• Sonuç bulunamadı

1.3. MÜKELLEF HAKLARININ TAR İ HSEL GEL İŞİ M İ

1.3.5. Türkiye’de Mükellef Haklarının Tarihsel Geli ş imi

1.3.5.5. II Me ş rutiyet (1908) Mükellef Haklarının Olgunla ş ması

II. Meşrutiyetin ilanına neden olan etmen tıpkı Sultan Abdülaziz’in baskı rejimine benzer bir şekilde Sultan Abdülhamit’in uyguladığı baskı yöntemlerinin gitgide sertleşmesi, hafiyecilik ile jurnalciliğin devlet yönetimini zaafa uğratması, ülke aydınları arasında Kanuni Esasi’nin yeniden uygulanması isteği, Meşrutiyetin yeniden geri getirilmesi düşünceleri etkili olmuştur. Artan baskılar karşısında Sultan Abdülhamit Kanun-i Esasi’yi tekrar yürürlüğe koyarak, 23 Temmuz 1908 de bir ferman ile Meclisi Mebusanı toplantıya çağırması II. Meşrutiyet devri başlamıştır. Toplanan meclis ulus egemenliğinin gerçek ve tek temsilcisinin Meclis olduğunu belirtmesi Mükellef Hakları açısından I.Meşrutiyetin eksik olan tarafını kapatmıştır. II. Meşrutiyet ile birlikte 1909 tarihinde Anayasa’da birçok değişiklik yapılarak Padişahın yetkileri sınırlandırılmış,

meclis güçlenmiştir. Mükellef haklarının olgunlaşmasının nedeni halkın iradesinin meclise tam olarak yansımasındandır. Padişahın yetkileri sembolik hale gelmiş, egemen güç meclis olmuştur. Vergileme hususunda söz hakkı tam olarak halkın temsilcilerin eline geçmiş, Padişahın iradesi bertaraf edilmiştir. Bunun en iyi örneği daha önce meclisi fesih eden Sultan Abdülhamit’i 31 Mart olaylarını önleyemedi ve isyandan sorumlu tutulan II.Abdülhamit, şeyhülislâmdan alınan fetva ile meclis tarafından tahttan indirildi (27 Nisan 1909) ve kardeşi V. Mehmet Reşat tahta geçirildi143.

1.3.5.6. 1921 Anayasası (Milli Egemenlik) Dönemi ve Mükellef Haklarında Millet Egemenliğin Başlaması

1921 Anayasası’nda vergi ile ilgili bir düzenleme de yer almamakta olup, Anayasa temel hak ve özgürlüklerden bahsedilmemesi ve yargı ile ilgili düzenlemelerin bulunmaması gibi önemli eksiklikler nedeni ile sadece üç yıl yürürlükte kalabilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra ilk Anayasa, 1921 Anayasasının dayandığı bazı esas ve temelleri de aynen alarak, 1924 yılında Teskilat-ı Esasiye kabul edilmiştir144.

1.3.5.7. 1924 Anayasası Milli egemenlik Dönemi ve Mükellef Haklarına Mali Prensiplerin Getirilmesi

1924 Anayasası ile daha gelişmiş bir hak ve özgürlükler listesi ile 1789 geleneği izlenmiş, 1921 Anayasasının noksan bıraktığı önemli hususlar, 1924 Anayasası ile tamamlanmış ve 1924 Anayasası altı bölüm ve yüzbeş maddeden meydana gelecek

şekilde oluşturulmuştur. 1924 Anayasası’nda Fransız ihtilalının etkileri yoğun olarak görülmekte olup, hürriyetin tanımı 1789 Fransız Bildirgesinden alınmış, kişi hak ve özgürlükleri klasik anlamda kabul edilmiş, ancak hak ve özgürlükler için gerekli güvence mekanizması kurulamamıştır.Anayasa’da vergi ile ilgili düzenlemeler, iki ayrı madde ile düzenlenmiş olup, bu düzenlemeler; “AY, m. 84: Vergi, Devletin genel giderleri için, halkın pay vermesi demektir. Bu esaslara aykırı olarak gerçek veya tüzel kişiler tarafından veya onlar adına resimler, ondalık alınması ve başka yüklemeler yapılması yasaktır”.“AY, m. 85: Vergiler ancak kanunla salınır ve alınır. Devletçe, illerin özel

143 Gözübüyük, a.g.e., s.113. 144 Aslan, a.g.t., s.35.

idarelerince ve belediyelerce alına gelmekte olan resimler ve yüklemeler, kanunları yapılıncaya kadar alınabilir” seklindedir.1924 Anayasası 1961 yılına kadar yürürlükte kalmış ancak çeşitli değişikliklere uğramıştır. 1928, 1934 ve 1937 yıllarında yapılan değişikliklerle 1924 Anayasasına başka bazı temel ilkeler getirilmiş olup, bunlar; 10 Nisan 1928 değişikliği, Devlete laik bir karakter vermiş, 5 Aralık 1934 tarihli değişiklikle, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tam olarak tanımış, 5 Şubat 1937 değişikliğiyle ise, Devletin "cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçı" nitelikleri belirlenmiştir.1950’li yılların sonlarında ülkede artan tepki ve huzursuzluklar nedeni ile 1960yılında ordu ülke yönetimine el koymuş ve daha sonra 1961 Anayasası hazırlanmıştır145.

1.3.5.8. 1960 Anayasası Dönemi ve Mükellef Haklarına Sosyal Haklarının Bağlanması

1961 Anayasası, hazırlananımken Kanun-i Esasi ve 1924 Anayasasında benimsenmiş olan “doğal hukuk” yaklaşımı terk edilmemiş, ilk defa ekonomik ve sosyal haklara yer verilmekle, temel haklarda aynı zamanda “olan hukuk” yaklaşımı da Anayasaya girmiştir. 1961 Anayasası, temel haklar, hürriyetler ve ödevler baslığı altında ayrıntılı ve çok sayıda hüküm getirmiş olup, özellikle özgürlükler konusundaki temel yaklaşımı ve düzenlemeleri ile dikkat çekmekte ve anayasa yargısının da bu Anayasa ile kurulmuş olması ayrı bir önem taşımaktadır. Bunların nedeni; 1961 Anayasasında temel hak ve özgürlükler düzenlenirken, Türkiye’nin de imzalamış olduğu 1948 tarihli Evrensel Bildirge ve 1950 tarihli İHAS’ den oldukça yararlanılmış olması ve bu belgelerde yaralan hükümlerin hemen hepsine yer verilerek, 1924 Anayasasına göre daha geniş kapsamlı olarak hazırlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu kapsamda 1961 Anayasasında kişi hakları, sosyal, ekonomik haklar ve siyasal haklar olarak üçlü bölüm uygulanmış, bunlardan önce bir de genel hükümler eklenmiştir146.

1961 Anayasası m. 2’de Cumhuriyet’in nitelikleri sayılırken “insan haklarına ve başlangıçta belirtilen ilkelere dayanan.... devlet” ibaresi vurgulanarak, Uluslar arası

145

Aslan, a.g.t., ss.36-40.

sözleşmelerin iç hukuka yansıdığı ve hukuk sisteminin insan haklarına dayalı bir nitelikte olacağı açıkça ifade edilmiş, böylece hukuk devleti ve insan hakları alanında ki evrimin 1960’lı yıllarda ülkemiz koşullarında en ileri asamaya ulaştığı kabul edilmektedir.1961 Anayasası’nda vergi ile ilgili düzenleme vergi ödevini baslığı altında düzenlenmiş olup, bu düzenleme; “AY, m. 61: Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ancak kanunla konulur. Kanunun belli ettiği yukarı ve aşağı hadler içinde kalmak, ölçü ve esaslara uygun olmak şartıyla, vergi, resim ve harçların muafiyet ve istisnalarıyla nispet ve hadlerine ilişkin hükümlerde değişiklik yapmaya, Bakanlar Kurulu yetkili kılınabilir” seklindedir.1961 Anayasasında vergi yükümlüsü hakları ile ilişkili olabilecek düzenlemeleri: özel hayatın gizliliği (AY, m. 15), hak arama hürriyeti (AY, m. 31),mülkiyet hakkı (AY, m. 36), dilekçe hakkı (AY, m. 62) olarak tespit edebiliriz147.

1.3.5.9. 1982 Anayasası Döneminde Mükellef Haklarının Sınırlandırılma Getirilmesi

1980’li yıllara gelindiğinde içinde bulunulan kaos ortamı Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülke yönetimine el koyması ile sonuçlanmış, ülkenin içinde bulunduğu durumda 1961 Anayasasının da rolü olduğu düşünülerek 1982 Anayasası hazırlanmıştır.1982 Anayasasının hemen tüm maddeleri, 1961 Anayasasının ilgili maddelerine oranla daha uzun ve ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.1982 Anayasası, asıl olarak 1961 Anayasası’nın temel kurallarını yinelemekle birlikte, özellikle sınırlama nedenlerindeki genişleme, Anayasa’nın sınırlamayı asıl, özgürlüğü istisna haline getirdiği biçimde yorumlanmaktadır. Bu anlamda 1982 Anayasasının hak ve özgürlük anlayışı, ödev ve sorumluluk anlayışıyla sıkıca dengelenmiştir. 1982 Anayasası uluslararası hukuka açıklık yönünden, 1961 Anayasasına göre daha elverişli kurallar koymuştur.148

1982 Anayasasında vergi ile ilgili düzenleme, 1961 Anayasasında olduğu gibi “Vergi Ödevi” baslığı altında m. 73 ile yapılmıştır. 1982 Anayasasının mükellef hakları

147 Aslan, a.g.t., s.36-40 148 Aslan, a.g.t, ss.36-40

ile ilişkili olabilecek düzenlemeleri: özel hayatın gizliliği (AY, m.20), mülkiyet hakkı (AY, m. 35), hak arama hürriyeti (AY, m. 36), dilekçe hakkı (AY, m. 74) olarak tespit edebiliriz. Osmanlı döneminden günümüze kadar ilan edilen fermanlar ve Anayasalar batıdaki tarzda halk hareketi ile olmamış, hazırlanan tüm ferman ve anayasalar Batıdaki örneklerin kopyalanarak alınması seklinde iç hukukumuza aktarılmıştır. Bu nedenle insan hakları ve mükellef haklarına yönelik olan anayasal gelişmeler kuru bir normlaşma süreci ile sınırlı kalıp halen uygulamaya geçirmekte sorunlar yaşanmasına sebep olmaktadır149.