir. Devlet bu sisteme büyük ehemmiyet vermiştir. Devşirmeler, padişah tarafından tayin edilen memurlar ve sancak beyi, sadrazam, kadı, beylerbeyi gibi önemli devlet erkânı ile Yeniçeri Ocağı’ndan ilgili kişilerden oluşan heyet tarafından toplanmıştır. Devşirmelerde devletin istifade edebileceği bir takım hususiyetler aranmıştır. Vazifeli devlet erkânı tarafından genellikle 8, 10 ve 15 yaş arasında bulunan Hıristiyan erkekler seçilmiştir. Bu iş gelişigüzel yapılmamış, tam aksine belirli nizamlar dâhilînde yürütülmüştür. Devşirilen bu çocuklar, büyük güvenlik tedbirleri içinde İstanbul’a getirilirdi. Çünkü bazı aileler, kendi çocuklarının da devlet merkezine giderek iyi bir eğitim görmesi ve devlet kademelerinde iktidar seçkini olarak yer almasını sağlamak gayesiyle,

devşirme kervanına sokmak için evrakları veya çocukları değiştirmek gibi yolsuzluklara başvurabiliyorlardı. Bu sebeple, devşirmelere büyük hassasiyet gösterilmiştir (Uzunçarşılı, 1989a: 54–101). Devşirmeler hiçbir zaman “köle” gibi kabul edilmemiştir. Devşirmelere yeniçeri olduktan sonra verilen “Kapıkulu” adı, padişahın büyük sıfatından kaynaklanmaktadır. Bazı Devşirme kökenli Osmanlı devlet seçkinleri, Köprülü Mehmed Paşa, Kırım fatihi Gedik Ahmed Paşa, Yemen fatihi Sinan Paşa, Şehid Ali Paşa, Sokullulu Mehmed Paşa devşirme olarak alınıp, Saray okulu olan “Enderun’da” yetiştirilerek devlet mekanizmasında istihdam edilen büyük devlet adamlarındandır (Uzunçarşılı, 1989b: 16–17). Osmanlılar, Türk-İslâm gelenek ve güzelliklerini, yine İslâm'ın sevgi ve hoşgörü denizi içinde, devşirme usulü ile alınan gayr-i Müslimlere öğreterek, onlara yepyeni bir dünya kazandırmışlardır. Büyük itina ile seçilen devşirmelerin bir kısmı Anadolu’ya çeşitli ailelerin yanına gönderilmiştir. Devşirmelerin yetiştirilmesini “Saray Okulu” denen “Enderun” yapmıştır. Enderun’a alınanlar daha ziyade, devlet mekanizmasına girebilecek zeki ve kabiliyetli devşirmelerdir. Bununla birlikte sarayda bulunan “Küçük Oda, Büyük Oda” gibi yerler, devşirmelerin ilk etapta eğitim gördükleri yerlerdir. Bu yerlerde ve Enderun’da devşirmelere, görgü kurallarından dini ve müspet ilimlere varıncaya kadar kendilerine lâzım olan her konuda eğitim ve öğretim verilmiştir. Buralardan yetişen devşirmeler, kaptan-ı derya, vezir, sancak beyi, vezir-i âzam gibi büyük devlet adamları olarak yetişmişlerdir. Bu durum ise, gayr-i müslimler için oldukça büyük bir imkân doğurmuş ve bu şekilde gayr-i müslimler, devlet yönetimine etkili olarak katılabilmişlerdir.

Devlet ise, çok önemli ve zengin bir millî potansiyeli teşkil eden bu insanlardan istifade etmiştir. Bununla birlikte “müslim-gayr-i müslim halk” ile “devlet-gayr-i müslim yakınlaşması, kaynaşması ve birlikteliği” sağlanarak; “devlet ve millet olarak içtimai bütünlük” elde edilmiştir. Bu nokta bize; “çok millet”li bir mozaiğe sahip olan Osmanlı Devleti’nin, bu yapısıyla uzun süre yaşayabilmesinin önemli bir sırrını da vermektedir (Pakalın, 1983: 31). Bu sistem vasıtasıyla Osmanlı Devleti, ezmeyerek ve unutmayarak gayri Müslimlerin devlet seçkini olmaları için imkân sunmuş ve onların dünya siyaset ve medeniyet tarihinde önemli bir rol oynamalarına geniş bir kapı açmıştır. Osmanlı Devleti, devşirme sistemini kendine

has yorumuyla tatbik etti. Hem kendisi, hem de gayr-i müslim-müslim halk çok şeyler kazandı. Aslında devşirme sistemi Osmanlı tarihinin itinalı bir yerinde durmakla birlikte, bugünkü bazı metodlara da ilham kaynağı olmuştur.

Osmanlı Devletinin eğitim öğretim hususundaki temel müesseselerinden biri olan Enderun Mektebi, devletin en üst düzeyde siyasî, idarî, bürokratik, askerî, ilmî ve sanatsal personelinin yetişmesini sağlamıştır. “Osmanlı’dan geriye ne kaldı?” diye sorduğumuzda aklımıza camiler, kervansaraylar, türlü mimari harikalar, muhteşem çiniler ve gözümüzü ışıldatan hatlar ve ebrular; gök kubbeyi kaplayan bir hoş seda, bir musiki; binlerce sayfalık bir edebiyat ve nağmeler gelir. Evet, ama bundan başka dünya eğitim tarihinde bir çığır açmış, birçok noktada öncü olmuş Enderun Mektebi de gelmelidir. Zira Enderun Mektebi, çok yönlü amaçları olan bir eğitim ve devlet felsefesi, bir siyasî ve idarî nizam, bir dünya görüşüdür. Osmanlı kendi iktidar seçkinlerini bu muazzam sistem ile yetiştirmiş ve uzun yıllar adil yönetimini mizanda tutmuştur. Enderun Mektebi’nin ve bu mektebin kuruluş amacının, programları, çalışma sistemi ve teşkilatlanmasıyla, eğitim ve öğretimin değerlendirildiği, öğrencilerin daha kaliteli yetiştirilmesi düşüncesinin bütün toplumlar tarafından kabul edildiği, iyi bir gelecek için entelektüel insan unsurunun öne çıkmaya başladığı asrımızda, bölgesinde asırlarca kavga çıkartmadan birçok etnik unsuru, yüzyıllarca barış ve huzur içinde başarıyla yönetmiş bir devlet olarak Osmanlı seçkin kadrolarını oluşturmada bu sistemi etkili kullanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda bürokrasi, askeri ve sivil işlevler birlikte yürütmekteydi. Savaşların sürekliliği, özellikle, bürokrasinin askeri işlevlerinin önemini çoğaltıyordu. Ayrıca sivil görevleri de doğal olarak yine bu bürokrasi görüyordu. Yine imparatorluğun ekonomik yapısı savaş ganimetleri ve tarıma dayandığından ve toprağın mülkiyeti de devlete ait olduğundan iktisadi işlevlerin büyük bir bölümünün de Enderun mekteplerinde yetişen devşirme bürokrat seçkinleri tarafından yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Bu bürokrat yapı Osmanlı’da seçkinler yapısının yönetsel sürecini teşkil ediyordu. Bu bürokratik yapının Osmanlı’da nasıl ortaya çıktığını Osmanlı’nın kuruluş ve yükseliş dönemlerinde bulabiliriz.