• Sonuç bulunamadı

2.4. MÜKELLEF HAKLARININ TÜRLER İ

2.4.1. Siyasi Yönden Mükellef Hakları

2.4.1.2. Ola ğ anüstü Mükellef Hakları

Olağanüstü mükellef hakları olağan mükellef haklarının aksine meşru olarak görülmeyen siyasal iktidar karşısında mükellefin ileri sürebileceği hakları ifade etmektedir. İster demokratik yönetimlerle isterse de demokratik olmayan yöntemlerle siyasi iktidarı ele geçirenler meşruluklarını koruyamadıkları zaman bir başka iktidar veya halk ayaklanması ile değiştirilirler. Meşruluk kriterleri bir siyasal iktidarın adaletli bir

şekilde yönetiminden tutunda üzerine vazife biçilmiş görevleri tam ve zamanında yapıp yapmadığı ile ilintilidir. Mükelleflerden topladığı vergileri doğru bir şekilde harcayamıyorsa veya mükelleflere tam ve zamanında kamusal hizmet götüremiyorsa, mükelleflerin siyasal iktidarlara olan güven duygusu zedelenmiş olacak ve vergi vermeye başlamasına neden olacaktır.

Bu noktada meşru görmediği iktidar karşısında mükellef iki önemli olağanüstü hakkı vardır. Bunlardan birincisi İtaat etmeme hakkı diğeri ise vergi grevi veya vergi isyanı hakkıdır. Biz aşağıda siyasal olarak mükellefin itaat etmeme hakkını mali olarak da vergi isyanı veya vergi grev hakkını işleyeceğiz.

2.4.1.2.1. Hükümeti Değiştirme Hakkı (Oylama Hakkı)

Mükellefler uygulamalarını beğenmediği, meşru görmediği bir siyasal iktidarı yada değiştirilmesini istediği kanunları sahip olduğu oy hakkı ile Hükümetleri veya siyasal iktidarları değiştirme hakkına sahiptir. Mevcut iktidarda bulanan Hükümetten desteğini çeken mükellef, sahip olduğu oyunu vergi konusunda programlarını benimsediği başka bir partiye verme hakkına sahiptir.358

Mükellef bu hakkını kullanarak kendi düşüncesine daha yakın vergi yükünü azaltacak yeni hükümete iktidar yaparak meşruluk kriterlerini belirlemiş olacaktır. Mükellef bu hakkını kullanarak sisteme uyumu artacağı için yeni hükümetin vergi toplama maliyetleri azalacağı gibi ekonominin gidişatı olumlu yönde değişecektir.

358

İhsan Demir., “ Mükelleflerin Vergi Karşısındaki Davranışları (Afyon İli Anket Çalışması),

(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar, 1999, s.35.

2.4.1.2.2. Vergi Grev Hakkı

Romalıların, kendilerine her şeyin meşru olduğunu sanan vergi memurlarının kural dışı davranışlarına karşı ayaklanmaları, İmparatorluğun gitgide zayıflamasına yol açmıştır. Montesquieu'nun "Ancak zayıflamakta olan devletlerde daha çok haraca (vergiye) ihtiyaç duyulur ve o suretle ki yükler, onu daha az taşıyacak durumda oldukça artırılmak zorunda kalınır" şeklinde belirttiği gibi, Roma'nın zayıflaması, haksız/yanlış

vergi uygulamaları nedeniyle gittikçe artarken, mali sorunlara çözüm bulmak için vergiler daha da ağırlaştırılmış ve Roma, savaşın sonunda Barbarlar tarafından istila edilmiştir359.

Avrupa ülkeleri hem pagan dönemlerinde hem de Hıristiyan olduktan sonra vergi ödememek için sürekli direniş göstermişlerdir. Bu direnişin temelinde idare edenlerle idare edilenlerin aynı ırktan olmayışları asıl etkenlerden birisidir. Roma Egemenliği ve Hun ve Cermen istilalarında, Avrupa'nın yerli halkı, yabancıların savaş harcamalarını karşılarken, kendilerine zulmedenlerin güçlerini, emekleri ve gelirleri yoluyla arttırmak zorunda kalmış oldukları için hissen ve düşünce olarak vergi ödemeye karşı durmuşlardır. Avrupa'da oldukça düzenli devletler kurulduktan sonra da bu direniş

devam etmiş; derebeylik dönemlerinde senyör ile serf ve tebaa ayrı soydan olduğundan dolayı birbirleriyle çatışmışlardır. Çünkü senyörler için "tebaa adi, aşağılık ve itaatla yükümlü bir yaratıktır". Buna mukabil tebaa için de efendi, gaddar ve zalim bir beladır. Kendisini sömüren ve küçük gören bir yabancıdır. Soya dayanan bu hislere dayanan vergileme Avrupa Devletlerinin en önemli sorunlarından birisi olmuştur. Bu sorunun çözümü için uzun mücadeleler yapılmış, bu süreçte vergileme yetkisine sahip meclisler kurulmasını sağlamıştır. Bu meclisler vergileme tartışmaları sonunda günümüzde parlamentolar gelişmesine neden olmuştur360.

İngiltere'de Yüz Yıl Savaşları'ndan sonra vergilerin arttırılması, rahipler ve asiller sınıfının toplumdaki eğitici ve askerlik görevleri dolayısıyla vergiden muaf tutulmaları

359

Ali Rıza Gökbunar, Celali Ayaklanmalarının Maliye Tarihi Açısından Değerlendirilmesi, Erşim:

www.bayar.edu.tr/~iibf/dergi/pdf/C14S12007/ARG.pdf - 15.09.2007, s.4.

burjuva ve köylü sınıfının üzerinde büyük baskılara yol açmıştır. İngiltere'de Büyük Özgürlük Fermanı'ndan (1215) başlayarak, Haklar Bildirgesi (1688) biçiminde devam eden gelişmeler, kralın bazı vergileme yetkilerinin parlamentoya devredilmesiyle sonuçlanmıştır. İngiltere'de siyasal iktidarın vergilendirme gücünün sınırlandırılması 17. yüzyılda, Kara Avrupası'nda ise 18. ve 19. yüzyıllarda gerçekleştirilebilmiştir. 1789 Fransız Devrimi'nin önemli nedenlerinden birisi keyfi vergiler konulması olmuştur. Devrimden sonra ilan edilen İnsan ve Vatandaş Hakları Demeci'nde vergilemede eşitlik ve genellik ilkeleri ile vergilerin yasallığı ilkesi hükme bağlanmıştır. Amerikan ayaklanmasının nedenleri arasında da ağır ve adil olmayan vergiler ilk sırada yer almıştır361.

Mükelleflerin meşru bulmadığı siyasal iktidara karşı kolektif bir davranış olarak sergiledikleri vergi isyanı veya vergi grevi, mükellefin olağanüstü dönemlerde ileri sürebileceği haklardan bir tanesidir. Kolektif davranışın bir hak olarak ortaya konulması, kolektif hareketi yapacak grubun iyi örgütlenmesine ve dayanaklılığına bağlıdır.Bu haliyle kolektif davranışlar fertlerin psikolojik varlığından dışa yansıyan, ait olunan toplum bilincinin belirtileri olarak kabul edilir362.

Vergi yasalarına karşı ayaklanarak vergi grevine giden mükellefler kamu otoritesinin zayıf düşmesine ve kamu hizmetlerinin aksamasına yol açarlar.Böylelikle vergi grevi kamu otoritesinin zayıflamasının hem sebebini hem de sonucunu oluşturan bir karaktere sahip olmaktadır.

2.4.1.2.3. Sivil İtaatsizlik Hakkı

Amerikalı düşünürlerden Henry David Thoreau tarafından literatüre kazandırılan ve daha sonra bir çok düşünür tarafından geliştirilen sivil itaatsizlik baskıya karşı pasif direnişi ifade etmektedir. Sivil itaatsizlik kavramı ilk olarak 19. yüzyılın başlarında Henry David Thoreau'nun “Resistance To Civil Government” adlı deneme çalışmasının yayımlanmasıyla literatüre girmiştir. Bu çalışma o dönemde uygulanmakta olan baş

vergisinin Thoreau tarafından ödenmeyerek 1846 Temmuz'unda cezaevine girdiği

361 Gökbunar, a.g.e., s.5. 362 Demir, a.g.t., s.42.

dönemde kaleme alınmıştır. Thoreau bu çalışmasıyla yaşadığı dönemde kölecilik politikası güden ve Meksika ile savaş halinde bulunan Amerikan yönetimine karşı tepkisini dile getirmek istemiştir. Sivil itaatsizlik kavramı akademik alanda çeşitli

şekillerde tanımlanmıştır. John Rawls’a göre sivil itaatsizlik, “yasaların ya da hükümet politikasının değiştirilmesini hedefleyen, kamuoyu önünde icra edilen (aleni), şiddete dayanmayan, vicdani, ancak yasal olmayan politik bir eylemdir”.363 Howard Zinn ise tanımı genişleterek, sivil itaatsizliği “acil toplumsal hedefler uğruna, yasaların bilinçli ve hedeflenmiş ihlali” olarak tanımlamıştır. Diğer bir tanım ise, “hukuk devleti idesinin içerdiğiüstün değerler uğruna, kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sıradaüçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen, barışçıl bir protesto eylemi”

şeklindedir364.

Bu tanımlara bağlı kalınarak sivil itaatsizlik kavramının taşıdığı unsurlar şu

şekilde özetlenebilir:

- Sivil İtaatsizlik Yasadışı Ancak Meşru Bir Eylemdir

Sivil itaatsizlik, haksız bir uygulamaya karşı bütün yasal yollar denendikten sonra girişilen “yasadışı” bir eylemdir.

- Sivil İtaatsizlik Kamuya Açık, Aleni Bir Eylemdir

Sivil itaatsizlik kavramının en önemli unsurlarından biri kamuya açıklıktır. Sivil itaatsizlik vicdanlarda yatan bir adalet, bir hakkaniyet duygusuna çağrı niteliğinde olduğundan, kamuya açıklık vasfı aranmaktadır.

- Sivil İtaatsizlik Şiddet Kullanımını Dışlayan Bir Eylemdir:

Şiddet kullanımı diğer protesto biçimlerini sivil itaatsizlikten ayıran en temel özelliklerden birisidir. Sivil itaatsizlik şiddetsiz olmalıdır. Şiddet, şiddeti doğurmakta ve çoğunlukla da tırmandırmaktadır.

363

John Rawls, Sivil İtaatsizliğin Tanımı ve Haklılığı, Kamu Vicdanına Çağrı Sivil İtaatsizlik, Ayrıntı Yayınları,İstanbul, 2001, s.56.

364

Hayrettin Ökçesiz, Sivil İtaatsizlik, HFSA-Hukuk Felsefesi ve Sosyoloji Aktivi Yayınları: 6, İstanbul, 2001, s.123.

- Sivil İtaatsizlik Hukuk Devleti Düşüncesine Dayalı Siyasi ve Ahlaki Bir Yönelimdir

Sivil itaatsizlik, “hukuk sisteminin içinde aksayan bir kurala karşı çıkıştır”. Dolayısıyla, sistemin bütününe yönelik genel bir kabul söz konusudur. Hatta bu o kadar açıktır ki, eylemde bulunan, bu aksayan kural için öngörülen yaptırımı bile kabul etmektedir.

- Sivil İtaatsizlik, Çiğnenen Pozitif Hukuk Normunun Yaptırımına Katlanma Tutumunu Gerektiren Bir Eylemdir

Sivil itaatsizlik eylemi pozitif hukuk normunun çiğnenmesi karşısında, çiğnenen hukuk kuralının yaptırımını göze alma ve bu yaptırıma katlanma içerikli bir tutum içermektedir365.

Thoreau’nun literatüre kazandırdığı sivil itaatsizlik, 1900’lü yıllarda Mohandas K. Gandhi tarafından geliştirilerek baskıcı yönetime karşı uygulanan son derece etkili bir yönteme dönüşmüştür. Gandhi’nin sivil itaatsizlik felsefesine katkısı, itaatsizliğin eyleme dönüşme yöntemini hedef alan “pasif direniş” anlayışı ile gerçekleşmiştir. Gandhi pasif direnişi, geliştirdiği “satyagraha”* felsefesine dayanarak, kendileri bizzat şiddet kullanmasalar bileşiddete maruz kalma riskini göze alabilen toplulukların gösterdiği mücadele şekli olarak tanımlamıştır366.

365

Coşkun Can Aktan, Dilek Dileyici ve Özgür Saraç, Vergi, Zulüm ve İsyan, Ankara: Phoenix Yayınevi, 2003. s.7.