• Sonuç bulunamadı

5. TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER

5.1. Tartışma ve Sonuç

5.1.2. Nitel Boyuta İlişkin Tartışma ve Sonuç

Sınıf öğretmenlerinin dersin öğretim programı boyutları ve bu dersin ilkokul 4. sınıfta okutulmasına ilişkin görüşlerine bakıldığında öğretmenlerin görüşlerinin kısmen olumlu olduğu ve dersin 4. sınıf seviyesi için soyut kavramların olması

nedeniyle ağır geldiği yönündedir. Dersin sosyal bilgiler dersiyle birleşmesi gerektiğini düşünen öğretmenlerin olmasının yanı sıra daha erken yaşlarda demokratik tutum, davranış ve değerlerin kazandırılmasının gerekli olduğu belirten öğretmenler de vardır. Bir kısım öğretmen ise ders kitabı hakkında, ders kitabının masallardan oluşması ve masalın sonunda sadece çok fazla sayıda soruların olması nedeniyle uygun bir ders kitabı olmadığını belirtmiştir.

Öğretmenler bu dersin erken yaşta verilmesinin gerekliliğini şöyle açıklamıştır; haklarını bilen, başkalarının haklarına da saygı duyan, uzlaşan, sorumluluklarını bilen, kendisini başkasının yerine koyan, vatanını, milletini seven iyi birer yurttaş olabilmeleri için bu değer, davranış ve tutumların erken yaştan başlayarak her yaş grubunda da verilmeye devam edilmelidir. Er, Ünal ve Özmen’in (2013) çalışmasında da çalışma grubu büyük oranda bu derse ilişkin, çocukların vatandaşlık, demokrasi, insan hakları vb. kavramlarla erken yaşlarda tanışmalarının iyi olacağı ve bu konudaki bilinç seviyelerinin artacağı düşüncesinde birleşmişler ve bu çalışmanın sonuçlarına yakın sonuçlar elde etmişlerdir. Öğrencilerin vatandaşlık ve demokrasi gibi kavramlarla erken yaşlarda tanışması sonuçlarına ulaşılmıştır. Gözel’in (2005) çalışmasında da insan hakları ve vatandaşlık eğitimi dersinin 7. Sınıftan 6. Sınıfa alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu sonuç ta bu dersin daha erken yaşlarda alınmasını destekler niteliktedir. Ülger ve Yel’in (2013), Güven, Tertemiz ve Bulut’un (2015), Aydeniz (2010), Balbağ, Bayır ve Ersoy’un (2017), Sadık ve Sarı (2012), çalışmalarından elde edilen bulgular bu dersin 4. sınıfta okutulmasın gerekli görülmesi sonucu ile aynı doğrultuda olduğu görülmektedir.

Sağlam, Hayal’in (2015) çalışmasında da sınıf öğretmenlerinin bu dersin bağımsız bir ders olarak ilkokul 4. sınıfta yer almasını dörtte üçüne yakını doğru bulduğu görülmesinin yanı sıra öğretmenlerinin dörtte üçünden fazlası, “İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi” dersi konularının “Sosyal Bilgiler” dersiyle bütünleştirilmesini istemektedir. Toraman’ın (2012) çalışmasında “İlköğretim 8. Sınıf Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi Dersini” gerekli bir ders olarak bulmuşlardır.

Öğretmenlerin çoğunluğu dersi gerekli görmüştür, diğer çoğunluğu demokratik yaşam becerisi kazandıran bir ders ve bir diğer çoğunluk ise seviyenin üzerinde bir ders ve çok azı gereksiz bir ders olarak nitelendirmişlerdir. Öğretmenlerin çoğu duyarlı vatandaşlar yetiştirmek, insan ve çocuk hakkı, sorumluluk, özgürlüklerinin erken yaşta öğrenmeleri açısından gerekli bir ders olarak tanımlamışlar. Hürfikir’in (2004) araştırmasında sosyal bilgiler öğretmenlerinin ilköğretim çağındaki çocuklara demokratik değer, tutum ve davranış kazandırmak için gerekli bir ders olarak görmeleri araştırmayı desteklemektedir.

Dersin gerekliliği ve bu dersin ülkemizdeki geleceği hakkında öğretmenlerin çoğu dersin gerekli ve geleceğinin olduğunu, çoğunluğa yakını gerekli fakat seviyenin üzerinde olduğunu, öğretmenlerin bir kısmı güncellenip geliştirildiği takdirde gerekli bir ders olduğunu belirtmişlerdir. Bir kısım öğretmen ise gereksiz ve seviyenin üzerinde olduğunu, bir diğer kısmı ise Sosyal Bilgiler dersi ile birleşmesi gerektiğini düşünmektedirler. Gürel’in (2016) çalışmasında ise sınıf ve sosyal bilgiler öğretmenleri bu dersin Türkiye’ deki yurttaşlık eğitimi için kesinlikle gerekli olduğunu fakat bu dersin başarılı bir şekilde verilemediğini bunun nedeninin ise öğretmenlerin kendilerini bu dersi vermede yeterli görmedikleri sonucuna ulaşmıştır.

İnsan Hakları Yurttaşlık ve Demokrasi dersi ile 4. sınıf Sosyal Bilgiler dersi konularının örtüşme durumu hakkında öğretmenlerden bir kısmı konuların örtüşmediğini, yine başka bir kısmı örtüştüğünü, bir diğer kısmı örtüşen tarafları kısmen olsa bile ayrı bir ders olarak okutulması gerektiğini, yine bir diğer kısmı tam örtüşmüyor fakat sosyal bilgiler dersinde okutulabileceğini, çok azı ise örtüşmesinin olağan bir durum olduğunu belirtmişlerdir.

Programının hazırlık aşaması ve tanıtımı hakkında öğretmenlerin büyük çoğunluğu tanıtım ve bilgilendirme çalışması yapılmadı cevabını vermiştir. Araştırmadaki bu sonuçla Güven’in (2010) çalışmasındaki öğretmenlerin vatandaşlık bilgisi dersi ve seminer faaliyetlerinin verilmesi gerektiğini belirtmeleri sonucuyla yakınlık göstermektedir. Ülger’in (2012) çalışmasındaki öğretmenlerin çok büyük bir kısmı, ister kendini daha fazla geliştirmek istediğinden isterse bu konuda kendisinde eksilik olduğunu düşündüğünden insan hakları vatandaşlık eğitimi ile ilgili hizmet içi

eğitime gereksinim duymaktadırlar sonucuyla benzerlik göstermektedir. Çok az bir kısmı, öğretmenlere görüşleri sorulmamıştır cevabını vermiştir. Yine çok az bir kısmı yeterli olduğunu ve azınlık olan bir diğer kısım öğretmen ise planlı ve bilgiye yönelik olmalıdır cevabını vermiştir.

Programının uygulanışında karşılaştıkları sorunlar hakkında öğretmenlerin büyük çoğunluğu konuların soyut olduğunu ve somutlaştırmada zorluk yaşadıklarını belirtmişlerdir. Bu sonuç Gürel’in (2016) ve Er, Ünal ve Özmen’in (2013) çalışmalarında bulguladığı bu dersin soyut olduğu öğretmenlerin zorlandığı ve üst sınıflarda okutulması sonucuyla benzerlik göstermektedir. Öğretmenlerin diğer bir kısmı davranışa dönüştürülecek yapıda olmadığını belirtmiştir. Balbağ, Bayır ve Ersoy’un (2017) çalışmasında da öğretmenler bu dersin günlük yaşamla ilişkilendirilmesinin gerektiğini sonucuyla paralellik göstermektedir. Öğretmenlerin diğer bir kısmı ise, program ile ders kitabının uygun olmadığını ve yine birazı ise program uygulanışında herhangi bir sorun olmadığını belirtmişlerdir.

Programının uygulanışında kazanım boyutunda karşılaşılan sorunlara bakıldığında öğretmenlerin büyük çoğunluğu kazanımların soyut olduğunu ve somutlaştırmada zorluk yaşadıklarını belirtmişlerdir. Bir kısmı kazanım boyutunda sorun olmadığını belirtmiştir. Bir kısmı ise ders kitabı ile kazanımların uyumlu olmadığını, birazı cevapsız bırakmış ve çok azınlığı ise sürenin yetersiz olduğunu belirtmiştir.

Programın uygulanışında içerik boyutunda karşılaşılan sorunlara bakıldığında öğretmenlerin büyük çoğunluğu, içeriğin seviyenin üzerinde olduğunu, bu yaş seviyesine göre ağır geldiğini belirtmişlerdir. Çoğunluğa yakını içerik boyutunda sorun olmadığını, bir kısmı içerik ile kazanımların uygun olmadığını ve diğer bir kısmı ders kitabı ile içeriğin uygun olmadığını ve çok azınlığı ise tema derinliği nedeniyle sürenin yetersiz olduğunu belirtmişlerdir.

Programın uygulanışında öğrenme-öğretme süreci boyutunda karşılaşılan sorunlara bakıldığında öğretmenlerin büyük çoğunluğu konuların ağır ve günlük hayatla ilişkilendirilmesinin zor olduğunu belirtmişlerdir. Koca (1998) araştırmasında da öğretmenlerin konuların gerçek yaşamla uygunluğunu kısmen bulgulamıştır.

Öğretmenlerin çoğunluğa yakını öğrenme-öğretme süreci boyutunda sorun olmadığını, bir kısmı ders kitabının uygunsuzluğu nedeniyle öğrenme-öğretme sürecinde sorun yaşandığını ve yine bir diğer kısmı ise sürenin yetersizliğini belirtmişlerdir.

Programın uygulanışında ölçme-değerlendirme süreci boyutunda karşılaşılan sorunlara bakıldığında öğretmenlerin büyük çoğunluğu değerlendirme boyutunda programda bilgilendirme eksiği olduğunu belirtmişlerdir. Balbağ, Bayır ve Ersoy’ da (2017) çalışmasında öğretmenlerin öğrencileri geleneksel değerlendirme teknikleri ile değerlendirdikleri, bazı öğretmenlerin gözlem yaparak değerlendirmeye çalıştıklarını fakat bunu bir değerlendirme aracı olarak kullanmadıkları bulgusuna ulaşmıştır. Buradan hareketle öğretmenlerin alternatif ölçme değerlendirmede yetersiz kaldığı sonucuna ulaşılabilir. Çoğunluğa yakını sorun yaşanmadığını, bir kısmı değerlendirmenin davranışa yönelik olmadığını ve yine çoğunluğa yakını ise cevapsız bırakmıştır.

Programın öngördüğü yenilik ve değişiklikler boyutunda öğretmenlerin büyük çoğunluğu programın öngördüğü yenilik ve değişiklikler sorusuna herhangi bir fikir beyan etmemiştir. Çoğunluğa yakını programın demokratik vatandaş yetiştirmeyi amaçladığı için yenilik ve değişiklik öngördüğünü belirtmişlerdir. Az bir kısmı somutlaştırma çalışması olduğunu, yine azınlığı, günlük hayatla ilişkilendirme olduğunu belirtmiştir. Çok azı, temalaştırmaya gidildiğini, öğrenci merkezli olduğunu, ayrı bir ders olduğunu ve yine çok azı düşünmeye araştırmaya yönelik bir yapıda olduğunu belirtmiştir.

Programın üstün yönleri hakkında fikir beyan eden öğretmenlerin büyük çoğunluğu programın üstün yönleri hakkında herhangi bir fikir beyan etmemiştir. Çoğunluğa yakını demokratik vatandaş yetiştirmeyi amaçlaması olarak, az bir kısmı her hafta can alıcı bir konuyu (masal) işlemesi çok az bir kısmı gerçek hayatın dinamiklerini öğretmesi, değer eğitimine katkı sağlaması, dersler arası ilişkilendirme yapılması, başarıyı hedeflemesi olarak, geleceğe dair rehberlik yapması olarak belirtmişlerdir. Yine çok az sayıda öğretmen üstün yönü olmadığını belirtmiştir.

Programın zayıf yönleri hakkında fikir beyan eden öğretmenlerin büyük çoğunluğu soyut kavram fazlalığı nedeniyle içeriğin zenginleşmediğini, çoğunluğa yakını herhangi bir fikir beyan etmemiştir. Öğretmenlerden birazı etkinlik örneklerinin yetersiz olduğunu, bir kısmı ders kitabının kazanımlarla uyumsuz olduğunu, çok azı yurttaşlık konuları yetersiz, programın çok yoğun olduğunu, sürekli değişkenlik içermemesi, diğer ülkelerle bağlantı kurulmaması ve görsel zenginlik olmamasını ve çok az sayıda öğretmen zayıf yönleri olmadığını belirtmişlerdir. Ders saatinin 3 değil de 2 olması programın zayıf yönü olarak görülmesi ders saatinin artırılırsa daha iyi olacağı ve süre sıkıntısı olduğunu gösterir. Gözel’in (2005) araştırmasında haftalık bir saat verilen insan hakları ve vatandaşlık eğitimi dersinin 3 saate çıkarılması önerisi araştırmamızı desteklemektedir.

Programın daha nitelikli hale gelmesi için önerilerde bulunan öğretmenlerin yarısı somutlaştırılıp günlük hayatla ilişkilendirilmesi gerektiğini belirtirken ki Gözel’in (2005) araştırmasında da sadece teorikle sınırlı kalınmamasını pratik ile teoriğin birlikte işe koşulması gerektiği belirtilirken, Koca’ın (1998) araştırmasında öğretmenler konuların gerçek yaşama uygunluğuna kısmen katılmaktadır. Öğretmenlerin diğer yarısına yakını görüşlerinin alınmasını, süreç değerlendirme ve öğretmen yetiştirme kanallarının açık olmasının gerektiğini belirtmiştir. Çok az bir kısmı kazanımların azaltılmasını, kazanımların açık dille örneklendirilmesini, Türk insanına uygun eğitim için iyi bir planlama ile konuyu bilen eğitimcilere verilmesi gerektiğini, ilkokul seviyesine indirgenmesi ya da sosyal bilgiler içine alınması gerektiğini belirtmişlerdir. Yine çok azı öğrenciye çoğulculuk ve çeşitliliği zenginlik olarak kavrayan bir toplum ve dünya modeli sunulması gerektiğini ve yine çok az bir kısım öğretmen programın nitelikli olduğunu belirtmişlerdir. Öte yandan öğretmenlerin yarısından fazlası programın daha nitelikli hale gelmesi için herhangi bir fikir beyan etmemişlerdir. Bu azımsanmayacak bir sayıdır ve buradan öğretmenlerin program hakkında ya bilgi sahibi olmadıklarını ya da eleştirel ve yenilikçi bir anlayışa sahip olmadıklarını anlayabiliriz.