• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.1 Osmanlı’da Fetva Müessesesi

2.1.2 Şeyhülislam Fetvası

2.1.2.1 Orijinal Şeyhülislam Fetva Kâğıtları: Şukkalar

Düzenli, özel hazırlanmış orijinal fetva, soru-cevap formlarına şukka denildiğini belirtmektedir.161 Özen de şukkaları, fetvanın ilk orijinal formunu oluşturan belgeler olarak niteler.162 Arapça kökenli şukka kelimesi, küçük kâğıt parçası ve küçük tezkere manasına gelir. Yazma eserler içerisine eklenen not kâğıtlarına da şukka denilir.163 Fetva terimi olarak Osmanlı döneminde imzalı orijinal fetva kâğıtlarını kastetmek amacıyla kullanılıp kullanılmadığı bilinmemektedir. Şukka teriminin kullanımı bir fetvanın imzalı orijinal fetva kâğıdı mı yoksa fetvanın sûreti mi olduğunu vurgulamak için uygun görünmektedir. Bu nedenle bu tez çalışması boyunca “şukka” terimi kullanıldığında imzalı orijinal fetvalar kastedilmiştir (Şekil-6).

161 Düzenli, Şeyhülislam Ebussuûd Efendi ve Fetvaları, s. 89.

162 Özen, “Fetva Literatürünün Dönem, Coğrafya ve Mezhep Farklılıkları Açısından Mukayesesi”, s. 349; 163 Hakan Anameriç, “Yazma Eserlerde Bir Bilgilendirme Aracı Olarak Şukka”, Bilig 73 (2015): 18.

Şekil-6: Saʻdi Çelebi’nin bir fetva şukkası.164

Yazılı bir fetva, soru ve cevap olmak üzere iki ana unsurdan oluşur. Osmanlı şeyhülislamlarının fetva şukkaları incelendiğinde ise soru ve cevap kısımlarının dışında bunları tamamlayıcı başka unsurların da bulunduğu görülmektedir. Heyd, Osmanlı şeyhülislam fetvalarını Davet, Mesele, Cevap, Tamamlayıcı Sorular, İmza, Sonradan

Gelen Doğrulama ve Kaynaklar olmak üzere yedi unsur olarak ele alır.165 Kütükoğlu, Osmanlı şeyhülislamlarının verdiği yazılı bir fetvayı Davet, Sual, Cevap ve İmza olmak üzere dört ana unsur olarak inceler.166 Atar ise fetvalarda mutat olarak kullanılan ibare ve ifadeleri 1-Dua ve Münâcât, 2-Soru başlangıcı, 3-Soru, 4-Rica ve İstirham, 5-Fetva Başlangıcı Tabir Olunan El-cevâb, 6-Cevap, 7-Fetvayı Verenin İsmi, 8-İmza ile Birlikte Tevazu İfadesi, 9-Allah’tan Af Dileği ve 10-Fetvanın Dayandığı Kaynak olarak sıralar.167 Atar’ın fetvaların unsurlarını ele alma şeklinin, orijinal bir Osmanlı şeyhülislam fetvası için daha detaylı ve kapsayıcı olduğu görülmektedir. Bu unsurlar üçüncü bölümde Saʻdi Çelebi’nin şukkaları incelenirken detaylı olarak ele alınmıştır.

Taşra müftülerinin fetvaları tertip ve terkip olarak şeyhülislam fetvaları ile aynıdır. Ancak bazı yönleri ile ayrılır. Şeyhülislamlar imzalarına mertebe ve makamlarını eklemezken taşra müftüleri “el-müfti bi-…” veya “… müftüsü” gibi nerenin müftüsü olduklarını beyan ederlerdi.168 Bunun gerekçesi ile ilgili bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamaktadır. Fetvanın şeyhülislamlardan birine ait olmadığını belirtmek hedeflenmiş olabilir. Taşra müftülerinin denetimini kolaylaştırmanın düşünülmesi de muhtemeldir.

Yine şeyhülislamlardan farklı olarak taşra müftüleri, fetvalarının üzerinde nakil (çoğulu nukûl) yani fetvanın hangi fıkıh kitabına dayandığını, delillerini yazmak zorundaydılar.169 Bu zorunluluğun tam olarak ne zaman başladığına dair kesin bir bilgi bulunmasa da bazı bilgilerden 16. yüzyılın sonlarında böyle bir zorunluluğun mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Balıkesir mahkemesi siciline kaydedilen bir ferman 1002 Zi’lkaʻdesi başında (1594 Temmuz) III. Murad (ö. 1595) tarafından kasabanın kadısı ve orada müftülük ve müderrislik yapan âlime gönderilmiştir. Fermanda, hâlihazırdaki müftünün kaynak zikretmeyip yalnızca “olur”, “olmaz” şeklinde cevap vermesinin halk

165 Heyd, “Osmanlı’da Fetva Müessesesinin Bazı Tezahürleri”, 292-300. 166 Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 341-343.

167 Atar, “Fetva”, s. 494.

168 İpşirli, “Osmanlı Fetvaları Üzerine Değerlendirmeler ve Bazı Örnekler”, s. 156: Heyd, “Osmanlı’da Fetva Müessesesinin Bazı Tezahürleri”, s. 298.

169 Hezarfen Hüseyin Efendi, Telhîsü’l-Beyân, s. 200; İpşirli, “Osmanlı Fetvaları Üzerine

Değerlendirmeler ve Bazı Örnekler”, s. 156; Emine Arslan, “Nukûllü Fetva Mecmûaları ve Mehmed Fıkhî’nin el-Ecvibetü’l-Kânia Adlı Eserinin Bunlar Arasındaki Yeri”, (Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010), s. 46; Mardin, “Fetvâ”, s. 583; Atar, “Fetva”, s. 494.

ve kadılar nezdinde itimat etmekte sıkıntılara sebep olacağı vurgulanıp müftünün önceki usule dönerek fetvalarında delil zikretmesi emredilir.170 Bostanzâde Mehmed Efendi’nin (ö. 1598) konuyla ilgili verdiği iki fetva da böyle bir zorunluluğa işaret eder. Bu fetvalar kenar müftülerinin kendi reyleri ile hüküm vermemelerinin istendiğini açıkça göstermesi bakımından önemlidir:

Kenar müftîleri nakl yazmak ile me’mûrlar iken bazısı müftî-yi zamân hazretlerine taklîden ‘Olur’, ‘Olmaz’ yazub nakl yazmasa, taleb olundukda, ‘Ben re’yimle iftâ itdim’ dise şerʻan müftîye ne lâzım olur? El- cevâb: Azil ve hacr lâzım olur. Merhûm Bostanzâde Mehmed Efendi min hattihi.

Bu sûretde hasım nakl talebine şerʻan kâdir olur mu? El-cevâb: Olur. Merhûm Bostanzâde Mehmed Efendi min hattihi. (Süleymaniye Kütüphanesi, Yozgat, nr. 325, vr.+VIIb).171

Keskin, 16. yüzyıl Osmanlı taşra müftülerinden Üskübî’nin (ö. 1611) fetva mecmuasında onun yüz yirmi dokuz ayrı kaynaktan nakilde bulunduğunu, iki yüz yirmi sekiz eser ve âlime atıfta bulunduğunu belirtir.172 Köse ise Osmanlı taşra müftülerine ait fetva mecmualarının tipik bir örneği olan Erzurum müftüsü Vani Mehmed Efendi’nin (ö. 1685) fetva mecmuasında Vani Efendi’nin nakil verdiği kırk beş İslam hukuku kaynağını tespit eder.173 Taşra müftülerinin fetvalarında nakiller genellikle cevaptan sonra ve cevabın altında bulunur. Bazen imzanın sağ yanında aynı hizada bazen de imzanın alt kısmında kalacak şekilde yazıldığı görülür. Nakil içeren taşra müftüsü fetvasına bir örnek olarak Balıkesir Müftüsü Seyyid Ali’nin şu fetvası verilebilir (Şekil-7):

170 Heyd, “Osmanlı’da Fetva Müessesesinin Bazı Tezahürleri”, s. 300. 171 Özen, “Osmanlı Döneminde Fetva Literatürü”, 341.

172 Nuray Keskin, “Fetâvâ-yı Üskübî Latinizesi ve Tahlili”, (Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014), s. 34.

173 Ömer Faruk Köse, “The Fatwa Collection of an Ottoman Provincial Mufti, Vani Mehmed Efendi (D. 1685)”, (Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015), s. 94-102

Şekil-7: Balıkesir Müftüsü Seyyid Ali’nin bir fetvası ve fetvadaki nakil ibâresi.174

Hasbiya’llahu Teâlâ vahdehû.

Bu mesele beyânında e’imme-i Hanefiyye’den cevâb ne vechiledir ki?; Zeyd, Amr’ı âlet-i câriha ile amden cerh ve kat eylese Zeyd’e ne lâzım olur.

El-cevâb: Allahu aʻlem kısâs.

Ketebehu’l-fakîr es-Seyyid Ali el-müfti bi-Balıkesri. Ufiye anh.

Ve yecibü’l-kısâs bi-katli men hüve mahkûnü’demi ale’t-te’bîd.

Mültekâ.175

174 Osmanlı Arşivi’nde Şeyhülislam Fetvaları, haz. Sinan Çuluk ve Yılmaz Karaca, İstanbul: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, 2015, s. 230

175 Osmanlı Arşivi’nde Şeyhülislam Fetvaları, s. 230; diğer taşra müftülerine ait fetva örnekleri için ayrıca bkz. s. 229-255.

Vani Efendi’nin şu fetvasında olduğu gibi bazen nakil cevabın içerisinde zikredilebilir:

Mesele: Cemʻ-i kesîr ve cemm-i ğafîr bir mescidde cemʻ olub cehr ile vird okuyub ve cehr ile zikr edüb refʻ-i savt ve hây u hûy edüb vazʻ-ı mezburu ibadet itikâd etseler kavm-i mezburun ettiği zikr-i cehrî ve rafʻ-ı savt câiz olur mu ve ol kavm hakkında ne hükm olunur ve edbâr-ı salatda cehr ile tesbîhât ve tehlîlât şerʻan câiz midir yahut bu mezkûr şeyler cümle ihfâ ile mi lazımdır? El-cevap: Kütüb-i fetâvâ-yı muʻteberede Hakâyık ve Manzûme ve İbn Melek ve Mültekâ ve İhtiyâr ve Gunye ve Kâdîhan ve Vâkıʻât ve Tuhfe ve bunlardan gayrı çok kütüb-i muʻteberede mestûrdur ki cehr ile zikr bid’at ve eden ehl-i bid’atdir ve emîrler ve kâdılar ve sair hükkâma ve ulemâya menʻ vâciptir ve âmmeye kalpleriyle inkâr lazımdır ve mescidlerden ihraçları lazımdır. Vani, Fetâvâ, 33b-34a.176

Zaman zaman mecbur olmadıkları halde şeyhülislamların da fetvalarında kaynak zikrettikleri görülür. Şeyhülislam Ebussuûd Efendi bazen fetvalarında “Kütüb-i fetâvâda mesturdur” veya “Meşâhir-i kütüb-i fetâvâda fetva bunun üzerinedir” gibi genel ifadelerle veya “Fetâvâ-yı Kâdîhan” veya “Fetâvâ-yı Bezzâziyye” gibi isim vererek muteber fetva kitaplarına atıflar da bulunmaktadır.177

Osmanlılarda fetvaların sûretlerinin özel bir deftere kaydedilmesi veya birer nüshalarının arşivlenerek muhafaza edilmesine dair bir bilgiye 17. yüzyıla kadar rastlanmaz. Şeyhülislam Zekeriyyazâde Yahya Efendi’nin (ö. 1644) fetvalarını derleyen Esîrî Mehmed Efendi fetvaları derlediği mecmuanın mukaddimesinde fetvaların deftere yazıldığını kaydeder. Bununla beraber uygulamanın düzenli devam edip etmediği bilinmemektedir. Özen, İstanbul Müftülüğü arşivindeki incelemelerine göre eski tarihli defter kayıtlarının varlığı ve kaydının tespit edilemediğini söyler. Bu arşivdeki evrak ve mecmuaların içerikleri henüz tam olarak bilinmediği ve iyi bir kataloğu yapılmadığı için adı geçen fetva defterlerinin bu arşivde veya başka bir yerdeki koleksiyonlar arasında bulunma ihtimalinden söz eder. İstanbul Müftülüğü Kütüphanesi’nde 1302-1339/1884- 1920 yılları arasında Fetvahâne’de fetvaların tutulduğu 24 defter olduğu belirtilmiş ise de

176 Köse, “Vani Mehmed Efendi “, s. 49.

177 Hezarfen Hüseyin Efendi, Telhîsü’l-Beyân, s. 200; Özen, “Osmanlı Döneminde Fetva Literatürü”, s. 341.

bu defterlerden sadece üçünün fetvaları içerdiği Özen tarafından tespit edilmiştir. İlmiyye Sâlnâmesi’nde tıpkıbasımı verilen fetvaların büyük kısmının Fetvâhâne’de muhafaza edilenlerden olduğu belirtilmiştir. Ancak 1927’de binanın yangın geçirmesi sebebiyle fetvaların bugüne ulaşması mümkün olmamıştır.178