• Sonuç bulunamadı

1.5. KARİKATÜR VE MİZAHIN TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİMİ

1.5.3. Osmanlı Dönemi

Karikatürün tarihi Türkiye’de Batı’dakine benzer bir gelişim göstermektedir. Basımevinin kurulmasından bir süre sonra yayınlanmaya başlayan gazete ve dergiler zamanla örnek aldıkları Batı gazeteleri ve dergileri gibi resimler basmışlardır. Fotoğ- rafın olmadığı dönemlerde elle yapılan bu çizimlerin kullanılmaya başlanması, onun doğal uzantısı olan çizgiyle mizaha yol açmıştır. Bir süre sonra da karikatür, toplum- sal ve özellikle de siyasal eleştiri amacıyla kullanılabilecek etkili bir araç olarak var- lığını sürdürmüştür. Türkiye’de karikatürün tarihi, Türkiye tarihiyle paralellik gös- termektedir. Özellikle geçiş dönemlerinde ve siyasal çalkantıların fazlalaştığı yıllarda karikatür bir mücadele aracı olarak ön plana çıkmıştır. Bugünkü biçimiyle karikatür Batı etkisi altındaki sanatlardan sayılmaktadır. Gene de bu sanatlardan Türkiye’ye en az yabancı olan bir sanat türü karikatürdür. Çizgiye dayanan anlatımı minyatürden

çarşı ressamlarının yapıtlarına kadar uzanan bir çizim geleneğine dayanmaktadır (Arık, 2002:238-239).

Osmanlı mizahı, imparatorluğun matbaa ve basın öncesi bütün mizah çeşitleri- ni içine almaktadır. Osmanlı mizahı bir Ortaçağ mizahıdır3 ve bütün Ortaçağ ilgileri gibi, birtakım lonca örgütlenmeleri içinde gelişmiştir. Ayrıca her lonca, Osmanlı’da kendisini belli bir tarikata bağlamıştır. Tarikatlar belli bir dünya görüşünün okulu, yayıcısı, siyasi iktidara yönelmiş bir örgütlenişi olarak, günümüzün hem üniversitele- rini hem de siyasi partilerini karşılamaktadır. Tarikatlar, bu yönleri ile bütün Osmanlı kültür hayatını, bu arada mizahını da yönlendirmiştir (Öngören, 1983:63).

Osmanlı mizahına damgasını vurmuş olan Karagöz oyunlarının loncası, İstan- bul’da Kasımpaşa’dadır ve bu gösteriler başından beri Nakşibendi tarikatının güdü- mü altında bulunmuştur. Bektaşilik, Sünni tarikatlar yanında gerek edebiyat, sanat gerekse mizah alanında apayrı üsluplar geliştirmesini bilmiştir. Sözgelimi, Bektaşi- lik, yaygın bir hiciv ve mizah geleneğinin yaratılmasına önayak olmuştur. Ünlü Bek- taşi fıkraları bu sosyal örgütlenişin en bilinen örnekleridir (Öngören, 1983:63).

Ancak Tanzimat, İstibdat ve Meşrutiyet döneminde karikatür ile siyasi iktidarın arası hep mesafeli olmuştur. Siyasi fraksiyonlar, iktidara gelinceye kadar mizaha destek vermiştir ama iktidar olduklarında mizahı köşesine çekilmeye zorlamışlardır (Arık, 2002:242). Ortaya çıktığı Avrupa’da, basının gelişmesiyle yaygınlaşan, deği- şen ve yeni bir hale bürünen karikatürün Türkiye’ye girişi Tanzimat döneminde ger- çekleşmiştir. Ermeni tebaanın ana dillerinde yayınladıkları Meğu (1856) dergisiyle başlayan mizah yayıncılığı yine Ermeni tebaanın yayınladıkları dergilerdeki Ermeni- ce karikatürlerle gelişimini sürdürmüştür (Kayış, 2009:15). Tanzimatı izleyen yıllar-

3 Ortaçağda, kiliseyi ve kralı alaya alan masallar, öyküler, şenliklerde öykü anlatanlar, hokkabazlar

ve gezginler cinsel değinileri olan mizah türünü yaygınlaştırmıştır (Güler, 2010:174). Ortaçağ kili- se yaşamını Gülün Adı romanında anlatan Umberto Eco (1999:168) gülme ile ilgili ilginç bir ta- kım bilgiler vermektedir. Engizisyon’nun gülmenin korkuyu öldürdüğünü, korku olmadan inan- cında olmayacağını, şeytan korkusu olmadan Tanrı‘ya ihtiyaç kalmayacağını bu yüzden gülmenin şeytani olduğu düşüncesi içerisinde olduğunu ifade etmektedir. Ortaçağ’da kilise gölgesinde mizah gelişme gösterememiştir. Çünkü kilise gülmeyi şeytan işi olarak kabul etmiş, mizahı tamamen ya- saklamıştır. Ortaçağ’da yaşayan sanatçılar yergiyi kullanarak haksızlık yapanları alaya alan öykü- len yazmışlardır. Öykücüler yazdıkları yapıtlara gülmece öğeleri katarak onları yerden yere vur- masını bilmişlerdir. Mizah Ortaçağ Avrupa’sında belli kesimlerde gelişim göstermiş, mizah ürün- lerini gizlice halka ulaştırmışlardır.

da gazete ve dergilerin çoğalması, baskı tekniklerindeki ilerlemeler, grafik sanatla- rından yararlanmayı da birlikte getirmiştir. Gazetelerde, dergilerde, haberleri anlatan ya da destekleyen çizimler, resimleme çalışmaları görülmeye başlamıştır. Bir süre sonra bu anlatım biçimlerinden eğlendirme amacıyla yararlanma düşüncesi ortaya çıkmış, bu da eleştirel gülmeceye giden yolu açmıştır (Alsaç, 1994:24).

Osmanlı’da Meşrutiyet dönemi mizahı üzerinde daha ayrıntılı durmak gerekir. Meşrutiyet mizahı da bir imparatorluk mizahıdır (Öngören, 1983:73). Fakat önemli iki özelliği vardır. Bunlar sözlü mizahtan yazılı, basılı mizaha geçiş ve Meşrutiyet yönetimiyle birlikte mizahtaki rolün tarikatlardan çıkıp partilere geçmesidir (Hünerli, 1993:12). Meşrutiyet, mizahta köklü değişikliklere neden olmuş, ancak kendi gele- neklerini yaratacak zaman bulamadan bütün günlerini savaş içinde geçirmiştir (Ön- gören, 1983:73).

Meşrutiyet döneminde geleneksel Osmanlı mizahı örnekleri ile Batılı mizah örnekleri bir arada görünmektedirler. Osmanlıda ilkin bir aydın mizahı olarak başla- yan Karagöz, Meddah ve Ortaoyunu Meşrutiyet günlerinde bir halk eğlencesi duru- muna gelmiştir. Aydın kesiminin mizahı olarak, Batılı anlamdaki mizah dergileri ile eğlenceleri, komedileri ve kantoları olmuştur. Meşrutiyet, bu görünüşü ile mizaha bir geçiş dönemi sayılabilir. Meşrutiyet mizahı, savaşların ve yenilgilerin içinde, acı ve buruk bir mizah olmuştur. (Öngören, 1983:73). Türk basınında karikatür ilk defa 1867’de yayın hayatına atılan ve aynı yıl Ali Paşa tarafından kapatılan İstanbul gaze- tesinde görülmüştür (Gökçe, 2008:76).

İlk mizah dergisi Terakki gazetesinin eki olarak verilmeye başlanmıştır (Hüner- li, 1993:12). 1868 yılında Letaif-i Asar isimli Terakki gazetesinin bu haftalık özel sayısı ilk mizah dergisi olarak işaretlense de Türk basın tarihinde mizah, genellikle

Diyojen ile başlatılmaktadır (İnuğur, 2002:245).

İstanbul’da Teodor Kasap tarafından önceleri Fransızca ve Rumca bir mizah dergisi olarak yayımlanan Diyojen, 1870’de de Türkçe olarak çıkmıştır. Dergi baş- langıçta dört sayfa olarak haftada bir defa Perşembe günleri, 23. sayıdan başlayarak haftada iki kez, 148. sayıdan sonra da haftada üç kez yayımlanmıştır. Daha sonra

derginin Ermenice nüshası da basılmıştır. Teodor Kasap, ilk sayıdan başlayarak ya- yın hayatına son verildiği 183. sayıya kadarki tüm nüshalarında “Diyojen” logosunun altına, ünlü filozof Diyojen’in İskender’e söylediği: “Gölge etme başka ihsan iste- mem” söylemine yer vererek siyasal iktidara, besleme basının rağbet gördüğü bir or- tamda basın özgürlüğüne müdahale etmemesi mesajını vermiştir (Çakır, 2006:163).

Diyojen adlı bu mizah dergisi, büyük ilgi toplamış, geniş tepkilere yol açmış, hatta mizahın yasaklanması için kanun tekliflerinin Meclis’te görüşülmesine neden ol- muştur. Diyojen’le başlayan yazılı mizah hareketi, giderek Birinci Meşrutiyet’in ilanını gerektiren politik olayların bir parçası durumuna gelebilmiştir (Öngören, 1983:73).

Dergide işlenen konular arasında büyük bir çoğunluğu, dönemin siyasi ve sos- yal olayları oluşturmaktadır. Mizahi bir üslupla hükümetin yanlışlıkları, suistimalleri, dış ve iç siyasetteki beceriksizlikleri ele alınmıştır. Yayım süresi boyunca üç karika- tür basan Diyojen, üç kez geçici olarak kapatılmıştır. İlki 4. sayısında İran Şahı’nın Kerbela gezisini konu alan bir yazıdan dolayı bir buçuk ay, daha sonra 15 gün, 121. sayısında edebe aykırı fıkralar ile 123. sayısında hükümeti küçük düşürücü yayının- dan dolayı 2 ay kapatılmıştır. Son sayılarındaki siyasal içerikli mizah yazıları nede- niyle de 9 Ocak 1873 tarihli 183. sayısından sonra yönetimce yayın hayatına son verilmiştir (Çakır, 2006:164). Diyojen, basın tarihimizde tam anlamıyla siyasi mizah gazetesi olarak anılmaktadır. Kapatılmasının nedeni, tanınmış ünlü kimselerin ağzın- dan uydurma mizahi mektuplar yayınlamasıdır (İnuğur, 2002:246).

Diyojen bu süre içinde Türk basınında gülmecenin temellerini atmıştır. Gazete- deki taşlamaların çoğu, nazırların iç ve dış politikada gösterdikleri beceriksizliğe ve devlet işlerine yönelik olduğu için, hükümet Diyojen’e hoşgörü ile bakmamıştır. Na- zırlar ve yöneticiler Diyojen’den korkmuşlar, taşlamaları ve eleştirmeleri hazmede- memişlerdir. Diyojen devlet adamları arasında gülmece düşmanlığı yaratan ilk gazete olmuştur (Topuz, 1997:212).

Bu arada başka mizah dergileri de yayınlanmıştır ve genellikle bu mizah dergi- leri Rum ve Ermeni vatandaşlar tarafından çıkartılmışlardır (Hünerli, 1993:13). Bi- rinci Meşrutiyet öncesi yayınlanan mizah dergileri, Diyojen’den sonra, Hayal, Çıngı-

raklı Tatar, Latife ve Kamer dergileri, Şafak ve Kahkaha dergileri, Geveze ve Med-

dah, Çaylak dergisidir (Öngören, 1983:74). Diyojen’den sonra en kuvvetli mizah gazetelerinden biri olan Hayal’i de 30 Ekim 1873’de Teodor Kasap çıkarmıştır. Haf- tada üç gün çıkmak üzere yayınlanan Hayal gazetesi de Diyojen gibi bir çok konuları mizah yoluyla eleştirmiş ve bu alanda çok başarılı olmuştur (İnuğur, 2002:246). Teodor Kasap, Diyojen’in kapatıldığı sıralarda 3 Nisan 1873’te Çıngıraklı Tatar adıyla yeni bir gülmece gazetesi çıkarmıştır. Bu gazete uzun ömürlü olmamıştır (To- puz, 1997:212). Bir Türk tarafından çıkarılan ilk mizah dergisi Çaylak’tır. Dergi, Çaylak Tevfik Bey tarafından çıkarılmıştır. Çaylak’tan sonra daha başka dergiler de yayınlanmıştır (Özer, 1985:16).

Birinci Meşrutiyet’i, Abdülhamid’in 32 yıllık mutlak yönetimi takip etmiştir. Bu dönemde, Batı örneği mizah dergileri 1908 yılına dek susacaklar, çıkamayacak- lardır. Abdülhamid günlerinde Osmanlı mizah örnekleri yeni bir canlılık kazanmıştır (Öngören, 1983:74). Hükümet gülmece ve yergi gazetelerinden hiç hoşlanmamıştır (Topuz, 1997:213). 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte mizah dergilerinde büyük bir patlama olmuştur. Birdenbire otuzbeş kadar mizah dergisi yayımlanmaya başlamıştır. Bu dergilerin bir kısmı eski geleneği sürdürmüştür ve yayımcıları yine gayrimüslimlerdir. Bir kısmını Türkler çıkartmıştır. Ama asıl önemlisi dönemin batı kalıpları ve kalitesi içindeki Kalem ve Cem gibi dergilerdir (Hünerli, 1993:13). 1908’de ve onu izleyen yıllarda İstanbul’da sayısız gülmece gazetesi yayınlanır: Da-

vul, Dalkavuk, Çekirge, Falaka, Boşboğaz, Eşref, Züğürt, Cadaloz, Adam Sen de, Eşşek, Kibar, Malum, El Üfürük, Karagöz, Püsküllü Bela, Curcuna, Coşkun Kalem- ler, Yuha, Laklak, Kalem ve Cem, Kalem o yılların en çok etki uyandıran dergileri olmuştur (Topuz, 1997:218-219).

Cemil Cem II. Meşrutiyet yıllarının karikatüre damgasını vuran ismidir. 1910’da Cem Dergisi’ni kurmuş ve sosyal, siyasal konular üzerinden dönemin ünlü isimlerini çizmiştir. Türk mizahına ve karikatürüne yepyeni bir tarz ve hava getirmiş- tir. (Topuz,1997:219). Özellikle Kalem ve Cem dergileri Batı anlayışındaki karika- türlere yer vermiştir. Kalem ve Cem dergisinin yarısı Fransızca, yarısı eski Türkçe olarak basılmıştır. Her iki derginin de çizeri Cemil Cem’dir. Dergiler tipik bir salon

dergisidir ve aydın çevreler tarafından tutulmuştur. Kalem ve Cem’de yabancı çizer- lerden örnekler, Fransızlardan kısa hikayeler ve makaleler yer almıştır (Der- man,1984:72). 1928 yılında ise Havuz-Yavuz davası4 ile ilgili bir karikatür yüzünden

Cem bir daha yayımlanmamak üzere kapatılmıştır (Topuz,1997:219).

İkinci Meşrutiyet döneminin en önemli gülmece gazetelerinden biri de Kara-

göz’dür (1908-1935). Karagöz’ün kurucusu ilk Türk karikatürcüsü olarak bilinen Ali Fuat Bey’dir. Ali Fuat Bey, Hayal, Çaylak ve Kahkaha gazetelerinde de çizmiştir. 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilince Ali Fuat Bey Karagöz gazetesini çıkartmıştır (Topuz, 1997:219). Ali Fuat Bey, Karagöz’de ancak bir yıl kadar karikatür çizebil- miştir. Kendisinden sonra Karagöz’ü önce Burhan Cahit Morkaya çıkartmış, sonra da Orhan Seyfi Orhon ve Sedat Simavi, bu yayını çıkartmaya devam etmişlerdir. 1935 yılında kapanan Karagöz, 2803 sayı yayımlanmıştır (Topuz, 1997:219).

Meşrutiyet döneminin en önemli özelliği ise Batılı gazetelerin ve dergilerin Osmanlı’da yaşanan siyasi gelişmeleri haberlerinde ve karikatürlerinde sıkça yer vermesidir. Batılı karikatürcüler, II. Abdülhamid’i ve Osmanlı Devleti’ni negatif olaylar ve vurgular taşıyan kurgu içinde ele almışlar ve gündeme getirmişlerdir. Bu olaylar, esas itibariyle Osmanlı Devleti’ni olumsuz yönde etkileyen dönemin savaş ve isyanları ve bunlarla alakalı gelişmelerdir. Bu olayların başlıcaları: 1877-1878 Rus, 1897 Yunan Savaşları, Girit, Ermeni ve Makedonya hadiseleridir. Bunlarla ala- kalı ya doğrudan ya da dolaylı karikatürler çoğunluğu oluşturmaktadır (Alkan, 2006: 317). Meşrutiyet döneminde ikinci kez doğan Türk karikatürü, Avrupa’da yaşamış kimi karikatürcüler ile Avrupa’dan ithal edilmiş yabancı karikatürcülerin büyük kat- kılarıyla modern bir kimlik kazanmıştır (Çeviker, 1991:47-48).

4

Cebelibereket (Osmaniye) Milletvekili ve Bahriye eski Bakanı İhsan Bey (Eryavuz) hakkında, Ya- vuz Zırhlısı'nın onarımında yolsuzluk yaptığı iddiasıyla, Başbakan İsmet İnönü'nün Malatya Milletve- kili sıfatıyla 18 Aralık 1927'de verdiği önerge doğrultusunda, 24 Aralık 1927 tarihinde Meclis Soruş- turma Komisyonu kuruldu. "Yavuz-Havuz Olayı" olarak bilinen bu olay nedeniyle Bahriye eski Ba- kanı İhsan Bey, 26 Ocak 1928'de dokunulmazlığı kaldırılarak Divanı Ali'ye (Yüce Divan) sevk edildi. Ertuğrul (Bilecik) Milletvekili Dr. Fikret (Onuralp) de aynı olay nedeniyle Divanı Ali'ye gönderildi. Divanı Ali'deki ilk duruşma 5 Şubat 1928 tarihinde yapıldı. Divanı Ali, 16 Nisan 1928'de davayı so- nuçlandırdı ve Bahriye eski Bakanı İhsan Bey'i (Eryavuz) "görevi kötüye kullanmak ve rüşvet alma girişiminden" 2 yıl ağır hapis ve 2 yıl memuriyetten men cezasına, Dr. Fikret'i (Onuralp) "dolandırıcı- lıktan" 4 ay hapis ve 100 lira ağır para cezasına çarptırdı. Bu karar, Yüce Divanın Cumhuriyet Döne- minde verdiği ilk mahkumiyet kararı oldu (Gençosman, 1976:61).