• Sonuç bulunamadı

ETNİK ÇATIŞMALARIN ULUSLARARASI BOYUT KAZANMA SÜRECİ VE ETKİLERİ

B. Etnik Çatışmaların Etnik Savaş Niteliği Kazanması

Bir araştırmaya göre, 1945’ten beri gerçekleşmiş olan yüz savaşın hemen hemen yarısı etnik savaş niteliği taşımaktadır.822 Dünya sahnesinde giderek artan bir oranda yer alan soykırım ve etnik savaş gibi ciddi etnik felaketler etnik sorunların uluslararası

818 Zhu and Blachford, “Ethnic Disputes…”, s. 45.

819 Stavenhagen, Ethnic Conflicts…, s. 300.

820 Zhu and Blachford, “Ethnic Disputes…”, s. 45.

821 Ryan, Ethnic Conflict…, s. 23-27.

822 Welsh, “Domestic…”, s. 43.

boyut kazanmasının nedenlerinden biridir. Etnik çatışmaların etnik savaşa dönüşmesi özellikle uluslararası müdahalelerin kapılarını açtığı için meselenin uluslararası bir seviyeye çıkmasına neden olmaktadır. Genellikle bu tür durumlarda sadece dış müdahalelerin (Kosova ve Ruanda’da olduğu gibi) bu trajedileri durdurabilmesi nedeni ile mağdur olan taraflar çoğu zaman bu tür bir müdahale talep ederler. Bununla birlikte, etnik savaşa yönelik yapılan dış müdahaleler sadece insani boyutta olmazlar. Bu tür uluslararası müdahaleler dış devletlerin güç politikaları, savaşın yaşandığı yerin stratejik bir köşe olması ve savaşın uluslararası güvenlik ve istikrarı olumsuz etkilemesi gibi çeşitli sebeplerden dolayı da yapılabilir. Öte yandan, etnik savaşlara dış müdahaleler çoğu zaman uluslararası ahlak kuralları ve insan hakları nedenleri ile yapıldığı için ya sadece üstünkörü bir rol oynarlar ya da müdahale eden güçlerin tarihi bağları, stratejik düşünceleri ve savaşın jeopolitik etkileri gibi nedenlerden dolayı etkin bir rol oynayamazlar.823 Bununla birlikte, uluslararası müdahale işe yarasın veya yaramasın, savaşa dönüşmüş etnik çatışmalara uluslararası bir boyut kazandırmada ya da zaten kazanılmış bu boyutun pekişmesinde oldukça önemlidir.

Bu bağlamda etnik savaşları incelediğimizde, bu tür savaşların etnik topluluklar arasında veya etnik topluluk ve devlet arasında yaşandığını görürüz. Birçok durumda düşman etnik gruplar devlet sınırları, vatandaşlık ve kimlik hakkında uzlaştırılamaz;824 barışçıl bir ayrılma veya yeni anayasal düzenlemeler hakkında da anlaşamazlar.825 Bu durum gerçekleştiğinde de etnik ihtilafların çoğu şiddete dönüşür ve bazen de etnik savaş biçimini alırlar.826 Bununla birlikte, etnik çatışmalar başka şekillerde de etnik savaşlara dönüşebilirler. Örneğin, eğer çoketnili bir devlet bazı etnik gruplarının ayrılmasına izin veriyor ve parçalanmayı başlatıyorsa, fakat bununla birlikte diğer gruplar tam bağımsız değillerse etnik savaşın çıkması mümkün olabilmektedir. Bu durum eski Sovyetler Birliği’nde meydana gelmiştir. On beş cumhuriyet başarılı olarak Moskova’dan ayrılırken, Çeçenistan’ın tam bağımsızlığını elde edememesi Rusya ile aralarında etnik bir savaşın doğmasına neden olmuştur. Öte yandan, etnik çatışmaların şiddetlenerek savaşa dönüşmesi başka yollarla da olabilmektedir. Örneğin, bir A Devleti, kendi devletini kurması için etnik bir grup olan B’ye izin vererek parçalandığında, B’deki bir azınlık grubu da B’den ayrılmaya çalışabilir. Eğer A ile

823 Zhu and Blachford, “Ethnic Disputes…”, s. 29-30.

824 Sambanis, “Do Ethnic…”, s. 259–262.

825 Brown, “Causes…”, s. 15-16.

826 Sambanis, “Do Ethnic…”, s. 259–262.

etnik bağı varsa, bu azınlık grubu A Devleti’ne bağlanmak isteyebilir. Örneğin, Yugoslavya’dan Hırvatlar ayrıldığında, Hırvatistan içindeki Sırplar da Hırvatistan’dan ayrılmaya çalışmış ve Yugoslavya’daki Sırplar ile birleşmek istemişlerdir. Benzer olarak, Gürcistan Sovyetler Birliği’nden ayrıldığında, Güney Osetyalılar Rusya’daki Osetyalı akrabalarıyla birleşmek için Gürcistan’dan ayrılmaya çalışmışlardır. Bununla birlikte B’de ayrı bir etnik kimliğe sahip olan bir azınlık grubu kendi devletini kurmak da isteyebilir. Örneğin, Moldova Sovyetler Birliği’nden ayrıldığında, Gagauzlar kendi devletini kurmak için Moldova’dan ayrılmaya çalışmışlardır. Bu tür zincirleme reaksiyonların çoğu aşırı derecedeki şiddet seviyeleri ile birlikte yürüdükleri için etnik çatışmalar kolay bir şekilde etnik savaşlara dönüşebilmektedir.827

Etnik çatışmalar, bu çatışmalara çeşitli şekillerde komşu güçlerin katılmasıyla da savaşa dönüşebilmektedir. Bu yollardan biri şu şekilde gerçekleşebilir: Eğer kendi devletini kurmak için B’nin ayrılmasına A Devleti izin veriyorsa, B’nin içindeki azınlık grubu C Devleti’ndeki etnik akrabalarına katılmak için B’den ayrılmaya teşebbüs edebilir. Sovyetler Birliği’nden Azerbaycan ayrıldığında, Dağlık Karabağ’daki Ermeniler’in Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a katılmaya teşebbüs etmeleri bu duruma örnek olarak gösterilebilir. İkincisi ise, bir azınlık grubu zulüm gördüğünde komşu devletlerdeki etnik akrabalarının onu savunmaya gelmesi ile ortaya çıkmaktadır.

Örneğin Rusya, Estonya ve Litvanya’daki Ruslar’ın siyasi ve ekonomik hakları ihlal edildiğinde buradaki Ruslar’a yardım edeceğini ifade etmiştir. Aynı şekilde Arnavutluk da, Sırbistan Kosova’daki Arnavutlar’a baskı yapıp, kovmaya teşebbüs ettiğinde Kosovalı Arnavutlar’ı savunmaya çalışmıştır. Bu tür durumlar ciddi savaşlara yol açabilmektedir. Örneğin, bu durum Balkanlar’daki savaşın yayılma nedenlerinden biri olarak görülebilmektedir. Üçüncüsü ise, kendini etnik olarak tanımlayan ve yeni kurulmuş devletlerin komşu devletlerde bulunan etnik akrabalarını otonomi ve tam bağımsızlık talep etmeleri yönünde etkileyebilmeleri ve böylelikle komşu devletlerin tedirgin olmalarından kaynaklanmaktadır. Örneğin, bağımsız Azerbaycan Devleti’nin oluşumu büyük bir Azeri nüfusa sahip olan İran’ı tedirgin etmiştir. Bağımsız Kazakistan’ın oluşumu da Kazak nüfusu nedeni ile Çin’e sorun yaratmıştır. Neticede, eğer bu gruplar bağımsızlığa veya yeni kurulan etnik akraba devlet ile birleşmeye yönelirlerse veya bundan endişe eden devletler gruplara baskı ve kötü muamelelerde bulunurlarsa bu durum iki devlet arasında etnik bir savaş meydana getirebilmektedir.

827 Brown, “Causes…”, s. 19.

Etnik savaşlara yol açan başka bir durum da, eğer bir etnik grup iki veya daha fazla devlete yayılmışsa ve bu devletlerden birinde zulüm ve baskıya uğramışsa, grubun tamamıyla daha militan ve daha ulusalcı hâle gelmesi ve böylelikle devletlerin merkezî otoritelerine problemler yaratmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bazı durumlarda da devletler, komşu devletlerdeki etnik problemlerin onlar için gelecekte siyasi ve stratejik çıkarlar sağlayabilmesi nedeni ile etnik çatışmaları savaşa dönüştürebilirler. Bununla birlikte, etnik çatışmalar sadece komşu devletler için değil, aynı zamanda bölgeye uzak olan dış güçlerin çıkarları nedeni ile de savaşa dönüşebilir. Çünkü bu devletlerin çıkarları için çatışmaya müdahale etmeleri çatışmanın şiddetinin artmasına, çatışmaya yeni meseleler ve tarafların katılmasına neden olarak etnik savaşa yol açabilmektedir.828

Etnik savaşların nedenleri ise vakadan vakaya göre değişmektedir. Çünkü etnik grupların talepleri ve amaçları birbirinden farklıdır. Örneğin, etnik bir grup kendi bağımsız devletini kurma ve ayrılma kararından vazgeçmeyebilir; var olan kurumsal düzenlemeler içinde daha fazla ekonomik, siyasi, kültürel veya yönetimsel otonomi isteyebilir; ortaklaşa demokrasi, etnik güç paylaşımı veya parlamento temsilini içeren demokratik reformlarla tatmin olabilir. Dolayısıyla etnik savaşların ortaya çıkma nedenleri grupların amaçları ve taleplerine göre farklılık arz eder. Örneğin, aşağı yukarı eşit güç ve büyüklükteki gruplar devletin kontrolü veya bu tür benzer meseleler amacıyla, çoğunluk grupları ise ülkenin geri kalanındaki yerlerde pozisyonlarını ve etkilerini genişletmek veya var olan pozisyonlarını korumak maksadıyla savaşa girişebilirler.829 Bununla birlikte, genellikle etnik savaşlarda gruplar, kimliklerini tüm taraflara kabul ettirtme niyetinde veya bir devleti kontrol etme arayışında değil, fakat kendi toprağını devletten ayırma veya kendilerini ve bölgelerini yeniden tanımlamaya eğilimlidirler.830

Öte yandan, etnik grupları içeren bütün savaşların da etnik savaş olduğu söylenemez. Bir savaşın etnik olabilmesi için çatışmanın özündeki meselelerin etnisite kavramı ile bütünleşmesi gerekmektedir. Etnik savaşlar çoğunlukla statülerinde büyük değişimler isteyen isyancıları olan etnik azınlıklar ile hükümetler arasındaki şiddetli çatışma olaylarını içerdiği için rakip gruplar arasındaki ayaklanmalar ve savaşlar, eğer onlar siyasi güç ve hükümet üzerindeki çatışmaları içermiyorsa etnik savaş olarak kabul

828 Brown, “Causes…”, s. 20-21.

829 Brown, “Causes…”, s. 15-16.

830 Sambanis, “Do Ethnic…”, s. 259–262.

edilmezler.831 Bu açıdan, bir iç savaşın etnik savaş olup olmadığının belirlenmesi konusunda bilim insanları arasında çeşitli görüşler mevcuttur. Bu bağlamda, etnik ve etnik olmayan savaşlar arasındaki farklılıkları açıklamanın başlangıç noktasının etnisitenin var olup olmadığına bakmak olduğunu söyleyebiliriz.832 Aslında, hiçbir iç savaş aynı nedenlere ve özelliklere sahip değildir. Geleneksel kanaate göre her bir savaş, onu yaratan toplumların farklı olduğu gibi farklıdır. Fakat farklı savaşlar arasında genel karşılaştırmalar yapmak olasıdır ve bu genellemeler, savaşları önlemeye ya da daha iyi idare etmeye yönelik politikalar tasarlamayı sağlarlar. Genelde bu konudaki bütün çalışmalar, iç savaşları tek bir kategoride toplamaya eğilimlidir. Fakat bazı çalışmalar, etnik ve etnik olmayan savaşlar arasındaki sabit farklılıkları belirlemiştir.

Örneğin etnik savaş dinamiklerini anlayabilmek için etnik savaşlarla ideolojik savaşları karşılaştırmış ve ikisinin de neredeyse tamamen karşıt özelliklere sahip olduğu sonucuna ulaşmış bir görüşe göre, etnik savaşlar kendilerini farklı soylara sahip olarak gören topluluklar arasındaki güç ilişkileri hakkındaki ihtilaflarken, ideolojik iç savaşlar topluluğun nasıl yönetilmesi hakkında toplumun içindeki fikir farklılıkları nedeni ile oluşan gruplar arasındaki mücadelelerdir. Temel farklılık, kişisel bağlılıkların esnekliğidir. Kişisel bağlılıklar ideolojik çatışmalarda tamamen esnek iken, etnik savaşların hemen hemen hepsinde katıdır. Bununla birlikte, etnik savaşlar öncelikli olarak ihtilaflı topraklar üzerinde fiziki kontrole dayanan bir zafere ulaşmak isteyen askerî çabaları içerirken, ideolojik savaşlar devleti kontrol etme çabasındadır.833 Ayrıca, kişisel kimlikleri etkilemek de etnik savaşlarda önemli bir rol oynamaz. Çünkü etnik kimlikler doğum tarafından sabitlenmiştir. Grup üyelerinin hepsi, kendi grubu için aktif bir savaşçı olarak harekete geçmeyebilir; ama hiçbir grup üyesi de karşı etnik grup için asla savaşmayacaktır. İdeolojik kimlik, daha çok kişisel bir inanç meselesi ve siyasi bir davranış olduğundan daha yumuşaktır. Dini kimlikler, inanca dayandıkları için ideolojik kimliklere göre daha katıdır ve bu tür kimliklerin bir değişim yaşaması oldukça zordur.

Etnik kimlikler ise dil, din, kültür ve soy gibi unsurlara dayandığından beri en katı olan kimlik türüdür ve bunların değişmesi daha da zordur. Etnik kimlikler, özellikle şiddetli çatışmalarla birlikte pekişir ve katılaşır. Çünkü etnik çatışmalar kızışırken, grup üyeleri de diğer grubun üyelerine düşman bir imaj yapıştırır ve onları böyle görmeye başlar.

Örneğin, Türkiye’nin güneydoğusundaki savaşın kızışmasıyla birlikte Türk halkı PKK

831 Sambanis, “Do Ethnic…”, s. 259–262.

832 Sambanis, “Do Ethnic…”, s. 259–262.

833 Kaufmann, “Possible…”, s. 140.

gerillalarıyla tüm Kürt halkını bir tutmuştur. Aynı şekilde, Sri Lanka’daki çatışmanın şiddetlenmesiyle birlikte bu ülkede çoğunluğu oluşturan Sinhaleler de bütün Tamiller’i ayrılıkçılar olarak görmeye başlamışlardır. Etnik kimliklerin bu şekilde katılaşması aynı zamanda çatışmanın seviyesinin artmasına da neden olmaktadır.834

Bununla birlikte, etnik savaşlar kişisel kimlik seçimi alanını da daraltmakta ve etnik kimliklerine çok az bir değer atfedenleri bile etnik seferberliğe yönlendirebilmektedir. Bu durumun iki nedeni vardır. Bunlardan ilki, her bir topluluk içindeki aşırıcıların, seferberliği zorla kabul ettirmelerinin mümkün olabilmesidir.

Örneğin, 1992’de aşırıcıların etkisiyle Bosna’daki Hırvat Demokratik Birliği’nin lideri, daha az Hırvat ve daha çok Bosnalı olduğu nedenine dayanarak azledilmiştir. Yine, aşırı ulusalcılar 1974’te Makarios’un devrilmesi, 1948’deki Gandhi suikastı, 1994’te Ruanda Hükümeti’nin neredeyse tamamının katliamı ve 1995’te Yitzhak Rabin’in öldürülmesi gibi olayları tahrik etmiş veya bu olaylara neden olmuştur. İkinci neden ise, kimliğin genellikle karşıt gruplar tarafından (özellikle de onun ölüm saçan üyeleri tarafından) düzenlenebilen, yani etkiye açık olan bir kavram olmasıdır. Örneğin, Bosnalı bir Müslüman öğretmen savaşa kadar kendilerini asla Müslüman olarak düşünmediklerini ve Yugoslav olarak gördüklerini; fakat Müslüman oldukları için öldürülmeye başlandıklarında düşüncelerinin değiştiğini, bugünkü tanımlarının kendi katilleri tarafından kararlaştırılmış olduğunu ifade etmiştir. Sonuçta, bu tür kişisel kimlik seçimleri çatışmanın devam ederek daha da uzamasıyla ilgilidir. Uzayan ve savaşa dönüşmüş etnik çatışmalarda grup üyeleri etnik kimliğine daha büyük bir önem verir ve etnik bağlılığını daha yüksek bir oranda hissederek davranır. İki grubun da üyeleri seferber olmadan kalsalar bile, diğer grubu hiçbir şekilde desteklememekte ve kendi grubunun üyelerine dostça, karşıt grubun üyelerine ise düşmanca davranmaktadırlar.835

Tüm bu açıklamaların yanı sıra, etnisitenin etnik savaşların esas bir unsuru olmadığını düşünen yazarlar da vardır. Örneğin bir görüşe göre, etnisite grupları etnik savaşlara sevk eden esas bir unsur değil, tertip edilmiş bir oyun ve araçtır.836 Bu nedenle, etnik savaş kavramı yanlış yola sapmıştır. Buna göre, buradaki yanlışlık etnik savaşın komşuya karşı komşu ve herkese karşı herkesin bir savaşı (Hobbesian war/Hobbesçu savaş) olduğu şeklinde algılanmasıdır. Yani, etnik savaşın genellikle bir

834 Kaufmann, “Possible…”, s. 140–142.

835 Kaufmann, “Possible…”, s. 143-145.

836 John Mueller, “The Banality of “Ethnic War””, International Security, Vol: 25, No: 1, (Summer, 2000), s. 42.

etnik gruptaki çoğunlukla herkesin diğer etnik gruptaki herkesi “katil düşmanlar” olarak algılaması ve grubun bu şekilde şiddet eğilimli hâle gelmesi ile ortaya çıktığının düşünülmesidir. Fakat bu görüşe göre, etnik savaşlar bu şekilde ortaya çıkmaz ve aslında etnik savaş etnik olmayan savaşa daha çok benzer. Bununla birlikte, etnik savaşlar daha büyük varlıklar namına öldüren ve savaşan küçük savaşçı gruplar tarafından sürdürülür. Bir başka ifade ile, etnik savaşlar genellikle küçük ve silahlı eşkıya gruplarının kötü ve keyfi idaresi altındadır. Bu nedenle etnik savaş, ılımlı ve sıradan bir insan kitlesinin küçük ve silahlı eşkıya gruplarının kötü ve keyfi idarelerine isteksizce ve hayli şaşkınlık içerisinde girdikleri bir durumdur.837 Örneğin, 1994’te Hutular ve Tutsiler arasında yaşanan ve soykırım gibi büyük bir felaketi ortaya çıkaran Ruanda İç Savaşı, yakın zamanlardaki Hobbesçu etnik savaş fikrine en çok uyan örneklerden biridir. Fakat bu görüşe göre, aslında burada Hutular’ın geniş bir çoğunluğu önemli ölçüde şaşkınlık ve isteksizlik içinde olmuşlar ve bu kıyıma karışmamış gözükmüşlerdir. Buradaki soykırım, suçlular ve sokak serserileri ile birleşen az sayıdaki eğitimli Hutular’ın yukarıdan gelen emirlerle hareket eden yerel memurlar tarafından koordine edilerek öldürücü bir saldırı yapmalarının sonucunda oluşmuştur. Aynı şekilde, Yugoslavya’da patlak veren şiddetin de taşkın bir ulusçuluktan ziyade, polisin düzeni sağlayamamasından ve yetki verilmiş eşkıya hareketlerinden çıktığı ileri sürülmüştür. Buna göre, politikacılar savaşı başlatmış ve düşmanlığı tahrik etmiş olabilirler. Fakat savaşın etkili şekilde ölüm saçmasının esas sebebi, sıradan halkın komşularına karşı şiddete tahrik edilmesi değil, politikacıların görev için eşkıya ve serserileri orduya ikmal etmeleridir.838 Bu nedenle bu görüşe göre, Yugoslavya ve Ruanda’daki savaş Hobbesçu bir savaş özelliğini andırsa da, orada yaşanılanlar insanların hepsinin ölüm saçan bir düşmanlığı kabul etmeleri nedeniyle değil, insanların silahlı eşkıyaların kontrolüne girmeleri nedeniyle meydana çıkmıştır.839 Dolayısıyla, Yugoslavya ve Ruanda’daki şiddet, derin ve tarihi tutkular ve düşmanlıklardan ziyade fırsatçı, sadist ve genellikle bir ideolojiye sahip olmayan yağmacıların siyasi otoriteler tarafından özgür ve başıboş bırakılması ve bunların ordu eksiğinin giderilmesi için kullanılmasının bir sonucudur.840 Kısaca, bu görüşe göre etnisite, politikacıların ve suçluların kendi gruplarını savaş için tertip etmesini sağlayan ve eksiklerini gideren bir

837 Muller, “The Banality of…”, s. 62.

838 Muller, “The Banality of…”, s. 42–47.

839 Muller, “The Banality of…”, s. 62–63.

840 Muller, “The Banality of…”, s. 42.

araçtır. Etnisite, motive eden bir güç olarak değil; düzenleyici, tertip edici bir araç olarak önemlidir. Yani etnik kimlik, grupların en ölüm saçan üyeleri tarafından empoze edilmekte ve bir araç olarak kullanılmaktadır.841 Bu nedenlerden ötürü, şiddet kaçınılmaz ve yok edilemez değildir. Ilımlı politikacılar, uzlaşmacı politikalar ve uygulamalar sayesinde şiddetten kaçınılabileceği gibi, şiddet daha çok küçük ve disiplinsiz bir eşkıya takımı tarafından idare edildiği için durumu kontrol etmek herhangi bir disiplinli, organize olmuş ve geniş bir ordu için oldukça kolaydır.842

Öte yandan, etnik savaşların hangi durum ve şartlar altında ortaya çıkma olasılığının yüksek olacağı hakkında da bilim insanları arasında çeşitli görüşler bulunmaktadır. Örneğin bir görüşe göre, bu türlü yüksek şiddet içeren etnik çatışmalar daha çok çökmüş veya başarısız olmuş devletlerde ya da orta veya küçük ölçekli devletlerde yaşanmaktadır. Bu nedenle, etnik savaşların etnik azınlıklar üzerinde güç yoluyla sıkı bir kontrol sağlayan ve ulusun çoğunluğuna hükmeden devletlerde yaşanması oldukça güçtür.843 Bununla birlikte, etnik savaşların ortaya çıkma olasılığı hakkındaki görüş ve çalışmaların birçoğu etnik heterojenliğin varlığı, ekonomik gelişmişlik düzeyi ve demokrasi seviyesine odaklanmaktadır. Bu açıdan, etnik heterojenlikle etnik savaş arasındaki ilişkiye değinen çalışmaların çoğu, etnik olarak heterojen bir devlette etnik savaş çıkma olasılığının daha yüksek olduğunu savunmaktadır. Örneğin bir görüşe göre, etnik heterojenlik etnik savaşın başlaması ile yakından ve pozitif bir şekilde ilgilidir. Yani, heterojenliğin seviyesi arttıkça savaş olasılığı da artacaktır.844 Bir başka görüş de, bir ülkenin etnik veya dini farklılıklarının ölçüsünün yüksek bir iç savaş riski ile ilişkili olduğunu ileri sürmüş; etnik bir çoğunluğu ile birlikte önemli bir etnik azınlığı da olan ülkelerin etnik iç savaş olasılığı için daha yüksek bir risk içinde olduğunu belirtmiştir.845 Ayrıca, bu görüşe göre nüfusunun en az

%5’ini kapsayan etnik bir azınlığı olan ülkeler arasında, daha büyük bir etnik çeşitliliği olan ülke daha yüksek bir etnik iç savaş riski içerisindedir.846 Fakat bu görüş öne sürdüğü varsayımlara rağmen, aslında etnik iç savaş determinantlarının siyasi değil, esasen ekonomik olduğunu; primordializmin ve ulusçuluğun etnik iç savaşın

841 Muller, “The Banality of…”, s. 62–63.

842 Muller, “The Banality of…”, s. 42–47.

843 Zhu and Blachford, “Ethnic Disputes…”, s. 29-30.

844 Sambanis, “Do Ethnic…”, s. 280.

845 James D. Fearon and David D. Laitin, “Ethnicity, Insurgency, and Civil Wars”, The American Political Science Review, Vol: 97, No: 1, (Feb., 2003), s. 78-80.

846 Fearon and Laitin, “Ethnicity…”, s. 78-80.

yaygınlığını veya büyüklüğünü açıklamakta yeterli olmadığını ileri sürer. Başka bir ifade ile etnik iç savaşın en önemli nedeni ekonomik büyüme ve gelişme seviyesidir.

Ekonomik gelişmenin yanı sıra savaşın ekonomik maliyeti, devletin kaynaklarının seviyesi ve iktidarın yeterliliği de etnik savaşı belirleyen unsurlar olarak ifade edilmiştir. Buna göre, eğer ekonomik gelişme yüksek bir seviyede ise savaş ekonomik maliyetleri yükseleceği için etnik iç savaş riski azalacak; fakat etnik savaşın ekonomik maliyeti düşük olduğunda ortaya çıkma olasılığı artacaktır. Yine, kişi başına düşen gelirin seviyesi yüksek olduğunda etnik savaşın ortaya çıkma olasılığı daha düşük olacak; daha büyük gelir eşitsizliği ise daha yüksek etnik iç savaş riskine yol açacaktır.847 Etnik savaşları ortaya çıkaran koşullar arasında ekonomik faktörlere odaklanan bir başka görüş de, etnik anlamda daha fazla parçalanmış toplumların diğerlerine göre etnik bir iç savaşa daha fazla meyilli olmadıklarını,848 aslında etnik savaşların beklenilen bir yararlık hesabının sonucu olarak ortaya çıktığını ileri

Ekonomik gelişmenin yanı sıra savaşın ekonomik maliyeti, devletin kaynaklarının seviyesi ve iktidarın yeterliliği de etnik savaşı belirleyen unsurlar olarak ifade edilmiştir. Buna göre, eğer ekonomik gelişme yüksek bir seviyede ise savaş ekonomik maliyetleri yükseleceği için etnik iç savaş riski azalacak; fakat etnik savaşın ekonomik maliyeti düşük olduğunda ortaya çıkma olasılığı artacaktır. Yine, kişi başına düşen gelirin seviyesi yüksek olduğunda etnik savaşın ortaya çıkma olasılığı daha düşük olacak; daha büyük gelir eşitsizliği ise daha yüksek etnik iç savaş riskine yol açacaktır.847 Etnik savaşları ortaya çıkaran koşullar arasında ekonomik faktörlere odaklanan bir başka görüş de, etnik anlamda daha fazla parçalanmış toplumların diğerlerine göre etnik bir iç savaşa daha fazla meyilli olmadıklarını,848 aslında etnik savaşların beklenilen bir yararlık hesabının sonucu olarak ortaya çıktığını ileri