• Sonuç bulunamadı

A. Devletlerin Etnik Sorunlara Yönelik Uygulamaları

4. Ortak Toplumluluk (Güç Paylaşımı)

Ortak toplumluluk ya da güç paylaşımı olarak adlandırılan bu görüş, Lijphart tarafından öne sürülmüş bir yaklaşımdır. Lijphart, çalışmasında Belçika, Avusturya, Hollanda ve İsviçre’yi inceleyerek demokratik ve istikrarlı çoketnili devletlerin var olabilmesi için gerekli şartları ortaya koymuş ve bunun sonucunda da, etnik sorunlara yönelik çözümün güç paylaşımı olduğunu ileri sürmüştür. Buna göre, güç paylaşımının etkili olabilmesi için de dört şarta dayanması gerekmektedir. Bunlar: Bir ülkenin hükümeti içinde tüm önemli grupların temsil edilmesi, bu gruplara yüksek derecede bir otonomi verilmesi, azınlık vetosu ve nispi temsildir.514 Bununla birlikte, ona göre güç paylaşımı yaklaşımının iyi işlemesi ve benimsenmesi için yardımcı olan başka faktörler de vardır. Bu faktörler ise şunlardır: Büyük ya da çoğunluk bir etnik grubun olmaması;

etnik gruplar arasında büyük sosyoekonomik farklılıkların olmaması; etnik grupların benzer büyüklükte olması ve böylelikle onlar arasında bir güç dengesi var etmesi;

aralarındaki uzlaşmanın karışık ve zor olmaması için çok fazla etnik grubun olmaması;

karar alma sürecinin daha az kompleks olması için toplam nüfusun nispeten küçük olması; dış tehdidin var olması ve böylelikle iç birliğin yükselmesi; etnik grupların bir

511 Alonso and Ruiz-Rufino, “Political Representation…”, s. 242–243.

512 Alonso and Ruiz-Rufino, “Political Representation…”, s. 238–239.

513 Alonso and Ruiz-Rufino, “Political Representation…”, s. 243–244.

514 Lijphart, “The Power-Sharing…”, s. 494–498.

bölgede yoğunlaşması; sadakatin birleşmesi ve etnik bağlılıkların gücünü azaltması ve son olarak da gruplar arasında önceden var olan bir uzlaşmanın ve uyum geleneğinin olmasıdır. Fakat bütün bunlar sadece yardımcı faktörlerdir. Hiçbiri güç paylaşımının başarısı veya benimsenmesi için gerekli ve yeterli şartlar değillerdir. Yani, bu faktörlerin hepsi var olsa bile güç paylaşımının başarısı garanti edilemez. Tam tersine bu şartların çoğunun olmaması veya en önemlilerinin gerçekleşmemesi durumunda bile hâlâ başarı olasıdır. Örneğin Belçika ve Kanada’da etnik çoğunluğun olmasına rağmen güç paylaşımı genel olarak iyi çalışmaktadır.515

Bununla birlikte ortak toplumluluk yaklaşımı, tüm toplulukları temsil eden liderlerin oluşturduğu koalisyon yönetimine ve elit iş birliğine de önem vermektedir.516 Buna göre, siyasi elitlerin eğer ülkelerinde demokrasiyi kurmak veya güçlendirmek istiyorlarsa kendilerini siyasi mühendisler olarak görmelerinin sağlanması gerekmektedir.517 Ayrıca, eğer bütün grupları eşit olarak koruyan bir güç paylaşımı antlaşmasına etnik siyasi elitler sadık kalırlarsa iç politikaların korunma imkânı da sağlanacaktır.518 Aslında etnik sorunların çözümünde elit iş birliği birçok bilim insanı tarafından vurgulanan bir konudur. Örneğin, bir görüşe göre bütünüyle planlanmış bir elit iş birliği çatışmayı düzene sokmak için gerekli bir şarttır. Bununla birlikte bu görüş, dış bir tehdidi uzaklaştırma isteği; ekonomik değerlerin takibine yönelik tahsis edilmiş ticari hacimli bir sınıfın varlığı; elit iş birliğinin olmaması durumunda ciddi bir iç kargaşa tehdidi; diğer gruplar tarafından desteklenilmediğinde siyasi bir makam elde etmenin imkânsızlığı gibi bazı şartların da elitlerin çatışmayı çözümlemeye yönelik teşebbüste bulunmalarını motive ettiğini belirtmiştir.519 Güç paylaşımı ve elitlerin önemi hakkında bir başka görüş de büyük bir dikkatle uygulanmadığı zaman güç paylaşımının etkili olamayacağını, bu nedenle etnik elitlerin diğer etnik temsilcilerle karşılıklı etkileşime hazır olması gerektiğini belirtmiştir. Buna göre elitler, her ne kadar normal şartlar altında kişisel olarak bu durumu münasip görmeseler de ortak politika kurallarının olduğu yerlerde bu kişiselliği bir kenara bırakmalıdır.520

515 Lijphart, “The Power-Sharing…”, s. 494–498.

516 Ganguly and Taras, Understanding…, s. 16–17; Ryan, Ethnic Conflict..., s. 17.

517 Ryan, Ethnic Conflict…, s. 17.

518 Kaufmann, “Possible…”, s. 155–156.

519 Eric A. Nordlinger, Conflict Regulation in Divided Societies, Cambridge, Harvard University Center for International Affairs, 1972’den aktaran Ryan, Ethnic Conflict…, s. 17.

520 Lake and Rothchild, “Containing…”, s. 59.

Sonuç olarak, ortak toplumluluk yaklaşımı yetki gücünün paylaşıldığı ve büyük koalisyonların olduğu çokpartili sistemi, gücün resmî ve gayriresmî ayrılığını, kabinede iki meclisli dengeyi, azınlık temsilini, nispi temsili, bölgesel olduğu kadar bölgesel olamayan federalizmi ve bir merkezden idare edilmeyişi savunmaktadır.521 Belçika, Kanada, Hindistan’da işe yarar gözüken bu yaklaşım, Malezya (1955–1969), Lübnan (1943–1975) ve Fiji’de (1971–1987) uygulanmış, Kıbrıs’ta da oluşturulmaya çalışılmıştır.522

Fakat bununla birlikte, ortak toplumluluğun savunduğu demokratik ve istikrarlı çoketnili devletlerin yaratılabileceği olasılığına yönelik olarak karamsar olmamızı sağlayacak olan iki durum vardır. Bunlar, self-determinasyon ilkesi ve realist korkularla ilgilidir. Kuşkusuz, Kanada ve İsviçre gibi demokratik ve istikrarlı çoketnili devletler de bulunmaktadır. Bu devletler nispeten kendilerini uluslararası politikadan izole etmişlerdir. Kanada coğrafi konumundan, İsviçre ise hem coğrafi konumu hem de tarafsızlığa dayanan dış politikası nedeniyle bunu yapabilmiştir. Diğer bir yandan da Lübnan ve Kıbrıs gibi aşırı müdahalelerin olduğu ülkelerde uzlaşma politikalarının başarısız olduğu, yani çoketnili devletlerin istikrarlı ve demokratik bir devlet olamayacağının örnekleri de bulunmaktadır. İlginç olarak ortak toplumluluğu gerçekleştiren yani demokratik ve istikrarlı birçok etnik devletlerde bile, bu devletlerin devletler arası politikalara büyük müdahalelerinin sonucunda toplumlar arası gerginliğin artmasına yol açtıklarını görebiliriz. Örneğin, Kanada’nın Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’ye yardım etmek için zorunlu askerlik kararı, İngiltere ve Fransa ittifak oldukları hâlde Quebec’deki şiddeti teşvik etmiştir.523

Tüm bunlarla birlikte, ortak toplumluluk bazı konularda eleştirilmektedir.

Özellikle onun esnek olmayışı önemli bir eleştiri konusudur. Çünkü bu yaklaşımda gruplar sabit varlıklar olarak görüldüğü için değişime uyum sağlamak da bir o kadar güç olacaktır.524 Ortak toplumluluk etnik sınırların sürekliliğine çok önem verdiği için etnik çatlakları kızıştırabilir. Etnik ilişkileri dondurmaya eğilimli olan bu yaklaşım, bunu anayasal ve kurumsal yapıları ve siyasi yaşamın temelini kültürel olarak bölerek yapar.

Bu nedenle de kültürel bölünmeyi arttırır. Eğer bunu yapmışsa sadece kültürel sınırları daha katı yapmakla kalmaz, aynı zamanda siyasi aktivitelerde de bir katılık yaratır.

521 Ganguly and Taras, Understanding…, s. 16–17.

522 Kirişçi ve Winrow, Kürt Sorunu…, s. 191–193; Lijphart, “The Power-Sharing…”, s. 494–498; Lake and Rothchild, “Containing…”, s. 58–59.

523 Ryan, Ethnic Conflict…, s. 40.

524 Kirişçi ve Winrow, Kürt Sorunu…, s. 193–194.

Anayasal ve kurumsal yapılar hakkındaki görüşler üzerinde tartışarak anlaşma yerine çatışmayı cesaretlendirmiş olur. Kurumsal ve anayasal görüşlerdeki bu katılık, çok önemli grup çıkarları hâline dönüşür. Sonucunda da değişmekte olan şartlara adapte olmak yönünde bir isteksizlik ortaya çıkar ve bu da çatışmayı çözmemeyi ya da idare etmemeyi cesaretlendirir.525 Tüm bu nedenlerden ötürü, bir devlette egemen olan etnik grubun, daha az etkili olan etnik grubun iktidarı paylaşımındaki sorumluluklarının arttırılmasına yönelik taleplerini kabul etmesi de pek olası gözükmez.526 Öte yandan çoğunluğun baskın olduğu devletlerde güç paylaşımı, karar alma sürecine tam bir katılım için meşru azınlık taleplerine cevap vermeye hazırlıklı olmazsa çözülmeyi olası hâle getirebilir ve bir güvensizlik kaynağı oluşturabilir.527

Ayrıca elitler arası iş birliğine yapılan önem de yaklaşıma yapılan diğer bir eleştiri konusudur. Çünkü bu iş birliğine karşı olan rakip elitlerin ortaya çıkma olasılığı, etnik grupların liderlerinin kendi saflarından gelen meydan okumalarla zayıflamamak ya da dışlanmamak için kendi gruplarının çıkarlarını savunmak amacıyla daha aşırı tutumlar takınmak durumunda kalmalarına yol açabilir. Bu durum da elitler arası pazarlığa ve uzlaşmaya engel olacaktır. Bununla birlikte, bir etnik grubun üyeleri kendi elitlerinin denetimi altında olmayabilir ve isyan veya protesto gibi eylemleri tercih edebilirler.528 Öte yandan, bu yaklaşımı elitleri aşırı vurgulaması nedeni ile eleştiren bir görüşe göre, güç paylaşımının etnik iç savaşları çözememesinin en önemli nedeni, onun esasında isteğe bağlı olması ve etnik mücadeleden sakınarak iş birliğine yönelen elitler tarafından alınan bir karara gerek duymasıdır. Aşırı ulusalcı seferberlik ve gerçek güvenlik tehditleri şartları altında grup liderlerinin uzlaşmayı kabul etmeleri pek olası değildir.529 Ayrıca bu görüşe göre, bir kez çok ciddi bir savaş meydana gelmişse tarafların onlara karşı potansiyel olarak kullanılabilen merkezî bir hükümet otoritesine güvenmemeleri oldukça olasıdır. Örneğin Sudan İç Savaşı, otonomi antlaşmasıyla birlikte gelen sınırlı bir dış baskı ve yenişememe durumu olması nedeniyle sonlanmış;

fakat merkezî hükümet bu antlaşmayı bozarak savaşın yeniden başlamasına neden olmuştur.530

525 Ryan, Ethnic Conflict…, s. 18.

526 Kirişçi ve Winrow, Kürt Sorunu…, s. 193–194.

527 Lake and Rothchild, “Containing…”, s. 59.

528 Kirişçi ve Winrow, Kürt Sorunu…, s. 193–194.

529 Kaufmann, “Possible…”, s. 156.

530 Kaufmann, “Possible…”, s. 158.

Güç paylaşımı, potansiyel etnik çatışmaları önleyebilse veya ılımlı hâle getirebilse bile, burada asıl önemli olan onun radikal etnik seferberlik ve yoğun şiddet şartları altında barışı getirip getiremeyeceğidir. Güç paylaşımı için en önemli şartlardan biri, belirtildiği gibi güçlü tarafın kabul edeceği zayıf tarafınsa güçlünün uyacağına inandığı bir azınlık vetosunun var olmasıdır. Çünkü rekabet eden gruplar arasındaki güç dengesini, sadece çoğunluğun uymak zorunda olduğu katı bir veto sağlayabilir. Ayrıca, belirli bir gruba bağlılıktansa devlete yönelik daha güçlü bağlılıklar ve etnikler arası var olan geçmiş uzlaşmalar güvenin sağlanması ve böylelikle güç paylaşımının ortaya çıkması için önemlidir. Fakat çatışma öncesinde meydana gelmemişlerse, bu tür şartların iç savaş zamanında da var olmama olasılıkları çok yüksektir. Bu nedenle şiddet içeren etnik bir çatışmada güç paylaşımı yaklaşımının etkili olması pek mümkün gözükmemektedir.531

Bütün bu nedenlerden ötürü, ortak toplumluluk grupların daha az homojen, sorunların daha fazla heyecan yaratıcı olduğu günümüz dünyasında, etnik temelde bölünmüş toplumlardan çok, sanayileşmiş devletlerin sınıf ya da dil temelinde bölünmüş toplumlarında daha iyi işleyebilir. İktidarın paylaşılmasına yönelik düzenlemeler, keskin olarak bölünmüş toplumlardan ziyade, daha yumuşak olarak bölünmüş olan toplumlara ve daha küçük devletlere uygun olabilir.532