• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Hukukunun Dinamiklerinden Esahh-ı Akvâl: Kadı-Müftü-Fetva

2. BÖLÜM

2.4 Osmanlı Hukukunun Dinamiklerinden Esahh-ı Akvâl: Kadı-Müftü-Fetva

Esahh-ı akvâl bir fıkıh terimi olarak Hanefî mezhebi içinde farklı görüşlerin bulunması halinde doktrinde en sahih görüş olarak kabul edilen görüşlerdir.238 Genellikle Hanefî mezhebinin uygulandığı Osmanlı’da müftüler öncelikle “zâhirü’rivâye” kitaplarına bakarlar, eski âlimlerce tercih ve kabul edilmiş (müftâ-bih) görüşlerin en doğrusu (esahh- ı akvâl) olarak değerlendirilen kanaatleri alırlardı.239 16. yüzyılın ortalarından itibaren ise kadı ve müftü berâtlarında hemen daima “…eimme-i Hanefiyye’den muhtelefun fiha olan mesaili kemâ yenbeği tetebbu edüp esahh-ı akvâli bulup anınla amel eyleye…” ifadelerinin bulunması ile esahh-ı akvâle göre hükmetmek Osmanlı siyasî otoritesi tarafından kadı ve müftülere zorunlu kılınmıştır.240 Böylece zayıf görüşlere göre hareket edilmesi engellenip hukukî birliğin sağlanması hedeflenmiştir. Berâtlardaki bu emir ile kazâ-fetva ilişkisi yeni bir boyut kazanmış olmalıdır. 16. yüzyılda esahh-ı akvâl ile

237 Örsten, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Fetvâ Mecmuaları”, s. 33. 238 Ali Bardakoğlu, “Hanefî Mezhebi”, DİA, XVI, 7.

239 Atar, “Fetva”, s. 487, 495; “Zâhirü’r-rivâye” Hanefî hukukunun ana yapısını ve temel unsurlarını teşkil eden, Ebû Hanîfe ve iki öğrencisi Ebû Yusuf ve Muhammed’in görüşleridir, bkz. Murteza Bedir,

Buhara Hukuk Okulu: Vakıf Hukuku Bağlamında X-XIII. Yüzyıl Orta Asya Hanefî Hukuku Üzerine Bir İnceleme, İstanbul: İSAM Yayınları, 2014, s. 76.

240 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri I. Kitap, İstanbul: Fey Vakfı Yayınları, 1990, s. 69-70; Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s. 112-113; Mehmet Âkif Aydın, Türk Hukuk

hareket edilmesi emrinin Osmanlı hukukunun dinamiklerinden biri olarak değerlendirilmesinin sebebi kadı, müftü ve fetva kitapları arasında en sahih görüşü bulmak amacıyla araştırmaya dayalı bir etkileşime neden olmasıdır. Zira kadılar, Hanefî mezhebi içerisinde farklı görüşlerin bulunduğu durumlarda esahh-ı akvâlin tespitinde müftülerden yardım istemişlerdir. Kadıların bizâtihi fetva istedikleri durumların yanı sıra şerʻiyye sicil defterlerinde davanın taraflarından biri tarafından getirilen fetvaya dayanılarak verilen hükümlere de rastlanmaktadır.241

Gedikli, başlangıçtan beri çok sayıda fetva mecmuasının toplanması ve çok sayıda nüshalarının olmasının doğrudan atıf olmasa bile bunların kadı tarafından kullanılabileceğini gösterdiğini belirtir. Bu tezin yazarına göre fetva mecmualarının fıkıh kitaplarındaki konulardan farklı olarak daha çok davalara konu olan hususlardaki fetvalardan oluşması bu fikri desteklemektedir. Nitekim üçüncü bölümde ele alınacağı üzere Saʻdi Çelebi’nin yapışdırma fetva mecmualarının konuları da bu özelliktedir. Tahsin Özcan da şerʻiyye sicillerinde çok sayıda fetva nakledilmediğini belirtir ve bunun sebebinin kadıların elinde fetva mecmualarının bulunması olabileceğini söyler.242

Saʻdi Çelebi’nin verdiği bazı fetvalar kadı-müftü-fetva kitapları arasındaki ilişkiye ışık tutmaktadır:

Kazâyâ

Nahmedüke allahümme veliyye’t-tevfîk. Eʻin lenâ ve’hdi sevâe’t-tarîk. Bu mes’ele husûsunda eimme-i Hanefiyye’den cevâb ne vechiledir ki? Bir şehrin kādısı mütûnda mukayyed olan mesâile müteʻallik şerʻî husûsu icrâ etmeyüb taʻallül idüb varın fetvâ etdirin dise şerʻan ol kādıya nesne lâzım gelür mü? Beyân olunub müsâb oluna

El-cevâb Allahu aʻlem nesne lâzım olmaz eğer ihtiyâten dirse fetâvâ kitaplarında mestûr olan mütûna muhâlif olsa kütüb-i fetâvâda mestûr olanla amel olunur.

Ketebehu el-fakīr Saʻd ʻufiye anh.243

241 Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s. 95; Aslan, “Fetvâ Kazâ Münasebeti”, s. 87-92; Kenanoğlu, “Osmanlı Devleti’nde Kanun-Fetva İlişkisi”, s. 113; Fethi Gedikli, “Osmanlı Mahkemesinde Fetva Kullanımı ve Fetva -Kaza İlişkisi”, Osmanlı Hukukunda Fetva, ed. Süleyman Kaya, Yunus Uğur, Mustafa Demiray, İstanbul: Klasik Yayınları, 2018, s. 213.

242 Gedikli, “Osmanlı Mahkemesinde Fetva Kullanımı”, s. 218-219. 243 Saʻdi Çelebi, Fetâvâ-yı Saʻdi Efendi, vr. 7b.

Bu fetvada bir şehrin kadısı, meselelerle ilgili “mütûn” denilen kitaplarda kayıtlı olan şerʻî bir hususu icra etmekten “taʻallül idüp” yani bir gerekçe gösterip kaçınarak soruyu soranlara gidip fetva istemelerini söylerse kadıya ne gerekeceği sorulur. Fetvada mütûn ile kastedilen Hanefî mezhebinde özel bir hukuk literatürü olan “metinler”dir. Hukuk literatüründeki metinler, şerhler ve fetvalar olmak üzere üç hukuk literatürü türü, Hanefî hukukunda doktirini temsil etmek bakımından eşit değildir. Bir görüşün mezhebin ana doktirini olduğunu tespitte sıralama şu şekildedir; Metinlerde yer alan bir görüş şerhlerde yer alana, şerhlerde yer alan bir görüş ise fetva eserlerinde yer alana göre mezhebin görüşünü daha yetkinlikle temsil eder.244 Bu fetvada Saʻdi Çelebi’nin eğer fetva kitaplarında yazılı olan mütûna muhalif ise fetva kitaplarına göre amel olunur diyerek Hanefî hukuk doktrindeki mütûn, şürûh, fetâvâ sıralamasının tersi bir uygulama takip edilmesini istemesi oldukça dikkat çekicidir.

Saʻdi Çelebi’nin bir başka fetvasından fetva kitaplarına göre amel edilmesinin istenmesinin fetva kitabındaki görüşün esahh-ı akvâl olması şartına bağlı olduğu anlaşılır:

Kazâyâ

Nahmedüke allahümme veliyye’t-tevfîk. Eʻin lenâ ve’hdi sevâe’t-tarîk. Bu mes’ele husûsunda eimme-i Hanefiyye’den cevâb ne vechiledir ki? Bir kādı bir kazıyyeyi baʻzı fetâvâ kitaplarında mestûr ve mukayyed olan meseleye binâen hükm eylese lâkin ol fetâvâda mukayyed olan mesele esahh-ı akvâlin hilâfı olub ammâ kādı esahh-ı akvâlin hilâfı idüğün bilmeyüb mücerred fetvâ kitaplarında mestûr olmağla esahh-ı kavl zann eyleyüb hükm eylese hükmü şerʻan nâfiz ve sahîh olur mu olmaz mı? Beyân buyurula.

El-cevâb Allahu aʻlem menşûrunda esahh-ı akvâlle amel eyleye denilmedi ise nâfiz olur.

Ketebehu el-fakīr Saʻd ʻufiye anh.245

244 Bedir, Buhara Hukuk Okulu: Vakıf Hukuku Bağlamında X-XIII. Yüzyıl Orta Asya Hanefî Hukuku

Üzerine Bir İnceleme, s. 167-168.

Bu fetvaya göre kadı fetva kitabında bulunan ama esahh-ı akvâle (hâkim görüş) muhalif olduğunu bilmediği meseleye göre hüküm vermiştir. Saʻdi Çelebi, kadının kendisine verilen berâttta esahh-ı akvâlle amel etmesi istendiği takdirde esahh-ı akvâli dikkate alması gerektiğini, berâtta bu zorunluluk yoksa vereceği hükmün geçerli olacağını söyler. Kaynaklarda Osmanlı’da kadı ve müftülerin esahh-ı akvâle göre hükmetmesi şartının yer aldığı berâtlarla 16. yüzyılın ortalarından itibaren karşılaşıldığı aktarılsa da Saʻdi Çelebi’nin bu fetvası 16. yüzyılın ilk yarısında da uygulanmış olabileceğini gösterir.246

Osmanlı hukukunda esahh-ı akvâlin merkeze alınması müftüleri ve fetva kitaplarını da merkez haline getirmiş görünmektedir. Kadıların esahh-ı akvâlin tespitinde yetersiz kalabildiği bu nedenle bir araştırma içine girmek zorunda kaldıkları ve müftülere danışmak veya fetva kitaplarına müracaat etmek yoluna başvurdukları anlaşılmaktadır. Fetva kitapları ile kastedilenin menkûl fetva kitaplarının yanı sıra şeyhülislam fetva mecmularını da içerdiği düşünülmektedir. Eski fetva kitapları bulunsa da dönemin güncel meselelerine dair esahh-ı akvâlin toplandığı yeni mecmuaların oluşturulmasına ihtiyaç duyulmuş olması muhtemeldir.

Kadıların esahh-ı akvâlin tespitinde yetersiz kalabildikleri durumlar taşra müftüleri için de geçerli olmuş olmalıdır ki taşra müftülerine ait fetva mecmualarında şeyhülislam fetvalarının kaynak değerine atıf yapan açık ifadeler yer alır. Nitekim 17. başlarında Üsküp’te müftülük yapan Pîr Mehmed Üskübî’ye (ö. 1611) göre ihtilaflı konularda zamanın şeyhülislamının hangi görüşü tercih ettiği kesin olarak bilinirse artık asla kimse ona muhalefet edemez. Zira onun kavline göre hareket etmek emredilmiştir, kavillerin hangisinin en sahih olduğunu o bilir.247 18. yüzyılda Amasya müftülüğü ve İstanbul Bâb Mahkemesi’nde kadılık yapmış olan Âkifzâde el-Amasî (ö. 1808) ise fetva

246 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri I. Kitap, s. 69-70; Uzunçarşılı, İlmiye

Teşkilatı, s. 112-113; Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s. 91-92; Bardakoğlu, “Hanefî Mezhebi”, s. 7.

247 Şükrü Özen, “Molla Hüsrev’in Velâ Meselesi ile İlgili Görüşünün Osmanlı İlim Muhitindeki

Yansımaları”, Uluslararası Molla Hüsrev Sempozyumu (18-20 Kasım 2011 Bursa) Bildiriler (2013): 352- 353.

mecmuasında müftü ve kadıların şeyhülislam fetvalarına uymak zorunda olduklarını ifade eder.248

248 Süleyman Kaya, “Osmanlı Hukukunda Şeyhülislam Fetvasının Yeri”, Osmanlı’da İlm-i Fıkıh, ed. Murteza Bedir, Necmettin Kızılkaya, Hüseyin Sağlam, İstanbul: İSAR Yayınları 2017, s. 379-380.

3.BÖLÜM

ŞEYHÜLİSLAM SAʻDİ ÇELEBİ’NİN YAPIŞDIRMA FETVA

MECMUALARININ DİPLOMATİKASI

Bu çalışmada ele alınan Şeyhülislam Saʻdi Çelebi’nin iki fetva mecmuası orijinal fetvalardan oluşan yapışdırma türündedir. Yapışdırma fetva mecmuaları arasında tek bir şeyhülislama ait fetvaların derlendiği mecmua olarak yalnız bu iki mecmua bulunmaktadır. Gerek bu özellikleri gerek içerisinde mevcut olan fetvaların konularının çeşitliliği ve muhtevaları önemlidir. Bugüne kadar fetva, fetva mecmuaları ve fetva literatürü ile ilgili genel çalışmalarda değinilmişse de yapışdırma fetva mecmualarına dair müstakil bir çalışma yoktur. Fetva biçimi ile ilgili fetvaların asıllarını esas alarak yapılan ilk müstakil inceleme Heyd tarafından 1969’da yayınlanmıştır.249 Heyd’in çalışmasından bu yana fetvaları çeşitli açılarından ele alan çalışmaların sayısı özellikle son yıllarda artmıştır. Bununla beraber özel olarak fetva biçimini ele alan yeni bir çalışma yoktur. Başka çalışmalar içerisinde genellikle Heyd’in bilgilerine dayanılarak kısaca yer verilmiştir.

Bu bölümde Şeyhülislam Saʻdi Çelebi’nin yapışdırma fetva mecmularındaki fetvaların diplomatikası ele alınacaktır. Öncelikle fetvaların unsurlarının neler olduğu ve içerikleri incelenecek, fetvaların biçimi tahlil edilecektir. Böylece fetvanın kaleme alınışından talep eden kişiye verilişine değin nasıl bir işleyiş takip edildiğinin anlaşılması amaçlanmaktadır. Saʻdi Çelebi’nin orijinal fetvalarının kim tarafından ve neden bir araya getirildiği sorusuna cevap aranmaya çalışılarak bu tarz mecmualar oluşturulması ile Osmanlı hukukuna nasıl bir katkı hedeflendiği incelenecektir. Mecmuanın üzerindeki

okuyucu notları tahlil edilerek bu tür mecmualardan kimlerin hangi amaçlarla yararlandıkları üzerine düşünülecektir.