• Sonuç bulunamadı

NUH ALEYHİSSELÂM ’IN MASOMİYETİ

Muhâliflerin Nuh aleyhisselâm’Ia ilgili ola-rak ileri sürdükleri şüpheleri şöyılecs

sıralaya-biliriz :

A — «Nuh Rabbine seslendi: Rabbim, şüphesiz oğlum benim âilemdendir. Şüphesiz se-nin vaadin de haktır. Sen hükmedenlerin en iyi hükmedinisin, dedi. Allah; ey Nuh, o senin ailen-den değildir. Çünkü, kötü bir iş işlemiştir. Öy-leyse bilmediğin şeyi benden isteme, câhiller-den olmaman için ben sana öğüt veriyorum, de-di.^ âyetlerine dayanan muhalifler, yine bu âyet-lerden yola çıkarak şu görüşleri ileri sürdüler : 1 — Cenab-ı Hakkın: «..o senin ailenden değildir, çünkü, o kötü bir iş işlemiştir..»^ bu-yurması onun bir iyi oğul olmadığmı göster-mektedir. Durum bu alunca da Hazreti Nuh’u n :

«..şüphesiz oğlum benim âilemdendir..»’ sözü ya-lan demektir. Yaya-lansa şüphesiz günahtır.

2 — Nuh aleyhisselâm’m isteği günah bir istekti. Buna dâir üç âyet şöyle :

a) «•••bilmediğin şeyi benden isteme,

ça-t ı ) Hûd sûresi, 45 - 46 (2) Hûd sûresi, 46 (3) Hûd sûresi, 45

— 46

hi'llerden olmaman için ben sana öğüt veriyo-rum.»^ âyeti.

b) ' Nuh’ım sözlerini nakleden: «Rabbim.

bilmediğim şeyi senden istemekten sana sığmı- run. Beni bağışlamaz ve bana merhamet etmez-sen kaybedenlerden olurum, dedi.»*

c ) «•••çünkü o, kötü bir iş işlemiştir..»* İlâ-hî kelâmı. Oyetin bu ilgili kısmı iki türlü okun-muştur. K isâî: amile ğayre sâlihin şeklinde oku-muştur. Buna göre: senin oğlun iyi olmayan bir iş işlemiştr, anlamına gelir. Diğerleriyse tenvîn ve ötre ile okunmuşlardır. Tercih edilen birinci okunuş şeklidir. Çünkü, bu okunuşa göre mev- sûfun gizlenmesi gerekmektedir.^ Ancak, bu da

(1) HOd sûresii, 46

Ebû Muhammed Bin Haem diyor M : Su ayette aslında onlar iiçin bir delil yoktur. Çürtkû, Nulh aleyhîsselâm ken-dini vs âilssini kurtaracağına dâir Allah'tan vaad aLnaış- t'i. Dolayısiyis .aradaki yakınlığa dayanarak oğlunun da âllesinden olduğunu düşünmüştü. Ayrıca, böyle bir ha-reketi kim yapsa sevaba hak kazanır. Nuh aleyhlisselâm lise, âllesinden olmadığını kesin bir bilgiyle bildiği bSr kişinin Kurtarılması isteğinde bulunmamıştır. İşte, bunun üzerine câhillerden olmaması yolunda uyarılmıştır. Ta-biî, o da bu hareketine pişman olarak, bağışlanmasını dilemiştir. Görüldüğü gibi, burada, kesinlikle kasıtlı gü-nah işleme olayı yoktur.

(2) HOd sûresi, 47 (3) Hûd sûresi, 45

(4) «Öayr» lafzının mevsûfu. Yani, iyi olmayan bir is işle-miştir, demek. ŞerH Raddî; Böyle okunmakla birlikte sözün anlamının Nuh'un isteğine değil de oğula gittiği hususunda şüphe yoıktur, der. Şerif RaddI, bu okunuşu haklı gösteren görüşünü güçlendirmiş ve doğruluğunun ispatına yarayan pak çok Arap sözünü şahit olarak zik-retmiştir.

— 47 —

aşıla aykın düştüğünden ikinci okunuş şekli ka-rarlaştırıiinış oluyor, «•••iıuıehû..» daki he bir zamir olup her zamir gibi o da öncesinde geçen bir anılana âit olmak durumundadır. Buradaki anılan ise, ya istektir, ya da oğül. Oğula âit ola-maz, çünkü oğul kötü iş değil, aksine kötü iş sahibidir. Dol'ayısiyle gizlemeyi gerektirir. Ama bu, aşıla aykırı düşer. Böylece, zamirin isteğe âit olduğu ortaya çıkar. Bundan çıkan sonuç;

sözkonusu isteğin kötü bir iş olduğudur.

Birinci şıkta yer alan şüpheye cevabımız:

Müfessirler sözkonusu oğul hakkında üç ayn görüşü paylaşırlar. Bunlar sırasıyla şöyüedir:

1 — Çoğunluk onun gerçek anlamda bir oğul olduğu görüşündedir. En güçlü görüş de budur. Çünkü, Cenab-ı H ak: «..Nuh, oğluna ses-lendi..»^ buyurur. Müfessirler bu noktada da farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Kimileri; se-ninle birlikte kurtaracağımı vaad ettiğim âile ferdlerinden değildir, şeMinde yorumlarken, ki-mileri de; senin ailenden, yani dininden değil, biçiminde almışlardır âyet. Bu sonuncu görüş İbn Abbâs, Saîd Bin Cubeyr, Dahhâk, îkrime ve Meymûn Bin Mihrân’a âittir.

2 — O, karısmm oğlu idi. Ne var ki, kendi öz oğullan ve âile ferdileri ile bir arada bulun-masından dolayı onun için de oğul lafzmı kul-landı. Tıpkı, Îblîs’e de meleklerle bir arada olu-şundan dolayı melek admm yakıştırılması gibi,

«..şüphesiz oğlum benim âilemdendir..»*' sözü de

(1) (2)

HOd sûresi, 42 Hûd sûresi, 45

48

bunu gösterir. Çünkü, burada benden demiyor, âilemdendir, diyor. İşbu husus başkalaıından da rivayet ediliyor.

3 —' O, Hazreti Nuh’un yatağmda gayrı meşrû bir şekilde doğmuştur. Hasen, Mucâhid,

Ibn Cureyc ve Ubeyd Bin Umeyr’in rivayeti bu.

Ancak, «..Nuh, oğluna seslendi..»^ İlâhî kelâmı-na göre bu iki görüş zayıftır. Üçüncü görüş ise, daha zayıftır. Çünkü, peygamberlerin makamı-nı böylesi pisliklerden tenzih etmek gerekir.

İkinci şıkta yer alan şüpheye cevabımız:

Nuh aleyhisselâm, oğlu için mutlak anlamda de-ğil, ancak iman şartı iie dua etmiştir. Aksine iddiayı kabûl etmiyoruz. Bu noktada şöyle bir itiraz yöneitilebilir: O halde neden Yüce Allah

«..bilmediğin şeyi benden isteme, câhillerden ol-maman için sana öğüt veriyorum.»^ buyuruyor ve Nuh d a : «..Rabbim, bilmediğim şeyi senden istemekten sana sığınırım..»® diyor? Bu itiraz yersizdir. Çünkü, biz diyoruz ki, Peygam l^ri- miz aleyhisselâm da şirkten men’edilmişti. İşte, ilgili âyet-i kerîm e: «..eğer ortak koşarsan, el-bette amelin boşa gider..»^ Bu, böyle bir şeyin ondan vukû bulacağı anlamma mı gelir? İşte, Nuh aleyhisselâm’m da sözkonusu istekten men’edilmesi böyledir.

«..câhillerden olmaman için sana öğüt veri-yorum.»® İlâhî kelâmmın anlamı açıktır. Yani,

(1) HOd sârasi. 42 (2) Hfid sûresi, 4«

(3) Hûd sûresi, 47 14) Zumer sûresi, 65

(5) HOd sûreSi. 46

49 — F .: 4

onlardan olmaman için, demek. Şüphesiz, Yüce AUah’m öğüdü, Nuh aleyhisselâm’ı cehâlete düş-mekten korumuştur. Hazreti Nuh’un: «..bilme-diğim şeyi senden istemekten sana sığınmm..»^

sözünde böyle bir şeyi işlediğine dâir herhangi bir delalet yoktur. Diyelim ki, oğlu için mut-lak anlamda dua etti. Bunu, tabiî şeflcatinden

ötürü yapmış olamaz mı? Hem, akıl kâfir için duayı inkâr etmez, ancak şer’i şerîf men’eder bunu. Herhalde o da tabiî şefkati gereği dua et-miştir, ilgili şer’î yasaklamaya kadar.

Pekî, neden izinsiz istekte bulundu? denile-mez. Çünkü, ortada bundan men’eden açık bir nass yoktu. Dolayısiyile Hazreti Nuh, mubahlık asildir ilkesine dayanarak bu istekte bulundu.

Şöyle de diyebiliriz : oğlu dış görünüşü itiba-riyle müslümandı. Bütün m üslüm ^lar için dua-ya izinli olunca zâhire göre hüküm vererek onun

için de etti. Peygamberimiz aleyhisselâm’m :

«Biz zâhire göre hüküm veririz.»^ hadîsine göre bu caizdir. Veya diyelim kİ, bu hususta

gerçek-t i ) HOd 6ÛH9Sİ, 47

(2)' Hadis, müellifin aldığı lafızda b'ilinnremekte<lir. M«şhOr olan lafzı şöyle: Zâhire göre hüküm vermem emredildi bana. Gizli halleri bilen Allah'tır. Haıdisli, Keşf el - Hafâ adlı eaertiinide zikreden el - Aciûnî devamla : el - Leâlî’de hadîsin bu lafızla sâbiıt olmadığı söyleran^tedir, diyor.

Heıballde bu hadîs, ez -Zeheb el - Ebrîz'in hükümlerle il-gili bölürhünde zikredilen sahih hadislerden mânâ olanak nivayet edilmiştir, el - Maksrd da ise, şu görüşlere yer veriliyor: UsOlcüler ve fakirler arasında, hatta Nevevî'nln Müslim şerhinde hadîsin yaygın olan metni şöyledir:

«Bana, ne insanların kalblerin! açmam emredildi, ne de karınlarını yarmam.» Anlamı, Peygamber aleyhlseelâm'ın buyurduğu gibi; Bana zâhire göre hükmetme emri verildi.

— 50 —

ten hatalı idi. Ancak, «..kötü bir iş işlemiştir..»

İlâhî kelâmma dayanarak bunun büyük günah-lardan olduğunu söyleyeninsiniz. Bunu kabûl etmemiz mümkün değildir. Sözün bu bölümün-de asla aykırı olarak mevsûfun gizli tutulduğu-nu varsayarak bir değişildik iddiası zayıf bir gö-rüştür. Çünkü, peygamberlerin masûmiyetine delalet eden deliller, aşıla aykırı olarak bir giz-lemenin bulunduğuna deM et eden delilden da-ha kuvvetlidir.

gizil ihalier:l bilen Allah'tır şddindeıdn'. Ve bu hakfiı^ ne meşhûr hadis kitapların'da yeri vardır, ne de mensûr par- çalanda. Hâfız el - irâkî ve el - Mezzî; bu hadisin aslı yoiktur, kesin ifadesini kullanırlar. Hâfız Bin el - Mulekkın da Beyzâvî'nin hadislerini Niceleme sadedinde bu hadîâ infkâr edenlerdendir. Zeıkeşî de hadîsin bu la fı^ bilUn- mediğini söyler. el-A clûnî, bu konuda daha «ok say söy-lemiştir, dilersenıiz başvurabilirsiniz.

51 —

İBRAHİM ALEYHİSSELÂM ’IN