• Sonuç bulunamadı

2.4. MÜKELLEF HAKLARININ TÜRLER İ

2.4.1. Siyasi Yönden Mükellef Hakları

2.4.1.1. Ola ğ an Mükellef Hakları

Olağan dönem mükellef hakları devletin meşru kabul edildiği yani mevcut siyasal iktidarın demokratik usullerle yönetime geldiği, yapıp ettikleri mükellefler tarafından kabul edilebilirlik boyutunda olan, devletin devlet olma vasfından dolayı ondan talep edebileceği hakları ifade etmektedir. Bir anlamda bir arada yaşamak zorunda olan insanların ortak ihtiyaçlarını gidermesi için oluşturduğu devletin temel vasıflarının çerçevesinin çizilmesinin yanında, yapılacak harcamalar ile görülecek hizmetler ile bunların finansmanın nasıl olacağı hususunda ki temel prensipler olağan mükellef hakları ile belirlenmektedir. Mükelleflerin en temel hakları olağan siyasal haklarla başlamaktadır. Olağan siyasal haklar birincil hakları olup, devletten önce gelerek, devletin yani siyasal iktidarların uyması gerekli kurallar ile asla çiğnememesi gerekli hakları barındırmaktadır.

2.4.1.1.1. Karar Alma ve Temsilci Bulundurma Hakkı

Tarihsel süreç göstermiştir ki mülkiyet hakkının zamanla tek bir kişinin elinden çıkıp bireylerin eline geçmesiyle birlikte, güçlenen bireyin karşısında sürekli zayıflayan bir siyasal iktidar oluşmaya başlamış, bireyin giderek güçlenmesi yönetimde de söz sahibi olma isteğini artırarak, yönetim sürecine katılma ve karar alma hakkını kendinde bulmasını sağlamıştır. Demokratik toplumların özünde de ekonomik olarak güçlü bireylerin eşit düzeyde temsilini veya yönetime katıldığını görmekteyiz. Toplumlar kalabalıklaştıkça kendisinin bizzat karar alması zorlaştıkça onun yerine karar alacak temsilcileri seçmesi usulü benimsenmiştir.

Mülkiyet hakkına sahip olup özgürleşen bireyin ortak kamusal ihtiyaçların belirlenmesi ve bunların finansmanın belirleme hakkının kendisinde olması, mükellef olan bireyin en temel olağan siyasi hakkıdır. Mükellefin bu haktan mahrum bırakılması toplumları despot yönetimlere bırakmakla birlikte meşruluğunu bu şekilde kaybetmiş

2.4.1.1.2. Seçme ve Seçilme Hakkı

Karar alma hakkına sahip olan mükelleflerin bu hakkını bizzat veya temsilcileri aracılığı ile kullanması doğaldır. Mükellefin temsilcisini seçme hakkı bu manada karar alma hakkının türevidir. Mükellef temsilcisini seçebileceği gibi temsilcide olabilir ve kendisini seçenler adına karar alma hakkına sahiptir. Genelde siyasal sistemler seçme hakkını ülke uyruğuna tabi vatandaşlarına vermektedirler. Siyasal bir hak olarak görünen seçme hakkının sadece vatandaşa verilmesi, mükellef hakları bakımından eksiktir. Çünkü kamusal hizmetlerin bedellerine ödeme gücü oranında katlanan bireyler veya onların oluşturduğu tüze kişilerin kendilerini ilgilendiren konularda seçme ve seçilme hakkı eşit bir şekilde verilmelidir. Bir başka ülkenin vatandaşı olan birinin diğer bir ülkede bulunurken herhangi bir şekilde vergi ödemesi veya hiç vergi ödemese dahi kamusal hizmetlerin evrensel olması nedeniyle seçme ve seçilme hakkı olmalıdır.

2.4.1.1.3. Kamusal Hizmetlerden Yararlanma Hakkı

Siyasal iktidarların varlık koşulları yani oluşturulma nedenlerinin altında kamusal hizmetlerin görülmesi gereği yatmaktadır. Bireyler içinde bulunduğu toplumda bir arada yaşamanın gereği olarak ihtiyaç duydukları güvenlik, sağlık gibi iki temel hizmete gerek duyarlar. Siyasal iktidarların en başta görevi de toplumun huzur ve güvenliğini sağlamaktır.

2.4.1.1.3.1. Güvenlik İçinde Yaşama Hakkı

İnsan insanı kurdudur misali bir arada yaşayan insanların en temel sorunu güvenlik soruna çözüm aramaktır. Tehlikeler insanda insana, hayvanlardan insana veya doğadan insanlara şeklinde olabileceğinden bireyin tek başına bu tür tehlikelerden korunması mümkün değildir. Özellikle insandan insan gelebilecek tehlikenin önüne geçebilmek için toplum içinde bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Bu yüzden bir çok siyasal iktidar insanının insana vereceği tehlikeleri bertaraf etmek için iç ve dış savunma

şeklinde iki ayrı örgütlenme yoluna gitmiştir. Güvenliklerinin sağlanması işini siyasal iktidarlara yükleyen bireyler her zaman siyasal iktidardan bu hakkını talep edebilir. Güvenli bir ortamda yaşamak her mükellefin hakkıdır.

2.4.1.1.3.2. Yaşama ve Sağlık Hakkı

Yaşama hakkı, Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde, Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve 1982 Anayasası’nda güvence altına alınmış bir haktır. Hakları Evrensel Bildirgesinde “Herkes yaşama hakkına sahiptir” denilmektedir. Bildirgenin amacı hakları düzenlemek değil, hakları tüm dünyaya duyurmaktır. Bu nedenle hakları düzenlemek amacıyla bir çok bağlayıcı sözleşmeler yapılmıştır. Bunlardan biri olan Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yaşama hakkı geniş bir şekilde açıklanmıştır. Maddenin 1. fıkrasına göre, “Her insan doğuştan yaşama hakkına sahiptir. Bu hak hukuk tarafından korunur. Hiç kimse yaşama hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz”. denmektedir.Bir kimsenin öldürülmesi yaşama hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Daha önceleri idam cezası da yaşama hakkının bir istisnası kabul edilmekteydi. Ancak hem Medeni ve Siyasal Hakları Sözleşmesi’ne hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek Protokoller ile idam cezası tümden kaldırılmıştır. Anayasamızda da bu yönde değişiklikler yapılarak idam cezası uygulanması yaşama hakkının ihlali haline getirilmiştir.Yaşama hakkı bakımından devletin hem negatif hem pozitif sorumlulukları vardır. Devlet görevlileri tarafından kanunda öngörülen istisnalar dışında bir kişinin kasten veya taksirle öldürülmesi yaşama hakkının ihlali anlamına gelir. Aynı şekilde, devletin sorumluluğunda olan cezaevleri, tutukevleri, nezarethanelerde kişilerin öldürülmesi durumunda devletin sorumluluğu gündeme gelir. Devletin pozitif sorumluluğu, bireyler arasında gerçekleştirilen öldürme olaylarında, gerekli önleyici mekanizmaları kurma, öldürme fiilini suç sayma ve suç işlendikten sonra adil bir yargılama ve gerekli cezayı uygulamayı kapsar354.

1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25.maddesi;

"1. Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi

354 T.C. Anayasası “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi-Avrupa İnsan Hakları sözlşemesi ve Ek

iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.

2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar" diyerek en temel hak olan "yaşam hakkı" çerçevesinde Sağlık Hakkı'na yer vermiştir. Burada görüldüğü üzere sağlık hakkı ile sosyal güvenlik hakkı bir arada düzenlenmiştir.

İkinci önemli belge olarak kabul edebileceğimiz, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin bir devamı ve onu açımlayan bir belge niteliğinde olan ve devletlerin kabul ve imzasıyla o ülkeye ait bir "ulusal iç hukuk kuralı" haline gelmiş bulunan "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi" nin 12. maddesi de sağlık hakkını "Sağlık standardı hakkı" başlığı altında şöyle düzenlemiştir355.

"1. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır. 2. Bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir: a) Varolan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişmelerinin sağlanması;

b) Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme;

c) Salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü;

d) Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması." görüleceği üzere bu düzenleme ile sağlık hakkı başlı başına bir hak olarak açıkça tanımlanmıştır356.

355 T.C. Anayasası “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi-Avrupa İnsan Hakları sözlşemesi ve Ek Protokoller”

Adalaet Yayınevi, Ankara, 2008, ss.148-215.

356

T.C. Anayasası “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi-Avrupa İnsan Hakları sözlşemesi ve Ek Protokoller” Adalaet Yayınevi, Ankara, 2008, ss.148-215.

Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nde ise 35. maddede ve "Sağlık Hizmetleri" başlığı altında:"Herkes, ulusal yasalar ve uygulamalarda belirtilen şartlar çerçevesinde koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkına sahiptir. Bütün Birlik politikaları ve faaliyetlerinin tanımlanmasında ve uygulanmasında yüksek düzeyde bir insan sağlığı koruması sağlanmalıdır."

şeklinde düzenlenmiştir357.

Mükellefin yaşamını devam ettirebilmesi dış çevreden gelebilecek her türlü tehlikelerden bedenini koruya bilmesi için korunmaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden devletin bireylerin hayatlarını devam ettirebilmesi sağlamak için onlara sağlıklı bir çevre ile temel sağlık hizmetlerini sağlaması gerekir. Devletin asli unsurlarından biri olan “insan”ın sağlıklı bir şekilde yaşam sürmesi devletinde bekası için gereklidir.

2.4.1.1.4. Mülkiyet Hakkının Korunmasını İsteme Hakkı

Verginin asli bir gelir türü haline gelmesine neden olan mülkiyetin el değiştirmesi hususu ve devletin kişilerin sahip mülkiyeti koruması gerektiği düşüncesi bireye devlet karşısında ondan isteyebileceği hatta koruması gerekli bir hakkı da doğurmuş

olmaktadır. Birey devlet için değil devletin birey için var olduğu düşüncesinin ürünü olan bu düşünce tarzının uzantısı olarak, tek bir kişinin veya grubun elinde toplanmış

mülkiyet yerine toplumdaki bireyler dağılmış halde bulunan mülkiyetin, toplumdaki bireyler arasında eşit bir şekilde dağılmış olması tek bir kişinin aradan sıyrılıp diğerlerini zalimce hükmetmesini önlemektedir. Devletin mülkiyeti koruması bireye güvence verdiği kadar devlete olan bağlılığı artırmaktadır.

357

Can Atalay, Ulaş Karan,” Sağlık Hakkı Nedir? (Uluslararası Belgelerde Sağlık Hakkı)”, http://www.saglikkutuphanesi.com/Hasta_Haklar, Erişim:22/08/2008.