• Sonuç bulunamadı

Nişancızâde’nin Naklettiği Hükme Destekleyici Delil Getirmesi

2. Üslup-Telif Tarzından Kaynaklanan Farklılıklar

2.2. Nişancızâde’nin Naklettiği Hükme Destekleyici Delil Getirmesi

Nişancızâde Câmiʻu’l-Fusûleyn’den yahut metne kendi ilavesi olan bir meseleyi ele aldıktan sonra “Hakir der ki” diyerek bir açıklama yapmış yahut Şeyh Bedreddin’in de yer verdiği bir hükmün akabinde aynı hükmü taşıyan bir başka meseleyi naklederek, bu meseledeki hükmü desteklemiştir.

Sekizinci Fasıl

1- “Farklı Dava Türlerinin Birleştiği Meseleler” başlığında hâricin mutlak mülkiyet, zilyedin de üretim iddiasında bulunduğu durumda kimin öncelikli olacağı konusunda ilgili görüşleri açıklamış ve iki farklı rivayet olduğunu ifade etmiş ve bu rivayetlerden ez-

101 Nişancızâde, NA, vr. 47a.

102 Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin (ö. 189/805) “zâhirü’r-rivâye” veya “usûl” diye bilinen ve Hanefî

mezhebinin ana kaynaklarını oluşturan eserlerden biridir. İmam Muhammed’in en hacimli eseri olup el- Mebsût” diye de bilinmektedir. (Halit Ünal, “el-Asl”, DİA, III, s.494.)

Zahîretü’l-Burhâniyye’de yer alan düşüncenin en doğrusu olduğunu söylemiştir. Bu

eserde zilyedin üretim konusundaki beyyinesinin, hâricin mutlak mülkiyete dair beyyinesine karşı -gasp, rehin, icare, ariyet ve benzeri bir şeyi iddia etmediği müddetçe- tercih edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Çünkü Nişancızâde’ye göre elinde bulundurma mülkiyetin delilidir ve üretim de onun özelliklerindendir. Fakat hâricin fiilen zilyede karşı gasp, rehin ve benzeri gibi zikredilen hususlarda iddiada bulunması zâhirin hilâfınadır ve ispat edilmesi gerekir. İspat edildiği takdirde hâricin delili bu meselede zilyedinkinden üstün olacaktır. Nişancızâde bu görüşünü Hulâsa104 müellifinin zikrettiği İmam

Hâherzâde’nin (ö. 483/1090)105 ifadeleriyle desteklemiştir 106

2- “Farklı Dava Türlerinin Birleştiği Meseleler” başlığında “Ez-Zahîretü’l-

Burhâniyye’den satın alma iddiasında bulunan kişinin satıcısının yerine hasım olduğu bir

meselede tarih önceliğine itibar edilmeyeceği hükmü aktarılmış ve Şeyh Bedreddin bu hükmü eleştirmiştir. Nişancızâde ise Şeyh Bedreddin’in bu yorumunda şaşılacak bir hata yaptığını, ez-Zahîre’den aktarılan hükmün el-Asl’da yer alan İmam Muhammed rivayeti üzerine bina edildiğini ifade etmiş ve “Hakir der ki” diyerek el-Câmiu’l-Fetâvâ adlı eserden buradaki hükmü destekleyen bir alıntı paylaşmıştır.107

Onuncu Fasıl

1- Câmi‘u’l-Fusûleyn’de el-Mebsût’tan, Nûru’l-‘Ayn’da ise Fetâvâ Reşîdi’d-dîn’den vekilin dava sırasında malı kendine izafe etmesinin caiz olduğunu fakat malı önce vekiline izafe edip daha sonra kendisinin olduğunu iddia etmesinde ise çelişkinin ortaya çıkacağını çünkü insanın kendisinin olan bir şeyi başkasına izafe etmeyeceği

104 Tam adı Hulâsatü’l-Fetâvâ’dır. İftihârüddin Tâhir b. Ahmed b. Abdirreşîd el-Buhârî’nin (ö.542/1147)

Hızânetü’l-Fetâvâ ve kaynaklarda zikri geçen bir başka eseri en-Nisâb’ı ihtisar ederek kaleme aldığı eseridir. (M. Esat Kılıçer, “Buhârî, Tâhir b. Ahmed”, DİA, VI, 376.)

105 Ebû Bekir b. Muhammed b. Hüseyn b. Muhammed el-Buhâri’dir.(ö. 483/1090) Kadı Ebû Sâbit

Muhammed b. Ahmed el-Buhârî’nin kız kardeşinin oğlu olduğu için “Hâherzâde” (kız kardeş oğlu) lakabıyla meşhur olmuştur. En önemli eserleri Şerhu Muhtasari’l-Kudûrî ve Şerhu’l-Câmi’il-kebîr’dir. (Ferhat Koca, “Hâherzâde”, XV, s.135.) İmam Haherzâde’yi Keşf’uz-Zunûn’da aradığımızda Mebsut’u (el- Asl) şerh eden müteahhir alimlerden biri olduğunu ve eserinin Mebsut’ul-Bekrî olarak isimlendirildiğini öğrendik. (Kâtib Çelebi, Keşfu’z-Zunûn, cilt 2, s. 1581.)

106 Nişancızâde, NA, vr.44b. 107 Nişancızâde, NA, vr. 45a.

aktarılmıştır.108 Şeyh Bedreddin, Nişancızâde’nin belirttiği üzere otuz dokuzuncu fasılda

bu meseleyi zikretmiş ve başkasının malını kendine izafe edip çelişkinin olmadığı durumların olabileceğini bu nedenle kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.109

Nişancızâde meseledeki hükmü desteklemek adına başka bir fasıldaki meseleyi zikrederek yerinde bir katkı sağlamıştır.

2- Nişancızâde Eşbâh’tan naklettiği hürriyet, nesep ve talak konularında çelişkinin davaya zarar vermeyeceği hükmünün verildiği meseleyi aktardıktan sonra Şerhu’l-

Câmii’s-Sağîr’den110 çelişkinin aslen hürriyet veya ârız köle azadı konularındaki dava ve şahitliğin sıhhatini engelleyemeyeceği bilgisine yer vererek konuyu pekiştirmiştir.111

3- Faslın ilk başlığına geçmeden önce, Kitabu’d-Deavî ve’l-Beyyinât eserinden bir kişinin malı başka birinden gasp etmesi ve zilyede vedia olarak bırakması durumu ele alınmış, hâkimin ilmi dahilinde olursa malın zilyedden alınıp kendisinden gasp edilen kişiye verileceği hükmü aktarılmıştır. İmam Muhammed zâhir’ur-rivâyede yer alan rivayete göre bu görüşteyken İbn Semâʻa’nın İmam Muhammed’den rivayet ettiğine göre hâkimin kendi bilgisiyle hüküm vermesi caiz değildir.112 Şeyh Bedreddin bu konunun ilk

fasılda geçtiğini belirtir. Nişancızâde bu meselede “Hakir der ki” diyerek el-Muhtâr113

eserine atıf yapar ve bu eserde kişinin “Zeyd’den gasp ettim, hayır bilakis Amr’dan” demesi durumunda malın Zeyd’e verileceği fakat gâsıbın Amr’a kıymetini ödemesi gerektiğini aktarır.114 Nişancızâde’nin getirdiği bu örneğin meseledeki hükmü aydınlatıcı

bir yönü olduğunu tespit ettik. Şöyle ki zilyedin malı önce gâibe sonra hâzır olan kişiye izafe etmesini bu örneğe kıyas etmiş ve malın gâibe verilmesi gerektiğine dair hükmü benimsemiştir.

108 Nişancızâde, NA, vr. 49a; Şeyh Bedreddin, CF, 77b. 109 Nişancızâde, NA, vr. 49a.

110 İmam Muhammed’e ait olan el-Câmiu’s-Sağîr üzerine Tahâvî, Ebu’l-Leys, Attâbî, Ebu Bekr el-Belhî

gibi fakihlerin yazdığı şerhlerden biridir. (Şahıs ve Kitaplar Sözlüğü, “Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr”, s. 1194.)

111 Nişancızâde, NA, vr. 52a.

112 İbn Semâa’dan gelen rivayet bilgisi CF’de yer alır. NA’da ise rivayetin kimden geldiği belirtilmemiş,

yalnızca Ebû Hanîfe’nin hâkim bilgisine itibar eden görüşten döndüğüne dair bir rivayetin varlığından bahsedilmiştir. (Nişancızâde, NA, vr. 51a.)

113 Ebü’l-Fazl Mecdüddîn Abdullâh b. Mahmûd el-Mevsılî’ye (ö.683/1284) ait olan el-Muhtâr li’l-fetvâ

olduğunu düşünüyoruz. Bu eser Hanefî mezhebinin “mütûn-i erbaa” olarak bilinen dört temel metninden biridir. Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Şâfiî’nin muhalefet ettiği yerler rumuzla gösterildiği kitap, Ebu Hanîfe’nin görüşleri esas alınarak yazılmıştır. (Davut Yaylalı, “Mevsılî, Abdullah b. Mahmûd”, DİA, XXIX, s. 487-88.)

On Birinci Fasıl

1- Faslın ilk başlığına geçmeden el-Muhîtu’l-Burhânî’den şu hüküm aktarılmıştır: Davacı bir malın kendisinde bir senedir var olduğuna dair iddiada bulunsa, şahitler ise on senedir olduğuna şahitlik etse bu şahitlik kabul edilmezken, tam tersinin gerçekleşmesi durumunda ise davacının iddiasından azını içerdiği için kabul edilir. Nişancızâde zâhire göre eğer tevfik115 sağlanabilirse ilk durumun da kabul edilmesi gerektiğini ifade eder ve

Fetâvâ Kâdîhân’da geçen şu meseleyi delil gösterir:

Bir kimse bir aydır bir malı satın almış bulunduğunu iddia eder, şahitler ise bir senedir satın alma sebebiyle mala malik olduğuna şahitlik ederse davacı onların şahitlik ettiği gibi bir senedir mala satın alma sebebiyle sahip olduğunu, daha sonra malı sattığını ve bir aydır -tekrar- satın aldığını söylemedikçe çelişki sebebiyle kabul edilmez. Eğer bu şekilde tevfik sağlanabilirse, satın almaya ve satmaya şahitlik ederlerse daha sonra tevfik sahih olur ve lehine hükmedilir. 116

2- Hâkimin davadan önce dava konusu olan hayvanın rengi hakkında soru sorup cevabını aldıktan sonra şahitlerin dava esnasında farklı bir renk söylemeleri meselesi’

Câmi’u’l-Fusûleyn’de Fetâvâ Reşîdi’d-dîn’den, Nûru’l-‘Ayn’da ise Hulâsatu’l- Fetâvâ’dan aktarılmış ve her iki eserde de bu şahitliğin kabul edileceği ifade edilmiştir.

Nişancızâde bu meseleye destek olması için bir benzerini el-Câmiu’s-Sağir’den117

getirerek Ebu Hanîfe’nin de bu şahitliğin kabul edileceği görüşünde olduğunu, fakat hayvanın erkek ya da dişi oluşunda ihtilaf etmeleri durumunda reddedileceğini aktarmıştır.118

115 Tevfik: Aynı konuda birbirnden farklı olarak rivayet edilen iki haberin veya iki hükmün, aralarındaki

zıtlıkları veya farklılıkları çeşitli tevcihlerde bulunarak giderip ikisinin arasını bulup uyuşturmaktır. (Apaydın, Yargılama Usulüne Dair, s. 1235.)

116 Nişancızâde, NA, vr. 63b.

117 İmam Muhammed’e ait olan eser, Hanefî mezhebinin temel ve ilk yazılı kaynaklarındandır. Furu-u fıkha

aittir ve 1532 meseleyi ele almıştır. (Şahıs ve Kitaplar Sözlüğü, “Muhammed eş-Şeybânî” s. 1191.)