• Sonuç bulunamadı

1.3. MÜKELLEF HAKLARININ TAR İ HSEL GEL İŞİ M İ

1.3.6. Günümüz Mükellef Haklarının Geli ş imi

Avrupa da ihtilallar ve insan hak ve özgürlükleri ile hızlanan anayasallaşma sürecine, yirminci yüzyılın ilk yarısında dahi çeşitli ülkelerde (Avrupa dahil) totaliter rejimlerin insan haklarına saygı göstermemeye devam etmesi, özellikle İkinci Dünya Savası öncesinde ve sırasında yaşanan üzücü ve utanç verici olaylar, savaştan sonra ülkeleri insan haklarını korumayı amaçlayan uluslararası çabalara yöneltmiştir. Onsekizinci yüzyılda İngiltere, ABD ve Fransa da bildirgelerle ilan edilerek iç hukuklarda varlığı tanınan insan haklarının İkinci Dünya Savası öncesine kadar uluslararası hukukta bir etkisi olmamıştır. Bu döneme kadar insan haklarının korunması, güvence altına alınması, esas itibariyle bir iç hukuk, bir anayasa sorunu olarak görülmüş, devletlerin ulusal hukuklarında vatandaşlık hakları olarak değerlendirilmiş ve halklar özgürlüklerini uluslararası toplumun hiçbir yardım ve katkısı olmaksızın, kendi çabaları ile kazanmaya çalışmaları olmuştur.İnsan haklarının somut olarak uluslararası nitelik kazanması ve uluslararası boyuta taşınmasında İkinci Dünya Savasının büyük rolü olmuştur. İkinci Dünya Savasının neden olduğu olumsuzluklar, uluslararası barısın sağlanıp sürdürülmesinde insan haklarının uluslararası alanda korunması gereği fikrinin ve insan haklarının devletlerin iç sorunu olduğu anlayışının terk edilerek bu alanda önemli kurumsal düzenlemelere yer verilmeye başlanmasına neden olmuştur150.

Tüm bu gelişmeler, önce Birleşmiş Milletlerin doğuşunda sonrasında Avrupa Konseyinin kurulmasında etkili olmuş, insanlığın ortak dili olarak nitelenmeye başlanan

149 Aslan, a.g.t., s.40. 150 Aslan, a.g.t., ss.40-41.

insan hakları kuralları anayasalarda ve sonra da uluslararası anlaşmalarda pozitif kural haline dönüştürülmeye başlanmıştır. Bu dönüşümde insan haklarına saygı ilkesi uluslararası ilişkilerin ve sözleşmelerin temelinde yer almış, evrensel düzeyde gördüğü kabul sayesinde anayasacılığın en etkin ve yaygın aracı haline gelmiştir.Kisi hak ve özgürlükleri ile devletin vergilendirme yetkisi ile ilgili kurallar paralel gitmekte, insan hakları oluşturulurken aslında vergilendirmenin tarihide yazılmakta, bu anlamda mükellef hakları da insan haklarının evrenselleşen değerleri ve bu değerlerin koruyucusu kurumların düzenlemelerinden etkilenerek gelişme göstermektedir151.

1.3.6.1. 1950 Sonrası Mükellef Haklarının Gelişimi

1950’li yıllar İkinci Dünya Savaşı’nın üzücü ve utanç verici olayları neticesinde, savaş sonrası birçok ülkeyi insan haklarını korumaya yöneldiği bir dönem olmuştur.

İkinci Dünya Savasının neden olduğu olumsuzluklar, uluslararası barısın sağlanıp sürdürülmesinde insan haklarının uluslararası alanda korunması gereği fikrinin ve insan haklarının devletlerin iç sorunu olduğu anlayışının terk edilerek bu alanda önemli kurumsal düzenlemelere yer verilmeye başlanmasına neden olmuştur. 152Tüm bu gelişmeler, önce Birleşmiş Milletlerin doğusunda sonrasında Avrupa Konseyinin kurulmasında etkili olmuş, insanlığın ortak dili olarak nitelenmeye başlanan insan hakları kuralları anayasalarda ve sonra da uluslararası anlaşmalarda pozitif kural haline dönüştürülmeye başlanmıştır. Bu dönüşümde insan haklarına saygı ilkesi uluslararası ilişkilerin ve sözleşmelerin temelinde yer almış, evrensel düzeyde gördüğü kabul sayesinde anayasacılığın en etkin ve yaygın aracı haline gelmiştir.Kisi hak ve özgürlükleri ile devletin vergilendirme yetkisi ile ilgili kurallar paralel gittiğinden, insan haklarının tarihi vergilendirmenin tarihi bir olmaktadır. Bu anlamda mükellef hakları da insan haklarının evrenselleşen değeri olmaktadır. 1950’li yıllardan sonra insan haklarında yaşanan gelişme paralelinde mükellef haklarında da ilerlemeye neden olmuştur153. 151 Aslan, a.g.t., ss.40-45. 152 Gözübüyük, a.g.e., s.4. 153 Aslan, a.g.t., s.41.

1.3.6.2. 1990 Sonrası Mükellef Haklarının Gelişimi

Çağdaş anlamda mükellef hakları ile ilgili gelişmeler mükellef bildirgeleri veya imtiyazlarının açıklanması ve bu hakların korunmasına yönelik birimlerin oluşturulması ile gündeme gelmiştir. Somut manada vergi yönetimlerinin mükellef haklarına uygun düzenlemeleri yapmaları ise 1990’lara dayanmaktadır. 1990 yılında OECD tarafından hazırlanan “Taxpayers’ rights and obligations – a survey of the legal situation in OECD countries” adlı raporda OECD üyesi ülkelerin tamamının iç hukukunda mükelleflerin haklarına yönelik düzenlemelerin mevcut olmasına rağmen, söz konusu üye ülkelerin çok azında“mükellef hakları bildirgesi”nin açıklandığı gözlemlenmiştir. Mükellef haklarının açıklanması ve duyurulması hususunda ilk girişim İngiliz Vergi İdaresi tarafından Temmuz 1986’da “Mükellef Hakları İmtiyazı”nın yayınlanması ile başlamıştır. Ağustos 1991’de, bu imtiyazın temel amacı olan “mükelleflere adil ve etkin hizmet sunulmasını sağlamak” aynen korunurken, kolay anlaşılabilmesi için daha özet ve açık hale getirilmiştir. Temmuz 2003’te yenilenen ve Temmuz2004’te tekrar gözden geçirilen “Vergi Mükellefleri İçin İmtiyaz”, mükelleflere yönelik bir“hizmet taahhüt beyanı” niteliğini taşıyan broşür olarak basılmıştır. Böylece, Vergi Mükellefleri İçin İmtiyaz İngiliz Gelir

İdaresinin mükellef hizmetlerine olan genel yaklaşımının bir ifadesi haline gelmiştir. ABD’de mükellef haklarının açıklanması ve duyurulması diğer ülkelerden farklı olarak kanun şeklinde yapılmıştır. ABD Kongresi, Mükellef Hakları Bildirgesini 1988 yılında kabul ve ilan etmiştir. Daha sonra, 1996 yılında Mükellef Hakları Bildirgesi 2 ve 1998 yılında Mükellef Hakları Bildirgesi 3’ü yasalaştırarak vergileme sürecinde mükelleflerin sahip olduğu hak ve ödevlerin kapsamını daha ayrıntılı bir şekilde kamuoyuna açıklamıştır. Benzer şeklide 1998 yılında İspanya da Mükellef Hakları Bildirgesini kanun

şeklinde çıkarmış ve daha önce vergi kanunlarında var olan mükellef hakları iyileştirilerek ve yeni haklar tanınarak mükelleflerin vergileme sürecindeki konumları güçlendirilmiştir154.

Mükellef hakları konusunda en ile ileri seviyeye ulaşmış olan Avustralya Vergi

İdaresi(ATO), 1993 yılında Avustralya Parlamentosu tarafından yayınlanan bir rapordan sonra bu konuya eğilmiştir. İngiltere ve ABD’deki uygulamaların ayrıntılı

incelenmesinden ve titiz bir çalışma sürecinden sonra 1997 yılında ATO Mükellef Hakları İmtiyazı’nı yayınlanmıştır. Mükellef haklarının en iyi şekilde anlaşılması ve uygulanması amacıyla, ATO 2000 ve 2002yıllarında iki ampirik araştırma yürütmüştür. Mükelleflerin talep ve beklentileri doğrultusunda gözden geçirilen ve yenilenen Mükellef Hakları İmtiyazı Kasım 2003’de yayınlanmıştır. İlk Mükellef Hakları İmtiyazı’nın çok uzun olduğu yönündeki geri dönüşüm bilgileri dikkate alınarak, bu imtiyaz iki şekilde yayınlanmıştır: 1) “Mükellef Hakları İmtiyazı – Bilmen Gerekenler” 2) “Mükellef Hakları

İmtiyazı - Detaylı Olarak”. Avustralya Mükellef Hakları İmtiyazı, vergileme işleminde mükelleflerin sahip oldukları hakları ve yerine getirmeleri gereken ödevleri açık ve basit bir şekilde sıraladığından, vergi idaresi – mükellef ilişkisinin karşılıklı ifadesi olarak görülmektedir. Son yıllarda, vergi idarelerinin yeniden yapılandırılması çalışmaları yürüten bütün ülkeler fonksiyonel veya mükellef odaklı bir yapılanma benimsemekte ve bu süreçte mükellef haklarının düzenlenmesi ve bunların açıklanmasına büyük önem vermektedirler. Nitekim İngiltere, ABD ve Avustralya’dan sonra, vergi idarelerinin yeniden yapılandırılması çalışmaları yürüten Kanada, Fransa, Yeni Zelanda, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, Norveç, İsveç, İzlanda, İrlanda, Japonya, Güney Kore, İspanya, Rusya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Bulgaristan, Peru, Arjantin, Gana, Uganda, Zambiya ve diğer birçok ülke, mükellef haklarının düzenlenmesi ve bunların açıklanmasına yönelik bildirgeler veya imtiyazlar yayınlamıştır. Ülkemizde de mükellef odaklı çalışmalar yurtdışındaki trende paralel olarak yürütülmeye başlanmıştır.2005 yılında Gelirler Genel Müdürlüğü’nün yerine kurulan Gelir İdaresi Başkanlığı’nın temel kuruluş nedenleri arasında mükellef odaklılık ilkesi bulunmaktadır. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yürüttüğü kalite çalışmaları ve 2006 yılında ilan edilen Mükellef hakları bildirgesi ve yeni yapılanma içerisinde 2005 yılında kurulan mükellef hizmetleri daire başkanlığı da ülkemiz açısından yurtdışı trendlerin paralelinde gelişmelerin olduğunun en açık göstergesidir155.

İKİNCİ BÖLÜM HAK KAVRAMI,

MÜKELLEF HAKLARININ UNSURLARI, GELİŞİMİ VE ÖNEMİ

2.1. HAK KAVRAMI

İkinci bölümün ilk kısmında hak kavramı ile mükellef hakkı kavramını incelendikten sonra mükellef hakkı kavramının devlet kavramı içerisindeki yeri ve rolü irdelenecektir. İkinci kısımda mükellef haklarının gelişimine etki eden etmenler incelenecektir. Üçüncü kısımda mükellef haklarının temelini oluşturan üç ana unsuru detaylarıyla incelenecektir. Dördüncü kısımda ise mükellef hakları iki ana başlık altında türlere ayrılarak ayrıntılı olarak incelenecektir. Beşinci ve son bölümde ise mükellef haklarının önemi vurgulanacaktır.