• Sonuç bulunamadı

2. Mecmua’da Yeni Harflerle Yayımlanan Tarih ile İlgili Makaleler

2.14. Orta Asya’da Türk Boyları ve Bunların Dinî ve Coğrafi Vaziyetler

Konu

Makalenin konusu, Sâmânoğullarından Ahmet oğlu Nasr zamanında(300- 331/914-944) Buhara’dan Çin’e seyahat etmiş olan Ebu Dülef Misar b. Mühelhel’in65 bu gezi sırasında gözlemlediği Türk boyları ve bunlar hakkında verdiği bilgilerin Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t Türk adlı eseri temel alınarak incelenmesidir. Üç sayı devam edecek olan makalenin birincisidir. Makalede Argolar, Tahtalılar, Bayat, Peçenek ve Çiğil boyu üzerinde durulmuştur.

65

Özet

Sâmânoğullarından Ahmet oğlu Nasr’a, Çin hakanı elçilerinin gelerek, kızlarını vermeyi teklif etmesi üzerine elçilerle beraber yola çıkan Ebu Dülef’in ilk rastladığı Türk boyu “Hargâh” ‘tır. Buradaki kimseler arpa, darı tüketmedirler. Bundan sonraki boy ise “Tahtah” denilen boydur bunların güvenlikleri sağlamdır. Bu kişiler Çin hakanına itaat edip vergilerini “Hargâh”a verirler.

Bundan sonraki Boy “Baca” denilen boydur. Bu kimseler müşrik olup Tahtalılar’a vergi vermektedirler. Hükümdarlarına secde edip, öküzetaparlar. Burada ateşin yakmadığı bir odun bulunur. Bu boydan sonra “Becenek” denilen uzun sakallı ve koca bıyıklı adamların var olduğu bir kabileye ulaşırlar. Bu kimseler yiyeceklerini birbirinden sakınmazlar ama bunlarda cinsel münasebet anlayışı serbesttir. Sonrasında “Çiğil” denilen kabileye ulaşırlar ki bunlar arpa, buğdayyerler, devekesmez, sığır yemezler. Sof ve kürk giyinirler. Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Lügati’t Türk ‘te bu giyeceği “Kiymaç Börk” diye isimlendirir. İçlerinde Hristiyan az olduğu gibi evlilik ile ilgili mezhepleri Mecusiler’i andırır. Kendilerine haram olan kızları, kız kardeşleri ile evlenebilirler. Süheyl, Zühal, Cevza, BenatıNaiş, Cedi yıldızına taparlar. Şa’rayı yemaniye yıldızına “Ulu Tanrı” derler.

Hargâh denilen boyla beraber değerlendirmeye başlanacak olursa öncelikle buranın belde adı mı yoksa boy adı mı olduğu tartışılabilir ancak bundan sonra sürekli boy adlarından bahsedildiği için boy ismi olması gerekmektedir. Hargâh kelimesi aslında deriden yapılmış çadırı ifade eder fakat bu kişilerin şehirlerde yaşadığı bilinmektedir. Hargâh kelimesine kaynaklarda rastlanmamış olması ilginçtir ki bu kelimeyle ilgili bazı ihtimallerin göz önüne alınmasını gerektirir. Ebu Dülef’in tarif ettiği Balasagun, İspicap, Taraz aralarında kalan boy Kaşgarlı Mahmut’tan öğrenildiğine göre “Argo” oruğudur66. “Argo” kelimesinin Araplar tarafından “Hargo” okunmasına karşılık, Kaşgarlı Mahmut bu şekilde ifade etmiş olabilir. Buradaki “h” sessizi sonradan kaybolmuştur. Sonrasındaki “a” seslisinin “o” ‘ya dönüşmesi ise Oğuz ve Kıpçak Türklerinin heceleri “a”, Argo ve Çiğilerin ise “o” sesiyle okumasındandır. Yine Kaşgarlı’ya göre İspicap’tan Balasagun’a kadar olan

66

Özkan AYDOĞDU, Divan-ı Lügati’t Türk’te Geçen Türk Boyları ve Boylara Ait Dil Özellikleri, Zeitschrift für die Welt der Türken, sy.1, s.59-77.

şehirler hep Argo sayılır. “Argo” kelimesi Türkçe’de iki dağ arası manasındadır ve Taraz ile Balasagun dağları arasındaki boya Argo denilmesi bu iddiaları destekler. Barthold’a göre ise “Argo” kelimesi başka hiçbir kaynakta geçmez.

Tahtalılar denilen boyun Anadolu’daki Tahtacılar olması ihtimali yüksektir. Çepni, Bayat, Bayındır gibi eski Türk boyları bile bugün aynı isimle zikrediliyorsa Tahtacılar’ın da isimlerini muhafaza etmesi mümkündür. Ebu Dülef’in Tahtalılar hakkında verdiği bilgiler ile Anadolu’daki Tahtacıların menşeileri ile ilgili verdikleri malumatın uygunluğu ve Tahtalıların kişilik özelliklerinin Tahtacılarla örtüşmesi bu iddiaları destekler.

Ebu Dülef’in “Baca” diye isimlendirdiği boy hakkında şunlar söylenebilir: Kaşgarlı Mahmut’a göre bu civarda daha sık olarak Gencakların yaşıyor olmasına karşın, kelimenin bu derecede bozulmuş olması düşünülemez. Öncelikli olarak akla gelen “Becenekler”dir. Ancak Becenekler Oğuzlar’da bağımsız olarak Rumelinde yaşayan bir boy ve Oğuzlardan türeyen bir boy olan Beceneklerdir ki tarihi olarak bakıldığında Beceneklerin Baca olması ihtimali yoktur. Baca kelimesinin Baya olması da ihtimaller arasındadır. Bazı Türk lehçelerinde “h” ve “y” sessizleri birbirinin yerine kullanılabilmektedir. Selçukname de her ne kadar bu boy Bayat olarak isimlendirildiyse de, Araplar’ın “t” sessizini okumuyor olmaları da Baca’nın Bayat olması ihtimalini kuvvetlendirir. Bayat kelimesi Argo dilinde Allah’ın isimlerinden biridir. Oğuzlar ve Kıpçaklar “y” sessizini “c” şeklinde telaffuz ederler. Bu da Ebu Dülef’in kelimeyi “Bacat” şekline sokmuş olduğu anlamına gelebilir.

Becenek ve Bayatlar, Anadolu’ya gelişlerinde birbirleriyle kaynaşmışlardır. Her iki boya da Bayat tabiri kullanıldığı olmuştur. Her iki boyunda şeklen ve ruhen birbirine benzemesi bunun nedenidir. Anadolu’da Balâ‘daki Bayatlar kendileri eski ve yeni olmak üzere ikiye ayırırlar. Eski Bayatlar; Sofular, Karahamzalı, Şedithöyük, Keklicik gibi oymaklara, Yeni Bayatlar ise Şeyhli, Üçenli, Boyalık gibi kollara ayrılmışlardır.

Oğuzlardan bir boy olan Beceneklerin Hazar üzerinden Rus içlerine oradan Avrupa’ya geçtikleri kanısı yanlıştır. Bu hatanın nedeni kendi başlarına bir boy olan Beceneklerle Oğuzlara bağlı bir boy olan Beceneklerin karıştırılmasıdır.

2.15. Orta Asya’da Türk Boyları ve Bunların Dinî ve Coğrafi Vaziyetleri Y. Ziya [YÖRÜKAN], sy. 23

Konu

Buhara’dan Çin’e seyahat etmiş olan Ebu Dülef Misar b. Mühelhel’in bu gezi sırasında gözlemlediği Türk boyları ve bunlar hakkında verdiği bilgilerin Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t Türk adlı eseri temel alınarak incelenmesidir. Makalenin ikinci kısmı olup bu sayıda daha çok Çiğiller üzerinde durulmuştur.

Özet

Çiğiller hem Orta Asya’da hem de Anadolu’da büyük varlık sahibidirler. Kaşgarlı Mahmut ve Ebu Dülef eserlerinde çoğunlukla Çiğiller üzerinde durmuşlardır. Kaşgarlı Mahmut’a göre Çiğiller; Becenek, Kıfcak, Oğuz, Uygur gibi büyük boylardan biridir. Lehçeleri Oğuz ve Ceruk lehçeleri gibi sırf Türkçe’dir. Oğuzlar ve birçok Türk boyu “z” sessizini “y” şeklinde okumalarına rağmen Çiğiller “z” şeklinde okurlar. Kelimeleri daima “o,ö,u,ü” seslileri ile okumaya meyillidirler. Çiğiller Kayas denilen yerde otururlar. Guzlarla sınır olup onlarla sürekli savaş halindedirler. Çiğiller üç kısma ayrılır. Birincisi çadırda yaşayanlardır ki bunlar Kayas’ta otururlar. İkincisi Taraz yakınlarında küçük bir beldedir ki Çiğiller burada yaşamaya başladıkları zaman bu adı almışlardır. Efsaneye göre Zülkarneyn bu diyara geldiğinde her tarafın çamur olması üzerine “in çikil est” demiş ve askerlerine burada bir kale yapılmasını emretmiştir. Bu kalede oturan kimselere de Çiğil denilmiştir. Bunlar Oğuzlarla sürekli savaş halindedirler. Oğuzlar, Çiğil kıyafeti giyen herkesi Çiğil olarak adlandırmışlardır. Ceyhun’dan Yukarı Çin’e kadar bütün Türklere Çiğil demelerinin sebebi de budur. Üçüncüsü de Kaşgar köyleridir. Diğerleri ile aynı sebepten Çiğil adını almışlardır.

Kaşgarlı’ya göre Çiğiller aslında “Argo” kıtasının sınırlarında ve Taraz civarında bulunuyorlardı. Bu unvan daha sonra Isık gölü civarındaki Barsagan ve Kayas taraflarında oturanları ve aynı zamanda Güney Kaşgar köylerini kapladı. Kaşgarlı Mahmut devrinde yazılan coğrafi eserlerden bahsedilirken Gencak ve Argo adı yerine Çiğil denilmesinin sebebi de budur.

Çiğil unvanı kendilerinden olmayanları ayırmak manası ile Oğuzlar tarafından sıklıkla kullanılmaktaydı. Oğuzlar, kendilerini en asil boy olarak gördüklerinden diğerlerini bu şekilde nitelendiriyorlardı. Daha öncede söylenildiği gibi Çiğiller giyim tarzı da onlar için ayırt edici bir unsur idi ve bu şekilde giyinen tüm Türk boylarına Çiğil demişlerdi.

Türkeşlerin ve Karahanlıların hükümdar ailelerin çıktığı boylar Kanıklı, Becenek, Kalaç, Dokuzguzlar çoğunlukla Oğuz boyları Türkmen diye anılıyordu ama Çiğil, Argo, Gencaklar ve Türkeşlerin diğer kısmı, Karahanlılara tabi Oruklar, Tohsi ve Uygurlardan ayrılmış oldukları tahmin edilen Yağmalar Çiğil şeklinde isimlendirilmişti. Oğuzlar Cend ve Buhara’ya geldiklerinde unvanlar Çiğil ve Türkmen şekline dönüştü. Daha sonraki dönemlerde bu adlandırma, Yörük, Çıtak olarak devam etti.

Türkmen ve Çiğil anlayışı Anadolu’da hala kullanılmakta olup bazı yerlerde Çiğil, Gigil, Gegel şeklinde de dillendirilmektedir. Anadolu’da Gegel boylarından birincisi, Eskişehir’e tabi Sarı Kavak’ta ve o civarda yaşayan Gegel boyunun sonuncularıdır. İkincisi merkezi ve ocaklıları Sarı Kavakta bulunan Çiğil ocağına tabi diğer oymaklar manasında kullanılar Akhisar obası’dır. Üçüncüsü de Türk olmayan manasında kullanılır ki Tahtacıların kendilerinden olmayan Alcı oymağını Gegil olarak tarif etmesidir.

Gegel tabiri tek başına bir boy manasında bir aşığın sözlerinde şu şekilde de hayat bulmuştur:

“Sarısuya Gigil kurmuş otağı, Harmandalı güzellerin yatağı Balla yoğrulmuş ballar peteği, Telli turnam harmandalı döndü mü?”

Çiğiller Argoların doğusunda ve Gencakların kuzeyinde Doğu Türkistan’ın Batı Türkistan’da ayrıldığı bölgededirler. Buralara daha sonradan Dokuz Guzlara isyan ederek onların hâkimiyeti altından çıkarak gelen Karluklar, eski İslâmi

kaynaklarda Çiğiller ve Tuhsiller, dokuz oymaktan birleşmiş olan Karlukların üç oymağı diye gösterilmiştir ki bundan anlaşılan Çiğillerin Karluklara dâhil olduğudur. Daha sonra Karluklar, Türkmen adıyla Oğuzlar ve birkaç boyla beraber bir topluluk oluştururlar. Bu sırada Karlukların bir kısmı olarak söylenen Çiğiller, Oğuzlarla olan çekişmelerinden dolayı Türkmenler haricinde kalırlar ve bu tabir Türkmen olmayan Türk manasında kullanılır. Son dönemlerde yine bu gelenek göz ardı edilerek Çiğiller de Türkmen boyları arasında gösterilir. Anadolu’da hem bir Türkmen boy hem de Türkmene karşılık olarak Çiğil kelimesinin kullanılmasının sebebi de budur. Rumeli’ye geçiş sırasında da bir kısım boylar Türkmen bir kısım boylar ise Yörük olarak isimlendirilmiştir.

Anadolu’da Akkoyunlular, Karakoyunlular, Karamanlılar Türkmen diye anılırlar. Kaşgarlı Mahmut’un ve diğer kaynakların Türkmenlerden gösterdiği Afşar, Çepni boyları ise birçok yerde Yörük adledilir. Rumeli’ye geçen Türkmenler de Yörük’tür. Eskişehir, Afyon, Konya hattının güney kısmında da aynı durum sözkonusudur. Buralarda Türkmen kelimesi nadir olarak kullanılır. Harmandalı, Bayat, Kargın, Afşar, Tahtacı gibi boylar halis Türkmenlerden sayılmaktadır.

Karaman unvanına gelinecek olursa, Anadolu Selçukluları’ndan evvel, Anadolu’ya gelen Ortodoks mezhebine bağlı olan Türklere Karaman-Rum denilmiştir. Anadolu’da Türk diye anılan yerler çoğunlukla bu şekildedir. Bundan dolayı halk, köylüleri, Türk, Türkmen ve Yörük olarak üçe böler. Türkler çok eskiden beri Anadolu’dadırlar ve Türkmenlerden sonra Müslüman olmuşlardır. Yörükler de Türkmenler de Müslümandırlar.

Rumeli’nde de Yörüklerin, Türklerin Müslüman olmasına vesile oldukları efsanesi devam etmektedir. Yanlız buradaki Türklere Gacal, Çıtak, Aryan, Pamak veya Bulgar denilir. Bunlar içinde Bulgar lehçesi karışmamış tamamıyle Oğuz aksanıyla konuşanlar vardır ama bu kişiler kendilerini inançlarından dolayı ayırırlar.

Rumeli’de Çıtak kelimesinin manası “yerli”’dir ve bu kelime Orta Asya’da da aynı anlamdadır. Bu kelime Anadolu’da kullanılmış olduğuna göre, kelimenin sonradan Yörükler tarafından Anadolu’ya getirilmesi söz konusu olamaz.

Tüm bunlara dayanarak, Türk kelimesinin yerine Türkmen kelimesinin kullanılması gibi Çiğil kelimesinin Türkmen kelimesinin yerine kullanılmasına benzemez. Çiğillerin hepsi Türkmen değildir ama sonradan Türkmen olarak adlandırılmışlardır.

2.16. Orta Asya’da Türk Boyları ve Bunların Dinî ve Coğrafi Vaziyetleri,